ANA SAYFA | SOKAK | FABRİKA | CİNS | TENEFÜS | TOPRAK | ENGLISH | İLETİŞİM |

Elimizdeki taş, Yüreğiniz kadar katı değil

Düşüneni, farklı olanı, eleştireni, işinize gelmeyeni tıktığınız gibi daha ne kadarımızı doldurabileceğiniz zindanlarınız olabilir ki? Bundan korktuğumuzu mu sanıyorsunuz yoksa? Asıl korkan siz değil misiniz? Üzerimizi boşuna aramayın: Karanlığınızı aydınlatacak ateşimiz yüreklerimizde.

Yaşam İçin Ezilenler Kazanacak!

Esenyurt’ta üç çadır yandı. Bir alışveriş merkezi inşaatının şantiyesinde yatakhane olarak kullanılan çadırlar birden alev aldı. O alev, 11 işçinin canına mal oldu. İşçilerin ısınmak amacıyla kullandığı soba ya da elektrik kontağı suçlu bulundu.

22o milyon avroluk alıveriş merkezinin şantiyesindeki bu ölümlerin nedeni yine ihmalkârlık, işçi güvenliği sisteminin yetersizliği ya da iş kazası olarak açıklandı. Aynı maden göçüğü altında kalan, baraj yıkıntılarında kaybolan, bedenlerini makina kapan, izbe bodrum katlarında hayatları kararan işçiler gibi.

İşçilerin kötü şartlarda ve uygunsuz koşullarda çalıştığını yeni keşfetmiş gibi Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliği sisteminin çöktüğünü iddia edenler, bu sistemin tam da bu analiz ettikleri temel üzerinde durduğunu görme ihtiyacı hissetmiyor.
Hangi yasal düzenlemeyle işçi katliamlarının önüne geçebileceksiniz? İşçilerin umarsızca ölümlerine yol açan, taşeron işçi çalışmasını yasal bir zemine taşıyan hukuki düzenlemelerinizle mi?
Hangi vicdanınızla işçi sağlığının piyasaya açılmasını engelleyeceksiniz? Kar hırsınıza kurban etmekten çekinmediğiniz insanlığınızla mı?
İş gücü maliyetini ucuza getirmeye çalışan patronlar mı işçi sağlığı sorumluluğunun farkında olacak?

Bir “99%” etkinliği olarak “OCCUPY”a Anarşist Bir Eleştiri

Bu çalışma, “%99 etkinlikleri” olarak popülerleşen “occupy” üzerine anarşist bir eleştiri. Bu çalışmayla yeni bir muhalefet anlayışını araştırdık, tartıştık. Çalışmamızın, ezen-ezilen kavgasındaki tüm ezilenlere katkı sağlaması dileğiyle.

Kapitalizmin Krizden Yeni Çıkış Arayışları; ‘’Küresel Değişimde Sosyal Sorumluluk’’

davos ta yine toplandılar.
onlar kim mi?
dünyadaki paranın, ekonominin ve politikanın efendileri, büyük şirketlerin ve uluslararası politikayayön veren devletlerin temsilcileri.
ne için mi toplandılar?
dünyadaki tüm ezilenlerin kaderini,”efendilerin lehine” belirleyecek, ekonomik-politik kararlar almak için.
bu toplantılar sonunda, dünyanın önde gelen şirketleri, devletlerin önüne,uygulanması elzem kararlar çıkararak ezilenleri daha da köleleştirecek.

Devlet zulmettikçe daha da büyür özgürlük tutkusu

33 kurşundan bu yana ne değişti ki yaşadığımız topraklarda, topraklarımızın daha fazla kana bulanmasından başka. Topraklar kana bulanırken kanlar üzerinden devlet yükseldi hep, devlet yükseldikçe de egemenler kendilerini sürekli kıldılar. Devlet kendi duvarlarındaki çatlakları her zaman kanla sıvamayı tercih etti ve duvarlar hala yükseliyor, her yükselişinde de bir o kadar da kanla sıvanıyor. Halkın iradesini ve özgürlüğe olan inancını ne kapatabilirsin ne de buna kelepçe takabilirsin. Daha da büyür özgürlük tutkusu, sen zulüm ettikçe daha da büyür bu tutku. Halk bu zulme sessiz kalmayacak!

O gün bugün devlet bildiğimiz devlet!

Ogün Samast’ın Adalet Bakanı olması yolunda bir adım daha.

Hrant’ın vurulmasından sonra, her yıl yalnızca 19 Ocak günü çıkan ve
Hrant’ın çalıştığı Agos gazetesi önünde yapılan anma etkinliğinde
dağıtılan Teferruatlar gazetesinin bu yılki sayısının manşetindeki
“Ogün Samast bir yıl sonra serbest, 10 yıl sonra adalet bakanı” ironik
öngürüsü gerçek olma yolunda.

Devletin Özrü Olmaz

Başbakan konuşuyor arkasında iki tane kocaman portre ve iki tane de bayrak var. Portrelerden biri Recep Tayyip Erdoğan’a ait bir diğeri de Mustafa Kemal Atatürk’e. Bayraklardan biri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bayrağı ötekisi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iktidar partisi olan akp’nin bayrağı. Başbakan temsiliyet yani iktidar çatışmasında daha fazla iradeyi teslim almak ya da temsil etmek için […]

29 Ekim: Asimilasyonun, İmhanın, Zorbalığın Yıldönümüdür

İnkâr, imha ve asimilasyon başta olmak üzere, sömürü ve zorbalıkla varlığını sürdüren cumhuriyet devletinin 88.yılına girdik.
Halkın kendi kendisini yönetmesi denilen, 88 yıl önce kurulan cumhuriyet, yine kendisi gibi Osmanlı İmparatorluğu’ndan devir aldığı sömürücü mirası bugüne dek eksiksiz olarak sürdürmektedir. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmadan birkaç yıl önce, 1915′te 1,5 milyon Ermeni’yi katleden, hemen birkaç yıl sonrasında, bu mirasın üstüne kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nden bahsediyoruz. Bu yeni devlet anlayışı kendisinden önceki imparatorluktan farksız olarak, katliamcı yüzünü halklara dönmekte gecikmemiş ve başta Kürt halkı olmak üzere, ötekileştirdiği tüm toplumsal unsurlara karşı uygulamaya geçmiştir

Sivil Savaş Kampanyası

25 Eylül 2011 tarihli Taraf gazetesinde başlatılan liberal kampanya üzerine: Taraf gazetesinin 25 Eylül tarihli sayısında, son süreçte yaşanan olaylarla ilgili kendiliğinden gelişen bir tepkiymişçesine tertiplenmiş bir “Sivil Savaş Kampanyası” oluşturulmuştur. Bu kampanyada amaç, Kürt haklının iradesini ve mücadelesini içerden zayıflatmaktır. Devlet ve kapitalizm güdümlü bu çevreler, saldıran değil direnen bir halkın mücadelesini senelerce imha […]

12 Eylül Darbesi: Faşizm ve Kapitalizmin Ortaklığı

Faşizm, devlet içinde geçici bir organizasyon değil, daima diri tutulan bir zihniyet ve uygulamadır. Devlet varoldukça faşizm sürekli yeni formatlarıyla üretilecektir. Parlamentarizmin varlık kaynağı, burjuvazinin ezilenlere hükmetmek için meşru bir alana sahip olma istencidir. Üniter ve parlamentarist bir nitelikte olan T.C. devletinde, hiçbir hükümetin faşizme karşı mücadele etmesi onun özü itibariyle söz konusu olamaz.