"Enter"a basıp içeriğe geçin

Karakolda Tacize, Tecavüze Karşı Kadınlar Sokakta

k6Bundan bir yıl önce Kağıthane Asayiş Büro Amirliği’nde 3 polisin tecavüzüne uğrayan ve geçtiğimiz Temmuz ayında yine aynı polislerden birinin tecavüzü sonrasında hamile kalan Reyhan Topal için; Taksim Gezi Direnişi sonrasında tutuklanarak Şakran Cezaevi’ne kapatılan ve gardiyanların tacizine maruz kalan Elif Kaya için; gözaltına alındıktan sonra polisin tacizine uğrayan Eylem Karadağ, Ezgi Özmen ve birçok kadın arkadaşımız için… Biz kadınlar bugün (28 Eylül Cumartesi günü) karakollarda tacize, tecavüze, işkenceye karşı bir araya geldik ve hep birlikte yeniden haykırdık: “Tecavüzcü Polis Hesap Verecek!”

Kadıköy Boğa Heykeli’nden, Kadıköy İskele Karakolu önüne bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yol boyunca “Kadınlar Sokağa, Hesap Sormaya”, “Yaşasın Kadın Dayanışması”, “Kadınlar sokakta, öfkeyle isyanda”, “Direnen kadınlar özgürleşiyor”, “Nerede: Karakolda, Ne var: Tecavüz, Faili kim: Polis!” sloganlarıyla yürüyerek karakol önüne geldiğimizde, polis barikatları ile karşılaştık. Polis, gözaltına aldığı kadın arkadaşlarımızı taciz ettiği karakolunu “korumak için” barikatıyla, TOMA’sıyla, kalkanıyla karakol ve çevresini tamamen kapatmıştı. Bizlerse tecavüzcü/tacizci polisin barikatları önünde yeniden haykırdık: “Karakolda tacize, tecavüze, işkenceye karşı yılmıyoruz, utanmıyoruz, susmuyoruz!”

Karakol önünde gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasının ardından, polisin tecavüzü sonrasında hamile kalan Reyhan Topal, “Ne tuhaf ki, o gün karakolun kameraları çalışmıyormuş. Ne tuhaf ki, Kağıthane doktoru beni görmeden ‘sağlam’ raporu vermiş” diyerek, tecavüz sonrasında yaşadıklarını anlattı. Topal, kürtaj olmak istediğinde “Sen doğur, devlet bakar” diyen, “N.Ç davasını hatırlıyor musunuz? Meslektaşlarım orada çok doğru karar verdiler. Kadınlar doğuştan cinsel isteklilerdir. Tecavüz deseler de ondan zevk alırlar. Senin de ne mal olduğun ortada” diyerek kendisini suçlayan savcıların konuşmalarını bir kez daha hatırlatarak, artık ne devletin polisine, ne savcısına ne de yargısına inandığını belirtti. Topal, karakolun önünde barikat kuran polislere dönerek, “Tecavüz ederken mideniz bulanmıyordu, korkmuyordunuz. Şimdi neden korkuyorsunuz? TOMA’ların, panzerlerin arkasına saklanıyorsunuz. Boyumuzdan büyük barikatlar kuruyorsunuz. Artık ölmekten korkmuyorum, sadece gururum ve canım kaldı”  diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Anarşist Kadınlar’ın çağrısını yaptığı eyleme Yeni Demokrat Kadın, Vicdani Retçi Kadınlar, HDK Kadın Meclisi, Emekçi Hareket Parti’li Kadınlar ve BDSP’li Kadınlar da destek verdi.

 

Eylemde okunan basın metni aşağıdadır:

Karakolda tacize, tecavüze, işkenceye karşı yılmıyoruz, utanmıyoruz, susmuyoruz!

Biz kadınlar doğduğumuz andan itibaren hep ensemizde hissettik erkek iktidarın baskısını, şiddetini. Bazen en yakınımızdan gördük “erkekliğin” ne olduğunu. Bazen hiç tanımadığımız birileri gösterdi bize “erkeklik”lerini; sokakta yürürken yaşadığımız taciz korkusunu, tecavüz korkusunu… Ama bizler yılmadık. İnanmadık bunun “bizim suçumuz” olduğuna, “tahrik”in haklılık payına, “erkeğin zaafına”. Ne erkek devletin yasalarının bizi korumasını bekledik, ne de polisine güvendik. Çünkü biz kadınlar gördük yan yanayken bir olabileceğimizi, birlik olabileceğimizi; devletin baskısına, erkeğin şiddetine omuz omuza direnebileceğimizi.

Bundan 1 yıl önce, devletin polisinin tecavüzüne uğradı Reyhan Topal. Kağıthane Asayiş Büro Amirliği’nde biri emekli üç polis ona tecavüz ederken,  kimse “görmedi” olanları, Reyhan’ın çığlıklarını “kimse duymadı”. Şikayetçi oldu, delil istedi; ama “kamera kayıtları yoktu”. Emekli polis tecavüzcü Mehmet Çakır “yaşadıklarını unutamayacaksın” diye tehdit etti Reyhan’ı; devletin doktoru tecavüzün ardından “sağlam” raporu verdi O’na. Geçtiğimiz Temmuz ayında, Reyhan bir kez daha aynı polisin, Mehmet Çakır’ın, tecavüzüne uğradı ve bu kez hamile kaldı. Kürtaj olmak istediğinde, devletin savcısı “Sen doğur, devlet bakar”  dedi. Ne devletin polisi korudu Reyhan’ı, ne savcısı, ne yargısı… Hangi kapıyı çalsa, kime derdini anlatmaya çalışsa, olmadı. Reyhan’ı kadınlığıyla suçladılar.

Haziran ayında sokaklar özgürlük tutkusuyla alev alev yanmaya başladığında, bizler de sokaklara çıktık, direndik. Devlet aramızdan alsa da bazı kardeşlerimizi, biz korkmadık. Katledilen kardeşlerimizin ardından daha da büyüyen öfkemizle, hep birlikte direndik.

Devlet bizleri susturmak için türlü yol denedi, gözaltına aldı, tutukladı, katletti ama olmadı; mücadele edenleri susturamadı. Taksim Gezi Direnişi’nin ardından gözaltına alınan birçok kadın arkadaşımız da oldu. Gözaltına alınan kadınlara yönelik polisin artan saldırısı taciz oldu, çıplak arama oldu, işkence oldu.

Direnişe katıldığı için, İzmir’de gözaltına alınan Elif Kaya tutuklanarak Şakran Kapalı Cezavi’ne kapatıldığında “ince arama” adı altında çıplak arama dayatmasına maruz kaldı. Elif çıplak aramaya direndi, “1 aylık görüş cezası”na çarptırıldı. Elif işkence gördü, ama direnmeye devam etti. Elif’i devletin gardiyanı taciz etti.

Ankara’da gözaltına alınan Eylem Karadağ, polisin tacizini şu sözlerle anlattı bizlere: “…İçlerinden biri göğsümü sıkıyor, biri de kalçamı okşuyordu. Bu bir süre sürdü ve beni de akrebin içine adeta fırlattılar. Tam bu sırada cinsel organımda bir el hissettim…” Eylem’i taciz eden, devletin polisiydi. Ama eylem susmadı, maruz kaldığı tacizi anlattı, direnmeye devam etti.

Ezgi Özen de, Eylem gibi Ankara’da gözaltına alınan arkadaşlarımızdandı. Ve O da, tıpkı Eylem gibi, işkenceci polisin tacizine maruz kaldı. Ezgi “Basından uzaklaşıp ‘gözaltı aracına götürüyoruz’ yalanıyla ekiplerin bekleme alanına götürüldüğümü fark ettiğimde biraz sonra neyle karşılaşacağımı anlatmak ister gibi polislerden biri elini bluzumun içine sokup sutyenimi çıkarmaya çalıştı. Müdahale etmeye çalıştığımda ise bacaklarıma vurarak yol boyu sürüklediler. Şantiye önüne vardığımda orada yaklaşık 200 polisin olduğunu gördüm. Polislerden biri saçımdan sürükleyerek içlerine doğru itti. Yaklaşık yarım saat boyunca şiddet, taciz ve küfürlerine maruz kaldım. Her biri sıra eşliğinde vücuduma dokundu. Bağırdığımda ve direnmeye çalıştığımda dayak yedim. Öyle ki ‘bizim işimiz bu’ diye aralarında gülüştüler bile.” diyerek anlattı yaşadıklarını. Ezgi, tacizci polisi bir kez daha teşhir etti, yaşadıklarının ardından yılmadı, direnmeye devam etti.

Polisin katlettiği Ahmet Atakan’ın ardından, Kadıköy sokaklarında direnen arkadaşlarımız da gözaltına alındıkları işte bu karakolda, Kadıköy İskele Karakolu’nda polisin tacizine uğradı, “ince arama” denilerek çıplak aramaya zorlandı.

Biz kadınlar bugün bu karakolun önünde, polisin gözaltında tacizine, tecavüzüne, işkencesine karşı tacizci polisi teşhir etmek, devletin tecavüzcü yüzünü anlatmak için bir araya geldik. Bizler, devletinin kendisinin de, polisinin de, savcısının da, yargısının da işkencelerini biliyoruz. Kadını her alanda sömüren, baskılayan, yok sayan, katleden erkek egemen politikaları yakından tanıyoruz. Ve biz kadınlar, yaşamlarımız için omuz omuza mücadele etmeye devam ediyoruz.

Bizleri ne devletin tacizci polisi, ne tecavüzcüyü koruyan yasaları susturabilir. Reyhan gibi, Eylem gibi, Ezgi gibi, Elif ve daha birçok kadın arkadaşımız gibi bizler polisin tacizinin, tecavüzünün, işkencesinin ardından korkmuyoruz, susmuyoruz, utanmıyoruz! Erkek egemen iktidara karşı yalnız değil, omuz omuza direniyoruz.

Tecavüzcü Polis Hesap Verecek!
Yaşasın Kadın Dayanışması!