‘Terörist bebek öldürüyor’ Başbakan ‘üzülüyor’

Çatışmalar dağdan kentlere doğru, devletin kentleri savaş alanına çeviren ağır polis saldırıları yüzünden yayılınca, gerek devlet güçlerinin, gerekse HPG güçlerinin silahlarından çıkan mermiler ya da taraflarca patlatılan bombalar sivilleri de hedef almaya başladı.

Buraya kadar her şey doğal.

İstenmeyen şeyler. Savaşın ne yazık ki kaçınılmaz sonuçları.

Bu sonuçlar karşısında taraflar kendi kayıpları ile ilgili tutum alıyorlar. Bu tutum, medyaya “propaganda” biçiminde yansıyor. Her iki taraf, bir diğerini “sivilleri” hedef almakla suçluyor. Bu suçlamada yaşamını yitiren çocuklar söz konusu olunca, yine taraflar bir diğerini “doğmamış çocukları öldürmekle” itham ediyor.

Buraya kadar da doğal.

Savaş yalnız silahla kazanılamaz; kendi haklılığını, düşmanının haksızlığını onun taraftarlarına anlatmak zorundasın.

Her iki taraf da zaten bunu anlatmaya çalışıyor.

Buraya kadar yazdıklarımız bütün ülkelerde yaşanan savaşlar için geçerli.

Türkiye’yi bırakalım. Olmayan bir ülkenin olmayan bir savaşını ele alalım.

Bu öyle bir ülke olsun ki, kesinlikle Türkiye’ye “benzemesin”. Hiç kimse ondan söz ettiğimiz zaman “Türkiye’den söz ediyor” diyemesin. Örneğin Türkiye’de “savaş” olmadığı halde, orada “savaş” olsun. O ülkede Türkiye’de “yaşamayan” türde, diyelim ki adı “Kart” olan bir halk yaşasın. Türkiye’de malum “isyan” değil de “terör” varken, bu Türkiye olmayan ülkede bu “Kart” halkı “isyan” etmiş ve böylece Türkiye’de asla yaşanmayan bir “savaş” uzun yıllardır sürüyor olsun. Nerede sürüyor olsun? Savaş, Türkiye kesinlikle “Türklerin” olduğu halde, bu ülkenin bir kısım toprağı olan “Kardistan” adını taşıyan Kartların topraklarında sürüyor olsun. Bu “Kartların” isyan örgütü olan örgüt, kendi topraklarında yürütülen devlet terörü yüzünden, bu terörü yürüten devlet güçlerine karşı, kendi topraklarında harekete geçmiş olsun ve Türkiye’de yaşanmayan savaş böylece “Kardistan” topraklarındaki kentlerde yaşanmaya ve doğal olarak da bu savaşta tarafların açtıkları ateşten siviller de zarar görsün, bebeler, kadınlar, çocuklar ölmeye başlasın.

Tamam.

Şimdi bu bilinmeyen ülkede kimin popagandası haklıdır? Ona bakalım.

Tarih 5075, aylardan 89 Zilhicce. “Kardistan’ın Misred kentinde isyancılarla hükümet kuvvetleri arasında çıkan çatışmada Kart halkına mensup bir çocuk ve kadın, isyancıların silahlarından çıkan mermilerle vurularak yaşamını yitirdi.”

“Elinin körü” gazetesinin manşeti: Bebek ve kadın katilleri işbaşında…

Başyazar “Temha Kırmızışafak”: “Kart halkı adına isyan edenler Kartları öldürüyor, Kart bebeklerini, kadınlarını öldürenlerin özgürlükten söz etme hakkı olur mu?”

O devletin Başveziri Recep Şaban Ramazan: “Kartların adına konuşanlar, konuşamaz, çünkü onlar amaçlarına Kartların bebeklerini öldürerek ulaşmaya çalışıyorlar”

Tartışma: Kart sözcüsü: Evet ne yazık ki çatışmalarda siviller de ölüyor; bizim silahlarımızdan çıkan kurşunlar da bazen bizim insanlarımızın canını alıyor, biz bundan üzgünüz. Ama can kayıplarının gerçek sorumluları savaşı sürdüren RŞR hükümetidir. Nitekim çatışma çıktığında onun silahlı güçleri bilerek Kartların yaşadığı evleri rastgele tarıyor ve sivillerin ölümüne bilerek neden oluyor.

RŞR: Sen kendi halkının bebeklerini öldürüyorsun, bebek katilisin…

Sözcü: Kart bebeklerinin ölümünden bizim ne kazancımız olabilir. Ölenler Kart bebekleri. Onların anneleri babaları bizim güçlerimizi destekliyor, biz bilerek neden Kart insanlarını öldürelim… Ama siz rastgele sivillerin üzerine ateş açıyorsunuz. Bundan çıkarınız var. Böylece diyorsunuz ki, sizin isyancılarınız bizim devlet güçlerimize saldırırsa, biz de savunmasız insanları öldürürüz, iyisi mi siz bu isyan güçlerini desteklemekten vazgeçin. Bizim silahlarımızdan çıkan bir mermiyle bir Kart insanı canını yitirdiği zaman biz böylece bir insanımızı yitirmiş oluyoruz, ama sizin silahlarınızdan çıkan mermiyle bir Kart insanı vurulunca, siz ‘düşman halktan bir kişi eksildi’ diyerek çetele tutuyorsunuz. Savaş bizim topraklarımızda sürdüğü için, biz istemeden, çatışmanın kaotik koşullarında ne yazık ki zaman zaman kendi insanımıza da zarar veriyoruz, ama siz bilerek, hedef alarak bizim sivil insanlarımızı vurarak bizim halkımızı korkutmaya çalışıyorsunuz. Bizim kendi halkımızı korkutmaktan ne çıkarımız olabilir, onlar zaten bizim halkımız, ama sizin onları korkutmaktan çıkarınız vardır. Öyle olduğu için biz istemeden kendi insanımıza zarar veriyoruz, ama siz isteyerek “düşman” çocuklarını öldürüyorsunuz…

“Elinin Körü” Gazetesi başyazarı TK: Kart isyancıları kendi halklarının katili, her iki halkın başdüşmanıdır…

İşte böyle… Bilinmeyen bir ülkede olanları nesnel olarak aktarmış olduk.

Türkiye’de böyle şeyler olmaz. Türkiye’de “teröristler” savunduklarını söyledikleri halkın “doğmamış bebeklerini” öldürerek, hükümetimizi korkutmaya, “Kürtlerin doğmamış bebekleri öleceğine, bırakın biz ölelim” diyen Sayın Başbakanımızı “bebekler ölmesin” diyerek teslim olmaya zorlamaktadırlar.

“Benim için öldürme, Başbakanımı da üzme!

Muhittin CEMİL – Özgür Gündem

Alıntı