Tenefüs – Devrimci Anarşist Faaliyet https://anarsistfaaliyet.org Yaşasın Devrimci Anarşist Faaliyetimiz! Thu, 01 Apr 2021 17:27:38 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.4 Korkmuyoruz, Cesaretle Üzerinize Yürüyoruz! https://anarsistfaaliyet.org/sokak/korkmuyoruz-cesaretle-uzerinize-yuruyoruz/ Fri, 26 Mar 2021 19:26:28 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=9100

Dün Boğaziçi Üniversitesi’nde gözaltınan alınan 24 kişiyle dayanışmak için bugün Çağlayan Adliyesi’nde toplananlara polis saldırdı. Aralarında Anarşist Gençlik’ten 4 yoldaşımızın( Barış Kaplanoğlu, Meltem Çuhadar, Rıdvan Gezegen, Şeyma Çopur) da bulunduğu 53 kişi gözaltına alındı. 47 kişi ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılacak. Aralarında yoldaşlarımız Meltem Çuhadar ve Şeyma Çopur’un da olduğu 6 kişi “kamu malına zarar”  gerekçesiyle gözaltında tutulacak. Aylardır defalarca işkenceyle gözaltına aldınız, yıldıramadınız, gençliğin mücadelesini sönümlendiremediniz. Yoldaşlarımızın dediği gibi: Korkmuyoruz, Cesaretle Üzerinize Yürüyoruz!

 

ENG :We Are Not Afraid, We Walk ON Courageously!

Police attacked those who gathered in Çağlayan Courthouse today for solidarity with the 24 people detained at Boğaziçi University yesterday. 53 people, including 4 of our comrades from the Anarchist Youth, were detained. 47 people will be released after their statements are taken. Six people, including our comrades Meltem Çuhadar and Şeyma Çopur, will be detained because of the “damage to public property” charges. You have been detained us by torture many times over the past months, you could not intimidate us, you could not defuse the struggle of the youth. As our comrades say: We Are Not Afraid, We Walk ON Courageously!

 

 

]]>
Devletin Saldırılarının Karşısında KAZANIYORUZ https://anarsistfaaliyet.org/sokak/devletin-saldirilarinin-karsisinda-kazaniyoruz/ Wed, 03 Feb 2021 14:41:49 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=9026

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kayyum rektöre ve ablukaya direnenleri gözaltına alan devletin korkusu dün Kadıköy sokaklarında plastik mermiye, gaz fişeğine, tekmeye dönüştü. Kaymakamlık’ın yaptığı açıklamayla eylemin yasaklanmasının ardından Kadıköy’ün tüm sokaklarına yayılan direnişte 98 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların bir kısmı bugün serbest bırakılırken halen gözaltında tutulanlar var.

Direnişin ilk gününden itibaren devletin tüm saldırılarına rağmen sokakları terk etmeyenler bir kez daha gösterdi: Biz Kazanıyoruz!

 

]]>
Kayyumları Gençlik Kovacak, Boğaziçi Direnişi Kazanacak! https://anarsistfaaliyet.org/sokak/kayyumlari-genclik-kovacak-bogazici-direnisi-kazanacak/ Mon, 01 Feb 2021 16:38:53 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=9007

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin hedef gösterilmesi ve 2 öğrencinin tutuklanmasının ardından bugün üniversitenin Güney Kampüsü önünde gerçekleştirilmek istenen eyleme polis saldırdı. Anarşist Gençlik’ten 8 yoldaşımızın da aralarında bulunduğu 100’ün üstünde kişi gözaltına alındı.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri kampüs içinde ve dışında direnişi büyütürken dayanışmayla sokakları dolduranlar gözaltı terörüyle yıldırılmaya çalışılıyor. Devletin saldırılarına, kayyum düzeninin adaletsizliklerine karşı başı dik, omuz omuza direnenlere özgürlük!

Kayyumları Gençlik Kovacak, Boğaziçi Direnişi Kazanacak!

ENG: The Youth will fire the trustee rector, Boğaziçi Resistance will win!

After the students of Boğaziçi University were targeted and 2 students were arrested, the police attacked the manifestation to be carried out in front of the South Campus of the university today. More than 100 people  were detained, including 8 of our comrades from Anarchist Youth.

As Boğaziçi University students grow the resistance inside and outside the campus, state tries to intimidate those who fill the streets with solidarity by the terror of detention. Freedom for those who stand upright and shoulder to shoulder against the attacks of the state and the injustices of the trustee order!

 

 

 

]]>
OHAL’DEN BAŞKA(N) HALLERE MÜCADELEDEYİZ https://anarsistfaaliyet.org/cins/ohalden-baskan-hallere-mucadeledeyiz/ Fri, 13 Jul 2018 07:09:41 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=7744
20 Temmuz 2016’dan hemen önce, siyasal iktidarı ele geçirmek için yıllardır koalisyon içerisinde olan iktidar odaklarının iktidar kavgasına tanıklık etmiştik. Sürecin bu iki odaktan birinin diğerini bertaraf etmesinin dışında, esas hedefin ezilenler olacağı ve yeni baskı sürecinin mücadele edenlere yönelik işletileceği açıktı.
 
OHAL’den önce izlenen terörokrasi politikaları ve ilan edilen kısmi OHAL’lerle şekillendirilmeye çalışılan politik süreç, mevcut siyasi iktidarın çıkarlarına daha çabuk ve daha kolay cevap verecek şekilde 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’le başka bir boyut kazandı.
 
Operasyonlar, Tutuklamalar ve KHK’larla Yıpratma Politikası
 
Bu tarihten itibaren iktidar kendi varlığını daim kılmak; çaldığı iradelerimiz üzerinden egemenliğini yükseltmek için her geçen gün baskısını arttırdı. Hemen her gün farklı bahanelerle devrimcilere yönelik operasyonlar, gözaltı ve tutuklamalar; her gün ilan edilen yeni KHK’larla işlerinden atılanlar ve önerilen, değiştirilen, oldu-bittiye getirilen yeni yasalar bu sürece damgasını vurdu.
 
Özellikle KHK’lar aracılığıyla, sadece baskı politikaları yapısal olarak değiştirilmedi. Aynı zamanda, KHK’lar aracılığıyla kamusal ya da özel alanda birçok işçi işinden atıldı. Tüm bu işten atmalarla, OHAL sürecinde zaten yasaklanmış olan grevler ve işçi direnişlerinin tamamen önüne geçilmeye çalışıldı. İşçiler çalıştıkları yerlerde KHK tehdidiyle işten atılmakla terbiye edilmeye çalışıldı.
 
Bu sürecin toplumsal yaşama izdüşümü, devletin muhafazakar politikalrı eliyle gerçekleşti. OHAL sürecinde, nefret cinayetleri, kadına yönelik şiddet, devletin homojen kültürüne ait olmayan farklılıkları yok etmeye yönelik baskılar daha da arttı. Devlet, kendi siyasal düzenine uygun kültürü, kapattığı ya da tek tek satın alarak yanlısı haline getirdiği medyayla; kendine uygun vatandaşlar ve dindar nesiller yetiştirmek için şekillendirdiği eğitim sistemiyle; toplum içerisinde devlet imkanlarıyla organize olan cemaatler aracılığıyla tektipleştirme projesini hayata geçirdi.
 
Tüm bunları ekonomik bir krizin içinde, sanki o kriz yokmuş gibi bir gerçeklik yaratarak ve bunun propagandasını yaparak gerçekleştirdi. Daha önce yaşanan yolsuzluklar, savaş ekonomisi aracılığıyla denge kurma çabaları; yabancı devletlerin lobi çalışmaları diye adlandırılarak sıkıntısız bir OHAL ekonomisi senaryosu yazıldı.
 
Biliyoruz ki, 9 Temmuz itibarıyla işleyişe geçirilen yeni “Başkanlık Hali” de bir önceki dönemin devamcısı olacaktır. Belki de yaşanılan siyasi baskılar ve zorbalıklar, ekonomik krizler, karakteri değiştirilmek istenen ve böylelikle tektipleştirilmeye çalışılan topluma yönelik kültürel baskılar artacaktır.
 
OHAL’de Referandumlardan Seçimlerden Beklenti Politikası
 
Arttırılan baskı politikasıyla pasifize edilmeye çalışılan sokak muhalefeti, bu süreçte yanlış stratejiler ve öngörüsüz politikalar nedeniyle parlamenter muhalefet tarafından önce referandumlar sonrada başkanlık seçimleriyle sandığa ve seçim illüzyonuna mobilize edildi.
 
Siyasal iktidardan pay alma arzusuyla meclisten koltuk kapma yarışı içindeki partiler, içerisinde bulunduğumuz coğrafyada toplumsal muhalefeti sokaktan sandığa yönlendirerek yıpratmıştır. Eski ya da yeni devletli herhangi bir sistem, toplumu yöneten yönetilen ikileminde tutacaktır. Ve ezilenlerin ezenler karşısındaki pozisyonu değişmeyecektir. Sömürü her daim sürecektir.
 
Bu gerçeklikten uzak siyasi belirlenimler koyarak, OHAL’in içselleştirilmesine olanak verildi. OHAL’den tek çıkışın meclis olduğu hesabını yapanlar, kurdukları tüm stratejilerin OHAL’i de hazırlayan siyasal iktidarın büyük stratejisine yani “siyasal iktidarını meşrulaştırmaya” hizmet edeceğini hesaplayamadılar.
 
Devletin “sıkıştırma” hamlesinden, “oy atarak” kurtulmaya çalışıldı;“hiç değilse”, “kötünün iyisi”, “en azından” gibi ibarelerle başlayan cümlelerin doldurduğu siyasi programlarla içinde bulunulan durum aşılmaya çalışıldı. Buna benzer günü kotarma manevralarının biz ezilenlere ne kazandırdığı ortadadır; hiçbir şey. Dahası bu ve buna benzer tutumlarla, OHAL süreci içerisindeki gerçek mücadele görünmez kılınmaya çalışılmış, küçümsenmiş ve hatta sokak mücadelesinde ısrar etmenin sanki hiçbir sıkıntı yokmuş gibi sıkıntılar yaratacağı vurgulanmıştır.
 
Oysa açıktır ki, OHAL sürecinde farklı boyutlarıyla ezilenler üstünde baskı oluşturan tüm politikalar, sokak eylemleri ve mücadelelerle karşılanmaya çalışılmış iktidarın karşısında kolay geri adım atılmayacağı birçok kez sergilenmiştir. Üstelik bu mücadeleler kimi kez siyasal iktidara geri adım attırmış, mücadelenin toplumsal bir boyut kazanması sağlanabilmiştir. OHAL sürecindeki bu mücadeleci tavrı aklımızda tutmaya ihtiyacımız var. Neyi başardığımızı görebilmemiz, gösterebilmemiz açısından.
***************************
Biliyoruz, sokağa her çıktığımızda kazandığımızı ve boğmak istedikleri seslerimizle her haykırışımızı duyduklarında korktuklarını.
Biliyoruz, özgür dünyayı yaratmanın yolu sözünü söylemekten, omuz omuza sokağa çıkmaktan, yaşamımız için mücadele etmekten geçer.
Biliyoruz, sokak duvarlarla çevrelenmemiş özgürlüktür ve her sokağa çıktığımızda düşündüğümüzü eylemenin özgürlüğünü gerçek kılıyoruz.
OHAL’den önce de sonra da bu yüzden sokaktaydık; Başkanlık Hallerinde de sokakta olacağız. Özgür bir dünyayı anarşizmle yaratacağız.

DEVRİMCİ ANARŞİST FAALİYET

PDF’den kitapçığın tamamına ulaşmak için :

https://issuu.com/faaliyet/docs/ohal_kitap__k

]]>
Gözaltılar, Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz https://anarsistfaaliyet.org/tenefus/gozaltilar-tutuklamalar-baskilar-bizi-yildiramaz/ Fri, 25 Jan 2013 23:37:30 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=5289 YÖK basın açıklaması
Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında, YÖK Başkanı ve Dünya Bankası başkanın da katılımıyla, İstanbul’da gerçekleşecek olan Uluslararası Yüksek Öğretim Kongresi’ne karşı  eylemler düzenlenmişti. Kongrenin yapılacağı Swiss Otel güzergahında gerçekleştirilen eyleme polis tazyikli suyla, gazla, copla müdahale etmiş; onlarca kişi yaralanmış ve 10 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar daha sonra serbest bırakılmış, ancak tutuksuz yargılanmaya başlanmıştı.
Bugün(25 Ocak Cuma) ise Çağlayan Adliyesi’nde görülecek duruşma ile ilgili, adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Devrimci Anarşist Faaliyet, Ekim Gençliği, Kaldıraç, SGD ve TÜM-İGD’nin katılıyla gerçekleştirilen açıklamada, Uluslararası Yüksek Öğretim Kongresi’nin “bilim adı altında kapitalizmin derinleştirilmesine hizmet ettiğini” belirtilirken,  Bologna sürecinden bu yana üniversitelerde kapitalizme entegrasyonun dayatıldığı vurgulandı. “Devlet, bizlere 27 Mayıs 2011 tarihinde sermayenin bekçisi polislerini üzerimize salarak; gazıyla, suyuyla, demir sopasıyla, gözaltı terörüyle saldırdı. 2824 arkadaşımızı üniversitelerde kapitalizmin dayattığı şekillendirmeye karşı çıktıkları için, devletin gerçek yüzünü, yani adaletsizliğini dile getirdikleri için ve bütün bunlara karşı mücadele ettikleri için cezaevlerine kapatan devlet; bugün de adaletsiz sisteminin hukukuyla bizlere saldırıyor. Bizler o gün direndik, bugün de direniyoruz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Yaşamlarımızın her alanını rant alanına çevirmeye çalışanlara her gün, her fırsatta direnişle karşılık vereceğiz ve cevabımız daima yüreklerimizde büyüyen direnişin ateşi olacak.” denilerek basın açıklaması sonlandırıldı. “Sermaye elini üniversiteden çek”, “Yaşasın devrimci dayanışma” sloganlarıyla sonlanan basın açıklamasının ardından eylemcilerin bir kısmı görülecek duruşmaya katılırken, bir kısmı ise adliye önünde gelecek kararı beklemeye başladı.
Bir sonraki duruşma ise 25 Nisan’a ertelendi.

Eylemde okunan basın metni;
Basına ve Kamuoyuna,
Bizler, 27 Mayıs 2011 tarihinde Swiss Otel’de T.C. Devleti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Dünya Bankası Eğitim Koordinatörü Ali Jamal’ın, dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, ÖSYM Başkanı Ali Demir’in, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, şirketlerin CEO’ları ve nice sistem yalakası akademisyen ve öğretim görevlisinin katılımıyla gerçekleştirilen Uluslararası Yüksek Öğretim Kongresi’nin bilim adı altında kapitalizmin derinleşmesine hizmet eden politikalarını kabul etmeyenleriz.
Bologna süreciyle birlikte üniversiteleri piyasaya göre daha fazla şekillendirmek isteyen, rant çarkını devam ettirmek için her türlü planını bizlere dayatan ve bizleri piyasanın dayattığı geleceğe mahkum etmek isteyen kapitalistlere karşı; Eşit-Parasız-Bilimsel-Anadilde Eğitim için, özgürlüğümüz için, üniversitelerin şirketlerin ucuz iş gücü alanı haline gelmemesi ve gençliğimizi şirketlerin ellerine vermemek için, üniversitelerin kültürel entegre alanı olmasına karşı çıktığımız için seslerimizi yükselttik.
Yeni YÖK Yasa Tasarısı’nı bu süreçte incelediğimizde, sürmekte olan saldırılara ek olarak birçok akademisyen ve asistanın işsiz kalacağını, sosyal bilimlerin sermayenin çıkarlarına uymadığı için kaldırılacağını, üniversitede siyaset yapmanın daha da yasaklı hale getirileceğini görmekteyiz.
Seslerini yükselten yüzlerce genç 27 Mayıs’ta tek ses olduk. Swiss Hotel’in önünde üniversiteleri kapitalizmin kollarına tamamen teslim edecek bu toplantıyı ifşa etmek istedik. Ancak bilindiği üzere sömürerek, yoksunlaştırarak var olan; kendinden başka her şeyi yok ederek büyüyen kapitalizm bizleri de yok etmeye, teslim almaya niyetliydi. Zira o gün gazıyla, copuyla bizlere saldıran polisi de kuşkusuz sermayenin bekçisinden başka bir şey değildi. İşte bu yüzden 10 arkadaşımız gözaltına alındı ve onlarca arkadaşımız polisin saldırısına maruz kalarak yaralandı.
Üniversitelerde kendi sistemini devam ettirmek adına bilimi tahrip eden, kendine göre şekillendiren ve bizleri üniversiteleri aracılığıyla kültürel olarak teslim almaya çalışan kapitalist sistem; bu saldırgan yüzünü geçtiğimiz ay 18 Aralık’ta ODTÜ’de de gösterdi. 200 zırhlı aracıyla, 8 TOMA’sıyla, 3600 polisiyle Başbakanlarının deyişiyle “bilimi korumak üzere” ODTÜ’ye giden kolluk kuvvetleri, arkadaşlarımızın direnişiyle karşılaştı. Roboskî’de 34 insanı katleden F-16 uçaklarını, Afganistan’da ölümle özdeşleştirilen Napalm bombalarını, Halepçe’de bir halkı katleden kimyasal silahlarını ve uzaya gönderilecek olan devletin güvenlik uydusu “Göktürk-2”yi bilim sayanlar, ODTÜ’de direnen arkadaşlarımızı ve onlarla dayanışanları bilim düşmanı ilan etti.
Devlet, bizlere 27 Mayıs 2011 tarihinde sermayenin bekçisi polislerini üzerimize salarak; gazıyla, suyuyla, demir sopasıyla, gözaltı terörüyle saldırdı. 2824 arkadaşımızı üniversitelerde kapitalizmin dayattığı şekillendirmeye karşı çıktıkları için, devletin gerçek yüzünü, yani adaletsizliğini dile getirdikleri için ve bütün bunlara karşı mücadele ettikleri için cezaevlerine kapatan devlet; bugün de adaletsiz sisteminin hukukuyla bizlere saldırıyor. Bizler o gün direndik, bugün de direniyoruz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Yaşamlarımızın her alanını rant alanına çevirmeye çalışanlara her gün, her fırsatta direnişle karşılık vereceğiz ve cevabımız daima yüreklerimizde büyüyen direnişin ateşi olacak.
Devrimci Anarşist Faaliyet, Ekim Gençliği, Kaldıraç, SGD, TÜM-İGD
]]>
Unutursak Kalbimiz Kurusun https://anarsistfaaliyet.org/sokak/5144/ Thu, 27 Dec 2012 19:10:40 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=5144

Unutursak Kalbimiz Kurusun

Üzerinden tam 1 yıl geçen Roboski’de yaşanan katliamda katledilenleri anmak ve devletin katliamcı olduğunu unutturmamak için Yıldız Teknik Üniversitesi’nde anarşist, yurtsever, sosyalist devrimciler tarafından bir eylem gerçekleştirildi.  Devrimci Anarşist Faaliyet’inde  katıldığı  YTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu’ndan başlayan yürüyüşte “Unutursak kalbimiz kurusun” pankartı arasında “Roboski’yi unutmadık unutturmayacağız” yazılı tişörtler giyildi. Yürüyüş, “Em Roboski Ji Bîr Nakîn” “Kürdistan Goristan Ji Bo Faşistan”, “Gün gelecek devran dönecek faşizm halka hesap verecek”,  “Kürt Halkına İmha Dayatılamaz” slongalarıyla tüm fakülteleri gezilerek sürdürüldü.

Yürüyüş sonrası yemekhane önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Okunan basın açıklamasında, devletin bir sene önce Roboski’de gerçekleştirdiği katliamın cumhuriyet tarihi boyunca ezilen halklar üzerinde gerçekleştirilen katliamların devamı olduğu belirtildi. Açıklamada devletin her daim katliamdan yana tavır sergilediğinin vurgusuyla beraber medyanın da bu süreçlerde rolünün yani yaşanan vahşetin manipüle edilmesi ve görünmez kılınması işlemini devam ettirdiği söylendi.

Basın açıklaması “Dersim’de, Zilan’da, Çorum’da, Maraş’ta adalet görmedik. Bu katliamcı eril zihniyet var oldukça Roboski için de gerçek bir adaletin gerçekleşeceğine inanmıyoruz. Gerçek Adaletin ancak ve ancak halkların mücadelesiyle sağlanacağını biliyoruz. Muktedilerden adalet dilenmiyoruz. Adalet için muktedilere karşı direnişimiz devam edecek. Ve söz veriyoruz;  Roboski’yi Unutmadık, Unutturmayacağız! Unutursak Kalbimiz Kurusun!” sözleri arkasından “Katil devlet hesap verecek!” sloganıyla sona erdirildi.

 

]]>
Sistemin Cahilleri Beyazıttaydı : Kapitalizmi Yıkmak Yaşamı Savunmaktır https://anarsistfaaliyet.org/sokak/sistemin-cahilleri-beyazittaydi-kapitalizmi-yikmak-yasami-savunmaktir/ Tue, 06 Nov 2012 13:12:48 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=5096 YÖK’ün kuruluş yıl dönümü olan 6 Kasım’da İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüs kapısı önünde Devrimci Anarşist Faaliyet basın açıklaması gerçekleştirdi. Eylem boyunca üniversitelerin bireyi duyarsızlaştırdığını,hayatını çalarak kapitalizme uyumlu hale getirildiği söylendi. Eylemde ayrıca 56. gününde olan Açlık Grevi direnişine  vurgu yaparak  devletin ve kapitalizmin tüm saldırılarına rağmen direnişin sesinin susmayacağını vurgulandı. Sistemin Cahilleri Özgürleşiyor” pankartıyla,  eylem süresince sık sık ” İsyan Devrim Anarşi”, ” İktidarı Yok Et Bilgiyi Özgür Kıl”, ” Biji Azadi biji Anarşi”, ” Sistemin Cahilleri Özgürleşiyor”, ” Katil Devlet Yıkacağız Elbet”, “Zindanlarda Direnen Tutsaklara Bin Selam”, “İçerde Dışarda Hücreleri Parçala” sloganları atıldı. Basın açıklaması gerçekleştirdikten sonra eylem sonlandırıldı.

Basın Açıklaması Metni :

Basına ve Kamuoyuna,

Bugün kapitalizmin devlet eliyle köleleştirmeye çalıştığı insanlar olarak, her yönüyle saldırı altında bulunan yaşamlarımızı savunmak için buradayız. 12 sene boyunca eğitim adı altında maruz kaldığımız ehlileştirme politikaları, devletin ve kapitalizmin her türlü yaşamsal değerlerimizin karşısına koyduğu baskıyı temsil etmektedir. Kapitalizme entegrasyonun son aşaması üniversitelerdir. Üniversiteler, 66 aylıktan başlayarak ilkokul, ortaokul ve lise boyunca şiddet, rekabet, hırs ve bencillik kültürüyle kuşatılmış hayatlarımıza son darbenin vurulduğu yerlerdir. Bu sebeple de kapitalizmin devamlılığını sağladığı en önemli  özendirme alanlarından bir tanesidir.

Tek amacı yaşamları verimli bir şekilde sömürmek olan kapitalizm, kendisini meşrulaştıran devletle birlikte organize olmakta ve yaşamlarımızın her alanına sızmaya çalışmaktadır. Sermayenin vahşi bir şekilde yaşamlarımıza saldırdığı bir darbenin ürünü olan YÖK, bilim adı altında adaletsizliği, rekabeti, düşmanlığı, güvensizliği ve nefreti, üniversiteler yoluyla hayatlarımıza sokmaya çalışmaktadır. Kişilikleri kapitalizmin tek kurtuluş olduğu algısına örgütlemekte ve genç insanları yaşam boyu köleliğe alıştırmaktadır. Hayallerimiz dahi artık efendiler tarafından zapturat altına alınmak istemektedir. Bugün bizler, düzenin istediği derecede itaatkar olduğumuzda, efendilerin bizlere sunduğu yaşamsızlıktan başkasını düşünemez hale geliriz.

Üstelik iktidar kendini üniversiteler aracılığıyla özendirmekle kalmaz, aynı zamanda verdiği diploma ile kişiyi de gönüllü birer ücretli köleye dönüştürür. Gönüllü hale gelen kölenin varlık koşulu efendinin suyuna gitmekte yatar. Yani kişi hayatını kariyer ümidi ve onun gerektirdiği yaşamı geliştirmeye harcar. Sistemin içinde var olabilmek için, iyi bir efendi olmak, onun karakterini iyi benimsemek gerekir. Bu şekilde bu gönüllü köleler yalnızca etrafında gerçekleşen olaylara, ölümlere, ezilenlerin haykırışına sessiz kalmakla yetinmez, ezilene bir de onlar saldırır.

Senelerdir Kürt halkına karşı yürütülen imha ve saldırı politikalarına karşı sesini haykırmak için yaşamını ortaya koyan yüzlerce insan bedenlerini hapishanelerde açlık grevlerine yatırdı. Bugün, açlık grevinin 56. günündeyiz. Kapısının önünde durduğumuz bu okulun, İstanbul Üniversitesi’nin tutsak öğrencilerinden Hakan Yalçınkaya’da görme kaybı başlarken, Ersin Kazğan, Ahmet Soysal ve Emel Çetin’de ciddi sağlık sorunları başladı. Ankara Üniversitesi tutsak öğrencisi Gulan Kılıçoğlu kritik eşiği geçmiş bulunuyor.  Arkadaşlarımız, ve daha yüzlerce insan bugün ölümün sınırında yaşıyor. Devlet ise, bir gelenek olarak yaşamı ve mücadelesini görmemezlikten gelmeye çalışıyor, sesini yükseltenlere saldırıyor, susturmaya çalışıyor. Susmayacağız. Her gün iş kazası adı altında işçi cinayetlerinin yaşandığı, cinayetlerin ise kader olarak yok sayılmaya çalışıldığı bir devlet politikasını, ve onu meşrulaştıran hiçbir sistem görmezlikten gelinemez. Onu yıkmak, yaşamı savunmaktır.

Bugün görüyoruz ki, 2 ve 7 sene arası gerçekleşen üniversite öğretiminin amacı bilgiyi açığa çıkartmak değildir. Söz konusu olan bilgiyi mümkün olduğunca parçalamak ve saklamaktır. İktidarın bilgisi yaşamın nasıl oluşturulacağıyla alakalı değildir, çünkü o yaşamın nasıl yok edilebileceği üzerine kendini kurgular. Diplomayı alan kişi tek bir şey öğrenir; o da sömürünün, yaşamsızlığın devamını sağlayan körlüğün, bencilliğin, nefret ve rekabetin tek gerçek olduğudur.

Evet bizler sistemin cahilleriyiz, çünkü onun bilgisini, sömürüsünü ve her türlü dayatmasını reddediyoruz. Bizler yaşamı savunuyoruz. Yaşamanın da ancak iktidarsız bir şekilde, paylaşma ve dayanışma ile dolu özgür bir dünyada var olabileceğini biliyoruz.

“Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz, şimdi şu anda bu dünya büyümekte.”

DEVRİMCİ ANARŞİST FAALİYET

 

]]>
Faşist saldırılar, gözaltılar, baskılar bizi yıldıramaz! https://anarsistfaaliyet.org/tenefus/fasist-saldirilar-gozaltilar-baskilar-bizi-yildiramaz/ Thu, 26 Jan 2012 20:36:31 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=4366

Dün öğle saatlerinde İstanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesinden çevik kuvvet zoruyla gözaltına alınarak İstanbul Emniyet müdürlüğüne götürülen öğrenciler bugün mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Serbest bırakılan devrimci öğrenciler Çağlayan adliyesi önünde  “Baskılar bizi yıldıramaz.”, “Yaşasın devrimci dayanışma.”, “Faşizme karşı omuz omuza.” sloganları ile karşılandılar. 20 gün önce de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Roboski katliamıyla ilgili afiş yapan devrimcilere önce faşistler saldırmış ardından polis Hukuk Fakültesi koridorlarında devrimci avına çıkarak 23 öğrenciyi gözaltına almıştı.

 

]]>
İstanbul Üniversitesi’nde Faşist saldırı ve devrimci öğrencilere gözaltı https://anarsistfaaliyet.org/tenefus/istanbul-universitesinde-gozalti/ Wed, 25 Jan 2012 17:21:50 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=4344 İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Beyazıt kampüsü önünde toplanan faşist grup, üniversite içine üzerlerinde taşıdıkları satır, bıçak gibi kesici aletlerle girerek devrimcilere saldırdılar . Okul içerisinde anarşist ve sosyalist öğrencilerin müdahalesi ile karşılanan faşistler, okuldan uzaklaştırıldı.

Olayın hemen ardından faşist öğrencilerin suç duyurusunda bulunması sonucu, savcı tarafından 1 saat geçmeden bir rapor hazırlandı ve okula giren çevik kuvvet tarafından 3 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınan öğrencilerin isimleri ise şöyle: Berk Yeter, Can Karakaş, Burak Sayın. Bu akşam saat 20:00’de gözaltına alınan öğrencilerle dayanışmak için, Beyazıt Meydanı’ndan Vatan Emniyet Müdürlüğü önüne bir yürüyüş gerçekleştirilecek ve basın açıklaması düzenlenecektir.

 

]]>
Beyazıt’ta Gözaltılara ve Faşist Saldırılara Karşı Açıklama https://anarsistfaaliyet.org/tenefus/beyazitta-gozaltilara-ve-fasist-saldirilara-karsi-aciklama/ Tue, 03 Jan 2012 16:01:57 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=4272
Dün sabah saatlerinde İstanbul Üniversitesi Merkez kampüste Robosky Katliamına ilişkin afişlerin ÖGB (Özel Güvenlik Birimi) tarafından sökülmesinin ardından güvenlikle öğrenciler arası gerginlik yaşanmıştı. Daha sonrasın da X-ray cihazlarının kapatılıp faşistlerin satırlarla ve bıçaklarla içeriye alınmasıyla beraber Devrimci Öğrenciler faşistlere müdahale etmişti. Faşistlerin uzaklaştırılmasından sonra polis okula girip 40’a yakın öğrenciyi gözaltına almıştı.

Bügün ise gözaltına alınanlar arkadaşlarla dayanışmak ve faşist-polis saldırılarını protesto etmek amacıyla Beyazıt Meydanında basın açıklaması gerçekleştirildi.
Eylem Laleli Edebiyat Fakültesinden çıkan öğrencilerin faşist-polis baskılarına karşı sloganlar atarak yürüyüşe geçmesiyle başladı. Merkez kampüse yapılan yürüyüşün ardından Beyazıt Merkez kampüsünden çıkan öğrencilerle birlikte basın açıklaması gerçekleştirildi.

Açıklama öncesinde öğrencilerden birinin annesi Ferdane Kösedağ “Bu bir sağ-sol çatışması değil, bu tamamen faşizan bir baskıdır. Ben çocuğumu okula gönderirken korkuyorum. Sabah sağlam gittiğinde akşam neresinden satırlanır, neresinden bıçaklanır, korkuyla akşama kadar bekliyorum”, “Polis, güvenlik, faşistler el ele vererek öğrencileri susturmaya çalışıyorlar. Ama ben kendi çocuğuma susmasını önermiyorum. Sonuna kadar destekliyorum” dedi.

Açıklama süresince atılan sloganlarla devletin Robosky de yaptığı katliam protesto edildi. Eylem sonrasında gözaltındaki devrimcilerle dayanışmak üzere toplu bir şekilde Çağlayan Adliyesine gidildi.
Savcılığa çıkarılan öğrenciler öğleden sonra serbest bırakıldı.

]]>