Gençlik

Vicdani Ret’lerimizi Açıkladık

admin

Mayıs 16th, 2015

0 Comments

IMG_9633
16 Mayıs günü vicdani ret yürüyüşümüzü gerçekleştirmek için Taksim Tünel’de buluştuk. “Militarizmi Reddet” pankartıyla arkasında Lise Anarşist Faaliyet ile birlikte Galatasaray Meydanı’na yürüdük. Yürüyüş sırasında “Reddet diren hayır de askere gitme, Öldürmiycez ölmicez kimsenin askeri olmiycaz, Biz orduya sadece fındığa gideriz, Yaşasın halkların kardeşliği, Ne okula ne kışlaya militarizme karşı laf isyanda” sloganları attık. Anarşist Gençlik olarak “Özgür bir dünya için reddet, Halkların kardeşliği için militarizmi reddet, Yaşam için reddet diren hayır de” yazılı dövizlerimizi taşıdık. Kara bayraklarla gerçekleştirdiğimiz yürüyüş sonrasında Galatasaray meydanında Vicdani Ret Derneği ile birlikte gerçekleştiril basın açıklamasında Anarşist Gençlik’ten 8 toplamda 23 kişi vicdani reddini açıkladı.
 
İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesi’de tutsak olan Devrimci Anarşist Umut Süvarioğulları’da hapishaneden gönderdiği metin ile vicdani reddini açıkladı. Süvarioğulları’nın metnini okuyan Hüseyin Civan’da Tutsak Umut Süvarioğulları ile dayanışma göstermek için kendi vicdani reddini açıkladı.
 
Vicdani Retlerini Açıklayan Arkadaşlarımızın metinleri;
 
Özgür Taylan Sarıçayır arkadaşımızın Vicdani Ret açıklaması;
Ben Özgür Taylan Sarıçayır, 31 Mayıs 1996 yılında İstanbul’da doğdum. Hatırlamıyorum o zamanları ama bana direkt mavi giydirmişler, sen erkeksin demişler, buralarda ya erkek ya da kız doğulurmuş, bana sormamışlar başka ihtimal yokmuş. mavi bir tane de kimlik vermişler türk ve müslüman olmuşum bu ülkede öyleymiş devlet öyle istemiş bana hiç sormamışlar. Oyuncaklar verdiler büyüdükçe elime, erkekler silahlarla oynar dediler, bizim için oyundu, resmi rakamlara göre ise her yıl en az üç yüz bin çocuk gerçekten savaşıyormuş.. Bin km doğumda çocuklar oyun oynamazlarmış askerden kaçarlarmış. Onların köyleri yakılırmış sonradan öğrendim. Ben şanslıydım galiba İstanbul da doğduğum için. Ama bana da her şey çocukluktaki kadar basit olmadı. Nedenini bilmeden bir okula başlatıldım. Çünkü çocuklar okula gidermiş. Neden diye sorduğumda ise büyük insan olmak için dediler. Sonradan öğrendim ki büyük insanlar başkalarını ezmeden büyük olamazmış. 14 yıldır okula gidiyorum yeni yeni farkediyorum insanlık hapsolunmuş durumda. Sistem işine yaramayan insanları hep bir yerlere hapsetmiş. Tımarhanelere okullara cezaevlerine ve de kışlalara. Okumalıymışım iyi okullar bitirmeliymişim sonra askere gitmeliymişim. Erkekler askere gidermiş. Okula neden gittiğimi bilmiyordum askere neden gidiceğimi de bilmiyordum. Ama artık farkındayım. Okula gitmeliyim ki sistemin herhangi bir kısmında kalifiye köle olarak sisteme canımı vermeliydim. Askere de gitmeliydim çünkü bu sistemi korumak için birileri canını vermeliymiş Gerçekten can mı veriliyor yoksa can mı alınıyor? Sonradan farkettim, sistem içine alarak canını alamadıklarının yada karşısında olanların da canını alırmış. Kapitalizm ve devlet her yanımı sarmış durumda. Bunların normal olan şeylermiş gibi gösterip bize dayatmakta. Ben sistemin istediğini her yapmak istemediğimde karşımda bana yol gösteren dik kaşları buldum. Farkettim ki burada emir çok tek özgürlüğün kralını seçmekte. Bana dayatılanları istemediğimi her haykırdığımda, devlete kapitalizme her karşı çıkışımda her isyanımda sokağa çıktım. Sokakta ise onların koruyucusu miltirazmin sert tokatıyla ile karşılaştım. Jop, tazyikli su ciğerlerim dışarı çıkıncaya kadar gaz kelepçe işkence gözaltı. Ama galiba ben gene biraz şanslıydım. berkin elvan gibi 14 yaşımda başımdan gaz kapsülüyle vurulmadım ceylan önkol gibi 13 yaşımda havan topuyla vurulup bedenim paramparça olmadı, uğur kaymaz gibi 12 yaşımda 13 kurşunla minicik bedenim taranmadı. Zafer işareti yaptım diye nihat kazanhan gibi polisler kafamdan vurmadı. Roboskide yitirdiğimiz 34 canımız gibi TSK üstüme bombalar yağdırmadı. Bugüne kadar kürdistanda yüzlerce köy yakıldı 6binden fazla köy boşaltıldı. Onbinlercemiz öldürüldü. 17bin500 kişiye ne olduğu hala bilinmiyor. Dünyadaki savaşlarda şimdiye kadar adını anamadığımız milyonlarca çocuk öldürüldü. Resmi rakamlara göre 3 milyar 360 milyon insan öldürülmüş. Ve binlercemizi öldürmek için dünyada silah sanayine yılda 1 trilyon dolar yatırım yapılıyor. Sermayenin zengileşebilmesi içinse somalar Ermeneklerde torunlar inşaatta biz katlediliyoruz. Her yıl on binlerce canımızı işçi katliamlarına veriyoruz. Sisteme parayı biz kazandırıyor, sanayilerinde silahları biz yapıyoruz sitemde bizi o silahlarla zorla birbirimizi öldürttürüyor. Sistem direkt öldürmezse de çocuk yaştan beri zihinlerimize tecavüz ederek onu korumak zorundaymışız gibi baskılayıp dolaylı yoldan öldürüyor. Başta kader ortakkaya özgecan aslan olmak üzere adını hatırlayamadığımız binlerce kadın bu ataerkil sistem yüzünden katledilmekte. Gene bu durumun karşısında duranlar ise birkaç gün önce bahadır grammeşin gibi nuh köklü gibi eli sopalı bıçaklı palalı kendini sistemin koruyucusu zanneden faşistlerce katledilmekte. Tebrik edelim her tarafımız örülmüştür… Ben 1915ler Trakyalar ağrılar zilanlar dersimler 6-7 eylüller çorumlar maraşlar Sivaslar gaziler Roboskiler 17.500 ler daha hatırlayamadığımız nice katliamlar olmasın diye asla militarizmin silahını tutmıyacağımı, Zonguldaklar somalar ermenekler ve daha nice işçi kıyımları olmasın diye kapitalizmin kölelik sisteminin bir parçası olmıyacağımı, erkeklikse her ay 50 kadının ölmesi birdaha özgecan aslanlar kader ortakkayalar ferinazlar ölmesin nevin yıldırımlar olmasın diye istediğiniz gibi ataerkil ve erkek olmıycağımı, bunların hepsinin baş mimarı ve düzenleyicisi olduğunu bildiğim devletin hiçbir kademesinde kalem tutmayacığımı söylüyor, özgür bir yaşama olan inancımla vicdani ve total reddimi açıklıyorum.
 
Burak Çiçek arkadaşımızın Vicdani Ret Açıklaması:
Ben Burak Çiçek Eli kanlı liderlerin heykellerinin ve onların omuzlarında bir arma olarak taşıdıkları sembolleri dalgalandıran bayrakların gölgesinde, ölüm ve katliam haberlerinin sakince izlendiği oturma odalarında, yapılmayan ödevlerin bir bedeli olarak dayak yediğimiz okullarda, üç kuruş için erken yaşta çalışmak zorunda kaldığımız iş yerlerinde, öğretmenlerin, müdürlerin,patronların, polislerin, babaların, annelerin, akrabaların,, heykellerin, büstlerin, otoriter bakışları altında ezilmiş bir neslin parçasıyım ben de. Bir Anarşist olarak çocukluğumuzdan itibaren kendi otoritesini, terörünü bizim gözümüzde meşru kılıp bizim de bunların bir parçası olmamız için bizi yozlaştırmak isteyen devletlerin silahlarını tutmayı, üniformalarını giymeyi, bayraklarının altında marş söylemeyi, emir komuta zincirinin bir parçası olmayı, devletlerin katliamlarla çizdiği sınırların bekçiliğini yapmayı ve tüm bunların propagandasını yaşantımda yaşatmayı, hayatımızın her yerine girmiş militarizmi özgür bir yaşama olan inancımla reddediyorum.
 
Okan Özduman arkadaşımızın Vicdani Ret Açıklaması;
Ben Okan Özduman, Amed’de doğmuş orada yaşamış biri olarak devletin militarist baskısına yıllarca Kürdistan topraklarında maruz kaldım. Çocukluğumun geçtiği Amed sokaklarında F-16 sesleri duymak silah sesleri duymak oynadığın topun panzerin altında ezilmesi gibi durumlar artık sıradan hale gelmişti. Çünkü militarizm her an her dakika insan öldürmeyi bombalamayı imha ve inkar etmeyi kısacası katletmeyi sürdürüyordu. Devlet, her geçen gün birbirinden yeni silahları üretirken ve kullanırken dünyayı git gide daha da yaşanılmaz hale getiriyor ve yaşamlarımızı çalıyor. Dünyayı katleden, her geçen gün daha da yaşanılmaz hale getiren devletlere karşı, onların dünyasını tersine çevirmek için özgür bir yaşama olan inancımla reddediyorum.
 
Aylin Sal arkadaşımızın Vicdani Ret açıklaması;
Ben Aylin Sal. 20 yaşında Kürt bir kadın olarak vicdani reddimi açıklıyorum. Kadının varoluşunu, yaşamını, kimliğini yok sayan ve bunu meşrulaştıran militarizm sadece savaş demek değildir. Savaş dışında da şiddet, hiyerarşi, cinsiyet ayrımcılığı, itaat günlük yaşamın bütününde mevcuttur. Özellikle savaş süreçlerinde askerlikle erkeği hedef almış gibi görünse de bunun görünmeyen diğer bir yüzünde kadınlar vardır. Cinsiyetçi politikalardan, militarist söylemlerden beslenen algılarla kadınlar ailede, okulda, evde, sokakta, hayatın her alanında erkek egemen sistem ve onu var eden yasalar tarafından yok sayılıyor, tacize tecavüze maruz kalıyor, iktidarlar tarafından hapsediliyor. Anarşist bir kadın olarak; erkeğin orduya, kadının da erkeğe köle olduğu bu ataerkil militarist anlayışı ve bunun bir yaşam biçimi olarak dayatılmasını, özgür yaşama olan tüm inancımla reddediyorum.
 
Zeynel Abidin Çuhadar arkadaşımızın Vicdani Ret Açıklaması;
Ben Zeynel Çuhadar; Devletlerin yaşamını tektipleştirmeye, hizaya sokmaya, egemenliği altına almaya, katliamlarına ortak etmeye çalıştığı bireylerden yalnızca biriyim. Nefes almaya başladığım günden bu güne, kanlı gözlerini üzerimden çekmeyen, kendine meşruiyet zemini yarattığı her an yaşamıma ve yaşam alanlarıma saldıran iktidarlara isyan eden anarşist bir bireyim. Devleti, en küçük kalıntısına dek yeryüzünden silmek, kökünü kazımak için mücadele verdiğim yaşantımda, militarizme ve onun itaat kültürüne yer yok. Ezilenlerin özgürlük mücadelesinde her zaman ezilenlerin safında yer alan devrimci anarşist, anti-militarist bir birey olarak devletlerin ordularında özne olmayı reddediyor, özgür bir yaşama olan inancımla vicdani reddimi açıklıyorum.
 
Baran Yıldırım arkadaşımızın Vicdani Ret açıklaması;
Ben Baran Yıldırım Devrimci Anarşist bir bireyim. Aynı zamanda sanayide çalışan bir çırak. Ben militalizmi sadece askerlikte değil aynı zamanda ustamın enseme attıgı şaplaktada gördüm. itaat etmedigimde, doğru bildigimi savundugumda sırtıma yedigim levyede. Bu güne kadar militalizmi hayatımın her alanında yaşayan ben, bunun en somutlanmış hali olan askerliği ve militalizmi reddediyorum. Silah tutan her asker elindeki silahları o topraktaki halkları devletlerin ve kapitalizmin çıkarında katletti. Ben yapılan bu katliamlara ortak olmayacağım, göz yummayacagım, silah tutmayacagım, asker olmayacagım. Vicdani reddimdir.
 
Melisa Eskizerci arkadaşımızın Vicdani Ret açıklaması;
Ben Melisa Eskizerci,
19 yaşında devrimci anarşist bir kadınım.
Asimilasyon politikalarını sürdüren T.C. devletinin Malatya’dan Maraş’a katlettiği bir Aleviyim.
Emir komuta zincirinde işleyen , ilk önce itaat etmeyi öğreten okullarda bir öğrenciyim.
Erkek egemenliğinin sürdüğü topraklarda, yaşamı gölgede bırakılan bir kadınım.
Devletin kurduğu mülkiyetlere, silahlar aracılığıyla sınırlar çizdiği yeryüzünde ülkelere sıkıştırılmış bir insanım.
Özgürüğüm için;
baskısız, otoritesiz katliamsız bir hayat için;
sınırların olmadığı bir dünya için
Militarizmi reddediyor
Vicdani reddimi açıklıyorum.
Hayatlarımız çalınmadan hayallerimiz buluşmalı.
 
İlyas Seyrek arkadaşımızın Vicdani Ret açıklaması;
Ben ilyas seyrek.
Üzerinde yaşadığımız topraklarda özellikle son yüzyılda T.C devletinin Türkleştirme politikaları ile Kürtlere, Alevilere ve Ermenilere asimilasyon, soykırım ve katliam politikaları uygulandı. Devletler çıkar çatışmalarında ve egemenlik mücadelelerindeyken milyonlarca insanı ölmeye ve öldürmeye zorladı. Parası olanlar ölmekten ve öldürülmekten muaf tutulurken yaşamını yitirenler ise hep fakirler oldu. Ayrıca militarizm savaşların olmadığı zamanlarda da kışlalarda intihar adında kendini gösterdi. Devletlerin üzerine kurulduğu ataerki ve militarizm ise günümüz dünyasında, okulda, sokakta, TV ve tüm medya araçlarında kendine geniş yer buldu. Ben iste tüm bu katliam ve politikalardan dolayı, yaşamın her anına sızmakta olan militarizmi ve devleti devrimci anarşist bir birey olarak özgür yaşama duyduğum tüm inançla reddiyor, vicdani reddimi açıklıyorum.
 
 
Umut Süvarioğulları ile dayanışmak için Vicdani Reddini açıklayan Hüseyin Civan’ın Vicdani Ret açıklaması;
Devletlerin korku politikaları dâhilinde tutsak edilerek yaşamı çalınan yoldaşım Umut Fırat Süvarioğulları ile dayanışma içerisinde vicdani/total reddimi açıklıyorum.
Ben Hüseyin Civan. Devletler, onlara biat etmeyen, baskıya-zulme-şiddete karşı direnen, mücadele eden herkesi, bugüne kadar gözaltında kaybetti, katletti, duvarlar ardına hapsederek yıldırmak istedi. İktidarlar, kendi çıkarları uğruna çıkardığı her savaşta halkları yerinden yurdundan etti; ezilenleri katletti.
Ben, devrimci anarşist bir birey olarak, iktidarların kendi çıkarları uğruna çıkardıkları her savaşta, ezilenlerin katledilmesini reddediyorum. İrademin gasp edilerek, inanmadığım bir iktidarın boyunduruğuna hapsedilmesini; orduların nice sayısız kardeşimin yaşamını gasp etmesini reddediyorum. Anarşist yoldaş Durruti’nin İberya’da anarşist devrim mücadelesini verirken kral ordusunda savaşmayı reddederken söylediği “kral ve faşist rejim, kendi ordusunda beni yok saysın!” sözleri gibi, ben de diyorum ki “TC ordusu beni ordusunda yok saysın!”
Dünyanın birçok yerinde, 1936 Devrimi’nde İberya’da, 1920lerde Mahnovist Ukrayna’da, Filistin’de, Chiapas’ta Kürdistan’da, özgürlük mücadelesi verenler iktidarlar tarafından katledilirken, iktidarlar tarafından katledilen tüm ezilenler için vicdani ve total reddimi açıklıyorum.
 
 
 
 

Comments are closed.