"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ankarada Anarşist kadınlar seslendi; Özgürlüğe, özgürleşmeye birlikte ama hep birlikte!

Ankara’nın Anarşist kadınları seslendi; Özgürlüğe, özgürleşmeye birlikte ama hep birlikte!
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Ankara’da da kutlandı. Ankara Kadın Platformunun düzenlemiş olduğu eyleme yaklaşık 600 eylemci kadın katıldı. Ankara Anarşi İnisiyatifi de oradaydı. Yoğun kar yağışına rağmen , eylem daha önce kararlaştırıldığı gibi saat 12:00’da Kolej kavşağından başladı ve eylemci kadınlar SSK İşhanı’nın önüne kadar yürüdüler. Eylemde kadına karşı şiddete, kadın cinayetlerine , tacize, tecavüze ve cinsiyetçiliğe değinildi. Birçok farklı kadın örgütünden kadınlar hep beraber halay çekip, günü kutladı. Her yaştan kadınlar, kendi renkleriyle alanlardaydı. Kadınlar bu eylemi, işinden evine dönerken bıçaklanarak öldürülen Necla Yıldız’a atfettiler. Alanda kadınların sesi şu sözlerle yükseldi: ‘ Aliye Kavaf istifa!’ , ‘Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop, inadına isyan, inadına özgürlük’, ‘ Jın, jiyan, azadi’. Anarşist kadınlar ise 8 Mart için hazırlamış oldukları bildiriyi ve ‘idiopatik’ isimli fanzinlerinin yeni sayısını alanda dağıttılar. Ardından şu sloganlar atıldı: ‘Reddet, diren, evlenme, kocaya gitme!’, ‘Ne tanrı, ne devlet, aşk aşk hürriyet!’. 8 Mart’ın 101. Yılında anarşist kadınların hazırladığı bildirinin bir örneği aşağıda yer alıyor.
İktidarın kanlı elleri; her an, her yerde üzerimizde, bedenimizde. Bu el, senin kim, benim ne, onun nasıl olması gerektiğini belirliyor. Bu el, bazen evlenme dairesinde imza attırıyor, bazen para uzatıyor, bazen emeğin güvencesi olan sendikalarda bedenimize zorla dokunuyor (KESK), bazen sokakta şuursuzca penisini kaşırken, omurilik soğanını iki bacağının arasına alıp beynindeki tek resmi bakışlarındaki çığlığa vuruyor. Kadın, kadın, kadın. Bu el, tanımlamaya cesaret edemediği cinsiyetleri ibne; ahlak bekçisi kesilip yüzümüze orospu diye bağırıyor. Bu el işlemedi mi nefret cinayetlerini, en rahat ettiği yer genelevler olmadı mı? Bu el tarafından tacize uğradığımızda; sessiz, tecavüze uğradığımızda kimsesiz kalmadık mı?
Bir bez parçasında kanımızı bekleyenler; kafamıza sıkmak için kana susamış katillerin damgaları da bazen bir gazetenin köşesinde kalemi tutan kanlı bir elin bok kokan yazıları değil mi? Ya da savaşı yaratanların sınır kabul etmeyen topraklarda, evlatlarımızı ölmeye ve öldürmeye çağırdıkları bu topraklarda, ırkımıza kadar yazdıkları kimliklerde çocuklarımızı nüfusa ölü diye kaydedenler bu elin sahipleri değil mi? Bu el yüzünden biz kadınlar savaşın bir parçası haline getirilmedik mi? Öyle ya, bizden çocuk bilhassa erkek çocuk doğurmamız beklenir. Vatana, devlete. Kaç kadın doğum yaparken öldü, kaç kadın çocuğunu aldırmak zorunda kaldı, ya da tersinden okuma kaç kadın kürtaj olamadı?
Bu gün vicdanını yutanların utanmadan faili meçhullerin kazılardan çıkan kemiklerini, zikrederken Cumartesi Kadınları, sokağa çıkıyor. Bizim selamımız arayışını bıkmadan devam ettiren Cumartesi Kadınlarına ve ölmeyi ve öldürmeyi reddeden vicdanı redçi kadınlaradır.
Çünkü biz yeryüzünün kara kadınları, tecavüze,itaate,köleliğe, kanımızı bekleyenlere, katillere sahiplenilecek tek eli gösteriyoruz. Üreten, iktidara tokat atan, işaret parmağıyla özgürlüğü gösteren eli. Bu dünya hepimizin. Hayat bir şekilde akıp gidiyor ve nasıl akıp gideceği önemliyse biz Anarşist Kadınlar olarak bütün iktidarı reddediyor, yaşama ve hayata karşı birleşmeye çağırıyoruz. Özgürlüğe, özgürleşmeye birlikte ama hep birlikte!
ANKARA ANARŞİ İNİSİYATİFİ