12-20 Mayıs Vicdani Ret Etkinlikleri Ret Açıklamaları ile Sonlandı

15 Mayıs Platformu’nun “12-20 Mayıs Vicdani Ret Haftası” kapsamında düzenlenen etkinliklerin son gününde “Barış için sözümüz var” başlıklı panel düzenlendi. Panelin yapılacağı salonun girişine kurulan temsili askeri bölge içerisinde Roboski’de hayatlarını kaybedenlerin mezar taşları yer aldı. Etkinlikler başlamadan önce İlker Kılıçer’in gerçekleştirdiği pandomim gösterisiyle savaş anlatıldı.

Ardından Türkiye’nin ilk vicdani retçilerinden Tayfun Gönül, kışlada öldürülen erler Sevag Şahin Balıkçı ve Eren Özel’in aileleri, Roboski’de akrabalarını ve nişanlısı Adem Ant’ı kaybeden Garipe Ürek, on yıldır kimliksiz yaşamak zorunda bırakılan vicdani retçi Necip Fazıl Kocaoğlu ve liseli retçi Abdülmelik Yalçın söz aldı.

Kışlada öldürülen Eren Özel’in akrabası Deniz Özel, Eren’in 18 yıldır siyasi tutsak olan babası Yaşar Özel’in mektubunu okudu. Mektubunda “Bugün askeri kışlalar ırkçı, açıkça militarist zihniyetin pompalandığı ölüm mıntıkaları haline gelmiştir.” diye belirten Özel, militarizmin doğası gereği katlettiğini kaydetti. Kışlada öldürülen er Ermeni Sevag Balıkçı’nın annesi ise TSK’ya emanet ettiği oğlunun şimdi toprağın altında olduğunu söyledi. Roboski tanığı Garipe Ürek, yaşadıkları katliamın acılarının halen devam ettiğini belirtirken sivil ölüm yaşayan vicdani retçi Necip Fazıl Kocaoğlu kışlada yaşadıklarını anlattı. Liseli vicdani retçi Abdülmelik Yalçın ise eğitimdeki militarizasyondan bahsederek sözlerini sonlandırdı.

 

İkinci kısımda gerçekleşen panelde ise BDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel yaşanmakta olan savaşı, kadınların savaşı sonlandırmadaki rollerini anlattı. Savaşın acımasızlığından bahseden Tuncel, vicdani reddin bu savaşı durdurmak için izlenecek aktif bir politik duruş olduğunu kaydetti. Tuncel’in ardından konuşan akademisyen Foti Benlisoy anti-militarizm ile sivilleşme arasındaki ilişkilenmenin Türkiye gündemindeki yanlış uygulamalarından bahsederken, özelleşen güvenlik politikalarından ve özgürlük anlayışından bahsetti. “Orduyla sınırlı olmayan bir anti-militarist perspektife ihtiyaç var” diyen Foti Benlisoy, özgürlüğün egemenlerce gasp edildiğini vurguladı. Panelde son olarak söz alan akademisyen Hale Akay ise askeri ve iç güvenlik harcamalarından bahsetti.
Panelin ardından Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nden Taksim Tramvay Durağı’na kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirildi. “Askere gitme kardeş kanı dökme”, “İtaatsizlik özgürlüktür”, “Ne okula ne kışlaya liseliler isyana” pankartlarının taşındığı eylemde “Barış için vicdani ret”, “Reddet, diren, hayır de askere gitme”, “Hiç kimse asker doğmaz”, “Kadınların vicdanı reddediyor savaşı” sloganları atıldı, dövizleri taşındı.
Yürünen yol boyunca destek alan kitle zaman zaman da “Her Türk asker doğar” şeklinde slogan atanlar tarafından provoke edilmeye çalışıldı. Barış için söz söyleyenler ise “Herkes bebek doğar”, “Ne mutlu insanım diyene” sloganlarıyla yaratılan provokasyona yanıt verdi.
Taksim Tramvay Durağı’na varıldığında ise gerçekleştirilen basın açıklamasının ardından toplu vicdani ret açıklamaları gerçekleştirildi. Toplam 13 kişinin vicdani reddini açıklamasının ardından eylem sonlandırıldı. Açıklanan vicdani retler ise şu şekilde idi;

 

Ben Belen Yıldırım,

Dünyanın her yerinden haberleri inceleyin. Dünyanın her yerinde her gün katliamlar yaşanıyor. Irak, Afganistan, Tunus, Meksika, Suriye kulağımızın alıştıkları… Ben alışmıyorum. Alışmayı kabullenmiyorum. Hiyerarşinin şekillendirdiği hayatlarımızda evden sokağa her an, her yerde maruz kaldığımız devlet organizasyonunun militarizmi kullanarak insanları köleleştirip, tahakkümü normalleştiren uygulamalarına göz yummuyorum. İktidarın kurguladığı herhangi bir oluşumun bir parçası olmamak adına bir anarşist olarak vicdani reddimi açıklıyorum.

Ben Eylül ÖZDAMAR.

Reddediyorum. 17 yaşında bir kadınım.7 yaşımdan beri bu sistemin biz kapattığı ve kendi ideolojisini dayattığı okullara kapatılmış bulunmaktayım. Saçımdan etnik kökenime, çorabımdan ideolojime, cinsiyetimden dinlediğim müziğe varana kadar devletin elinin üzerimde olduğunu hissederek yaşıyorum pazartesi – cuma günleri “tören” adı altında koyun gibi dizildiğimiz sıralara sokulup yıllardır söylemekten bıkmış ve hiçbir zaman anlam veremediğim marşı okutulmaya zorlanıyor, söylemiyorum. Çünkü devletin beyinlerimize milliyetçilik duyguları, militarizm ve itaat etme kültürü empoze etmeye çalıştığını biliyorum.
Bu devlet benim yaşıtlarımı öldürdü, cezaevlerine kapattı, darp etti, tecavüz etti. Ben Uğur Kaymaz’la Ceylan Önkol’la büyüdüm Ben TMK mağduru çocuklarla büyüdüm ben büyüdükçe onlarda büyüdü ve öfkemiz gün geçtikçe büyüyor. Ben yaşıtlarımı havan toplarıyla, mermileriyle, bombalarıyla öldüren bu devleti reddediyorum. Ve biliyorum ki militarizm sadece okullarda değil her yerde bu yüzden iktidarlara karşı ezilenlerle birlikte olup mücadele edeceğim. Bir anti-militarist ve anarşist olarak bu devletin adaletini, hukukunu, emirlerini, otoritesini, ordusunu, ölmeyi ve öldürmeyi iktidarların savaşlarının bir parçası olmayı reddediyorum. Savaşsız, sınırsız, sınıfsız, otoritesiz, kimsenin kimse üzerinde otorite kurmadığı paylaşma ve dayanışmanın bereketli olduğu özgür bir dünyada yaşamak istiyorum. Savaşta ve barışta militarizm öldürür.

Ben Nehir Sal.
Bir anarşist ve antimilitarist olarak devleti ve onun kullandığı araçlardan olan militarizmi reddediyorum.
T.C.’nin uzun yıllardır Kürt Halkı’na ve bu topraklardaki tüm halklara uyguladığı zulmün kaynağı devletin ve efendilerin militarist algılarında yatar.
Kışlayı, bireyleri eğitme de ve ehlileştirmedeki son aşama olarak gören T.C Devleti okullardan ve sokaklardan topladığı gencecik insanları sistematik bir şekilde birer savaş makinasına dönüştürerek, Kürdistan’daki ezilen halkların üzerine sürüyor.
Öldürüyor. Tecavüz ediyor. Köyleri boşaltıyor.
İtaat etmeyenleri hapsediyor. Delirtiyor. Sivil ölüme mahküm ediyor.
Yani yaşamı katlediyor.
Ben yaşamı savunan bir anarşist ve antimilitarist olarak, devleti ve onun militarizmini reddediyor ve vicdani reddimi açıklıyorum. Bütün ordular terörist bütün devletler katildir.

Ben Onur Özkaya.
Anarşist bir lise öğrencisiyim. Silah sanayinin global anlamda pastanın en büyük dilimini götürdüğü, insana ölmeyi ve öldürmeyi şart kabul ettirip kardeşi kardeşe kırdıran bu sistemi reddediyorum. Reddimin meşrutiyetini yasalardan değil, vicdanımdan alıyorum. İnsanın öldürmeye veya zarar vermeye zorlanması sadece cahilliktir. Hiyerarşik ve statüsel bu yapılanmalarda bulunmayı uygun bulmuyorum ve reddediyorum.

Ben Serhat Yaşar.

Asker olarak doğmadım, öldürmek için doğmadım. Elime silah alıp bir toprak parçası için savaşmak, bana düşman gösterilen insanları öldürmek için doğmadım. Yaşamak ve yaşatmak için doğdum. Yaşamak ve yaşatmak istiyorum. Bir hiç uğruna öldürmeyi reddediyorum. Ben Serhat, YAŞAR ; yaşar SERHAT.
Vatan sağolmasın!

Deniz Doğruer

Kadınım, sosyalistim, bir gazeteciyim. Bence işim ezilenlerin acılarını, özlemlerini, isteklerini ve tarihi yaratan eylemlerini kayda geçirmek, duyurmak… Ama hepsinden önce görmek ve duymak… Ben de görüyorum. Başımı nereye çevirsem acı görüyorum. Ben de sesler duyuyorum hep feryatlar duyuyorum. Öldürülen, tecavüze uğrayan kadınların sesleri, evladının parçalarını eteğine toplayan annelerin feryadına karışıyor. Edirnekapı’da akan gözyaşları, Dargeçit’te evlat kemiği arayan gözyaşlarına… Tüm bunların arasında benden susmam, susarak onaylamam, onaylayarak evlatlar doğurmam isteniyor. Susmuyorum. Onaylamıyorum. Savaş; beni ve tüm kadınları kötürüm bırakıyor.
Parçası olmayı reddediyorum.
Askere çağırılmasam da erkekliği ve kötücüllüğü yücelten ordunuzu reddediyorum.
Vicdani ve total reddimi açıklıyorum.

Esra Güleç

Ben sınırsız sömürüsüz,efendisiz engelsiz barışçıl bir dünya istiyorum.Silah üretiminin yasaklandığı işkence aletlerinin olmadığı bir dünya hayal ediyorum.İleri teknoloji diye sundukları savaş araçlarının yok edilmesini istiyorum.Farklılıklarımızla bir arada yaşayabildiğimiz rengarenk bir dünya istiyorum.Herhangi bir nedenle fiziksel ya da zihinsel olarak engeli olan bireylerin engelsiz bir dünyada yaşayabilmelerini en çok da savaşların özellikle fiziksel engele sebep olduğunu belirterek engelsiz bir dünya istiyorum. Aşkın cinsiyetsiz olduğu heteroseksist bir toplum yaratılma çabalarının ortadan kalktığı aşkı özgürce yaşayabildiğimiz bir dünyanın hayallerini kuruyorum.
Bir kadın olarak ataerkil düzenin getirdiği erkek egemen sistemde ezilmek,ikinci sınıf insan muamelesi görmek değil,kadının ve erkeğin gerçek anlamda eşit olduğu cinsiyet ayrımcılığının son bulduğu bir dünya istiyorum. Çocukların savunmasızlığından yararlanarak her istediklerini çocuklar üzerinde uygulayabileceklerini zanneden bir toplum değil,yaş kavramının önemsendiği bireylerin özgürlüklerinin birilerine zarar vermediği sürece eşit olması gerektiği bir dünya istiyorum.Doğanın katledilmediği,hayvanların köleleştirilmediği özgür kalabildiği bir dünya istiyorum.İşte bütün bu nedenlerden dolayı savaşı,militarizmi,tek tipleştirilmeyi reddediyorum.

Gizem Şahin

Militarizm öldürür.Öldürür çünkü eline silah verir.Silahın çeşitli firmalar tarafından yapılır ve bazı “büyük” adamlar tarafından sana uzatılır,istemezsen zorla verilir.Gidersin kardeşlerini öldürürsün,ölürsün.Bu sırada silah firmaları banka hesaplarından paralarını çekiyor olurlar o “büyük” adamlarla güzel yemekler yiyebilmek için. Sen oturursun silahını parlatırsın. mermilerini küçültürsün küçük çocukların canı daha az acısın diye. reddetmekten Buy kadar korktuğun için, öldürmeyi umursamazsın. Kardeşinin okulda bayrağın altında hazır ola geçip tek tip olmasını da umursamazsın,çünkü bir kaç sene sonra O’da asker olacak senin gibi.O’da öldürecek.Sonra büyüyecek baban gibi olacak.Baban okulda tek tip öğrenci oluşuyla,vatanı için gözünü kırpmadan insan öldürüp büyük adamlara para kazandırışıyla,silah tutarken öğrendikleriyle nasıl annene eziyet ettiyse,kardeşinde öyle eziyet edecek kız kardeşine. Sen silahı atmıyorsun ya elinden, sen olmasan savaşta olmayacak unutuyorsun. Üzgünüm kardeşim reddetmezsen öldüreceksin, öleceksin.
Ben reddediyorum kardeşim. Silah firmalarını, devletin öldürmenin adına şehit olmak deyip sıyrılışını,küçük çocuklara atılan küçük kurşunları,orduyu,hazır olda durmayı,bayrağa vatana millete tapıp hayali betonlarla örülmüş çizginin dışındaki kardeşlerimi öldürmeyi ,militarizmi reddediyorum!
Çünkü biliyorum silah tutan eller; barışın,kardeşliğin,özgürlüğün düşmanıdır!

Merhaba ben Uğur Polat,
20 yaşında sosyalist bir Kürt genciyim. Doğduğum günden bu zamana ailemde, okulda ve toplumda bana öğretilen her şeyi reddediyorum. İşçi sınıfı ve ezilenlerin vermekte olduğu haklı mücadeleyi sonuna kadar destekliyorum. İşçi sınıfı ve ezilenleri baskı altına alma ve yok etme amacı ile kurulmuş silahlı kuvvetlerinde yer almayı reddediyorum.

Merhaba ismim Polen Ünlü.
20 yaşında bir Türk genciyim. Sosyalist bir kadınım. Anti militarist değilim. İşçi sınıfı ve ezilenlerin haklı mücadelesini tüm yüreğimle desteklemekteyim. Kardeşlerimin, sevdiklerimin, devletin uygulamakta olduğu kirli savaşın bir parçası olmasını istemiyorum. Bu savaş sadece erkekleri değil kadınları da katletmektedir. Bu sebeple vicdani reddimi açıklıyorum.

Selinay Hazal Erişen

Reddimdir.
Din, dil, ırk, fizik veya manevi olarak hiçbir insan bir diğerinden üstün değildir. Dünya üzerinde var olan ve var olmuş bütün canlıları kendimle eşit görüyorum. Hepimiz aynı doğadan aynı ırktan çoğalarak meydana geldik. Ama biz insanlığı da doğayı da kirli zihinlerimizle yok ediyoruz.
Medeniyetlerin varoluşundan beri milyonlarca insan egoların yönettiği savaşlarda haksızca katledildi. İnsanlığın hür iradeleri hiçe sayılarak, zorla, korkutularak askere alınanlar, devletin kirli oyunları adına öldürmeye mecbur bırakılıyor. Askerliği erkekleşmiş gibi gösteren devlet kültürü vatan borcu adı altında silahlandırmayı sürdürüyor.
İnsanlığı hiçe sayıp milliyetçi duygularla çizilen sınırlar ve bu sınırlar için yapılan savaşlar her gün çocuk, kadın, suçlu, suçsuz demeden birçok insanın ölümüne sahip oluyor. Sınırlar insanları bölemeyeceği gibi ölmeye ve öldürmeye değmeyecek kadar teorik ve ırkçı oluşumlardır.
İnsanların savaşlarla ölmediği, çocukların hakkettiği yaşama sahip olmaları ve militarizmin barınamayacağı bir dünya için vatansızlığı ve vicdani reddimi açıklıyorum.

Vildan Özer

Askerliğin mecburi bir hizmet olması hem kalıcı barışın hem de insanlık onurunun korunmasının önünde en büyük engeldir. Askerlik kurumu otoriterliğin en saf halini, her gün yeniden üretirken ben eşitsizliklerle dolu bu hiyerarşik kuruma maruz kalarak ölmeyi ve şiddeti öğrenmiş bireylerle kamusal alanı paylaşmayı reddediyorum. Feminist bir kadın olarak, kadınları ve militarizmden ileri gelen ataerkinin kadınların üstünde oluşturduğu baskıyı görmezden gelen bu kuruma itaat etmiyorum.
Tüm bu sebeplerden ötürü vicdanımın sesini dinleyip, cinsiyetçilikten, mülkiyetçilikten ve militarizmden uzak bir dünya için kadın bedenini ve namusla özdeşleştirilen vatan uğruna ölmenin ya da öldürmenin bir zorunluluk olmasını reddediyorum.

Yusuf Özgüler

Kendi tercihim olmadan bu topraklarda dünyaya geldim.Daha sonra bana bir kimlik yüklendi.Türk olduğum söylendi.Ve sonra “her türk asker doğar”söylendi.Oysa ki benim türk olmam genetik bir kazaydı ve asker olarak değil insan olarak doğmuştum.Ve şu nidalarla büyütülmeye başlandım;”benim oğlum büyüyünce asker olacak,adam olacak”,evet asker olunca adam olacaktım.Vahşi ataerkilliğin bir parçası olan militarizmin bir neferi olacaktım.Üstümdekiler beni ezdikçe ben altımdakileri ezecektim.Erkil zihniyetin bir parçası olarak,eşimi ve çocuklarımı ezecektim.
6 yaşıma geldiğimde insanlık dışı vahşi militarizm hayatıma girmişti.Her sabah asker gibi sıraya sokulup,anlamının bilincinde olmadığım sözler söyletilirdi.Orta okula geldiğimde beden eğitimi derslerinde üçerli beşerli sıraya sokulup uygun adım yürütülmeye başladım.Ben asi ruhumu ortaya koydukça,”askere gidince adam olur,aklı başına gelir”denildi.Asker olarak doğmadım ama asker gibi itaat eden,düşünmeyen,sorgulamayan bir birey olabilmem için ellerinden geleni yaptılar.Ataerkil zihniyetleriyle “adam” kelimesini onurlandırıcı,yüceltilen tahaakküm aracı olarak tanımladılar.Bu sebeple bir anarşist olarak “adam” olmayı ,asker olmayı,militarist olmayı reddediyorum, vicdani reddimi açıklıyorum.

 

 

 

Dayanışma, Sokak