Beyazıt ve Halepçe Katliamlarını Unutmadık Hesabını Soracağız!

Beyazıt Meydanı’nda bugün, 16 Mart 1978’de Beyazıt’ta ve 16 Mart 1988’de Halepçe’de yapılan katliamların yıldönümü sebebiyle bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Çağrıcıları arasında Devrimci Anarşist Faaliyet, Dev-Genç, DGH, DÖB, Ekim Gençliği, Gençer Meydana İnisiyatifi, Gençlik Cephesi, Kaldıraç, Sosyalist Dayanışma Gençliği veTüm-İGD’nin bulunduğu bileşen Laleli’den Beyazıt Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş boyunca atılan “Katil devlet hesap verecek”, “16 Mart’ı unutma, unutturma”, “Beyazıt goristan ji bo faşistan”, “Em Xalepçe jibir nakin” sloganlarıyla Beyazıt Meydanı’na yüründü.  Meydanda bir basın açıklaması gerçekleştiren bileşen, 16 Mart Beyazıt ve Halepçe katlimlarını bir kez daha lanetledi.

 

Eylemde okunan basın metni;

Halklarımıza ve Basın Emekçilerine,
Beyazıt ve Halepçe Katliamlarını Unutmadık, Hesap Soracağız!

16 Mart 1978’de Beyazıt’ta, 16 Mart 1988’de Halepçe’de iki büyük katliam gerçekleştirildi.
1978 yılında İstanbul Üniversitesi’nde yükselen mücadeleyi baskı altına almak için devlet harekete
geçti. İstanbul Üniversitesi’nden yapılan toplu çıkışa planlı bir saldırı gerçekleştirdi. Öğrencilerin
üzerine atılan bomba sonucu 7 devrimci, ilerici öğrenci hayatını kaybetti. Faşistlerin gerçekleştirdiği
bu saldırıyı, orada bulunan kolluk kuvvetleri izledi. Faşistler ve polislerin işbirliği içerisinde
gerçekleştirdiği bu saldırı 7 gencin: Abdullah Şimşek, Baki Ekiz, Cemil Sönmez, Hamit Akıl, Hatice
Özen, Murat Kurt, Turan Ören’in hayatına mal oldu.

1988’de gerçekleştirilen katliam ise Kürt halkını hedef alıyordu. İran – Irak savaşı sürerken, Saddam
Hüseyin liderliğindeki Irak Devleti’nin gece saatlerinde kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği saldırı
sonucunda Güney Kürdistan’da, Halepçe’de 5000’den fazla Kürt katledildi. 7000’den fazla Kürt
kimyasal gazlar sonucu sakat kaldı.

Devlet, 10 yıl ara ile gerçekleştirilen bu iki katliamı, devrimcilerin ve Kürt ulusunun mücadelesini,
kendini varlığını sürdürmek için bir tehlike olarak gördüğünden gerçekleştirdi.

Üniversitelerde uygulanmaya çalışılan politikalar ise, ülkenin bütününde var olan katliamcı
zihniyetten farklı değildir. 16 Mart 1978’de gençliğin örgütlenmesinden korktukları için saldıranlar,
darbenin hemen ardından YÖK’ü kurmuştur. Bugün YÖK eliyle üniversiteler, sermayenin tahakkümü
altına sokulmaya çalışılmaktadır. Buna karşı çıkan, içine itildiği geleceksizlik karşısında meşru
taleplerini dile getiren, mücadele eden gençler ise soruşturulmuş, cezalar ile eğitim hakkı elinden
alınmış, tutuklanmıştır. Marks okuduğu için, devrimcilerin anmasına katıldığı için, parasız eğitim
istediği için, okulda fikirlerini duyurduğu masa açtığı için de birçok genç ceza almış, 600 öğrenci
tutuklanmıştır. Faşist saldırılara maruz kalmıştır.

Beyazıtta katleden, o günün faillerini koruyan devlet bugün Şerzan Kurt’u öldüren polisi “Çiçek mi
atacaktı?” diyerek pişkin pişkin savunuyor.

İstanbul Üniversitesi’nde örgütlenen öğrenciler, halkların ezilmesine, işçi sınıfının sömürülmesine,
kapitalist sisteme karşı oldukları için öldürüldüler. Üniversitelerindeki saldırılara geçit vermedikleri
için öldürüldüler.

Beyazıt Katliamı’nın 34’üncü, Halepçe Katliamı’nın 24’üncü yıl dönümünde düzenin katliama dayanan
tarihi AKP iktidarı ile devam etmektedir. 16 Mart Beyazıt’ın faillerini aklayanlar, bugün Hrant Dink’in
faillerini aklayanların ta kendisidir. Beyazıt Katliamı esnasında görev yapan üniversite polis amiri
Reşat Altay, Hrant Dink’in öldürüldüğü 2007 yılında Trabzon İli Emniyet Müdürlüğü görevindeydi.
Herkesin bildiği gibi, Hrant Dink cinayeti davasında “örgüt yok” kararı verildi.

Bugün AKP’nin yok saymaya çalıştığı örgütün, 16 Mart’ın da faili olduğu açıktır. Aynı örgüt yani devlet
devlet Halepçe’de katletmiştir. Dargeçit’ten çıkan kemikleri o kuyulara atan yine aynı örgüttür.
Maraş’ta, Çorum’da yine katletmiştir. En son Uludere’de 34 insanın canını almıştır.

AKP’nin temsilcileri, bugün çıktıkları her kürsüde geçmişte yaşanan katliamları lanetlerken, ileri
demokrasi getireceğim naraları atarken, Roboski’de 34 masum sivili TSK’nın savaş uçaklarıyla

bombalayarak katletti, bir aileyi yok etti. AKP Hükümeti faşist uygulamaları sürdürerek, bu katliamın
direktifini bizzat vermiştir. Tabi ki bu, Tayyip Erdoğan’ın ilk katliamı değildir. Aynı ay içerisinde
Çukurca Kazan Vadisi’nde 37 gerilla kimyasal silahlarla öldürüldü. Devlet açıkça uluslararası savaş
suçu işledi.

Bugün Recep Tayyip Erdoğan ikiyüzlüce “farklı dillerde söylenen sarı gelin türküsünü kimse
susturamaz” diyor. Biz de buradan diyoruz ki, katliam emirleri veren, failleri koruyan bir hükümetin
temsilcisi sarı gelini ağzına alamaz. Kendi ülkesinin topraklarından şüheda değil insan kemikleri
fışkırıyor. Dargeçit gerçeği gün gibi ortadayken Başbakan ağzını bile açmıyor. Bizler biliyoruz ki
Dargeçiti de yargılayacak olan yıllardır gözaltında kaybedilen çocukları için direnen cumartesi anneleri
ve bizleriz.

Hocalı katliamı anması adı altında düzenlenen mitingle ermeni halkına yönelik saldırıda bulunmuştur
devlet. Bugün yine Adıyaman’da Alevilerin evi işaretlenmiş fakat bununla ilgili hiçbir önlem
alınmamıştır. Halklara yönelik saldırılar devam etmektedir.

Bugün Kürecik’te kurulan sözde savunma sistemi, füze kalkanı “komşularla sıfır sorun” iddiasındaki
AKP İktidarının, tam tersine savaş politikasına devam edeceğinin resmidir. Bizler, bu gerçekleri bilen
gençler olarak devletin bir katliama daha zemin hazırlamasına izin vermeyeceğimizi ilan ederiz.

Bugün kapitalizm krizleri derinleşmiştir. Dünyanın dört bir yanında halklar Yunanistan’da olduğu gibi
kemer sıkma politikalarına karşı direniyor. Türkiye’de içerisine girdiği kriz etkisiyle halkı iliklerine
kadar sömüreceği düzenlemeler getiriyor. Torba yasa, kıdem tazminatlarına el konulması bu
uygulamaların örnekleridir.

Bugün gazeteciler tutuklanıyor, öğrenciler tutuklanıyor, siyasi parti yöneticileri tutuklanıyor. TMK
ve ÖYM’lerce 10.000’den fazla siyasi tutuklu mevcut. Geçmişte muhalifleri asit kuyularına atan,
gözaltında kaybeden, katledenler şimdi de tutukluyor. Hapishanelere sığmıyor tutukluların sayısı,
bilsinler ki fikirleri yargılayamaz, tutuklayamazlar.

Geçtiğimiz günlerde Recep Tayyip Erdoğan, “dindar ve muhafazakar bir gençlik yaratacağız” diyerek
açıkça itiraf etmiştir. Kendi ideolojisinde gençler yetiştirmek isteyen AKP İktidarı, kendisine muhalif
tüm kesimleri baskılamaktadır. Bizler, AKP’nin, bu düzenin, kapitalist sistemin yaratmaya çalıştığı
gençlik olmayacağız. Muhafaza etmeyeceğiz, değiştireceğiz.

Tarih boyunca yaşattığınız katliamları unutmadık. Ancak siz de unutmayın ki, katliamlarda herkes
ölmez. Bizler, katledilenlerin mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz. Irkçılığın karşısında halkların
kardeşliği sloganını hepbir ağızdan yükselteceğiz.

Beyazıt’ın, Maraş’ın, Çorum’un, Dersim’in, Halepçe’nin, Roboski’nin, Çukurca’nın, Ranya’nın,
Pontus’un hesabını biz soracağız.

 

Sokak