Vadilerin, İşçilerin Katili Aynı!

HES’ler İşçileri Öldürüyor, HES’ler Yaşamı Yok Ediyor

Yaşadığımız coğrafyanın dört bir yanında yaşamlarımızı katleden Hidroelektrik Santral (HES) projeleri, bugüne kadar her zaman dillendirmiş olduğumuz gibi, “enerji” üretimi adı altında köylerimizi ele geçirme, kültürlerimizi ortadan kaldırma, toplumları asimile etme ve de sularımıza el koyma projeleridir.
Bugünse burada, yaşamlarımıza kasteden HES projelerinin bir başka boyutunu, inşaatlarda çalışan HES işçilerinin ölümlerine olan isyanımızı dile getireceğiz.
Gözü dönmüş şirketlerin hep daha çok kar etmek için yarattığı zorlayıcı koşullar, “iş kazaları” diye adlandırılan, aslında hepimizin bildiği gibi, gerçek tanımı “iş cinayeti” olan ölümlere neden olmaktadır. Bu cinayetler, tüm işkollarında olduğu gibi, vadilerimize kurulmak istenen barajların inşaalarında da aynı vahşetiyle yaşanmaktadır.
Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde, Ciner grubunun Kahramanmaraş’ta yaptığı Park Holding- Afşin Elbistan Termik Santralinde en az 10 işçi göçük altında kaldı. Olayın kamuoyuna yansımasıyla, şirketin işçilere bu katliamla ilgili “konuşma yasağı” getirdiği de ortaya çıktı. Bu örnek bizlere şirketlerin, katliamlarının açığa çıkmasını engellemek için bugüne kadar her yolu denediğini bir kez daha hatırlatmış oldu.
Biliyoruz ki, şirketler bu açıklamamızdan sonra da işledikleri cinayetleri saklamaya çalışmak için her yolu deneyecektir. Kamuoyunu kandırmaya çalışacak, ölümleri daha çok inkar edecektir. Ölümlerle ilgili mazeretler yaratacak ya da çalışanları suçlayacaktır, “münferit vaka” maskesine sığınmaya çalışacaktır.
HESçi şirketlerin patronları, aynı zamanda medya kuruluşlarının patronları olduklarından ya da bu kuruluşlarla yakın çıkar ilişkisinde bulunduklarından ötürü, bizler bu cinayetlerden çoğu zaman haberdar olamamaktayız.
Basında çıkma şansına erişebilen haberlerde de, bu cinayetlerin hangi HES şirketinin şantiyesinde  yaşandığına dair hiçbir bilgiye yer verilmemekte; hatta HES inşaatının adı bile gizlenerek, tüm detaylar sistemli bir şekilde saklanmaktadır. Bu ölümlerin münferitleştirilmesi ve magazinleştirilerek sunulmasıyla, olayların perde arkasındaki gerçekliklerin üzeri örtülmektedir.
Son zamanlarda yaşanan, HES’lerde çalışan işçilerin ölümlerine de bakarak, bu cinayetlerden bahsetmek ve bazı örneklerle medyanın tutumuna değinmek istiyoruz.
Geçtiğimiz Pazar günü Maraş’ta Sabancı Holding – EnerjiSA’nın inşaa etmekte olduğu Hacınınoğlu HES inşaatında bir işçi boğularak öldü. Sabancı Holding’in medya üzerindeki nüfuzu sayesinde bu haberin detayları medyada gün yüzüne çıkamadı.
Tabii bu Sabancı Holding ile ilgili ilk vukuat değildi. Kasım ayında yaşanan bir kazada Menge Barajı’nda çalışan HES işçilerini şantiyeden taşıyan aracın devrilmesiyle bir işçi ölmüş, 10 işçi de yaralanmıştı.
Giresun’da yapımı süren, Doğuş Holding’in Arslancık HES şantiyesinde yaşanan bir kazada ise  5 işçi ciddi biçimde yaralanmıştı. Bu haberin de ayrıntıları yine ana akım medyaya yansımadı; Doğuş Holding’in medyası NTV’de de bu cinayet ülke gündemi için kayda değer bulunmadı.
Aydın’da Başbakan’ın Ağustos ayında yaptığı açılışa yetişmesi için erken faaliyete sokulan İkizdere Barajı’nda bir işçinin öldüğü ortaya çıkmıştı. Limsan-Limak’ın ortak girişimi olan bu HES’te kazalar yaşanmaya devam etmiş, Ekim ayında da 2 işçi ciddi şekilde yaralanmıştır.
Limak Holding’in kazaları İkizdere Barajı’yla sınırlı değildir. Siirt’te yaptıkları Alkumru HES’te bugüne kadar yaşanan en az 7 farklı kazada 19’dan fazla işçi yaralanmış, 3 işçi ise hayatını kaybetmiştir.
Artvin’in yapısını ve iklimini kökten değiştiren, bölgede kültürel bir kırıma yol açan barajlar, birçok farklı köylerde teyzelerimizin aynı sözcüklerle ifade ettiği gibi  “Ölseydik de, bunları görmeseydik” dedirtmekte, bu kadar büyük bir toplumsal yıkım teşkil etmektedir.
On binlerce insanın büyük şehirlere göç etmesine neden olan bu barajlar, yıllar boyunca sayısız işçiye de mezar olmuştur. Borçka Barajı yapımında elektrik akımıyla ölen işçiler hatırımızdadır.
Çoruh’u sular altında bırakacak, yüzlerce köyü daha haritadan silecek barajların viyadük inşalarında da sadece geçtiğimiz birkaç ayda en az 2 işçi ölmüştür.
Yine Mayıs ayında Çoruh’ta baraj inşaatında çalışan iki işçi ölmüştü. Deriner Barajı’nın inşaatı henüz birkaç hafta önce yine bir işçinin daha canını almıştır.
Borusan Holding’in, Borusan EnBW Enerji şirketinin Erzurum İspir’de sürdürdüğü Yedigöl Aksu HES inşaatlarında da bugüne kadar en az üç işçi feci şekilde can vermiştir.
Borusan Holding, Aksu vadisinde sürdürdüğü doğa ve kültür katliamını Borusan Kültür ve Sanat etkinliklerinde sahte sunumlar ve websiteleriyle yok saymaya çalıştığı gibi, işçi ölümlerinin kamuoyuna yansımasını engellemek için de her tür yola başvurmaktadır.
Çoruh Aksu Vadisi’nde Borusan’ın köylülerin tüm itirazlarına rağmen sürdürdüğü inşaatlarda, elektrik çarpması sonucu ölen bir işçi, sondaj makinesi kapılarak hayatını kaybeden bir başka işçi ve tünellerde patlatılan dinamitler sırasında fırlayan bir taşın çarpması sonucu bir diğer işçinin ölümü kamuoyundan başarılı biçimde saklanmıştır!
Bir Aksu köylüsünün ifadesiyle: “Aksulular dinamit seslerine olduğu gibi, ambulansların siren seslerine de alışıktır. Aksu’da özellikle patlamalardan sonra devamlı siren sesleri olur; ambülanslar gelir gider devamlı. Fakat kaç ölü, kaç yaralı var tam bilemeyiz, söylemezler. Toplamda 17 kadar işçinin öldüğü söyleniyor, bunları duyuyoruz ama tam sayısını bilemiyoruz.”
Borusan Mannesmann şirketinin HES borularını da ürettiği fabrikalarında yaşanan ölümlerden de yine haberdarız. 30 Haziran’da iki boru arasında sıkışarak ağır yaralanan bir işçi, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir.
Bu verdiğimiz örnekler yaşanan katliamların yalnızca çok küçük bir kısmıdır. Diğer elektrik santrallerinin inşaatlarında yaşanan sayısız kazayı, HES’ler vasıtasıyla girdikleri vadilerimizde yapmak istedikleri maden ocakları ve diğer şantiyelerde yaşanan kazalar apayrı rapor konuları teşkil etmektedir.
“Yaralanma” ile sonuçlanan kazalar da; ölümden beter sonuçlara yol açabilmektedir. HES inşaatlarında çalışan yüzlerce işçi hayatlarının geri kalan kısımlarını kalıcı sakatlıklarla geçirmeye mahkum kalmaktadır. Vadilerde büyük bir sorun da vadi yamaçlarına dökülen hafriyatlar sonucu yaşanan sayısız ölüm ve ağır yaralanmayla sonuçlanan kazalardır.
HES yapan şirketlerin de diğer tüm şirketler gibi, insan yaşamını dikkate almadığını bu ölümlerden bildiğimiz gibi, şirketleri  ve kolluk kuvvetlerini HES karşıtlarına saldırılarından ve tehditlerinden de yakından tanıyoruz.
Loç Vadisi’nde olumlu bilirkişi raporu hazırlayacağı ön görülen 3 akademisyen şüpheli bir trafik kazasına kurban gitmiştir. Yine aynı HES şirketi Orya Enerji’nin köylerin telefon tellerini keserek iletişimlerini engelledikten sonra köylülere vahşice saldırması ve bir amcamızın kalp krizi geçirmesi, Senoz Vadisi’nde HES karşıtlarının ölümle tehdit edilmesi yakından tanık olduğumuz gelişmelerdir.
Erzurum Tortum’da HES karşıtlarının aylar boyunca tutuklu kalmalarına sebep olan da yine HES şirketleriydi.
Antalya Alakır’da bir amcamıza yaşatılan jandarma baskıları sonucu kendisinin kalp krizi geçirerek ölmesine neden olan da; Ardanuç mitinginden dönen HES karşıtlarına Çxala’daki HES şantiyesinde silahlarla tehdit ederek saldıranlar da yine HESçi şirketlerin patronlarıydı.
Daha önceki gün Trabzon’da HES karşıtı protesto yapmak isteyen KTÜ öğrencileri de polislerin ağır şiddetine ve işkencesine maruz kalmıştır.
Ne kadar gizlemeye çalışırsanız çalışın… Attığınız her adımda gözümüz üzerinizdedir! Ne yoksullaştırıp katliam projelerinizde çalışmak zorunda bıraktığınız işçileri unutacağız, ne de yaşamlarımızı katletmenizi affedeceğiz!
Ulaşabildiğimiz, basında çıkan ölümlerin bir listesi ektedir. Fakat biliyoruz ki basında yer alamayan ölümlerden oluşan gerçek sayı çok daha fazladır.

Karadeniz İsyandadır Platformu

Dayanışma