8 mart – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org KADINLAR SOKAKTA Thu, 05 Nov 2020 15:48:55 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.2 https://kadinlarsokakta.org/wp-content/uploads/2019/03/cropped-ethel-32x32.jpg 8 mart – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org 32 32 Tüm Kadınları 8 Mart’a Çağrıyoruz: KaraMor Bir İsyan Bizimkisi! https://kadinlarsokakta.org/2019/02/22/tum-kadinlari-8-marta-cagriyoruz-karamor-bir-isyan-bizimkisi/ https://kadinlarsokakta.org/2019/02/22/tum-kadinlari-8-marta-cagriyoruz-karamor-bir-isyan-bizimkisi/#respond Fri, 22 Feb 2019 20:01:25 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2078

Siz hiç bir kelimeyi boğazınız acıyıncaya, sesiniz kısılıncaya, nefesiniz kesilinceye kadar haykırdınız mı?

Hiç bir bez parçasının altında koştunuz mu ya da o bez parçasının bir ucundan sımsıkı tutup uzunca yollardan ya da kestirmelerden yürüdünüz mü?

Hiç tanımadığınıza, bir selamlık tanıdığınıza ya da yıllardır aynı düşüncenin aynı yaşamın yolunda yoldaş kaldığınıza el uzatmanın tadından geçtiniz mi?

Hiç düşlediniz mi benden başkaları da var mı, benim gibi düşünüp düşleyen diye?

Gümbür gümbür attı mı hiç yüreğiniz, duyuldu mu çok çok uzaklardan? Peki siz de duydunuz mu, başka yüreklerde çarpan heyecanı hissettiniz mi bitmeyecekmişcesine?

Hayal ettiniz mi hiç, bir ben daha olsa neler yapardım diye?

Korkmadığınız oldu mu kaybetmekten, vazgeçemediklerinizden vazgeçtiniz mi, her oyunu kazanmaktan bıktınız mı, beraberliğin çok güzel olduğunu hiç anlayabildiniz mi?

Karşılıksız, almadan bir şeyler vermenin, vermeden almanın imkansız olmadığını gördünüz mü hiç?

Sordun mu hiç uzakta, önünde, arkanda, belki yanıbaşında var mı senin gibisi?

Hoşgeldin, gir içeri…

Merhaba kızkardeşim, hoşgeldin!

Aynı dertten dertlendik, yorulduk. Demek ki aynı acı acıttı üzdü bizi, kızdırdı, korkuttu. Aynı sevinç coşturdu, aynı öfke büyüdü içimizde, aynı mücadele buluşturdu bizi. Ben buldum seni, sen buldun beni; kızkardeşim hoşgeldin!

Biz, biz olunca yorulmak bilmeyeceğiz; aşacağız tüm dertleri. Acımayacak artık ne bedenimiz ne de ruhumuz. Korkmayacağız gölgelerinden ve asla kaçmayacağız. Üzülmeyeceğiz, üzüntümüz öfkemizin tohumları olacak; onları ekeceğiz her yere ve biz yeniden birlikte yeşereceğiz. Sevinçlerimiz çoğalacak, her yerden duyulacak seslerimiz: Asla ama asla vazgeçmeyeceğiz! Biz buluştuk ya, mücadelemiz işte böyle böyle büyüyecek. Yenilmeyeceğiz, biz kazanacağız kızkardeşim!

Onlar bizim karşımızda, hep karşımızda olacaklar ve yasaklayacaklar ve saldıracaklar tüm güçleriyle. Biz de tam karşılarında olacağız ve dimdik duracağız, “Her yerde varız ve her yerde var olacağız!” demek için dimdik duracağız.

Kara mor bir isyan bizimkisi! Öylesine bir isyan ki bir güne sığmaz, öylesine bir isyan ki bir günü beklemez. Öylesine bir an ki şimdi şu an devrim olur. Biz her gün devrim olacağız, tüm iktidarları ve onların egemenliklerini kadınlarla yıkacağız!

Anarşist Kadınlar

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/02/22/tum-kadinlari-8-marta-cagriyoruz-karamor-bir-isyan-bizimkisi/feed/ 0
Her Kadın Bir Kavga, Kadın Kavgada! https://kadinlarsokakta.org/2015/03/07/her-kadin-bir-kavga-kadinlar-kavgada/ Sat, 07 Mar 2015 12:18:36 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1960 kavgaçağrı

Geçtiğimiz yıl, yine erkek iktidarlar tarafından gasp edildi kadınların yaşamı. Evde erkek şiddetiyle, iş yerinde patron baskısıyla, sokakta taciz ve tecavüzle yaşamın her alanında talan edildi kadının bedeni. Kadınlar sistematikçe katledildi ancak yine de bitmedi erkek iktidarların saldırısı…

Çünkü kadın olmaktı tek suçumuz.

Ama kadınlar saldırılara karşı hep direndi; özgürlükleri için mücadele etti. Emeğini sömüren patrondan hesap sordu. Erkeğin tacizine, tecavüzüne karşı direndi; şiddetin hesabını sordu. Ayşe’nin, Güldünya’nın, Özgecan’ın, katledilen her bir kadının ardından sokaklara çıktı; katliamların hesabını sordu. Kadınların üzüntüsü öfke oldu; sokakları doldurdu. Kadınlar erkek devletin ve erkek adaletin karşısında durdu, adaletsizliğin hesabını sordu.

Hesap sordu çünkü her kadın kavgamız oldu,

Kadının kavgası devletle, patronla, iktidarla, yasalarla ve şiddetle. Kadının kavgası erkeğin egemenliğiyle. Kadının kavgası yaşamak için. Kadının kavgası özgürlüğü için.

Şimdi, 8 Mart’ta, Dünya Kadınlar Günü’nde büyütelim kavgamızı. Her gün olduğu gibi bugün de sokaklara çıkıp hesap soralım, gösterelim herkese dayanışmayla el ele veren kadınların gücünü. Gösterelim yalnız olmadığımızı.

Çünkü örgütlüysek güçlüyüz.

Anarşist Kadınlar olarak kara mor bayraklarımızla bütün kadınları 8 Mart Pazar günü, Kadıköy’de düzenlenecek olan yürüyüşte el ele vermeye, kavgayı büyütmeye çağırıyoruz.

Toplanma Yeri: Haydarpaşa Numune Hastanesi önü
Saat: 12:00
İletişim için: 0534 680 51 09

]]>
Benlerden Biz Olmak İçin Elibelinde https://kadinlarsokakta.org/2014/04/29/benlerden-biz-olmak-icin-elibelinde/ Tue, 29 Apr 2014 15:59:48 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1920 kolaj Anarşist Kadınlar’la 8 Mart çalışması üzerine yapılan bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 17. sayısında yayımlanmıştır.

“Anarşist Kadınlar, bu yıl 8 Mart sürecinde Elibelinde kadınlarla doldurdular sokakları, meydanları. Erkek egemenliğine, devlete, iktidara, kapitalizme karşı kadın mücadelesini daha da yükselttiler, kadın dayanışmasını büyüttüler. Anarşist Kadınlarla, Elibelinde’yi ve bu sürece nasıl hazırlandıklarını konuştuk.”

Anarşist Kadınlar, geçtiğimiz 8 Mart’ta “Elibelinde” diyerek seslendi kadınlara. Nedir Elibelinde?

Elibelinde kilimlere, çanağa, çömleğe, heykellere işlenen Anadolu ve Mezopotamya’nın geleneksel bir kadın motifi aslında. Pek çoğumuzun yaşam alanında olan, ancak dikkatinden kaçan dokumalar, işlemeler. Belki bilen, bilmeyene anlatan aşina bu motife. Biz Elibelinde’yle farklı şekilde tanıştık. Bizim için sadece bir motif değil Elibelinde, bir ifade, anlayış, yaşam tarzı, mücadele.

İlk çağlardan bu yana ana tanrıça kadını ifade eden Elibelindeler, kimi zaman hastalıkları iyileştiren, doğanın bereketini ifade eden Kibele, kimi zaman Fırat ve Dicle kıyılarında kurnaz tanrı Enki’ye isyan eden Ninhursag olarak çıktı karşımıza. Ancak belirttiğimiz gibi yaşamlarda olup da dikkatten kaçan Elibelinde, günümüzdeki kadını anlatıyor aslında. Yani bir bakıma ana tanrıçalardan, kadın kahramanlardan çok Anadolu ve Mezopotamya’nın kilimlerini bezeyen, ismi bilinmeyen, görmezden gelinen kadınların hikayesi. Yıllar sonraysa cadı denilerek yok edilmek istenen, ateşe verilen, acıyla kavrulan yeryüzünün lanetlenmişleri olmuş Elibelinde.

Şimdi tüm bunları bilerek elini beline koyan, kavgaya hazır, koca bir söz dinlemez, başına buyruk kadınların geçmişten geleceğe, sembolden yaşama taşıdıkları anlamdır Elibelinde.

Peki, Anarşist Kadınlar için elini beline koymak ne demek?

Anarşist Kadınlar olarak iktidarın sorgulandığı bir fikrin yaşamlarımızda sonsuza dek gömülmesi için çabalayan bir mücadele anlayışıyla yol alıyoruz. Bu yol özellikle kadın olunca engellerle dolu, biz kadınlara çelme takan, her defasında düşürmeye çalışan erkek egemen bir sistemin potansiyel sakatları olarak yolumuz oldukça zor. Yaralının kendini iyileştirmesi için bazen ona yol gösteren bir bilgeye ihtiyacı vardır. Elibelinde, bize yol gösteren bir bilge olmuştur aslında.

Biz Elibelinde’yle şimdi tanışmadık, içimizde saklı olanı bulduk sadece. Anarşizm her ne kadar başına buyrukların fikri gibi görünse de, en çok da saklı olanı çıkarır içinden. Bizim için Elibelinde her kadında saklı olandır aslında. Sonrasında görünmeyen, bilinmeyen çilemize bir itiraz, bize çektirenlere tavır, sineye çekmeyi bırakıp cevval bir “bana bak” çekmektir yaşama. Aslında en çok kendini bulmaktır Elibelinde olmak.

Kadın cinayetlerinin, tecavüzün, tacizin azalmadan sürdüğü bir dünyada Elibelinde olmak neleri değiştirir?

Her gün beş kadından birinin erkekler tarafından hunharca katledildiği, tecavüz edilerek sokaklara atıldığı, yaşamın her alanında tacizin olağanlaşarak kendini hissettirdiği, her türlü şiddetin hükümsüzce sürdüğü bir dünyada buna seyirci kalmak ve de yaşamak istemeyen kadınların elbet değiştirecekleri çok şey vardır. Biz buna çemberin en ortasından kendimizden başlamalıyız.

Değiştirebileceğimize inanmadığımız bir dünyada eriyip giden sadece yaşamlarımızdır. Kariyer uğruna itibarsızlaştırılan, yani bu sistemde kazanmak için yaşamını kaybetmeyi göze alan herkes, kaderim razıyım deyip yaşamayı kabullenen herkes, güç uğruna erkekleşerek iktidarla uzlaşan herkes, tahakküme boyun eğen, eğdiren herkes, yaşamını sorgulamadan sadece entegre olan buğday sapı gibi rüzgâr nereden eserse o yana savrulan herkes, kendi yaşamını değiştirmeden bir başkası adına vaatler yağdıran herkes, zaten bu sistem içinde kazanmış, değiştirmeyi değil sürdürmeyi görev edinmiş demektir.

Bizim bahsettiğimiz, kaybedenler için mücadele etmenin gerekliliği aslında. Üzerimize doğru gelen bu sistemin üzerine gitmek, önce ben sonra da benlerden biz olmak demek. Bu yüzden elini beline koymak gerekir. Bir motif gibi işlenerek yaşama dokunmak gerekir.

Bu sistemde kazandığını düşünerek yol alanlar gün gelip de “erkekliğime hakaret ettin” sopasında, yoksulluğu dört duvar arasında hayalet gibi gezen emeklerinin görünmezliğinde, oğlunu savaşa gönderen gururlu annenin eline bomba verip çocuğunu patlatan komutana öfkesinde “vatan sağ olmasın” deyişinde, her akşam kendi yatağında ızdırap çeken bedendeki karanlığın bitmeyeşinde, baba sevgisinin koca sevgisine satıldığı çocuğun korkuyla boşalan gözyaşlarında, salyalı ağızların, fırıldak bakışların, kadın üzerinden yükselen aşağılayıcı sözlerin karşısında sıkılan yumruğun her saklanışında anlayacaklar, anlayacaklar elbet. Çünkü erkek egemen dünyanın kadınlara sunduğu yaşam bu. Şimdi soruyoruz? Değiştirmeli miyiz?

Evet dediğimizde bu istek bize özgür bir yaşamı bu günden yaşamayı mümkün kılar. Benlerden biz olursak yaşam herkes için daha güzel bir hal alabilir. Bu yüzden kazananların dünyasını yıkalım ve kaybedenlerin kazanacakları özgür dünyayı yaratalım, bunun için elimizi belimize koyup, çemberi oluşturmamız ve büyütmemiz gerekir.

8 Mart’la birlikte dillendirdiğiniz bu motto özellikle sosyal medyada oldukça ilgi uyandırdı. Beklediğiniz neydi? Yoksa kadınlar zaten hâlihazırda elini beline koymak için mi bekliyorlardı?

Evet. 8 Mart’la birlikte kara mora boyadığımız Elibelinde bir anda daha çok duyulur, bilinir oldu. Anarşist Kadınlar olarak İstanbul’daki 8 Mart hazırlıklarımıza başlamıştık. Bilirsiniz “her gün 8 Mart” desek de yine de bugünün telaşı bir başka olur. İşte yine böylesine bir telaş sarmıştı her birimizi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da gece yürüyüşümüz ve büyük kadın mitingimiz için toplantılar yapıyor, yoğunca bir koşturmaca yaşıyor, diğer yandan Elibelinde’yi olgunlaştırmaya çalışıyorduk.

Afişler yaptık; tarihte iz bırakan kadınların Elibelinde afişlerini. Emma Goldman, Louise Michel, Frida Kahlo, Ulrike Meinhof bunlardan bazılarıydı. Yüz ifadelerini özenle seçtik; cevval bir “bana bak” bakışı yakalamak için. Bunun dışında Elibelinde kadınının özelliklerini sıralayan başka afişler de tasarladık. Paylaşmacı ve dayanışmacı, doğanın bir parçası, devlete, iktidara, kapitalizme karşı, örgütlü Elibelindeler. Diğer yandan hazırladığımız şablonlarla sokaklara duvar yazılamaları, afişlemeler…

Bizim için sokak en güzel üretim alanıdır. Sokağa inerek farklı semtlerdeki kadınlara “sen de koy elini beline” dediğimiz bir video hazırladık. Kimisi şiddete, kimisi ev işlerine, kimisi esnek çalışma saatlerine, kimisi de tacize karşı elini beline koydu. Video için düşündüğümüz kurguda ayrıca filmin arka planında fısıldanan bir şarkı üzerine de çalışmıştık.

Akordeon, keman ve vurmalı çalgılar eşliğinde bir Elibelinde şarkısı yazdık, hep birlikte söyledik ve kayda aldık. Olmadı bir daha, bir daha, bir daha derken en içimize sinen eklendi videoya.

Sosyal medya bizim için her yerden kadınlara ulaşabileceğimiz bir alandı. “Koy elini beline” çağrısıyla internet üzerinden kadınları bu sürece katmak istedik. Beklentimizin çok daha üzerinde bir ilgi gördü. Her yerden kadınlar, 3 dakikada bir elini beline koymuş haldeki fotoğraflarını sayfamıza gönderdi. 7’sinden, 70’ine Diyarbakır’dan, Adana’ya, Çanakkale’den, Trabzon’a çağrımız duyulmuştu. Diğer yandan ardı sıra mesajlar geliyordu. Yani kadınlarda saklı olan ortaya çıktı adeta. Soruda belirttiğiniz gibi, kadınlar ellerini beline koymak için halihazırda bekliyorlardı. Biz sadece dokunduk.

8 Mart hazırlıkları hızla sürüyordu, Elibelindelerden yakalıklar, şablonlar, pwordpressrtlar hazırlanıyordu. En büyük avantajımız ise gece gündüz kullanabileceğimiz mora boyalı bir mekânımızın olmasıydı. En kalabalık sofralar, yan yana kurulu döşekler, sobada demlenen çayımız, şehir dışından gelen misafirlerimizle aynı yerde kara mora boyanarak iplere dizilen, çizilen, yazılan kuruması beklenen onlarca Elibelinde. Taksim Gece yürüyüşünün şiddetli yağmuruna, yasağına, TOMA’sına, polisine, kavgasına, Kadıköy’deki büyük kadın mitinginin ayazına, rüzgârına rağmen Elibelindeler Anarşist Kadınlar’ın elinden tuttu ve bizi bu yıl da büyük bir coşkuyla meydanlara savurmuş oldu.

Elibelinde kadınların kadın mücadelesi noktasında bundan sonraki istek ve hedefleri nelerdir?

“Sende bir el uzat bize gel yanımıza büyüsün bu dayanışma, üzgün değil öfkeli ol sen kader deyip geçme yaşama” sözleri, hazırladığımız videonun arka planında fısıldanan şarkının sözleri. En büyük isteğimiz, dayanışmayı büyütmek. Çünkü dayanışmayı büyütmenin erkek egemen sisteme karşı en güçlü direniş olduğuna inanıyoruz.

Kolektif bir yaşamın bugünden yapılandırılması ve bu sisteme rağmen yaratılması çok önemli. Anarşist Kadınlar olarak uzun yıllardır deneyimlemeye çalışıyoruz, birlikte üreterek ekonomik ve sosyal yaşamı, sistemin dayattığı alternatifler dışında dönüştürerek yeni bir yaşamın mümkün olabileceği fikrini ısrarla savunarak. Hedeflerimize gelince, doğa ve kadın ilişkisi bizim için oldukça önemli. Yaşamı savunmanın doğayı savunmak, beraberinde de kendi doğamızı savunmak olduğunu düşünüyoruz. Kırdan kente uzanan kooperatiflerle hem tüketim ihtiyaçlarımızı sağlama hem de birlikte üreterek sistemden yettiğince bağımsız bir yaşamı bugünden yapılandırmayı hedefliyoruz. Bu deneyimlerimizi aktarabileceğimiz yazılı ve sözlü bilgi paylaşımlarını oluşturmak da beraberinde düşündüğümüz hedeflerimizden. Elibelinde kadını, bizim isteklerimiz ve hedeflerimizle örtüşüyor. Çünkü tüm bunları gerçekleştirebilmek önce elini beline koyup “yetti be” demekten geçer.

Röportaj için çok teşekkür ediyoruz. Umuyoruz ki, Elibelinde kadınlar giderek daha da çoğalır; erkek egemenliğine, devlete, kapitalizme ve iktidarın her türlüsüne karşı mücadeleyi daha da büyütür.

]]>
Elibelinde Kadınlar Sokakta https://kadinlarsokakta.org/2014/03/09/elibelinde-kadinlar-sokakta/ Sun, 09 Mar 2014 19:40:40 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1914 elibelindea1

İstanbul’da 8-9 Mart, isyan dolu geçti. 8 Mart günü Taksim de düzenlenen Feminist gece yürüyüşünde kadınların isyan sesleri, çığlıklara dönüştü. Binlerce kadın, iktidara, erkek şiddetine, cinsiyetçiliğe, kapitalizme ve militarizme karşı seslerini bir kez daha yükseltti. Taksim yasağına rağmen her yıl olduğu gibi bu yılda Taksim den yürümek isteyen kadınların önü tomalar ve polisler tarafından kesildi. Halkın, Taksim Gezi Direnişiyle artarak süren her tepkisi gaz, su ve copla karşılık bulurken bu kez devlet şiddetinin kadınlara yönelmesi kaçınılmazdı. Ancak kadınlar şunu çok iyi biliyorlar; her yıl binlerce kadının sloganlarıyla işgal ettiği bir caddeyi, meydanı yasaklayan zihniyetle, kadını yok eden zihniyet aynı.

Kadınlar 9 mart günü bu kez Kadıköy de buluştu. Erkek şiddetine, militarizme, savaşa, yolsuzluklara, yaşam alanlarının talanından, iktidarın kadın politikalarına karşı seslerini yükselten kadınlar İstanbul 8 mart Platformunun çağrısıyla bir miting gerçekleştirdi. Haydarpaşa Numune Hastanesi önünden başlayan yürüyüşün ardından kadınlar iskele meydanında miting alanında bir araya geldi. Kürsüden okunan açıklama da; Gezi isyanında sokakları doldurmuş, barikatların önünde direnmiş, kentine, yaşamına, kimliğine, bedenine sahip çıkmış, iktidar karşıtı bir öfkeyi büyütmüş, meydanlarda bu direnişi örgütlemiş kadınlar vurgusu yapıldı. Sabahat Tuncel ve Mücella Yapıcının konuşmaları, kürsüden okunan direniş mesajları ardından miting halaylar ve horonlarla sonlandırıldı.

Bizler bu yıl Anarşist Kadınlar olarak elimiz belimizde dedik, elibelindelerin elinden tuttuk, kara mora çalarak taşıdık sokaklara, caddelere ve meydanlara.

Peki nedir Elibelinde?

Elibelinde; adını Anadolu ve Mezopotamya’nın geleneksel kadın motifi elibelindelerden alır. İlkçağlardan bu yana işlemelerden heykellere, dokumalardan işlemeli eşyalara kadar ana tanrıça kadını ifade eden elibelindeler, kimi zaman hastalıkları iyileştiren, doğanın bereketini ifade eden ana tanrıça Kibele, kimi zaman Fırat ve Dicle kıyılarında kurnaz tanrı Enki’ye isyan eden Ninhursag, Karadeniz’de bir Amazon, kimi zaman doğurgan bir kadın, kimi zaman ise toprak ana olarak çıkmıştır karşımıza..

Aslında tüm bu kadınların ortak özelliği, farklı karakterlerinden de öte, burada yaşamış, bizimle birlikte ve içinde yaşadığımız kültürün bir parçası olarak yansımasıdır kilimlere, bezemelere, çanak ve çömleğe.. Yani bir bakıma, ana tanrıçalardan ve kadın kahramanlardan çok Anadolu ve Mezopotamya’nın kilimlerini bezeyen, ismi bilinmeyen ve görmezden gelinen kadınların hikayesidir Elibelinde…

Yıllar sonra batı tercümesiyle cadıya çevrilse de kullanımı, bizim buralarda kimi zaman eli belinde kavgaya hazır bir kadın, kimi zaman koca bir söz dinlemez, başına buyruk bir kadın olmuştur Elibelinde..

İşte böylesi farklı rengin ve karakterin içinden birikerek bu günlere taşınan bir kültürün parçası olan bizler, iyisiyle kötüsüyle elibelindelerin elinden tuttuk, kendi rengimize, kara mora çalarak yaşam verdik Elibelinde’ye ve koyduk elimizi belimize.

Neden mi?

Kimileri alışkın değildir kadınları elibelinde görmeye. Çünkü ellerimizde hep toz bezlerini görürler, bize temizlik ipuçları veriyorlar, ütü, mandal görürler; ellerinden tuttuğumuz çocukları, ellerimizden tutan erkekleri görürler… Bunları yakıştırırlar bizlere. Ama bizi biz yapan bunlar değil, kendi hayatlarımızda hayal ettiğimizi eyleyebilmektir. Bu yüzden bugünden başlayarak elimize tutuşturulan, üstümüze yapıştırılan ne varsa atıyoruz bir kenara ve elimizi belimize koyuyoruz.

Bencillik ve rekabetin tek geçer akçe haline getirildiği bir dünyaya, artık yeter dedik. Kavgaya mı hazırlanıyorsunuz derseniz, elbette. Kavgacıdır Elibelinde; kavgadan kaçmayız. Ama bizim kavgamız birbirimizle değil, kendimizle. Çünkü bize bencil olmamız öğretilirken, biz dayanışmayı seçtik. Bu yüzden çemberin en ortasından, kendimizden başlıyoruz dövüşmeye. Paylaşmayla ve dayanışmayla kadın kadına, birlikte, bugünden dönüştürmekten bahsediyoruz.

Bizler için hayat seyirlik bir oyun değil, kendi gerçekliğimizdir. Öyle bir gerçekliktir ki on ikimizde evlendirir, on üçümüzde çocuk doğurmamızı bekler. Dayak atar, susmamızı bekler. Tecavüz eder tecavüzcümüzle evlendirir.. Bizleri rollerimizi gerçekleştirdiğimiz kadar kabullenir bu sistem. Bu yüzden elibelinde kadını kabul etmez dayatılan hayatı.

Kendi mahallemizin, köyümüzün, şehrin, dünyanın öteki ucunda belki de hiç görmeyeceğimiz kadınlar için, onlarla birlikte yaşam için bir şeyler yapmaktır. Kadınların görünmeyen, bilinmeyen çilesine bir itiraz, bize çektirenlere karşı tavır, sineye çekmeyi bırakıp cevval bir ‘bana bak’ çekmektir hayata.. Kendini gerçekleştirebilmektir, yetti be demektir elibelinde.

Bizleri Prokrustes’in yatağına uydurmaya çalıştığı gibi, her ne olursa olsun kalıplarına uydurmaya çalışan, bizi bambaşka nesnelere dönüştüren sisteme karşı elimizi belimize koyuyoruz. Çünkü bizim hayatlarımız kalıplara sığmaz.

Bilginin, deneyimin ve aslında tüm bir yaşamın özgürce paylaşıldığı, dayanışmanın yeniden öğrenildiği bir sorgulama ve sorumluluğa tekabül eder elibelinde. Aslında yalnızca bir mekan, yer, zaman ya da durumda bulunmakla elibelinde olmaz kadınlar. Büyük kalabalığın çok uzağında bazen yapayalnız kalmışken, bazen de koca kalabalığın tam ortasında elini beline koyan her kadının cüretkar tavrıdır elibelinde.

Peki şimdi.. Kimin elibelinde? yanıtını birlikte vermek için tüm kadınları benlerden biz olmaya, örgütlenmeye, sokaklara çağırıyoruz.

]]>
ISMACO Direniş Çadırı Önünde Eylem: “Patronların Sarayı Yıkılacak, Kadınlar Özgürleşecek” https://kadinlarsokakta.org/2013/03/08/ismaco-direnis-cadiri-onunde-eylem-patronlarin-sarayi-yikilacak-kadinlar-ozgurlesecek/ Fri, 08 Mar 2013 13:24:18 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1385
8 Mart Cuma günü, Dünya Kadınlar Günü’nde Tuzla Serbest Bölge’de direnen ISMACO işçisi kadın arkadaşlarımızla birlikteydik. Serbest Bölge’de ISMACO direniş çadırı önünde gerçekleştirdiğimiz eylemde, “Patronların Sarayı Yıkılacak, Kadınlar Özgürleşecek” pwordpressrtıyla ISMACO’ya, bütün patronlara, onların sömürüsüne karşı isyanımızı haykırdık, direnen kadın arkadaşlarımızla dayanışmamızı büyüttük. Direniş çadırı önüne “Direnen “Kadınlar Özgürleşiyor”, “Patronlar Sarayda, İşçiler Sokakta”, “ISMACO İşçisi Yalnız Değildir” sloganlarıyla yaptığımız yürüyüşün ardından, bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Açıklamada biz kadınların hem ucuz iş gücü hem de ev içinde “doğal köleler” olarak hedef alındığımızı ancak bu sömürüye daha fazla izin vermeyeceğimizi, kadınlar olarak direnerek özgürleşeceğimizi söyledik. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün sistem içi tartışmalara sıkıştırılan bir bayram günü değil, isyanın, başkaldırının, öfkenin günü olduğunu ve kadınların ancak maruz bırakıldıkları sömürüye karşı direnerek özgürleşebileceklerini söyledik. Basın açıklamasının ardından konuşan ISMACO işçisi Fikriye Akgül, sendikalı oldukları için işten atıldıklarını, ancak sendikalı bir halde işe geri alınana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. 8 Mart’ın kadın dayanışmasında çok önemli olduğunu söyleyen Akgül, tüm kadın örgütlerini bu mücadeleye dayanışmaya çağırdı. Fikriye Akgül’ün ardından konuşan bir diğer direnişçi ISMACO işçisi Öznur Fazlıoğlu ise 8 Mart’ın, kadın dayanışmasının gücüyle mücadelelerini büyüteceklerini söyleyerek, bu direnişte kadın dayanışmasının önemini vurguladı. “Direnen Kadınlar Özgürleşiyor”, “Yaşasın Kadın Dayanışması” sloganlarıyla sonlanan açıklamanın ardından çekilen halaylarla, horonlarla eylem sonlandırıldı.

Eylemde okunan basın metni aşağıdadır;

Basına ve kamuoyuna;

Bizler bugün buraya 79 günden bu yana direnişte olan Ismaco işçileriyle dayanışmak için geldik. Bizler bugün buraya 8 Mart Dünya Kadınlar Günü‘nü burada direniş çadırlarında geçiren kadın arkadaşlarımızla dayanışmaya geldik. Bizler bugün buraya patronların üretim saraylarında bir gömlek fiyatına çalışan ISMACO işçisi kadınların direnişini selamlamaya geldik.

Sendikalı oldukları gerekçesiyle işten atılan arkadaşlarımız dünyaca ünlü bir marka olan Ermenegildo Zegna’ya gömlek dikiyorlar. Ancak 79 gün önce patron Deri İş Sendikası‘na üye olan üçü kadın dört arkadaşımızı her türlü yıpratmaya başvurarak işten atmıştır. Yıllarca çalışıp emek verdikleri bu fabrikadan sadece sendikalı oldukları için bir çırpıda atılan arkadaşlarımız ise yaşamlarını sürdürebilmeleri için işlerine geri dönmek ancak dönseler dahi sendikalı olarak çalışmak için direnişe geçmişlerdir.

Ermenegildo Zegna’nın farklı ülkelerdeki fabrikalarında işçiler sendikalı olmalarına rağmen sadece Türkiye’de sendikalı işçi çalışmasına izin verilmemektedir. ISMACO iş yeri idaresi yetkilileri ise sendikayı istemediklerini açıklamakta hiçbir çekince duymamakta, sendikalı olmayı tanımadıklarını açıkça ortaya koymaktadır.

Mağazalarda 500 Euro‘ya satılan gömlekler karşılığında işçinin bir aylık maaşı 380 Euro’ya kadar düşmektedir. Üretim saraylarında patronlar kar hırsıyla paralarına para katarken yaşam mücadelesi veren işçiler üç kuruş uğruna çalışarak sömürülmektedir. Sömürüye katlanmayarak direniş gösterenlerse patron ve fabrika yönetimi tarafından işten atılma tehdidiyle karşılaşmaktadırlar.

Biz kadınlar sistemin içerisinde hem kadınlar hem de ücretli köleler olarak sömürünün hedefi haline gelmekteyiz. Ancak bizler işyerlerinde ucuz iş gücü, evlerde ise doğal köleler olarak hayatımıza devam etmeyeceğiz.

Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ISMACO işçilerinin yanındayız; çünkü 8 Mart kadınlara alınan hediyeler, kadın hakları kelimeleri arasında sıkışmış sistem içi tartışmalar ya da bayram günü değildir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, öfkenin günüdür. Başkaldırının, yaşam için mücadelenin ve isyanın günüdür. Ancak biliyoruz ki, isyan eden, yaşamını savunan bütün kadınlar onları ezenler tarafından zalimce susturulmaya çalışılmaktadır. Bugün burada kendilerine yapılan baskılara karşın yılmayan ISMACO işçisi kadınlar 79 gündür dikiş tutmuyor, patronlara karşı direniyorlar. Direnerek özgürleşiyorlar.

Ekmek, adalet ve özgürlük için;

Yaşasın direnen kadınlar, yaşasın kadın dayanışması!

Patronların sarayları yıklacak, kadınlar özgürleşecek





]]>
Çağlayan Adliyesi Önünde Eylem: “Adliyeler Saraydır, Saraylar Kan Kokar” https://kadinlarsokakta.org/2013/03/05/caglayan-adliyesi-onunde-eylem-adliye-saraylari-yikilacak-kadinlar-ozgurlesecek/ Tue, 05 Mar 2013 17:00:52 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1374

5 Mart Salı günü Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleştirdiğimiz eylemde, “Adalet Saraylarınız Yıkılacak Kadınlar Özgürleşecek” pwordpressrtıyla devlete ve onun adaletsizliğine öfkemizi haykırmak için Çağlayan Adliyesi’nin kapısına dayandık. “Devletin Adaleti Katliamdır, Devletin Adaleti Tecavüzdür, Devletin Adaleti Tacizdir, Devletin Adaleti İşkencedir, Devletin Adaleti “Erk”ektir, Devletin Adaleti Tecrittir” yazılı dövizlerimizle gerçekleştirdiğimiz eylemde yaptığımız basın açıklamasında, devletin adalet saraylarında kadınların ölüme mahkum edildiğini, erkek şiddetinin bireysel olmadığını ve bu şiddetin adalet saraylarında sürekli olarak üretildiğini belirttik. “Adliyeler Saraydır, Saraylar Kan Kokar”, “Kadınların İsyanı Sarayları Yıkacak”, “Kadınlar Sokağa, Sarayları Yıkmaya” sloganlarıyla, devletin kan kokan adaletinin dayatıldığı Çağlayan Adliyesi’ni kana buladık. Ellerimizdeki kırmızı boyalarla adliye önününü kana bulayarak, bu sarayların biz kadınların ölümüne sebep olduğunu ve ancak bu saraylar yıkıldığında biz kadınların özgürleşebileceğini söyleyerek bütün kadınları sarayları yıkmaya çağırdık.
Saraylar yıkılacak, kadınlar özgürleşecek!

Eylemde okunan basın metni aşağıdadır;

Basına ve Kamuoyuna;

Biz kadınlar, tüketim saraylarınızda deliriyor, patronların saraylarında sömürülüyor, adalet saraylarınızdan tabutla çıkıyoruz. Bugün de yaşamlarımızı gasp eden, devlet ve erkek şiddetinin yine devletin hukukuyla meşrulaştırıldığı, kan kokan bir adalet sarayının, Çağlayan Adliyesi’nin kapısına dayandık.

Devletten adalet talep etmiyoruz!
Özgürlüğü saraylarınızda aramıyoruz!

Doğumumuzdan ölümümüze dek devletin sözde adaletine maruz kalıyoruz. Doğumumuzda ciğerlerimize dolan ilk nefesle ağlıyoruz ya, ömür boyu ağlayalım diye veriyorlar pembe nüfus cüzdanımızı. Bir kağıt parçasıyla yazıyorlar senaryoyu, belirliyorlar toplumdaki rolümüzü. Kendimiz olmamalıyız; birilerinin kızı, annesi, eşi, namusu, yuvasını yapan dişi kuşu, malı-mülkü olmaktan. Erkek, “erk”ekliğini yapabilsin diye hep bir adım gerisinden takip etmeliyiz. Erk; iktidar, güç demektir. Bu gücü baskı aracına dönüştürerek diğerine dayatmak demektir. Bu dayatmayı yaşamımızın her alanında hissederiz, deneyimleriz. Dayak, hakaret, taciz, aşağılama, yok sayma, tecavüz, cinayet… Devlet, bunları adalet saraylarında hukukuyla ve “erk-ek” anlayışıyla güvence altına alır. İşte biz kadınlara biçilen rol, her koşulda bir iktidarın altında ezilmektir. Bu adalet değildir, özgürlük değildir.

Senaryoyu baştan yazıyoruz! Çünkü unutmadık; rollerine uymadıkları için adalet saraylarınızda ölümden beter yaşamlara mahkum ettiğiniz kadınları.

Rolümüze uymuyoruz! Çünkü unutmadık; kadınları katleden erkeklere yaptığınız tahrik indirimlerini, koruduğunuz tecavüzcüleri.

Kalıplara sığmıyoruz! Çünkü unutmadık; erkek şiddetinin bireysel olmadığını, sizin eseriniz olduğunu, saraylarınızdaki buram buram kan kokusunu.

Dokunun bedenimize, sarılın nefretinize, takın kelepçelerinizi, tıkın işkencehanelerinize. Hukuğunuzla meşrulaştırın bütün bunları, adaletsizliğinizi dayatın adalet saraylarınızdan. Korkumuz yok erkek şiddetinizden, devletinizden, ailenizden, polisinizden, hukuğunuzdan. Elinizden geleni ardınıza koymayın, biz de öyle yapacağız.

İsyan ediyoruz! Çünkü biliyoruz; devlet adaletsizliktir. Adaleti yaratacak değerler, iktidar ilişkilerinin olmadığı, bu iktidar ilişkilerinin devlet ve onun hukukuyla korunmadığı bir toplumda aranır ancak.

Bütün kadınları isyanımıza isyan katmaya çağırıyoruz. 8 Mart Cuma Dünya Kadınlar Günü’nde saat 12.00’de onları sömüren patronun sarayının kapısına dayanan ve yaşamları için direnen ISMACO işçisi kadınların yanında olmaya çağırıyoruz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz:

Saraylarınız Yıkılacak, Kadınlar Özgürleşecek!

Anarşist Kadınlar

]]>