Hayat Durdu Biz Durmadık – Genç İşçi Derneği’nin 1 Mayıs Bildirisi

1 Mayıs, mücadelenin ve dayanışmanın günü. Yüzyıllardır işçiler, iş yerlerinde patronların zulmüne, kapitalizmin adaletsizliğine karşı başkaldırıyor; mücadelelerini sokaklarda, meydanlarda bir araya getiriyorlar. Bu sene 1 Mayıs’a bizim için her günü olağanüstü olan ancak bu kez zenginler için de olağanüstü olan günlerde giriyoruz. Korona krizi her günü kriz olan genç işçiler için sistemin süregelen krizlerinden yeni bir tanesi oldu. Birikmişleriyle evlerinde kalan, ücretli izne ayrılan ya da zaten eve kapanmak için maaşa ihtiyacı olmayanların yanında hem çaresiz hem de umursanmayan yüzbinler, milyonlar olarak zorluklarla boğuşmak zorunda kaldık, kalıyoruz. Çalışarak hastalığa yakalanmak ya da evde kalıp aç kalmak arasında seçim yapmak zorunda olduğumuz yaşamlarımızda her gün mücadele bizim için. 

Biz genç işçiler, korona virüs salgını önlemleri adı altında evlerine kapatılanlara hizmet edenler olarak konuşuyoruz. Kasiyerler arasında sürdürdüğümüz, bir kargo motorundan diğerine ulaştırdığımız, sırtımızda koliler, mutfaklarda siparişler arasında fısıldaştığımız seslerimizi şimdi yükseltme zamanı.  

Bizler kim miyiz? Bizler genç işçileriz, en çalışılmaz koşullarda bile çalışmaya zorlananlarız.

Bizler kargo işçileriyiz, önlemlerin masraf olarak görülüp yapılmadığı ya da geciktirildiği iş yerlerimizde, artan iş yüküne yetişmeye zorlananlarız. Evden eve, depodan eve her gün yüzlerce, binlerce insanın dokunduklarına dokunmak zorunda kaldığımız yetmezmiş gibi en basit maske, dezenfektan talebimizde azar yiyenleriz. Sokakta dolaşmanın yasaklandığı bu günlerde, depolardan evlere ayakkabı taşıyanlarız biz.

Bizler depo işçileriyiz. Kargolara yetiştirmek zorunda olduğumuz koliler arasında, bir insanın taşıyabileceği ürünün sınırlarını bedeniyle zorlayarak ölçenleriz. Salgın nedeniyle artan iş yükünün ceremesini, mesai saatlerimizin artmasına rağmen maaşlarımızın azaltılmasıyla ödeyenleriz. 

 

Bizler market işçileriyiz. Kapısında insan kuyruğu eksik olmayan iş yerlerinde virüs kaynağıymışız gibi görülüp horlananlarız. İnsanların 1 saati bile dışarıda geçirmeye korktuğu günlerde, 13 saatten aşağı çalışanımız yoktur. Önlem hazırlıkları, çalışma saatlerine dahil edilmez bile. Daha önce ilgilenmediği reyonlarla ilgilenen, sorumlu olmadığı işlere zorlananlarımızın sırtına evden eve servis dayatması yüklenenleriz.

Bizler fast food işçileriyiz. Dünyanın en büyük zincirlerinde çalışırken maaşları ödenmeyen ya da geciktirilenleriz. Buna gerekçe olarak da az gelen siparişlerin faturası kesilenleriz. Zaten hızlı çalıştığımız sektörde daha da hızlı olmaya zorlananlarız.

Bizler işten atılan garsonlar, komiler, bulaşıkçılarız; eve kapanma lüksümüzün olmadığı bu adaletsizlikler sisteminde işleri elinden alınıp ortada bırakılanlarız. Yıllık izinlerini kullanmaya zorlanan ve bazen onu kullanmanın dahi lüks gibi sunulduğu işçileriz biz.

Kimine Ücretsiz İzin Kimine İşten Atma

Biz genç işçiler sürecin başından beri en çok sömürülenler, en çok ezilenler olduk belki de. Halihazırda güvencesiz, esnek çalışma koşullarının bir silah olarak kullanıldığı farklı hizmet sektörlerinde çalışan arkadaşlarımıza bu şiddet artarak devam etti. Güvenceli işlerde çalışan işçilerin çok az bir kısmı ücretli izne çıkarılırken, hizmet işçilerinin hiçbirine ücretli izin düşmedi. İzne ayrılabilenlere ya izinleri yıllık izinlerinden kullandırıldı ya da ücretsiz izine çıkarılarak günde 39 lirayla açlığa mahkum edildi. 

Çalışana Sömürü Hep Daha Fazla

Yaşamak için çalışmak zorunda olan ve sektörü doğrudan etkilenmeyenlerimize ise önlemler artan iş yüküyle boğuşmamızın bir gerekçesi olarak sunuldu. Mesai saatlerimiz, zorunlu tutulan önlemlerin hazırlık aşamasına katıldı. Hep daha fazla çalıştığımız iş yerlerinde yine daha fazla çalıştık bu kez yarı yarıya azaltılmış maaşlarımızla. Devlet işten atmaların yasakladığını söyledi ama pek çoğumuz bütün süreç bitene kadar zaten işten atılmıştı. İşten atmaların yasaklanması bahane gösterilerek ücretsiz izinlere yasal kılıflar oluşturuldu.


Salgında kapitalizm çocuk işçi sömürüsüne de hız kesmeden devam etti. Diğer genç işçilere ise çifte standart uygulamalarına… 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı ilanının ardından, izin belgesiyle çalışabilen genç işçilere “ayrıcalık” sağlandı. Temel gıda maddeleri ve diğer ihtiyaçlar için yapılan az miktarda yardıma erişim sağlanamadı, kıt kanaat geçinmeye çalışan ailelerimizin eline bakmaya zorlandık.

Ve artan baskının, sömürünün, değersizleştirilmeye çalışılan yaşamlarımızın en çok farkına vardığımız şu günlerde 1 Mayıs’a giriyoruz. Virüslü de virüssüz de hayatlarımızı bizden çalan patronlara karşı mücadelemizi yükseltmeye çağırıyoruz. Bütün genç işçileri 1 Mayıs için hazırladığımız programa katılmaya, kendi aramızda çıkardığımız sesleri yükseltmeye çağırıyoruz.

 

 

GENÇ İŞÇİ DERNEĞİ