Kara Tahta’da “Godot Gelmedi. Gözaltında mı?” aktarımı yapıldı

Aktarım, Godot’yu Beklerken oyununun yazarı olan İrlandalı yazar, eleştirmen, şair Samuel Beckett’ın yaşamıyla başladı. Çocukluğundaki müzik sevgisinden, gençliğindeki profesyonel kriket oyunculuğuna, sonrasında başlayan dil ve edebiyat merakıyla Fransızca, İtalyanca, İngilizce öğretmenliğinden yazarlığa, eserlerine ve Alman Ordusu’nun Fransa’yı işgaliyle başlayan direniş günlerine dek yaşamından pek çok kesite yer verildi.

“20. yüzyıl deneysel edebiyatının ve absürt tiyatronun önde gelen isimlerinden Samuel Beckett’ın en bilinen eseri olan Godot’yu Beklerken 1949 yılında Fransızca yazılmış, 53’te yine Beckett tarafından İngilizce’ye çevrilmiş, 54’teyse ilk kez sahnelenmiştir. Ardından pek çok dile çevrilerek farklı coğrafyalarda sahnelenmeye başlamıştır. Oyunun psikanalizden Soğuk Savaş’a, varoluşçuluktan Hıristiyanlığa kadar pek çok okuması bulunur.”
Aktarımda, oyunun iki ana karakteri; Estragon ve Vladimir karakterleri incelendi. “Estragon -namı diğer Gogo- genelde oturur oyun boyunca, hatta uyuklar; uyuşuktur. Zihnini ne yiyeceği, nasıl hareket edeceğini, ağrılarını nasıl dindireceği üzerine meşgul eder. Doğrudan ve kolay bir karakterdir. Alzheimer hastasıdır. Sürekli unutur. Vladimir, yani Didi, oyun boyunca ayakta durur, oldukça huysuzdur. Gökyüzüne bakar, derin derin filozofik ve dinsel konuları düşünür. Daha karmaşık bir karakterdir. Sürekli hatırlatır. Belki de Estragon’un unutkanlığı, aralarındaki ilişkinin yapışkan bağıdır. Estragon sürekli unutur, Vladimir ise hatırlatır. Böyle oluşur diyalogları.”
“Varoluş sancıları çeker Vladimir ve Estragon, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışır. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek, işlevini yerine getiremeyince de gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar. Eylemsizliklerine yenilmiş iki insan, Godot adında, ne olduğu bilinmeyen bir “kimse” veya “şeyi” beklemektedir. Ne kadar zamandır bir arada oldukları ya da ne zamana kadar Godot’yu bekleyecekleri bilinmez.” Oyun, Godot gelmeden sürer gider ve biter. İki perdesi de aynı diyalogla sona erer.
“Gidelim mi? -Evet gidelim (kımıldamazlar)”

Sonrasında, oyundaki bir başka ikiliden, köle-efendi ilişkisi içinde olan Lucky ve Pozzo’dan, burjuva beyefendiliğinin kurmaca inceliğinin altında yatan zorbalık / yakayı egemen güçlere kaptırmış köleden bahsedildi.

Aktarım, Godot’nun kim olduğuna dair teorilerin aktarımıyla sürdü. Tanrı olduğunu söyleyen de vardı, Godot’yu bekleyenlerin aslında Godot, yani kurtarıcı olduğuna dair pek çok fikir paylaşıldı.
Son olarak günümüzün insanları yani Estragon ve Vladimir’leri üzerinden, ilahi bir güç ya da kuvvetli birilerinden kurtuluş beklemenin, anlamsızca beklemenin kimseye bir sonuç ya da kurtuluş getirmeyeceği konuşuldu. “Çözümün aslında çözüm bekleyenler olduğu” sonucunun çıkarıldığı aktarım, katılımcıların beklentileri ve beklemekten vazgeçip eyleme geçmeleri üzerine bir sohbetle sonlandırıldı.