ANA SAYFA | SOKAK | FABRİKA | CİNS | TENEFÜS | TOPRAK | ENGLISH | İLETİŞİM |
Savaşta Barışta Kapitalizm Öldürür

Savaşta Barışta Kapitalizm Öldürür

Bir ezen için barış, kendi egemenliğinin mutlak şekilde ve doğrudan korunması anlamına gelirken, bir ezilen için barış, özgür bir toplumun içerisindeki özgür bireyler olarak yaşayabilmektir. Ezilen, ezenin kendisine karşı yürüttüğü sürekli savaşta kendi gibilerle savaşmak zorunda bırakılmasına inat “barışı” yükseltme cesaretini gösterdiğinde, bu onu efendilerin gözünde büyük bir “savaş” çığırtkanı haline getirecek ve efendiler tarafından “toplum düzenini” bozmakla suçlanacaktır. Her yıl milyonlarca insanın köle gibi çalıştırıldığı, sakatlandığı, öldürüldüğü bir düzen, barış olarak adlandırılırken; savaş, küresel kapitalizmin kendisine yeteri kadar kaynak ve pazar açmayan bir ülkeye “demokrasi götürmek” ve “barışı sağlamak” bahanesiyle askeri müdahalede bulunması olarak adlandırılır.

“Oy Vermiyorum; Örgütleniyorum”

“Oy Vermiyorum; Örgütleniyorum”

Yunanistan seçimlerinde, SYRIZA yani Radikal Sol Koalisyon’un yükselttiği oy sayısı sadece SYRIZA’ya parlamentoda daha fazla sandalye olarak geri dönmedi. Partinin oylarını bu kadar yükseltmesi, Yunanistan dışında da ve özellikle sol çevreler tarafından bir başarının öyküsü olarak tartışılmaya devam ediyor.

Pozantı Cezaevi Çocuklarına Mektup

Hani tarlalara kuşlar gelmesin diye korkuluk koyarlar ve bazı kuşlar yuva yaparlar o korkmaları umulan korkuluğun şapkasına. Korkuluklar neden insana benzer ve siz çocuklar neden bu kadar benziyorsunuz “bazı” kuşlara? Nasıl da aldılar sizi sokaklardan! Bütün dışarılar içeride şimdi…

Hrant’tan 5 yıl sonra, ne değişti?

Devletin Hrant Dink’i katletmesinden bu yana 5 yıl geçti. Katliamın
sorumlusuna devlet demekle yaşanan katliamın/katliamların ortaklarını
görmezden mi geliyoruz kaygısı yerinde bir kaygı olmalı elbette. Zira
devlet, çoğu zaman izafi/soyut, hayatın/hayatlarımızın dışında bir
şey/gerçek haline dönüştürülüyor. Oysa devlet (TC.), sınırları içinde
yaşayan on milyonlarca insanın dışında, ötesinde, uzağında bir şey
değil. Devlet denen bu organizasyon bir asırdır bu coğrafyada “yüce
Türk milleti”nin bekaası ve de geleceği için “eylem planları”yla bir
Cumhuriyet inşaa etmeye çalışıyor. Irkçı, militer, faşist bu
Cumhuriyetin inşaası için birileri günün herhangi bir saatinde
ensesinden aldığı bir kurşunla, JİTEM/TEM’in karanlık koridorlarının
soğuk betonları üzerindeki işkencelerle, sokak başlarında uzun namlulu
silahlardan salınan mermilerle, ya da havada düşen bombalar ile
toprağın altına girerken on milyonlarca yurttaşı sıcak sabahlarına
merhaba demektedir.

Izdırap taşları ve bebek doğanlar

Disko’da ağır işkence sonucu ölen er Uğur Kantar’ın bugünkü duruşması, Eskişehirli İlhan Altınok için ayrıca mühim
Kuzey Kıbrıs’ta askerliğini yapıyordu, disiplin koğuşunda ağır işkence görmüş ve bedeni bir noktadan sonrasına direnememişti. 12 Ekim’de ölen er Uğur Kantar davası 18 Kasım’da başlamış ama kritik bir noktada kalmıştı. Kantar ailesinin avukatlarından Selçuk Kozağaçlı, Girne Askeri Mahkemesi’nin takipsizlik kararı vermesini talep ediyordu. Çünkü ortadaki askeri bir suç değildi, işkence bir insanlık suçu olarak sivil mahkemede yargılanmalıydı. O gün sorgular alınmadı, tanık ve şikâyetçiler dinlenmedi. Mahkeme görevsizlik talebiyle ilgili kararını bugüne erteledi. Kantar’ın ölümüne sebep olanların sivil bir mahkemede yargılanıp yargılanamayacağının kararını, gün içinde öğreneceğiz.

Dersim Katliamının Sorumlusu Devlettir

Dersim, etnik kimliği ve dinî inançları bakımından farklı özellikler taşıyan, bu farklılık sebebiyle de 500 yıldır yok edilme siyasetiyle karşı karşıya kalan bir bölge. Mustafa Kemal Atatürk’ün katliamdan haberdar olmamasının mümkün olmadığını da dile getiren Aygün, ”Bu dönem boyunca izlenen bütün politikalarda Atatürk devletin başındadır.

‘Terörist bebek öldürüyor’ Başbakan ‘üzülüyor’

Çatışmalar dağdan kentlere doğru, devletin kentleri savaş alanına çeviren ağır polis saldırıları yüzünden yayılınca, gerek devlet güçlerinin, gerekse HPG güçlerinin silahlarından çıkan mermiler ya da taraflarca patlatılan bombalar sivilleri de hedef almaya başladı. Buraya kadar her şey doğal. İstenmeyen şeyler. Savaşın ne yazık ki kaçınılmaz sonuçları. Bu sonuçlar karşısında taraflar kendi kayıpları ile ilgili tutum […]

Öğün Türk, En ucuz işçisin!

Türkiye’deki işçilerin durumunu inceleyen TOBB skandal gibi bir rapora imza attı. Raporda işçinin çok çalışması, az ücret alması gibi sömürü unsurları “Küresel Üstünlük” olarak sunuldu.

TOBB tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’nin “rakiplerine göre daha ucuz ama daha üretken bir işgücü sunduğu” söylenirken, “işçilerin az hasta olması”, yüksek işsizlik oranı ve uzun çalışma saatleri Türkiye’nin üstünlükleri arasında sayılıyor. Raporda, sadece ekim ayında 35 iş cinayetinin yaşandığı Türkiye’nin ucuz işgücünün sonuçlarından olan iş cinayetlerindeki dünya ve Avrupa şampiyonluğu kısmı ise adeta unutulmuş!

Savaş Çığırtkanlığı Yapan Medyayı Kınıyoruz!

ATV’de yayınlanan “Tatlı Sert” isimli programın sunucusu Müge Anlı, Van’da yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği depremle, insan olmanın gerekliliği olan vicdanımızla sarsıldığımız, yıkıldığımız şu günlerde halen enkaz altında can çekişen yüzlerce insanın kurtarılması için seferberlik ilan edilmişken, programında deprem yorumunu faşizan bir şekilde ifade etmiştir. “Herkes haddini bilecek. Yeri geldi mi taş atacaksınız, kuş avlar gibi avlayacaksınız sonra yardım isteyeceksin. O polisler hemen yardımına koştu oradakilerin. Hem polise taş atıyorsunuz, hem de yardım istiyorsunuz” diyerek nefret dolu bu sözleri sarf etmiştir. Pervasızca “daha söylenecek çok şey var “ diyerek konuyu geçiştiren Müge Anlı’yı esefle kınadığımızı belirtmek istiyoruz.

Ezgi Başaran

İnan Suver ölürse sorumluluk senindir

Radikal

Askerlik yapmak istemediği için diğer tutuklular dahil tüm cezaevi ahalisi tarafından ‘adam edilmesi gereken bir vatan haini’ damgası yapıştırılan İnan Süver, elbette bu damga gereğince muamele görüyor. Ölüm orucunda olmasına rağmen revire taşınmıyor, bayılsa serum bağlanmıyor, tansiyonunun iniş-çıkışları kimseyi ilgilendirmiyor. Hatta 2 ay önce çıkan GATA’ya sevk edilmesi kararı ne hikmetse bir türlü cezaevine ulaşmıyor.”
“O lafı duydum ya, yerimde duramıyorum, otur desen oturamam, kalk desen kalkamam. Bak işe de gidemedim zaten. Neyse çocuklar okula başladı da bu halimi görmüyorlar” dedi Remziye. Küçük, zayıf, kırılgan ve bıkkın kadın Remziye, vicdani retçi İnan Süver’in karısıdır.