100 Liseliye Sorduk En Önemli 10 Sorunumuz

İstanbul’da farklı liselerde oku­yan 100 liseliye sorduk. Sınav, okul, dershane, aile gibi bizi baskı­layan birçok sorun varken; günlük yaşamda en çok karşılaştığımız so­runlar nelerdir? Farklı farklı cevap­lar aldık. Hemen her okulda ortak olan, liselilerin en çok karşılaştığı 10 sorunu yazdık.

1) Aile Baskısı Sorunu

“Nereye gidiyorsun, nereden geliyorsun, ne zaman geleceksin, kimlerle arkadaşlık ediyorsun, şununla görüşme, bununla arkadaş olma, nerede kaldın, okuldan çıkınca direk eve…” gibi komutlar listesiyle aile baskısı; liselilerin en önemli sorunla­rını oluşturuyor. Aile baskısının en önemli yaptırım­larından biri ise, en belirgin sorun olarak karşımıza çıktı. O da, ailelerin kurduğu ekonomik ilişki. “Ders­haneye göndeririz, göndermeyiz, sana para yok…”

2) Okuldaki İdare Sorunu

(Öğrenci, okul kapısından içeri girer.)

Öğretmen: Bu sakallar ne böyle?

Öğrenci: Hocam, biraz geciktim traş olamadım.

Öğretmen: Git traş ol, öyle gel.

Öğrenci: Hocam, ilk ders sınavım var ama.

Öğretmen: O zaman traş olup gelseydin, bu sa­kalla içeri giremezsin!

Her gün yaşanan bu diyaloglar, liselilerin önem­li sorunlarının bir örneği. Kadın arkadaşlarımızın etek boyuna ve saçlarına karışılması, erkek arka­daşlarımızın saçından sakalına her şeylerine karı­şılması; okullardaki en sık karşılaşılan sorunlardan. İdare bu tavrını, sadece kılık kıyafette göstermek­le kalmıyor; liselinin ne konuştuğu, ne tartıştığı da idarenin bir sorunu. İdari aramalar ve sürekli en­semizdeki disiplin tehdidini de kapsadığından; idare sorunu, sıralamada ikinci sıramızda.

3) Okuldaki Sosyal Statü ve Sınıfsal So­runlar: Arkadaşlar Arası İlişkiler Sorunu

Liseliler arası sosyal statü farkı, önemli sorun­lardan. Aileler arasındaki sosyal ve ekonomik fark­lılıklar; ekonomik durumu yüksek ailelerin çocukla­rıyla, ekonomik durumu düşük ailelerin çocukları arasında uyuşmazlıkların açığa çıkması, arkadaşlık ilişkilerini de etkiliyor. Aksesuarlarda belirginleşen bu fark, sohbetlerde de kendini belirginleştirmek­te. Ayrıca arkadaşlar arası tutucu tavırlar, diğeri­ni ötekileştiren bir tavra dönüşüyor.

4) Dershane Sorunu

“Üniversiteye giden yol, dershaneden geçer!” mantığı ile aileler, bizleri dershanelere gönderir. Sınıfta öğretmen sorar; “Bu sınıfta kaç kişi ders­haneye gidiyor?” Kalkan parmakları görünce, ko­nuyu yarım bırakır. “Siz zaten bu konuları biliyor­sunuz.” diyerek, dersi geçiştirir. Sınavı kazanmak için “Mutlaka dershaneye gitmek, destek almak gerekir.” iddiası ise; sadece cüzdanları boşaltmaya yarar.

5) Gelecek Kaygısı Sorunu

Okul yaşantımızın başından itibaren, ai­lelerimiz ve öğretmenlerimiz bizlere sürekli yaşamın ne kadar zor olduğunu, yaşama­mız için hep daha fazla para kazanmamız gerektiğini söyleyip durdular. Bizlere, inan­madığımız bir gelecek kaygısı aşılamaya çalışırlar. Anlattıkları bu geleceğe ulaşmak için çok çalışmak gerektiğini, her fırsatta söyleyip; her dediklerini yapmamız için uğ­raşırlar. Genelde dedikleri tek şey ise, “Sı­nava çalış; iyi bir üniversiteyi, iyi bir bölümü kazanmalısın.” olur.

6) Yemek Sorunu

Kantin fiyatlarının pahalı olması, okula dışarıdan yiyecek içecek sokulamaması, li­seliler için bir yemek yeme sorununa dö­nüşüyor. Kantin ihalelerinde kantincilerin koyduğu, “dışarıdan içecek yiyecek sok­turtmayın” tavrı; kantini okulda bir teke­le dönüştürüyor. Kantin, bu yasağın uy­gulanması için, tabiki okul idaresini ayrıca doyuruyordur. Okul idaresi tokken, okulda ekonomik durumu düşük olan liseliler aç denilebilir. Buna karşın, LAF’ın oluşturduğu Paylaşma Masaları süreci kısmi rahatlatıcı bir uygulama olsa da, sorun halen sürmek­te.

7) Ulaşım Sorunu

Otobüs ve sözde indirimli öğrenci kartlarını bir çözüm olarak düşünen devletin, bu sözde uygulamasına karşın; minibüslerdeki üniforma­lı öğrenciye indirim uygulaması devletin saç­malığı üzerine adeta tuz biber bir saçmala­madır. Üniforman üniforma gibi olmazsa, bu uygulamadan yararlanamazsın. Yani okul ida­resinden önce, minibüs şöförünün kapısından geçmeyi başarman gerekir. Minibüs boşken iyisindir, doluysa kötü. “Okul servisine döndü” diye mırıldanan şöförler, somurtuk otobüs şö­förlerinden daha eğlenceli olsa da; ne devletin otobüsü, ne özel minibüs, ulaşımın ücretli ol­ması saçmalığını değiştirmez.

   8) Tarz Sorunu

Hem aile, hem de okul tarafından bize sü­rekli kılık kıyafet konusunda baskı uygulanır. Bizi kontrol etmeye çalışan otoriteler; ete­ğin boyuna, pantolonun darlığına, gömlek düğmesinin nereye kadar açılacağına, krava­tın boyuna kadar sıkılmasına dahi burunları­nı sokarlar. Ama okul dışı alanlarda da kılık kıyafetimiz, yani tarzımız hep sorundur. Saç şeklimiz, pantolonumuz, tişörtümüz, montu­muz, çantamız, renklerimiz sorundur. Kimle­re özendiğimiz, kimden etkilendiğimiz derttir. “Ne öyle satanist metalci olmuşsun, ne öyle çeteci, rapçilerden olmuşsun, ne öyle man­ken misin sen podyumdan mı geldin, ne öyle devrime mi gidiyorsun” gibi alaycı söylevler­le, tarzımız gündemden düşmez. Tarzlar ge­lip geçer, biliyoruz ama; gelip geçerken bizi eğlendirir. Ama inandıklarımızdan vazgeçme­yiz, bunu bir türlü anlamazlar. İnandıklarımız, tarzımızdan ibaret değildir.

9) Kavga Sorunu

Mahallelerde ve okullarda, hep bir kavga ortamı vardır. Çoğu kez iletişimsizlik, her şeyi kavgayla çözme anlayışını yaratır. Kav­gada, kazanan taraf olmak önemlidir. Genel­de erkeklerin bir uygulaması gibi gözükse de, kadınlar da bu uygulamayı faklı şekilde ger­çekleştirebilir. Dövene aşık olmak gibi. Bu uygulamaların asıl nedeni iktidar olma yada iktidara yakınlaşma isteğidir. Liseli gençler, böylesi iktidar kapışmasına dayalı kavgalar­la birbirlerine düşmanlaşırken; asıl verilecek olan kavgayı ve ezeli düşmanlarını görmezden gelirler. Yaşamlarını kaybettiren iktidarı gö­remezler.

10) Düşünen ve Eyleyen Liselilere Baskı

Liseliler, okullardaki adaletsizliklere karşı koymak için; düşüncelerini paylaşmak ve da­yanışmak isterler. Adaletsizlikleri, diğer ar­kadaşlarıyla paylaşmak isterken ya da ada­letsizliğe uğrayan arkadaşlarıyla dayanışmak isterken, üzerlerindeki aile ve öğretmen bas­kısı artar. Çok düşünmeyen, çok konuşma­yan, hiç eylemeyen bir liseli isteyen aile ve okul idaresi, öğretmenler ve dolayısıyla dev­let ve kapitalizm; isteğine ulaşmak için, sü­rekli baskıyı farklı ton ve tarzlarda uygular.

 

    Benzer yazılar: