Toprak – Devrimci Anarşist Faaliyet https://anarsistfaaliyet.org Yaşasın Devrimci Anarşist Faaliyetimiz! Wed, 03 Feb 2021 17:12:13 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.4 Devletin Saldırılarının Karşısında KAZANIYORUZ https://anarsistfaaliyet.org/sokak/devletin-saldirilarinin-karsisinda-kazaniyoruz/ Wed, 03 Feb 2021 14:41:49 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=9026

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kayyum rektöre ve ablukaya direnenleri gözaltına alan devletin korkusu dün Kadıköy sokaklarında plastik mermiye, gaz fişeğine, tekmeye dönüştü. Kaymakamlık’ın yaptığı açıklamayla eylemin yasaklanmasının ardından Kadıköy’ün tüm sokaklarına yayılan direnişte 98 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların bir kısmı bugün serbest bırakılırken halen gözaltında tutulanlar var.

Direnişin ilk gününden itibaren devletin tüm saldırılarına rağmen sokakları terk etmeyenler bir kez daha gösterdi: Biz Kazanıyoruz!

 

]]>
Kazdağları İsyanda, İsyana Devam! https://anarsistfaaliyet.org/toprak/kazdaglari-isyanda-isyana-devam/ Wed, 14 Aug 2019 15:33:04 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=8035

Patika Ekoloji Kolektifi, talancı şirket Alamos Gold’un, Kazdağları’nı siyanürle zehirlemesine karşı coğrafyanın pek çok bölgesinden gelen yaşam savunucularıyla birlikte Kazdağları’nda “Su ve Vicdan Nöbeti’nde buluştu. Ekolojik yıkıma karşı direnişin yükseltti.

Şirket Talan, Kanun Yalan! Kazdağları İsyanda, İsyana Devam!

]]>
OHAL’DEN BAŞKA(N) HALLERE MÜCADELEDEYİZ https://anarsistfaaliyet.org/cins/ohalden-baskan-hallere-mucadeledeyiz/ Fri, 13 Jul 2018 07:09:41 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=7744
20 Temmuz 2016’dan hemen önce, siyasal iktidarı ele geçirmek için yıllardır koalisyon içerisinde olan iktidar odaklarının iktidar kavgasına tanıklık etmiştik. Sürecin bu iki odaktan birinin diğerini bertaraf etmesinin dışında, esas hedefin ezilenler olacağı ve yeni baskı sürecinin mücadele edenlere yönelik işletileceği açıktı.
 
OHAL’den önce izlenen terörokrasi politikaları ve ilan edilen kısmi OHAL’lerle şekillendirilmeye çalışılan politik süreç, mevcut siyasi iktidarın çıkarlarına daha çabuk ve daha kolay cevap verecek şekilde 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’le başka bir boyut kazandı.
 
Operasyonlar, Tutuklamalar ve KHK’larla Yıpratma Politikası
 
Bu tarihten itibaren iktidar kendi varlığını daim kılmak; çaldığı iradelerimiz üzerinden egemenliğini yükseltmek için her geçen gün baskısını arttırdı. Hemen her gün farklı bahanelerle devrimcilere yönelik operasyonlar, gözaltı ve tutuklamalar; her gün ilan edilen yeni KHK’larla işlerinden atılanlar ve önerilen, değiştirilen, oldu-bittiye getirilen yeni yasalar bu sürece damgasını vurdu.
 
Özellikle KHK’lar aracılığıyla, sadece baskı politikaları yapısal olarak değiştirilmedi. Aynı zamanda, KHK’lar aracılığıyla kamusal ya da özel alanda birçok işçi işinden atıldı. Tüm bu işten atmalarla, OHAL sürecinde zaten yasaklanmış olan grevler ve işçi direnişlerinin tamamen önüne geçilmeye çalışıldı. İşçiler çalıştıkları yerlerde KHK tehdidiyle işten atılmakla terbiye edilmeye çalışıldı.
 
Bu sürecin toplumsal yaşama izdüşümü, devletin muhafazakar politikalrı eliyle gerçekleşti. OHAL sürecinde, nefret cinayetleri, kadına yönelik şiddet, devletin homojen kültürüne ait olmayan farklılıkları yok etmeye yönelik baskılar daha da arttı. Devlet, kendi siyasal düzenine uygun kültürü, kapattığı ya da tek tek satın alarak yanlısı haline getirdiği medyayla; kendine uygun vatandaşlar ve dindar nesiller yetiştirmek için şekillendirdiği eğitim sistemiyle; toplum içerisinde devlet imkanlarıyla organize olan cemaatler aracılığıyla tektipleştirme projesini hayata geçirdi.
 
Tüm bunları ekonomik bir krizin içinde, sanki o kriz yokmuş gibi bir gerçeklik yaratarak ve bunun propagandasını yaparak gerçekleştirdi. Daha önce yaşanan yolsuzluklar, savaş ekonomisi aracılığıyla denge kurma çabaları; yabancı devletlerin lobi çalışmaları diye adlandırılarak sıkıntısız bir OHAL ekonomisi senaryosu yazıldı.
 
Biliyoruz ki, 9 Temmuz itibarıyla işleyişe geçirilen yeni “Başkanlık Hali” de bir önceki dönemin devamcısı olacaktır. Belki de yaşanılan siyasi baskılar ve zorbalıklar, ekonomik krizler, karakteri değiştirilmek istenen ve böylelikle tektipleştirilmeye çalışılan topluma yönelik kültürel baskılar artacaktır.
 
OHAL’de Referandumlardan Seçimlerden Beklenti Politikası
 
Arttırılan baskı politikasıyla pasifize edilmeye çalışılan sokak muhalefeti, bu süreçte yanlış stratejiler ve öngörüsüz politikalar nedeniyle parlamenter muhalefet tarafından önce referandumlar sonrada başkanlık seçimleriyle sandığa ve seçim illüzyonuna mobilize edildi.
 
Siyasal iktidardan pay alma arzusuyla meclisten koltuk kapma yarışı içindeki partiler, içerisinde bulunduğumuz coğrafyada toplumsal muhalefeti sokaktan sandığa yönlendirerek yıpratmıştır. Eski ya da yeni devletli herhangi bir sistem, toplumu yöneten yönetilen ikileminde tutacaktır. Ve ezilenlerin ezenler karşısındaki pozisyonu değişmeyecektir. Sömürü her daim sürecektir.
 
Bu gerçeklikten uzak siyasi belirlenimler koyarak, OHAL’in içselleştirilmesine olanak verildi. OHAL’den tek çıkışın meclis olduğu hesabını yapanlar, kurdukları tüm stratejilerin OHAL’i de hazırlayan siyasal iktidarın büyük stratejisine yani “siyasal iktidarını meşrulaştırmaya” hizmet edeceğini hesaplayamadılar.
 
Devletin “sıkıştırma” hamlesinden, “oy atarak” kurtulmaya çalışıldı;“hiç değilse”, “kötünün iyisi”, “en azından” gibi ibarelerle başlayan cümlelerin doldurduğu siyasi programlarla içinde bulunulan durum aşılmaya çalışıldı. Buna benzer günü kotarma manevralarının biz ezilenlere ne kazandırdığı ortadadır; hiçbir şey. Dahası bu ve buna benzer tutumlarla, OHAL süreci içerisindeki gerçek mücadele görünmez kılınmaya çalışılmış, küçümsenmiş ve hatta sokak mücadelesinde ısrar etmenin sanki hiçbir sıkıntı yokmuş gibi sıkıntılar yaratacağı vurgulanmıştır.
 
Oysa açıktır ki, OHAL sürecinde farklı boyutlarıyla ezilenler üstünde baskı oluşturan tüm politikalar, sokak eylemleri ve mücadelelerle karşılanmaya çalışılmış iktidarın karşısında kolay geri adım atılmayacağı birçok kez sergilenmiştir. Üstelik bu mücadeleler kimi kez siyasal iktidara geri adım attırmış, mücadelenin toplumsal bir boyut kazanması sağlanabilmiştir. OHAL sürecindeki bu mücadeleci tavrı aklımızda tutmaya ihtiyacımız var. Neyi başardığımızı görebilmemiz, gösterebilmemiz açısından.
***************************
Biliyoruz, sokağa her çıktığımızda kazandığımızı ve boğmak istedikleri seslerimizle her haykırışımızı duyduklarında korktuklarını.
Biliyoruz, özgür dünyayı yaratmanın yolu sözünü söylemekten, omuz omuza sokağa çıkmaktan, yaşamımız için mücadele etmekten geçer.
Biliyoruz, sokak duvarlarla çevrelenmemiş özgürlüktür ve her sokağa çıktığımızda düşündüğümüzü eylemenin özgürlüğünü gerçek kılıyoruz.
OHAL’den önce de sonra da bu yüzden sokaktaydık; Başkanlık Hallerinde de sokakta olacağız. Özgür bir dünyayı anarşizmle yaratacağız.

DEVRİMCİ ANARŞİST FAALİYET

PDF’den kitapçığın tamamına ulaşmak için :

https://issuu.com/faaliyet/docs/ohal_kitap__k

]]>
Dilovası’nın katili sanayi sistemi https://anarsistfaaliyet.org/toprak/dilovasinin-katili-sanayi-sistemi/ Tue, 17 May 2011 11:38:34 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/?p=3328
Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde, doğum yapan annelerin sütünde yüksek dozda ağır metale rastlandı. Şirketler yıllardır yaşanan kanser vakalarındaki sorumluluklarını gizleyedursun bir de araştırmayı yapan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu hakkında soruşturulma açılmış durumda.

Lever, Polisan, DYO, İzocam ve Çolakoğlu Metalurji gibi büyük işletmelerinin bulunduğu Dilovası’nda her ay hava ölçümleri yaparak metal oranlarını tespit ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu “Dilovası bölgesinde doğan bebeklerin kakalarında ağır metal çok yüksek. Annelerin de sütlerinde ağır metalin yüksek olduğunu izlemeye başladık. Dilovalılar cehennemde yaşıyorlar. Dilovası’ndaki anne ve bebekler cehennemin kurbanları. Vücutlarında kadmiyum, alüminyum gibi metaller var. Bunlar insan vücudunda doğal olarak bulunan metaller değildir” dedi.

Daha önce Dilovası’nda sanayi atıklarına ve çöpleşmeye karşı EKOSDER’in girişimleriyle bir eylem yapılmış, bu eyleme katılan Anarşist Blok ‘Dilovası’nın katili sanayi sistemi’ pankartını açmak isterken polisin komplosuyla linç tehlikesi yaşamıştı. Bugün hala kanser olaylarının artarak sürmesi ve yapılan araştırmada da açıkça görüldüğü gibi bu ölümlerden şirketlerin sorumlu olduğu gerçeğini gözler önüne sermesi ‘Dilovası’nın katili sanayi sistemi’ tesbitinin geçerliliğini gösteriyor.

]]>
Tema Vakfı, HES’çi şirketlerin truva atıdır https://anarsistfaaliyet.org/sokak/tema-vakfi-hesci-sirketlerin-truva-atidir/ Fri, 14 Jan 2011 11:55:44 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/php/wp/?p=2699

Karadeniz İsyandadır Platformu, bugün yaptığı bir basın açıklamasıyla 26 Ocak’ta yapılması planlanan Anadolu’yu Vermeyeceğiz yürüyüşüne Tema’nın verdiği desteği değerlendirerek, ‘şirket aklayan, sözde çevre ve doğa kuruluşlarını deşifre ediyoruz’ denildi.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde yapılan ve Karadeniz İsyandadır Platformu’ndan Aysun Paksoy’un okuduğu basın açıklamasında şunlara yer verildi:

Değerli basın emekçilerinin ve kamuoyunun bilgilerine sunarız…

Bugüne kadar çevreci ve doğa dostu bilinen bazı oluşumlar, canı yanan köylüleri, mücadele eden yaşam savunucularını kendilerine paravan etmiş, doğa katili şirketleri aklama paklama ilişkilerini gizlemek için, mücadele edenleri bir maske olarak kullanmışlardır.

Bizler yaşama sahip çıkanlar olarak, bu gidişattan memnun değiliz. Son günlerde yaşanan olaylar ile bu memnuniyetsizlik son noktasına ulaşmıştır.

Şirket aklayan, sözde çevre ve doğa kuruluşlarını deşifreye başlıyoruz…

Bugünse bu deşifrelerin en önemlilerinden olan TEMA Vakfı’nın Kastamonu Cide Loç Vadisi’ndeki Hidroelektrik Santral projesiyle ilişkilerine yoğunlaşacağız. TEMA Vakfı gibi büyük bir Truva Atının daha birçok deşifre çalışmasına konu olacağını belirtiriz.

TEMA’nın sistemin kendi muhalafetini üretme ihtiyacına karşılık geldiği açıktır. Bizler buradaki toplumsal muhalefetin, tüm dünyada deşifre olmuş böylesi patron, düzen ve uzlaştırma yapılarının yollarına gelecek kolay lokma olmadığını şimdi bir kez daha göstermekle mükellefiz.

Bu çıkışımız, Tema’nın artık iyice ticarete döktüğü müsamere tadında fidan kampanyaları, mevye çekirdeği kampanyaları ile gözlerini boyayıp, doğa katili patronların kirli ellerini yıkama operasyonlarınıza alet ettiği, doğa sevgilerini, duyarlılıklarını suistimal ederek mücadeleden düşürdüğü, pasifize ettiği yüzbinlerce gönüllü adınadır.

***

Öncelikle TEMA gönüllüleriyle TEMA arasındaki ilişkiyi anlamak için, TEMA’nın yönetim şeklini inceleyelim.

Devlet temsilcilerinden oluşan tabii üyeler hariç 40 kişiden oluşan TEMA mütevelliler heyeti yılda iki kez toplanarak TEMA’nın işleyişine aktif olarak müdahil olmaktadır.

Bu heyetten birkaç bilinen ismi sizlerle paylaşalım:

Cem Boyner, Aydın Doğan, Faruk Eczacıbaşı, Rahmi Koç, Halis Komili, Osman Kavala, Mustafa Balbay, Sabri Ülker, Fikret Evyap, Hüseyin Özdilek, Asım Kocabıyık, Nihat Gökyiğit.

Biliyoruz, bu isimleri paylaştığımız andan itibaren, gazetelerinizde ve televizyonlarınızda bu basın açıklamasının haber olma ihtimali neredeyse yok gibi. Sizin de fark ettiğiniz üzere bunlar Türkiye’yi yöneten isimler.

(Mütevelli Heyeti’nin tamamı 1 nolu ekte bulunmaktadır.)

Şimdi devam edelim…

TEMA’nın Yönetim Kurulu ise Mütevelli Heyeti’nin taşeronudur. Yönetim Kurulu üyelerinin, Mütevelli Heyeti ile aile ilişkileri olması ya da şirketlerinin çalışanları olması tesadüfi değildir.

Mesela yönetim kurulunda olan Valide Gigin, yine mütevelli heyetinden tanıdığımız Nihat Gökyiğit’in kızıdır.

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ise TEMA’nın hem yönetim kurulunda hem de mütevelli heyetinde bulunmaktadır.

Buradan görüyoruz ki Mütevelli Heyeti TEMA’nın sembolik bir kurucu heyeti değil, aynı zamanda işleyiş ve idaresini biçimlendiren ve yürüten bir yapıdır.

Bunu açıklıyoruz çünkü, Mütevelli Heyeti’nde bulunan isimlerle ilgili kaygılarımızı belirttiğimizde TEMA gönüllülüğü yapan arkadaşlarımızdan “Bu heyet semboliktir, TEMA üzerinde etkileri yoktur” gibi cümleler duymaktayız.

Sizlerin de gördüğü gibi, Mütevelli Heyeti’nin Yönetim Kurulu üzerinde, Yönetim Kurulu’nun da tüm TEMA’nın işleyişi üzerinde oldukça fazla etkisi bulunmaktadır.

Yerel gönüllülerin ve temsilcilerin yapacağı her türlü kamu açıklamasının yönetim kurulundan onay alması gerekmektedir. Bu da yönetim kurulunun yereller üzerindeki belirleyici etkisinin açık bir göstergesidir.

Mesela pratik alanda bunu örnekleyelim:

Bir TEMA gönüllüsü kendi yaşadığı bölgede herhangi bir doğa kıyımına karşı kamuoyunu bilgilendirme faaliyeti göstermek istediğinde bunu bölge temsilcisine bildirmek zorunda; temsilci de bunu yönetime bildirmeli ve ancak onaylanırsa bu bilgilendirme faaliyeti yapılabilmektedir.

Samimi ve doğayı seven herhangi bir TEMA gönüllüsü, bir doğa katliamına müdahil olmak istediğinde, yönetim izni olmadan bununla ilgili bir halk bilgilendirmesi bile yapamamaktadır.

Israrla anlatmaya çalıştığımız şey TEMA içerisinde yaşamı savunan on binlerce gönüllünün TEMA mütevelli heyeti başta olmak üzere yönetim kurulu ve alt organlarının onayı olmadan herhangi bir faaliyet gösteremediğidir.

***

TEMA’dan biraz bahsettikten sonra, bugünkü açıklamamızın en önemli unsuruna değinmeye başlayalım.

Sizlerin de bildiği üzere Kastamonu Loç Vadisi köylüleri yaklaşık iki yıldır dereleri Devrekani Çayı üzerinde yapılmak istenen Cide HES’e karşı ciddi bir direniş göstermektedirler.

Bu direnişi biraz anımsamak gerekirse, köyde HES’in kurulacağı yere Loç Köylülerinin öncülüğünde, gelen dayanışmacılarla birlikte aylarca çadırlar kurularak nöbet tutulmuştur.

Bu nöbetler esnasında inşaatı başlatmak üzere gelen vinçler adeta sürülerek bölgeden çıkarılmış, yine işi yapacak olan işçiler için kurulacak şantiyeler yapımında şirket çalışanları ve güvenlik güçleriyle birçok kez karşı karşıya gelinmiştir. Bu dönem boyunca her haftasonu İstanbul’dan otobüsler kaldırılarak nöbete dayanışmaya gidilmiştir.

İstanbul’da ise Cide HES’i yapan ORYA enerjinin Karaköy’deki binası önüne defalarca kitlese yürüyüşler yapılmış, tüm bu gelişmelerin yanısıra şirketin her türlü yasadışı uygulaması davalar açarak mahkeme süreçleri başlatılmış, bu girişimleri çoğu etkisiz kalıp şirket vadideki talanını sürdürünce Loç Vadililer İstanbul’daki şirket binası önünde bir oturma eylemi başlatmışlardır.

28. gününe kadar her gün karda kışta yağmurda bekleyen köylüler ülke çapında gündeme oturmuşlar, bunun da önemli bir etkisiyle mahkemeler şirket aleyhine yürütmeyi durdurma kararı vermişlerdir.

Köylünün tüm bu direnişine karşı ORYA enerji de yasal ve yasadışı tüm uygulamalarla HES inşaatına devam etmiş, köyün telefon tellerini kesmiş ve HES karşıtlarını defalarca darp etmiştir.

Bu kavga devam etmekteyken de şirket vadideki talanı sürdürmüş, on binlerce ağaç kesmiş, iş makineleriyle dere yatağına müdahale etmiştir.. ORYA, Küre Dağları Milli Parkı’nın tampon bölgesinde yer alan bu vadinin ve canlılarının yaşam dengesini alt üst etmiştir.

Şirket ve köylüler arasındaki fiili kavga durumu bizim bu basın açıklamasını yapmamızdaki en önemli unsurdur.

Çünkü bu talanı yapan, bütün bu saldırıları organize eden, ağaçları kesen, dere ve doğaya zarar veren şirketin ismi Orya enerjidir. Orya enerji ismi, şirketin sahibi Orhan Yavuz’un isminin ilk hecelerinden oluşmaktadır.

Demin temanın Mütevelli Heyeti ve TEMA üzerindeki etkilerinden bahsederken kamuoyunun bildiği isimleri saydığımızı düşünüyorduk. Fakat bu heyetteki isimler arasında Küre Dağları Milli Parkı içindeki dünyanın en büyük kanyonlarından Valla Kanyonu’na ev sahipliği yapan Loç Vadisi’ni katleden şirketin patronu Orhan Yavuz da bulunmaktadır.

***

Şimdi bu Orhan Yavuz’un TEMA’sının hidroelektrik santrallere nasıl baktığına bir göz atalım:

TEMA kendi sitesinde yapmış olduğu açıklamalarda HES’lerle ilgili net bir yorum bile getirememiştir. Fakat kolayca görülebilir ki TEMA yöneticileri basına yaptıkları çeşitli açıklamalarda HES’lerin yenilenebilir veya temiz enerji olduklarını aleni bir şekilde dile getirmekten sakınmamaktadırlar.

Mesela TEMA’nın Onursal Kurucu Başkanı Nihat Gökyiğit’in Artvin’deki baraj ve HES’lerin Temiz Enerji olduğuna dair daha geçen aylarda basına verdiği beyanatları bulunmaktadır.

İşte bu da TEMA’nın kendi gönüllülerini ve kamuoyunu nasıl çarpık bilgilerle doldurduğunu ortaya koymaktadır.

Çünkü HES’ler enerji politikaları içerisinde uygulanan projeler değil, suyun ticarileştirilmesini, su havzalarının ve toprakların şirketlere devredilmesini amaçlayan projelerdir.

TEMA HES’leri kasten bir enerji sorunu içerisinde ele alarak, bu gerçeğin üstünü örtmeyi amaçlamaktadır.

Suyun ticarileştirilmesinin bir yolunun da suyu kapaklamaktan geçtiğini düşünürsek, bu manipülasyonu TEMA’nın kendine gelir kaynağı yarattığı alanlardan birinde görüyoruz:
Sakarya Sapanca’daki dereler üstünde fabrika kuran Revan Su şirketiyle TEMA’nın ortaklık yapmaktan hiçbir şekilde çekinmemesi, TEMA’nın HESleri neden sadece enerji meselesi dahilinde ele almak istediğinin somut bir örneğidir.

***

Loç Vadililer ile ORYA arasındaki fiili kavga sürmekteyken ve TEMA’nın da HES’ler ve ORYA ile olan ilişkisi ortadayken TEMA’nın buradaki tarafı aşikardır.

Loç Vadili köylülerin kavgalarına başlangıç sürecinde yardım istedikleri TEMAlıların hiçbir şekilde geri dönüş yapmaması, oturma eyleminin son günlerinde ise Kastamonu Cide’deki TEMA gönüllülerinin yoğun baskısı sonucunda Cide Loç Vadisi’ndeki HES katliamına karşıyız gibi tamamen muammalarla dolu bir açıklamayı internet sitelerine koymuşlardır.

Taraflar bu kadar belirginken Orya’nın mağdur ettiği Loç köylüleriyle TEMA’nın yan yana gelmesi düşünülemez bile.

Çağrıcıları arasında TEMA’nın da bulunduğu 24 Ocak “Anadolu’yu Vermeyeceğiz” yürüyüşünde aynı vahim durumla karşı karşıya kalan birçok yerelden en belirgin bir diğer örnek de Erzurum Aksu Vadisidir.

Buradaki mağduriyetin TEMA içerisindeki şirket tarafıysa, yukarıda da adı geçen Asım Kocabıyık’ın sahibi olduğu BORUSAN Holdingdir. BORUSAN Holding Aksu’da yüzlerce ağaç kesmiş binlerce balık öldürmüştür.

Bu yürüyüşe ismi izinsiz olarak yazılan Dersim Çevre Girişimi adını çağrıcı listesinden sildirmiştir. Aynı Borusan’ın Ovacık’ta Munzur Çayı üzerinde Bozkaya ve Kalepete barajları ve HES projeleriyle Dersim’i katletme projeleri göz önüne alındığında, Dersimliler’in de TEMA’yla birlikte yürümesi de zaten düşünülemezdi.

Önemli bir ayrıntı da, TEMA’nın Tabiatı Koruma Yasasını engellemekle ilgili yürüyüşe katılmasını anlayamadık. TEMA bu yasanın geçmesini engellemek istiyorsa, Mütevelli Heyeti’ni devreye soksa yeterli olacaktır.

TEMA patronlarının diğer icraatları arasında, Karadeniz insanının canını çok yakmış ve halen de yakmaya devam eden nükleer santrallerle ilgili ihalelere girmek, kıyıların nükleer atık çöplüklerine çevrilmesi programlarına ortak olmak da vardır.

Karadeniz’in yeşiliyle mavi arasına asfalt döken Karadeniz Sahil Yolu’nu savunmak da yine nükleer sevgisiyle tanıdığımız TEMA’nın Kurucu Onursal Başkanı Nihat Gökyiğit’in meziyetlerindendir.

***

Anadolu’da 2000’den fazla HES projesinin var olduğunu göz önüne alındığında, bu HES’lere karşı verilecek mücadelelerin altının boşaltılması, gerçeklikten uzaklaştırılması gibi misyonları üstlenmiş bu oluşumun deşifre edilerek mücadelelere yakınlaşmasını engellemek zorundayız.

Bizler de biliyoruz ki sularımıza, topraklarımıza, doğamıza sahip çıkmak uğruna bugün yürütmek durumunda kaldığımız mücadelede Tema şirketlerin safındadır. Tema şirkettir, Tema şirketlerin bir maskesidir. Üstelik toprak sevgisi, doğa aşkı gibi kutsal kavramları alet ettiği, yüzbinlerin iyi niyetlerini sömürdüğü bu talancıları aklama ve cilalama gayreti, işbirlikçisi patronların doğrudan saldırılarından da daha tehlikelidir.
Sistemin kendisini berkitmek için ürettiği muhalif figür TEMA’nın bu uzlaşmacı, yaşamı yok eden şirketleri aklayıcı rolü hakkında bugüne kadar insanların kendi aralarında söylendiklerini bugün yüksek sesle söylemek Karadeniz İsyandadır Platformu’na düşmüştür. Sırtımızda yumurta küfesi, arkamızda sermayenin fonları yok.

Bununla alakalı olarak daha farklı ve daha derinlemesine bilgilerle bu oluşumun ve benzeri diğer Truva Atı oluşumların deşifrelerini yapacağımızı buradan sizlerle bir kez daha paylaşarak basın açıklamamızı sonlandırmaktayız.

Karadeniz İsyandadır Platformu

]]>
KİP’ten bakana protesto eylemi: HESleri geçirtmeyeceğiz! https://anarsistfaaliyet.org/sokak/kip%e2%80%99ten-bakana-protesto-eylemi-hesleri-gecirtmeyecegiz/ Fri, 07 Jan 2011 08:34:23 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/php/wp/?p=2689

Yenilenebilir Enerji Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Milli Park, Tabiat Parkı, SİT ve Korunan Alanlarının şirketlerin talanına açılmasına karşı Karadeniz İsyandadır Platformu üyeleri, Habertürk’te canlı yayına katılacak olan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nu bir eylemle protesto etti. Kanal önüne gelen platform üyeleri, güvenlik görevlileri tarafından ‘beklemek yasak’ gerekçesiyle engellendi. Engellemeye tepki gösteren yaşam savunucularıyla, güvenlik görevlileri arasında kısa süreli gerginlik yaşandı.

Gerginliğin ardından, “Yasalarınız geçse de, HES’leri geçirmeyeceğiz” pankartı açan platform üyeleri, “Kanun yalan şirket talan, Karadeniz isyanda isyana devam”, “Veysel şaşırma dereleri taşırma” diye sloganı attı. Eylem, alkış ve sloganlarla sona erdi.

]]>
Kavga bitmedi, daha yeni başlıyor. https://anarsistfaaliyet.org/sokak/kavga-bitmedi-daha-yeni-basliyor/ Tue, 04 Jan 2011 13:46:42 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/php/wp/?p=2677
Loç vadisi halkı ve yaşam savunucuları, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararının ardından şirket önünde 28 gündür sürdürdükleri oturma eylemlerine bir basın açıklaması ile son verdiler.

Basın açıklamasını Loç Vadisi Platformu adına Zafer Keçin yaptı. Keçin konuşmasında şirketi uyararak “Bilin ki, Loç Vadisi`nin nefesi ensenizde olacaktır. Bunu iyice kafanıza koyun” Vadimize tek bir kazma dahi vurulsa bizler yaşam savunucuları olarak, yine burada şirket önünde toplanacağız ve eylemlerimiz büyüyerek devam edecek” dedi.

]]>
Köprü Talan, Kanun Yalan, Karadeniz İsyanda İsyana Devam https://anarsistfaaliyet.org/sokak/kopru-talan-kanun-yalan-karadeniz-isyanda-isyana-devam-2/ Mon, 27 Dec 2010 16:25:13 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/php/wp/?p=2636 20 gündür Orya Enerji şirketinin önünde direnişini sürdüren Loç’lu sarı yazmalılar, Çayeli Senozlular, Çoruh Aksulular, Artvin Maçahelliler, pankartları ve isyanlarıyla ve yüreği Karadeniz isyanı için atan bütün yaşam savunucularıyla beraber Kadıköy’deydik.

[vimeo]http://vimeo.com/18213266[/vimeo]

]]>
Üniversitelilerden destek eylemi: Loç Vadisi’nde Sarı Yazma’yız https://anarsistfaaliyet.org/sokak/universitelilerden-destek-eylemi-loc-vadisinde-sari-yazmayiz/ Thu, 23 Dec 2010 09:05:17 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/php/wp/?p=2619

Oturma eyleminin 15. gününde İstanbul’daki üniversitelerden öğrenciler destek ziyaretinde bulundu.

]]>
‘Şirket talan, Kanun yalan, Direnişe devam’ https://anarsistfaaliyet.org/sokak/sirket-talan-kanun-yalan-direnise-devam/ Sat, 18 Dec 2010 19:06:54 +0000 http://anarsistfaaliyet.org/php/wp/?p=2594

Karadeniz İsyandadır Platformu, Loç’luların ve yaşam savunucularının 11 gündür sürdürdüğü oturma eylemine dayanışma ziyaretinde bulundu. Anarşist Perspektif İzmir üyeleri de ‘Şirket talan, Kanun yalan, Direnişe devam’ pankartıyla ziyarete destek verdi.

Karadeniz İsyandadır Platformu, bugün, meclisin radyasyonun etkilerini araştırma kandırmacasını tiyatral bir eylemle protesto etti, ardından, bayraklarla ve sloganlarla Galatasaray’dan Fındıklı’ya yürüdü, Loç’luların ve yaşam savunucularının 11 gündür sürdürdüğü oturma eylemine dayanışma ziyaretinde bulundu.

Loç’luların bugünkü diğer ziyaretçileri arasında Munzur’lular da vardı, Munzur’lular getirdikleri aşureyi ikram ettiler. Ayrıca “Yaşam için Dayanışma Turu” üyesi bir grup bisikletleriyle dayanışmaya geldi. Halkevleri üyeleri de 11. günün destekçileri arasındaydı.

]]>