Bildiri – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org KADINLAR SOKAKTA Fri, 03 Jul 2020 09:02:04 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.2 https://kadinlarsokakta.org/wp-content/uploads/2019/03/cropped-ethel-32x32.jpg Bildiri – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org 32 32 Anarşist Kadınlar 25 Kasım’da Sokaklara Çağırıyor! https://kadinlarsokakta.org/2019/11/23/anarsist-kadinlar-25-kasimda-sokaklara-cagiriyor/ https://kadinlarsokakta.org/2019/11/23/anarsist-kadinlar-25-kasimda-sokaklara-cagiriyor/#respond Sat, 23 Nov 2019 12:21:00 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2557

Kadıköy Khalkedon Meydanı’nda buluşarak bildirimizle tüm kadınları 25 Kasım’ a çağırdık.

Şiddetten ancak bir araya gelerek ve ses çıkararak kurtulabiliriz!

Tarih: 25 Kasım Pazartesi
Yer: Taksim/Tünel
Saat: 19.00

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/11/23/anarsist-kadinlar-25-kasimda-sokaklara-cagiriyor/feed/ 0
Anarşist Kadınlar Ankara’da 25 Kasım’a Çağrıyor https://kadinlarsokakta.org/2019/11/21/anarsist-kadinlar-wordpressrada-25-kasima-cagriyor/ https://kadinlarsokakta.org/2019/11/21/anarsist-kadinlar-wordpressrada-25-kasima-cagriyor/#respond Thu, 21 Nov 2019 11:31:52 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2495 Katledilen Kadınların İsyanıyla 25 Kasım’da Sokaklara!

Her güne bir kadın katliamı haberiyle uyanıyoruz. Katledilen kadınların yaşı, evli olmaları ya da bekar olmaları, yaşam biçimleri, nasıl katledildikleri veya kim tarafından katledildikleri değişse de kadın oldukları için yaşamlarının son bulması değişmiyor. Kulaklarımızdan “ölmek istemiyorum” çığlıkları silinmiyor.

Biz kadınlar katledildikten sonra ise katiller ya da katillerin savunucuları arkamızdan “gezip, tozan, eğlenen bir tipti”, “çocuklarıyla ilgilenmeyen, eşine karşı ilgisiz biriydi”, “başka erkeklerle konuşuyordu, ahlaksızdı” gibi cümlelerle kendilerini haklı çıkartıp bizlerin her yaptığını yargılamaya çalıştılar.

Her gün bir kadının tacize tecavüze ve şiddete uğradığı haberlerini duyuyoruz. Bu cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalan kadınlar ise katledilen kadınlar gibi, her özellikleri birbirinden farklıyken, sadece kadın oldukları için bunlara maruz kalıyorlar.

Biz kadınlar bu şiddeti yaşadıktan sonra ise bize bunları yaşatan erkekler tarafından, yine bu erkeklerin savunucuları tarafından, bu erkek sistem tarafından “gecenin bir yarısı sokakta ne işi vardı”, “alkollüydü”, “üzerinde bulunan kıyafetlere bir bakın! Tahrik edici” şeklinde açıklamalarda bulunarak yaşamlarımıza kirli ellerini uzatıyorlar ve müdahalede bulunmaya çalışıyorlar.

Biz kadınlar biliyoruz bu erkek egemen sistem devam ettikçe özgürlüğü elde edemeyeceğimizi. Bizim yaşamlarımızı erkek egemen sistemin kendi istediği gibi yönlendirmesine, müdahale etmesine, istediği zaman sonlandırmasına izin vermeyeceğiz.

Biz kadınlar biliyoruz, bu erkek devletin erkek adaletinin bizim için, kadınlar için hiçbir zaman gerçek bir adalet getirmeyeceğini. Bu erkek adalet sisteminin biz kadınları özgürleştirmeyeceğini. Bizler kadınların özgürlüğünün yasalarla, taleplerle kazanılamayacağını biliyoruz.

Şimdi susmuyoruz; bizleri katleden ve birbirlerinden güç alan kapitalizme, ataerkiye, devlete karşı boyun eğmiyoruz. Şimdi katledilen kadınların umutları, yaşam çığlıkları öfkemize öfke, isyanımıza isyan katıyor. Durduramayacaklar biz kadınların öfke dolu isyanını. Özgürlüğümüz için, yaşamlarımız için sokaklara çıkıyor birden iki, ikiden üç oluyoruz, ataerkiye karşı örgütleniyoruz. Şule’nin, Emine’nin, Güleda’nın sesi olup sokaklarda isyanımızı haykırmaya geliyoruz.

Onlardan ödünç aldığımız özgürlük çığlıklarını sokaklarda büyütmek için öfkemizle, isyanımızla; tacize, tecavüze, şiddete, kadın katliamlarına karşı; çalınan yaşamlarımız için bütün kadınları mücadeleye, katledilen kadınların isyanıyla isyanımızı haykırmaya 25 Kasım da sokaklara çağırıyoruz.

Yer: Çwordpressya Belediyesi Önü/ Ankara
Saat. 18.00

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/11/21/anarsist-kadinlar-wordpressrada-25-kasima-cagriyor/feed/ 0
25 Kasım’da Sokağa: Bu Bir Talep Değil Özgürlük Çağrısıdır, Erkekliği Koruyan Tüm Kurumlar Kapatılsın! https://kadinlarsokakta.org/2019/11/18/bu-bir-talep-degil-isyan-cagrisidir-erkekligi-koruyan-tum-kurumlar-kapatilsin/ https://kadinlarsokakta.org/2019/11/18/bu-bir-talep-degil-isyan-cagrisidir-erkekligi-koruyan-tum-kurumlar-kapatilsin/#respond Mon, 18 Nov 2019 17:44:01 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2481 25 Kasım yaklaşıyor… Dünyanın her yerinde, kadınlar şiddete karşı mücadelenin sembolü olan 25 Kasım’da sokaklara çıkmaya hazırlanıyor. Biz de erkeklerin egemen olduğu bu dünyada “İsyan!” diyerek çıktık yola, her gün yaşadığımız şiddetin son bulması için tek çaremizin örgütlenmek olduğunu bilerek…
Kadınların İsyanı Evlere Sığmıyor!
Birçoğumuz erkeklerin dünyasında evdeki emeğin hiç olduğunu, kadının görevinin erkeğe hizmet etmek olduğunu, eve kapatılan kadınların ev içinde yaşadığı şiddetin görünmez olduğunu, bu sistemde erkeğin kadını ezmesinin meşru olduğunu yaşayarak öğrendik. Kadının yerinin “ne yaşarsa yaşasın” ailesinin yanı olduğunu devletin yasalarından öğrendik. Dinlerin buyruğuyla kadının “iffet” ine zeval gelmesin diye bedenimizden utanmayı, bedenimizi kapatmayı öğrendik. Öfkelendik, üzüldük, her şeyi bırakıp gitmek istedik elbette. Hem de defalarca… En yakınımızdaki bile “sabret” demedi mi bize?
Erk’eğin Eli, Erk’eğin Dili, Erk’eğin Varlığı Kadınlara Düşman!
Uğradığımız şiddet bazen 3. sayfadaki bir ayrıntı oluveriyor, bazense manşet oluyoruz gazetelerde. Kim görüyor peki yaşadıklarımızı, kim duyuyor sesimizi? Gören, duyan da kaç gün hatırlıyor hikayemizi?
Haberlere göre erkekler de bir anlık sinirinin kurbanı, boşanma mağduru. “Olağan budur” diline alışıp, susup, sessizce oturup izlememizi; “Sıra bana ne zaman gelecek” korkusuyla beklememizi istiyorlar.
Susmak mümkün mü her gün katledilirken, korkarak sinmek çare mi dertlerimize? Biz sabrettikçe daha da büyümüyor mu erkeklerin şiddeti, daha da görünmez olmuyor mu yaşadıklarımız?
Sabrımız taşıyor!
Kadınlar ne zaman yaşadığı şiddetten kurtulmak için devlete başvursa, başvurduğu devlet mekanizmalarının her bir basamağında tekrar şiddete uğramadı mı?
Devlet ise hiç kadınlardan yana olmadı. Olmadı çünkü bir erkek bir kadına istediği gibi şiddet uygulayabilirken bir kadın kendisini öldürmeye de çalışsa, şiddet de uygulasa asla bir erkeğe karşı koyamaz, yaşamını savunamazdı. Çünkü devlet erkektir ve erkeklerin dünyasındaki adalet de kadınlar için hep adaletsizlik oldu.
Erkeklerin “adalet” dedikleri de bu değil miydi zaten? Bizi kapatıp “suçlu” ilan ettikleri; bizi katledenleri ödüllendirdikleri erkek adalete inanmıyoruz!
Bizler devletin köklerine kadar saplanmış olan ataerkiyi görüyor ve erkek devleti yok etmeyi istiyoruz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde tüm kadınları kapatıldığımız hücrelerden sokaklara taşarak özgürlüğümüzü almaya çağırıyoruz!

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/11/18/bu-bir-talep-degil-isyan-cagrisidir-erkekligi-koruyan-tum-kurumlar-kapatilsin/feed/ 0
Zapatista Kadınlar “Kadın Buluşması”na Çağrıyor https://kadinlarsokakta.org/2019/09/26/zapatista-kadinlar-kadin-bulusmasina-cagriyor/ https://kadinlarsokakta.org/2019/09/26/zapatista-kadinlar-kadin-bulusmasina-cagriyor/#respond Thu, 26 Sep 2019 18:59:06 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2478 Tüm dünyada mücadele veren kadınlara:

Mücadeleci kız kardeş, compañera, kadın;

Seni olduğumuz kadınlar gibi selamlıyoruz, yerli ve Zapatistalar olarak. Muhtemelen İlk Buluşmamızı hatırlıyorsundur, yaşamamız gerektiği konusunda bir anlaşma yapmıştık. Her yaştan ve toplumsal konumdan kadının öldürülmesinin ve kaybedilmesinin sürdüğünü elbet görüyoruz. Kadın olduğumuz için öldürüldük ve kaybedildik, ve sonra bunun bizim hatamız olduğu ve giyinişimiz, yürüyüşümüz, belli saatlerde belli yerlerde dışarıda olmamız nedeniyle bu şeylerin gerçekleşiyor olduğu söylendi. Kötü hükümette hem erkekler hem de kadınlar hiç dışarı çıkmamız gerektiğini ima edecek saçmalıklar buyurdu. Bu zihniyete göre kadınlar evine kapatılmalı, dışarı çıkmamalı, eğitim görmemeli, çalışmamalı, keyif almamalı ve özgür olmamalı.

Kapitalist ve ataerkil sistemin kadın olarak doğduğumuz için bizi suçlu ilan eden ve şiddete, ölüme veya kaybedilmeye mahkum eden bir hakim gibi olduğunu açıkça görebiliyoruz.

Kız kardeş ve compañera, bunu kelimelere dökmek çok zor; bu adlandırılamayacak kadar büyük bir kötülük. Şimdi ona “femicide” (kadın cinayeti) veya başka bir şey diyorlar, fakat isim hiçbir şeyi değiştirmiyor, ölümler ve kaybedilmeler artmaya devam ediyor. Ve sonra katillerimiz ceza almadığında ve sadece kötü bahtımızın kurbanları olduğumuzu veya daha da kötüsü, belayı aradığımızı söylediklerinde tekrardan etkin bir şekilde öldürülmeyelim ve kaybedilmeyelim diye ailelerimiz, arkadaşlarımız ve yakınlarımız mücadele etmek zorunda kalıyor.

Kız kardeş, compañera, bu aşırı derece aptallık. Ayrımcılığa karşı evde, okulda, işte ve toplu taşımada hem tanıdıklarımıza hem de tanımadıklarımıza karşı ayrımcılık karşıtı mücadele ediyoruz ve üstüne üstlük buna bizim sebep olduğumuzu, ölmenin bizim hatamız olduğunu söylemek istiyorlar. Hayır, biz ölmüyoruz, biz tecavüze uğruyoruz, öldürülüyoruz, kesiliyoruz ve kaybediliyoruz. Bizi suçlayan herkes cinsiyetçi ve kadınlar dahi cinsiyetçi düşünce sergileyebilir.

***

Compañera, kız kardeş, İlk Buluşma’da yaşamak için bir anlaşma yaptığımız düşünülürse, şimdi bu anlaşmayı yerine getirmek için neler yaptığımızı veya yapmadığımızı değerlendirmek zorundayız.

Bu nedenle, Mücadeleci Kadınlar’ın İkinci Enternasyonal Buluşması için çağrı yapıyoruz; gündemimizde tek bir konu var: Kadına şiddet. Bu konuyu iki şekilde ele almak istiyoruz: Şiddeti kınamak ve katliamı durdurmak için neler yapacağımızı tartışmak. Bu yüzden, kız kardeş, compañera, öfkemizi hep beraber ifade edebilelim ve tüm dünyada başımıza neler geldiğini açıkça beyan edebilelim diye seni bizimle buluşmaya davet ediyoruz.

Biz bunun önemli olduğunu düşünüyoruz, çünkü acımızı dağıtmaya çabaladıklarını görüyoruz: Bir yerde tecavüze uğrayan bir kadından, başka bir yerde darp edilen bir kadından, ötede kaybedilen bir kadından, berikinde öldürülen bir kadından bahsediyorlar. Bunu, başka bir yerdeki herhangi bir kadının sorunu olduğunu, böyle bir şeyin bizim başımıza gelmeyeceğini, sorunun ciddi olmadığını ve kötü hükümetlerin sorunu çözeceğini düşünelim diye yapıyorlar.

Fakat bu doğru değil – Bizim ya da bize yakın birinin başına gelecek; bu ciddi bir sorun, çok ciddi bir sorun ve kötü hükümetler beyanlar açıklamak ve suçluları bulacakları konusunda ısrarcı olmak dışında başka hiçbir şey yapmayacak. Ama suçlu derken katilleri, tecavüzcüleri veya kaçıranları kastetmiyorlar; öfkeyle camları kıran ve heykellere yazılama yapan kadınları kastediyorlar.

İşte ataerkil kapitalist sistem böyle işliyor kız kardeş, compañera: Bir cam kırığı veya duvardaki bir yazılama bir kadının hayatından daha önemli. Bu böyle devam edemez.

Size yıllar önceki bir dönemi, ayaklanmamızdan ve kayıtsızlığa karşı savaştan öncesini, buradaki plantasyonlarda bir tavuğun bir kadından değerli olduğu zamanları anlatmak istiyoruz. İnanması zor mu? İşte zamanında öyleydi, plantasyon sahiplerinin kendilerine söyledikleri de buydu. Şimdiyse kırık bir cam ve yazılama yapılmış bir duvar nedeniyle sarsılıp dehşete kapılarak biz kadınlar hakkında çok daha kötü şeyler söylüyorlar. Hakikat şu; sadece tecavüze uğramıyoruz, öldürülmüyoruz ve kaybedilmiyoruz -bunların yaşandığı doğru-, aynı zamanda hiçbir şey yanlış değilmişcesine sessiz, itaatkar ve uslu durmayacağız.

Öyle mütemadiyen saldırıya uğradık ki bu durum sistem için iyi bir ticari iş haline gelmiş görünüyor: Daha fazla kadın öldürüldükçe, tecavüze uğradıkça, darp edildikçe veya kaybedildikçe daha çok kâr üretildi. Belki de bu yüzden kadına dönük savaşı durdurmuyorlar. Tüm dünyada her gün daha fazla kadının öldürülmesini veya kaybedilmesini ve sistemin sadece bwordpress hesaplarına dikkatini vererek sakince ve memnuniyetle ilerlemesini açıklamanın başka bir yolu yok.

Yaşarsak, suistimal edilmezsek ve gaddarca davranılmazsak ticari işler ziyanla sonuçlanacak olabilir mi? Görünüşe göre büyük kapitalistlerin kârının dünyada gaddarca davranılan kadınların sayısıyla artıp artmadığını, darp edilen, kaybedilen ve öldürülen kadınların sayısıyla onların milyonlarca dolarının, eurosunun veya başka bir kurdaki parasının denk düşüp düşmediğini incelemek zorundayız. Bunu şu nedenle söylüyoruz; çünkü sistemin sadece kâr marjını ne etkiliyorsa onu umursadığını çok iyi biliyoruz. Ayrıca sistemin savaş ve yıkımdan kâr elde ettiğini de biliyoruz. O yüzden ölümlerimizin ve acını çektiğimiz şiddetin kapitalistler için kâr edilebilir olduğunu ve yaşamlarımızın, özgürlüğümüzün ve huzurumuzun sisteme parasal kayıp olarak yansıdığını biliyoruz.

Bu nedenle gelmenizi ve ihbar etmenizi istiyoruz, bunu bir hakim veya bir polis memuru veya bir gazeteci için değil, sizi başka bir kadın, diğer kadınlar ve mücadeleci birçok kadın duysun diye istiyoruz. Böylece compañera, kız kardeş, acın tek başına sadece sana ait olmayacak, diğer ızdırapla birleşecek ve bu ızdıraptan doğan sadece büyük ve derin bir acı değil, aynı zamanda tohum işlevi görecek öfke olacak. Buralarda söylediğimiz üzere, eğer bu tohum örgütlenme ile ekilip biçilerse, böylelikle acı ve öfke direniş ve ayaklanmaya dönüşebilir, bununla birlikte kişisel olarak etkilenip etkilenmeyeceğimizi görmek için durmayı bırakıp, önce bize karşı şiddeti durdurmak, ardından kadınlar olarak özgürlüğümüzü kazanmak için bir şeyler yaparız.

Kadınlar, köylü kadınlar, yerli kadınlar ve Zapatistalar olarak bizim deneyimimiz budur. Barışı, özgürlüğü ve adaleti bize kimse vermeyecek. Mücadele etmek zorundayız kız kardeş ve compañera, özgürlüğümüzü kazanmak ve onu nihai Hükümdardan zorla almak için mücadele etmeliyiz.

Bu nedenle, kadına yönelik şiddete odaklanmamızın sadece onu kınamamız için değil, aynı zamanda bu suçları önlemek için ne yapmakta olduğumuzu, ne yapmış olduğumuzu ve ne yapabileceğimizi söyleyebilmemiz için olduğunu belirtiyoruz.

Kadınlar olarak mücadelenin birçok yöntem ve biçimine sahip olduğumuzu biliyoruz, çünkü sizi İlk Buluşma’da gördük ve dinledik. Bazılarının kendi yönteminin en iyisi olduğunu, diğerlerinin yöntemlerinin işe yaramaz ve yanlış olduğunu düşündüğünü biliyoruz. Herhangi bir anlaşma ile sonuçlanmasa dahi bu şeyleri müzakere etmek iyidir.

Fakat Zapatista kadınlar olarak bizim gördüğümüz sorun şu: Kimin kimden daha feminist olup olmadığını tartışmak ve müzakere etmek için hayatta olmamız gerekli. Ve gerçek şu ki bizler öldürülüyoruz ve kaybediliyoruz.

Bu yüzden bu buluşmaya davet tek bir konu hakkında: Kadına karşı şiddet ve iki ayrı kısmı; kınama ve bize karşı olan bu savaşı nasıl durduracağımıza dair öneriler. Hepimizin aynı yöntemle mücadele vereceği yönünde bir anlaşmaya varamayacağızdır; herkesin kendi yöntemleri, gündemleri ve coğrafyaları olduğunu biliyoruz. Fakat mücadelenin farklı biçimlerini dinlemek, bizim için neyin işe yarayabileceği ve yaramayacağına bakarak mücadelelerimizi şekillendirecek fikirler sunabilir.

Sistem acımızı, çaresizliğimizi, endişemizi ve etkisizliğimizi çığlıklarla sınırlandırmamızı tercih ederdi. İşte şimdi birlikte çığlık atma zamanı, fakat öfkeyle ve kızgınlıkla. Ve her birimiz kendi başına, dağılmış ve yalnız değil – ki böyle öldürüyorlar, kaybediyorlar ve bize tecavüz ediyorlar -, aksine kendi zamanımızdan, mekânımızdan ve yöntemlerimizden gelip buluşarak birlikteyiz.

Compañera ve kız kardeş, ya sadece acıdan çığlık atmayı öğrenmek yerine yeni bir dünyayı hayata getirecek çığlığı atmak için yöntemi, mekânı ve zamanı keşfedebilseydik? Bir düşün kız kardeş, compañera, vaziyet o kadar kötü ki hayatta kalmak için yeni bir dünya yaratmak zorundayız. Sistem gerçekte işte bu kadar kötü, yaşamak için kökünü kazımak zorundayız – biraz tamir etmemeli, yeni bir görünüm kazandırmamalı veya biraz daha düşünceli ve daha az kötücül olmamasını talep etmemeliyiz. Hayır. Yok etmek, kaybetmek ve geride hiçbir şeyi, külleri dahi kalmayacak şekilde öldürmek zorundayız. Biz durumu işte böyle görüyoruz compañera ve kız kardeş, ya sistem ya da biz. Ve kuralları biz değil sistem koydu.

Sizleri 26 Aralık 2019’daki başlayan bu buluşmaya davet edip, 27 Aralık, 28 Aralık ve son günü olan 29 Aralık’ta kalmaya çağırıyoruz.

Buluşma, “Komutan Ramona’nın Ayak İzleri” adını verdiğimiz Semillero’da, Tztoz Choj bölgesindeki “Sözcüklerimizin Hortumu” adlı Morelia Carakol’da [Salyangoz Kabuğu] düzenlenecek. Burası İlk Buluşma’nın da düzenlendiği yer.

Caracol’a doğrudan ulaşarak, burada isim etiketlerini ve program takvimini alacaksınız ve araçları sürecek compañeras seni iyi, normal veya nasıl olursa olsun herhangi bir erkeğin girişine izin verilmeyen gerçek Semillero’ya sizi ulaştıracak. Böyle derken şunu kastediyoruz, semillero dağlar tarafından çevrelendiğinden hiçbir erkek seni uzaktan dahi göremeyecek.

Yanlarında kendilerinin adına yanıt verecek kadınlar eşlik ediyorsa ve yapabilecekleri herhangi bir aptallığın sorumluluğunu ve mesuliyetini alan bir kadın varsa buluşma süresince erkekler Caracol’da bekleyebilir. Bu bölgeye “karışık” diyeceğiz. Diğer bir ifadeyle, kendilerini erkek ve kadın olarak tanımlayan herkes orada bulunabilir. Ayrıca semillero’da buluşmaya katılan bir Zapatista kadın komisyonu, ne olup bittiğini anlamaları için Caracol‘a giderek buluşmada neyin kınandığını söyleyebilir. Ve bir nebze olsun vicdan sahibi olacaklarını varsayarsak, bu erkeklerin diğer erkeklere giderek neyin söylendiğini, her şeyden önemlisi en mühim şeyi, yani onların anlamasını, iyi davranmasını veya bok edişlerine son verişini beklemeyeceğimizi, bunun yerine ilk olarak kendimizi savunmayı örgütleyeceğimizi ve sonra her şeyi, kelimenin tam anlamıyla HER ŞEYİ değiştireceğimizi anlatabilirler.

Bir şey daha compañera ve kız kardeş, İlk Buluşma’da iyi yapmadıklarımızı da gözden geçireceğiz. Bu yüzden bu buluşmayı aynı yerde düzenlemek istedik, çünkü hatalarımızı düzeltip düzeltemeyeceğimizi görmek istiyoruz.

İlk Buluşma’da fark ettiğimiz bir başka şey ise, kayıt ve program hazırlama sürecinde kayıt ve program hazırlamaya yardım edenlerin düşüncesine en uygun olan önerilere biraz iltimas geçildiği ve bazı kadın ve etkinliklerin dışlanmasıydı. Kayıt ve program hazırlamada çalışanların kendileriyle aynı düşünenlerin etkinliklerine öncelik tanıması nedeniyle bu durum yaşandı ve sonrasında diğerleri için zaman ve alan kalmadı.

Bunun tekrarlanmaması, bazı kadınların diğerlerinden daha değerli görülmemesi için yerli Zapatista kadınlar olarak, kayıt ve program hazırlama süreci dahil olmak üzere her şeyi kendimiz yapacağız. Bunu daha önce yapmadık, fakat daha önce araç sürücüsü de olmamıştık ve gördüğünüz üzere bunu yapmayı öğrendik. O yüzden batırabiliriz ve program eksiksiz bir şekilde işlemeyebilir, fakat bunun sebebi bizim gibi düşünen kadınları diğerlerinden daha fazla sevmemizden değil, öğreniyor oluşumuzdan kaynaklanacaktır.

Buluşmayı tamamen kendimiz düzenleyebilmemiz için şimdi bizler görevleri dağıtıp, düzenlemeyi yapıyoruz. O yüzden kayıt için e-posta gönderdiğinizde (nereye ve ne zaman göndermen gerektiğini ileri bir tarihte sana söyleyeceğiz), e-postanı okuyacak olanın, üyesiysen örgütünü, grubunu ve kolektifinin adını veya tek katılacaksan senin ismini not alanın yerli Zapatista kadınlar olacağından emin olabilirsin, ve seni listeye aldığımızı öğrenebilmen için bir yanıt göndereceğiz. Eğer e-postanda buluşmada yapmak istediğin bir şeyi yazarsan, onu programa koyacağız. Bu nedenle kaydını İspanyolca yollamanızı istiyoruz, çünkü dillerimiz Maya kökenine sahip ve biraz İspanyolca bilmemize rağmen diğer dilleri bilmiyoruz. Batırırsak ve ismini not etmemişsek endişelenme, çünkü buraya geldiğinde kayıt olabilirsin ve sana Mücadeleci Kadınlar’ın İkinci Enternasyonal Buluşması için isim etiketini veriyor olacağız.

Şimdi tarihi ve mekânı bildiğine göre, kendin gelecek şekilde veya başkasını göndererek veya neler olduğunu ve neler söylediğimizi bildirmek üzere birini görevlendirerek ayarlamalara başlayabilirsin. Uzaklarda olsan bile, mücadeleci kadınlar olarak bizim görevimizin size verdiğimiz küçük ışığın sönmesine izin vermemek olduğunu göreceksin. Küçük bir kıvılcımın ışık için değil, fakat lanetli ataerkil kapitalist sistemin tamamını yakıp kül etmek için olduğunu göreceksin.

Şimdilik bu kadar kız kardeş ve compañera. İleri bir tarihte kayıt e-postasını ne zaman ve nereye göndermen gerektiğini bildireceğiz. Şimdilik en önemli bilgilere sahipsin: 26, 27, 28 ve 29 Aralık 2019 tarihinde, İlk Buluşma’nın gerçekleştiği ve bu kelimeleri yazıp seninle kucaklaştığımız bu yerde, yani…

Güneydoğu Meksika’nın dağlarında,

Mücadeleci Kadınlar’ın İkinci Enternasyonal Buluşması için Zapatista Kadınlar Koordinatörleri

Selva-Fronteriza Bölgesi:

Marisol
, Yeni, 
Mirella, 
Neri, 
Yojari, 
Arlen
, Erica, 
Mariana, 
Mayder, 
Cleyde, 
Evelin, 
Alejandra and 
Nayeli

Chiapas Tepeleri Bölgesi:

Yessica
, Zenaida, 
Lucía, 
Teresa, 
Fabiola, 
Flor, 
Gabriela, 
Lidia, 
Fernanda, 
Carla and 
Ofelia

Selva Tzeltal Bölgesi:

Dalia
, Rosalinda, 
Marina, 
Carolina, 
Alejandra, 
Laura, 
Ana, 
Cecilia, 
Julia, 
Estefanía, 
Olga and 
Eloisa

Tsots Choj Bölgesi:

Gabriela, 
Elizabeth I, 
Maydelí I, 
Elizabeth II, 
Guadalupe
, Leydi, 
Lauriana, 
Aliz, 
Ángeles, 
Maydelí II, 
Jhanilet
, Fabiola, 
Mariela, 
Daniela, 
Yadira, 
Yolanda, 
Marbella, 
Elena and 
Elissa

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/09/26/zapatista-kadinlar-kadin-bulusmasina-cagriyor/feed/ 0
Tüm Kadınları 8 Mart’a Çağrıyoruz: KaraMor Bir İsyan Bizimkisi! https://kadinlarsokakta.org/2019/02/22/tum-kadinlari-8-marta-cagriyoruz-karamor-bir-isyan-bizimkisi/ https://kadinlarsokakta.org/2019/02/22/tum-kadinlari-8-marta-cagriyoruz-karamor-bir-isyan-bizimkisi/#respond Fri, 22 Feb 2019 20:01:25 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2078

Siz hiç bir kelimeyi boğazınız acıyıncaya, sesiniz kısılıncaya, nefesiniz kesilinceye kadar haykırdınız mı?

Hiç bir bez parçasının altında koştunuz mu ya da o bez parçasının bir ucundan sımsıkı tutup uzunca yollardan ya da kestirmelerden yürüdünüz mü?

Hiç tanımadığınıza, bir selamlık tanıdığınıza ya da yıllardır aynı düşüncenin aynı yaşamın yolunda yoldaş kaldığınıza el uzatmanın tadından geçtiniz mi?

Hiç düşlediniz mi benden başkaları da var mı, benim gibi düşünüp düşleyen diye?

Gümbür gümbür attı mı hiç yüreğiniz, duyuldu mu çok çok uzaklardan? Peki siz de duydunuz mu, başka yüreklerde çarpan heyecanı hissettiniz mi bitmeyecekmişcesine?

Hayal ettiniz mi hiç, bir ben daha olsa neler yapardım diye?

Korkmadığınız oldu mu kaybetmekten, vazgeçemediklerinizden vazgeçtiniz mi, her oyunu kazanmaktan bıktınız mı, beraberliğin çok güzel olduğunu hiç anlayabildiniz mi?

Karşılıksız, almadan bir şeyler vermenin, vermeden almanın imkansız olmadığını gördünüz mü hiç?

Sordun mu hiç uzakta, önünde, arkanda, belki yanıbaşında var mı senin gibisi?

Hoşgeldin, gir içeri…

Merhaba kızkardeşim, hoşgeldin!

Aynı dertten dertlendik, yorulduk. Demek ki aynı acı acıttı üzdü bizi, kızdırdı, korkuttu. Aynı sevinç coşturdu, aynı öfke büyüdü içimizde, aynı mücadele buluşturdu bizi. Ben buldum seni, sen buldun beni; kızkardeşim hoşgeldin!

Biz, biz olunca yorulmak bilmeyeceğiz; aşacağız tüm dertleri. Acımayacak artık ne bedenimiz ne de ruhumuz. Korkmayacağız gölgelerinden ve asla kaçmayacağız. Üzülmeyeceğiz, üzüntümüz öfkemizin tohumları olacak; onları ekeceğiz her yere ve biz yeniden birlikte yeşereceğiz. Sevinçlerimiz çoğalacak, her yerden duyulacak seslerimiz: Asla ama asla vazgeçmeyeceğiz! Biz buluştuk ya, mücadelemiz işte böyle böyle büyüyecek. Yenilmeyeceğiz, biz kazanacağız kızkardeşim!

Onlar bizim karşımızda, hep karşımızda olacaklar ve yasaklayacaklar ve saldıracaklar tüm güçleriyle. Biz de tam karşılarında olacağız ve dimdik duracağız, “Her yerde varız ve her yerde var olacağız!” demek için dimdik duracağız.

Kara mor bir isyan bizimkisi! Öylesine bir isyan ki bir güne sığmaz, öylesine bir isyan ki bir günü beklemez. Öylesine bir an ki şimdi şu an devrim olur. Biz her gün devrim olacağız, tüm iktidarları ve onların egemenliklerini kadınlarla yıkacağız!

Anarşist Kadınlar

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/02/22/tum-kadinlari-8-marta-cagriyoruz-karamor-bir-isyan-bizimkisi/feed/ 0
25 Kasım’da Sokağa, Çare Kadın! https://kadinlarsokakta.org/2018/11/23/25-kasimda-sokaga-care-kadin/ https://kadinlarsokakta.org/2018/11/23/25-kasimda-sokaga-care-kadin/#respond Fri, 23 Nov 2018 07:10:00 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2112

#25KasımdaSokağa demek için bildirilerimizle Kadıköy sokaklarındaydık.

25 Kasım’da saat 17.00’de Taksim Tünel’deyiz!
Şiddete Çare Mücadelemiz
Biz Birbirimizin Çaresiyiz KADIN!
#ÇareKadın

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2018/11/23/25-kasimda-sokaga-care-kadin/feed/ 0
Şiddete Çare Mücadelemiz Biz Birbirimizin Çaresiyiz KADIN! https://kadinlarsokakta.org/2018/11/05/siddete-care-mucadelemiz-biz-birbirimizin-caresiyiz-kadin/ https://kadinlarsokakta.org/2018/11/05/siddete-care-mucadelemiz-biz-birbirimizin-caresiyiz-kadin/#respond Mon, 05 Nov 2018 07:19:16 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2121

25 Kasım’da saat 17.00’de Taksim Tünel’deyiz!

Şiddete Çare Mücadelemiz
Biz Birbirimizin Çaresiyiz KADIN!

Ataerki her yerde. Ataerkiyi var eden iktidar her yerde. İktidarının sarsılmazlığını şiddetle sağlayan erkek her yerde. Erkek şiddetinin farklı halleri her yerde. Gel o zaman KADIN, katıl mücadelemize!

Bir çöp kutusundan, dere kenarından, merdiven altından görünen el, ayak KADIN. Hunharca işlenen cinayetlerin maktulu olan, tanığı olan bazen kıl payı kurtulunca sanığı olan ama her defasında mağduru olup ölen de KADIN mahkum olup tutsak düşen de. Tecavüzcüsüyle evlendirilen, 12 yaşında bebeğini emziren, önce babasının sonra kocasının alıp sattığı, alıp satıldıkça yıpratılan, yıpratıldıkça kaybolan ruh da KADIN. Hastane koridorlarında, karakollarda, komşu kapılarında ağlayan gözler KADIN. Sevgiye inanan, inanıp da her şeyi göze alan, yaşama sarılan, sarıldıkça aldatılan, çaresizce katlanmak zorunda kalan, aldığı her darbeyle kırılan kalp KADIN.

Otobüsün sıkışıklığında bunalan, gecenin karanlığında korkan, üzerine dikilen iki çift gözle tedirginleşen, istemediği kollarda çırpınan vücut da KADIN. Yemek pişiren, çamaşır yıkayan, çocuk doğuran, hasta bakan, üstüne başka bir işte çalışıp eve katkı diye sömürülen, yine de beğenilmeyen, ne yapsa eleştirilen, aptallıkla yaftalanan akıl da KADIN. İş yerinde beceriksiz, toplumda her daim yetersiz, her konuda aciz görülen de KADIN.

Seçmediği rollere sıkıştırılan, kalıplarla etiketlenen, kadın olduğu için nefret edilen de, katledilen de KADIN. Her daim belirlenen kadınlık, erkeklik vb. toplumsal rollere hapsedilmeye çalışılan yine KADIN…

Bizim neyimiz kaldı geriye KADIN, mücadele vermekten başka? Bize dayatılanlara “yeter artık” demekten başka? Bizim kimimiz var ki birbirimizden başka? Ne çaremiz var birbirimize ve kendimize güvenmekten başka? Hayatımızı çileye çevirenlere beraber direnmekten başka çare var mı KADINIM diyene? Şiddete çare mücadelemiz, biz birbirimize çareyiz KADIN.

25 Kasım’da Şiddete Karşı Çare KADIN!

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2018/11/05/siddete-care-mucadelemiz-biz-birbirimizin-caresiyiz-kadin/feed/ 0
Namme’yi Neden Mi Serbest Bırakmadılar? https://kadinlarsokakta.org/2018/10/13/nammeyi-neden-mi-serbest-birakmadilar/ https://kadinlarsokakta.org/2018/10/13/nammeyi-neden-mi-serbest-birakmadilar/#respond Sat, 13 Oct 2018 07:28:29 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2129 Bizler Anarşist Kadınlar olarak dün gerçekleştirilen duruşmada Namme’nin yanındaydık. Namme özgürlüğüne kavuşana dek yanında olmayı sürdüreceğiz. Yaşamı savunan bütün kadınlar özgürlüklerine kavuşana dek kendisi adaletsizlik olan devletin karşısında mücadeleyi sürdüreceğiz.

#YaşasınKadınDayanışması

#NammeyeÖzgürlük

#DevletAdaletsizliktir

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2018/10/13/nammeyi-neden-mi-serbest-birakmadilar/feed/ 0
Özgürlüğü Yaratmaya 5 Mart’ta Sokaklara https://kadinlarsokakta.org/2017/03/04/5-martta-sokaklara-ozgurlugu-yaratmaya/ Sat, 04 Mar 2017 04:36:55 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=2017 ÖZGÜRLÜĞÜ YARATMAYA; SOKAKLARA!

Biz kadınlar, dünyanın neresinde olursak olalım, doğduğumuz andan itibaren “sadece kadın olduğumuz için” yok sayılan, aşağılanan, ötelenenleriz. Bizi kadın olmamızdan dolayı ezen ataerkiye karşı; Var olabilmek için kadın kadına dayanışmaya sarılmalıyız!
Her sınıftan ve her kültürden erkeğin tacizine, tecavüzüne, şiddetine maruz kalanlarız; vahşice katledilerek yaşamı çalınanlarız. Yaşamak için örgütlenmeliyiz!

Bugün içinde bulunduğumuz OHAL sürecinde de, devletin muhafazakarlık politikalarının hedefi olarak her gün daha fazla baskılananlarız. “Sadece adaletsizliklere boyun eğmediği için” gözaltına alınan, işkenceye maruz bırakılan, tutsaklaştırılanlarız. Her koşulda, her halde direnmeliyiz!

Devletin seçim zamanlarında yaşamın diğer tüm alanlarındaki gibi yok sayılmamıza rağmen, “politik bir özne” olduğu hatırlatılan ve oy istenenleriz. Yine bir referandum sürecinde, yine sunulan seçeneklerden birini seçmenin hayat memat meselesi olduğunun söylendiği günlerdeyiz. Ancak biz kadınlar biliyoruz; tek bir seçeneğimiz yok. Bize “tek bir seçenek vardır” diyenlere, diyeceğimiz çok! Biz kadınlar biliyoruz ki; kadının ezilmişliği, bir referandumluk süreçle bitmeyecek. Sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun; erkek egemenliği sürdükçe kadının ezilmesi de sürecek. Her alanın erkekleştiği, her mekanizmanın erkek olduğu, mekanizmanın her parçasının kadın düşmanı olduğu sistemde, kadın var olamayacak. Özgürlük sandıklara sıkıştırılamaz, öz gücümüzle mücadeleyle özgürleşiyoruz!

Bütün bu baskı, saldırı ve katliamlara karşı bir çözüm yolumuz var; o da mücadele etmek. Yaşamlarımızı savunmak için, sokaklara çıkıp eylemeliyiz. Özgürlüğü yaratmalıyız!
Özgürlüğü; kendi irademizle, öz gücümüzle ve örgütlülüğümüzle yaratmalıyız. Bütün kadınları 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Mitingi için, 5 Mart Pazar günü sokaklara, meydanlara çağırıyoruz.

Haydi kadınlar özgürlüğü yaratmaya, sokaklara!

Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın Özgürlük!

5 Mart Pazar
Saat: 12:00
Buluşma Yeri: Dikilitaş wordpress
Bakırköy Özgürlük Meydanı

]]>
Our Freedom Is In Our Struggle https://kadinlarsokakta.org/2017/03/03/our-freedom-is-in-our-struggle/ Fri, 03 Mar 2017 07:53:37 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=2027 ref-engIn women’s freedom struggle, discussion of “right to vote” goes back to 19th century, the time when “right to vote” campaigns were at their peak. Although “universal right to vote” has been imposed as a political reality from the time it was put in effect along with the West type of “liberal democracies” existing in many parts of the world; it is a subject of an ongoing discussion for us, women, who have been witnessing that liberal democracies have not brought about any kind of “freedom” and who are sure that it will never do.

When “right to vote” is presented on the basis of equality of woman and man, it will trap woman into a big delusion. Like many other subjects that liberal democracy puts under the scope of rights and freedoms, it presents a fait accompli, avoiding in depth discussion of theoretical and practical aspects of the subject, and an evaluation of the implementations with regards to the individuals who will exercise these “rights and freedoms”. This feature of liberal democracy is related to its state structure which will not let questioning of the political, economic and social mechanisms and will impose these mechanisms on individuals. As for the ones who question this state structure and its mechanisms have been labeled as opposing “equality of woman and man”.

The discussions related to women’s “right to vote” exist both in the past, and also today. Observing the discussions made during 19th century in the North America geography where these campaigns were at their peak, enables us not only to see the relationship between the mere “right to vote” and woman struggle, but also to think about concepts like woman as a political subject and political equality, which are part of the woman struggle.

The Struggle of “Right To Vote”

The fact which is discussed about “right to vote” campaigns during 19th century in North America, is the ideas that promoted this political demand. “Right to vote” campaigns aimed primarily to empower women inside traditional institution of marriage. And contrary to what one might guess, this movement was mainly middle class and conservative.

During the period when the campaigns were at their peak, conservative movements like American Temperance Society, Purity League, who thought they would get rid of social exorbitance by giving woman the right to vote. In other words, the aim was to “better preserve the social values” and “social purity” by giving woman the right to vote. The “woman” that is promoted here for the right to vote, was promoted through maternity inside the traditional social structure.

On the other hand, the right to vote were also supported by people who thought woman must be free from the oppression of the church and home. However, what made the movement grow and gain widespread support was the fact that the right to vote supporters wanted to vote to make herself “a good Christian, housewife and citizen of state”.

In a political environment like this, the discussion of “right to vote” becomes even more important. According to Emma Goldman, the right to vote campaigns distracted from the real struggle. She said the basic struggle could only be put up by reorganizing the society as a whole, by women creating free and meaningful lives for themselves.

At a time when the women struggle focused on “the right to vote”, anarchist women not only questioned the state structure, but they went further and questioned patriarchal family structure and social gender. They argued that the oppression of women was basically related with sex and fertility. They asserted that sexual factors were also used beside economical factors, to keep women under pressure.

Their conclusion was related with how the woman will be a political subject. Not through the ballot box; They defended that to become a subject, they needed to be politically, economically, psychologically and sexually independent from men and male-dominated institutions.

Being A Political Subject

Today, the agenda of referendum must also be questioned with respect to woman as a political subject. The historical background of the right to vote as a “gained political right” must be taken into consideration while questioning. Because;

The guiding of woman struggle towards joining the elections with the claim that voting will politicize us women is a delusion. This approach can neither be defined as a struggle against patriarchy, nor it will allow woman to make her case as a political subject through elector-elected relationship in the existing system which perpetuates patriarchy.
The claim that the woman, who is not allowed outside a mere “sub-heading” in the election propaganda, is “equal political subject”, is a big lie. Expecting a positive and result oriented change from a political mechanism identified with patriarchal system, is not realistic.

Patriarchy is one the basic constitutive dynamics in the political-social-economical mechanisms that we live in, and it is shaping society to full extent. Opposing this form of power is only possible through a struggle in entirety. Moves like referendum or election in order to be decisive over the organization of economical and political structure and the state mechanism, cannot create lasting solutions. Freedom of woman will not be realized by temporary measures taken by joining politics with state.

If the woman struggle is targeting a definite relation of domination and power, how can we talk about a political subject when the structures constructed by this relation of power are used? If patriarchy is one of the constitutive dynamics of this system, then opposing this form of relation is only possible through a politics in entirety.
When doing its politics, woman struggle will not try to make politics “in behalf of” women. The aim is to politicize and organize woman. It is not to use mechanisms that women will relinquish their volition.

The idea that people need to have equal opportunity is based on liberal political philosophy. It is this idea that suggests the need to change legislation prohibiting equal access of women to education, jobs and parliament. This, in fact, is nothing but aiming to compete inside the existing system. Thinking that woman and man will ever become equal in this mechanism, is baseless.

This fact is especially proven by the Western liberal democracies. “Gains” in the field of law, voting and employment neither changed the fact that the women are oppressed, nor they caused any improvements in this regard. If the key issue is the institutionalized social gender, the issue is not resolved until these institutions are abolished, it will only be made invisible.

What Are The Women Expecting From Referendum?

Women organizations have already started campaigning for the referendum. As do the majority of social opposition… Then, what are the women expecting from the referendum?

They are expecting to put an end to the omission of woman, harassment, rape, violence, war, massacres, extortion of all rights gained by women workers who are working for minimum wage and putting up union struggle, loss of all rights gained by women, depending lives and future of women to one person, the presidential system. But none of these expectations will end with a yes or no. None of these issues are the type of issues that can be resolved in the time frame of a referendum. Likewise, it will not be possible to prevent deepening of the existing issues by saying yes or no. The reason is that, in fact, state requires authority, hierarchy, domination, injustice and inequality. This is exactly the delusion that will be possessed by women organizations that squeeze upcoming International Women’s Day and even March 8 which is symbolized by the struggle, solidarity and organizedness of women, into “no” discourse in the current agenda of referendum.

It’s evident that woman freedom struggle will not benefit from this delusion. On the contrary, woman who thinks that she came closer to control, that she has an effect, will move away from daily realities. The delusion that she is getting rid of injustice, incarceration, poverty and deprivation that she is living, will cause her to feel confidence in the existing system because it’s “democratic”. The loss of this confidence is inevitable, even when the state has its most liberal and democratic image, when it’s shaken in no time by the state authority, domination and patriarchal structure.

Our volition, desire for a just and free world without gender, cannot be provided by mechanisms like elections or referendums. Our freedom and independence can only be realized by ourselves, as comrade Emma Goldman emphasized. “First, by asserting herself as a personality, and not as a sex commodity. Second, by refusing the right to anyone over her body; by refusing to bear children, unless she wants them; by refusing to be a servant to God, the State, society, the husband, the family, etc., by making her life simpler, but deeper and richer. That is, by trying to learn the meaning and substance of life in all its complexities, by freeing herself from the fear of public opinion and public condemnation. Only that, and not the ballot, will set woman free.”

]]>