anarşist kadınlar – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org KADINLAR SOKAKTA Thu, 05 Nov 2020 15:48:55 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.2 https://kadinlarsokakta.org/wp-content/uploads/2019/03/cropped-ethel-32x32.jpg anarşist kadınlar – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org 32 32 Başkaldıran Bir Yaşam: Tatiana Bakunin https://kadinlarsokakta.org/2019/08/07/baskaldiran-bir-yasam-tatiana-bakunin/ https://kadinlarsokakta.org/2019/08/07/baskaldiran-bir-yasam-tatiana-bakunin/#respond Wed, 07 Aug 2019 14:35:52 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2441 Anarşist bir kadın,Tatiana Bakunin’in yaşamını Crimethinc Kolektifi tarafından yayınlanan yazının çevirisiyle paylaşıyoruz.

Tatiana Bakunin’i Hatırlıyoruz

Erişebildiğimiz bilgilere dayanarak, Tatiana ve kız kardeşlerinin isimleri o kadar duyulmasa da Mikhail Bakunin gibi cesur ve yaratıcı olduklarını biliyoruz. Tatiana kardeşinin hayatında ve diğer önemli düşünürlerin gelişiminde defalarca perde arkasındaki asıl rolü oynadı. Gerçek şu ki adının ve fikirlerinin günümüzde bilinmemesi karşılığı zorlukları ve tarihteki ” yüce adam” figürünün yetersizliğini göstermektedir.

Tatiana hakkında bildiklerimizin neredeyse hepsi erkekler hakkında yazılmış hikayelerin satır aralarından alıntılanıyor. Kadınların hem mücadelelere kattıklarını yok sayan hem de örgütlenmelerde ve toplantılarda varoluşlarını yok sayan ataerkil hafızanın bakış açısında görünmez olmasaydı eğer başarıya ulaşacak olan sayısız insandan biriydi Tatiana. Mektupları ve yazıları henüz İngilizce’de bulunmuyor.

Tatiana ve kızkardeşleri Rusya kırsallarında edebiyat, müzik ve tarih çalışarak büyüdüler. Babalarının Batı Avrupa’dan getirdi öğretmenler ile bir kaç dili birden öğrenerek yetiştiler. Baba Bakunin’in İtalya’da diplomat olarak çalıştığı gençlik yıllarında edindiği özgürlükçü fikirler yaşlandıkça muhafazakar tarafa kaydı. Böyle bir ortamda Tatiana Bakunin okumaya ve yazmaya aşık, düşünce dünyasını geliştirmeye fırsat bulduğu bir ortamda yaşadı.

Varvara ve Lyubov

1835 yılında Mikhail Rusya’nın Polonya’yı işgali sırasında topçu subayı olarak görev yapıyordu. Kardeşlerinden etkilenerek toplumun onun için belirlediği rolleri reddetti ve AWOL’a giderek askeriyeyi terk etti. Eve döndüğünde, Tatiana ve Lyubov onunla beraber Moskova’ya doğru felsefe bölümüne kaydını yapmak ve bağımsız bir okuma grubunun düzenleyicisi Nikolai Stankevich’in de aralarında olduğu arkadaşlarıyla tanıştırmak için yola çıktılar. Nikolai, Mikhail, Tatiana ve diğer Bakunin kardeşler birlikte Kant, Fichte ve Hegel çalıştılar ve daha sonraları Bakunin’in ünleneceği fikirleri beraberce geliştirdiler.

Tatiana ayrıca, Rus edebiyatı tarihinin en etkili eleştirmenlerinden biri olan Vissarion Belinski ile nihilizm kavramını, romanları “Babalar ve Oğullar” sayesinde popülerleştiren yazar Ivan Turgenev ile olan ilişkilerini sürdürüyordu.

Tatiana Bakunin 1850’de Mikhail ile olan mektuplaşmasında Turgenyev ile olan ilişkisini anlatıyor.

“Hayatım hiçbir kategoriye sığmıyor. Çılgınca de ya da ne istersen. Ben sadece aşıktım; ve farkına varmadan önce, hatırlamaktan mutluluk duyduğum günler geçirdim… Tüm kalbim ve ruhumla yaşadım, içimdeki her damar yaşamla dolup taşıyor, etrafımdaki her şey başkaldırıyor. Neden şimdi bütün bunlardan vazgeçmeliyim ?”

1848’deki devrimin baskısından sonra Mikhail Bakunin yakalandı ve üç ayrı ülkede idam cezasına çarptırıldı sonra Rusya’da ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. Rusya devletine meydan okuyan Tatiana, defalarca Mikhail’i ziyaret etti ve kendisi için büyük risk alarak cezaevinden gizli mesajları dışarıya çıkardı. Yetkililere dilekçe veren Tatiana ve annesi sonunda Mikhail’in sonunda kaçıp devrimci faliyetlerini sürdürmeye devam edeceği Sibirya’ya geçişini sağladı. Eğer Tatiana olmasaydı, Mikhail Bakunin de ismi bilinmiyor olacaktı.

Türünün İki Örneği Tatiana ve Mikhail Bakunin

Çağdaş anarşizmin gelişmesine yaptığı katkılarda Mikhail, her zaman kadınların kurtuluşunun önemini vurguladı. Bu kendilerini savunan ve Mikhail’in özgürlük hakkında bildiklerinin çoğunu borçlu olduğu Tatiana ve kız kardeşlerinin etkisiydi. Tatiana’yı onurlandırmamızın en iyi yolu, tarihteki isimlerini bilmediğimiz herkesin özgürlük mücadelesinde oynadığı önemli etkileri öne çıkarmaktır.

“Hemen hemen her yerde kadınlar köle, biz kendimiz de onların esaretinin kölesiyiz; kurtuluşları olmadan, sınırsız özgürlükleri olmadan özgürlüğümüz imkansızdır. Özgürlük olmadan, güzelliğe, onurlu bir yaşama ve gerçek aşka ulaşamayız. Sadece bize verilen çizilen sınırlar kadar sevebiliyoruz ve diğerleri için özgürlük ve bağımsızlık talep ediyoruz. Bütün ilişkilerde, özellikle de kendi aramızda kurduğumuz ilişkilerde bağımsızlık istiyoruz. Aşk, özgür varlıkların birliğidir ve sadece bu aşk bizi canlandırır ve yükseltir. Diğer tüm “aşklar” ezenleri de ezilenleri de küçültür, ve bir ahlaksızlık kaynağıdır.”

-Mikhail Bakunin’in kardeşlerine mektubu, 1 Mayıs 1845

(Çeviri: Anarşist Gençlik Çeviri İnisiyatifi)

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/08/07/baskaldiran-bir-yasam-tatiana-bakunin/feed/ 0
PATRONA, TAŞERONA, SÖMÜRÜYE KARŞI KADINLAR KAVGADA! https://kadinlarsokakta.org/2015/03/24/patrona-taserona-somuruye-karsi-kadinlar-kavgada/ Tue, 24 Mar 2015 17:22:44 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1981 Anarşist Kadınlar olarak Maltepe Üniversitesi Hastanesi’nde sendikalı oldukları için işten atılan bu nedenle de Aralık ayından bu güne direnişte olan kadın işçilerin 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlamak ve direnişi büyütmek üzere Maltepe Meydan’ından direniş çadırına bir yürüyüş gerçekleştirdik. Bizleri sloganlarla, alkışlarla karşılayan kadınların 8 Mart’ını kutlayarak hem onlara mor çiçeklerimizi verdik, hem de halaylar çekerek direnişin çoşkusuyla kadın dayanışmasını pekiştirdik.m2

]]>
Her Kadın Bir Kavga, Kadın Kavgada! https://kadinlarsokakta.org/2015/03/07/her-kadin-bir-kavga-kadinlar-kavgada/ Sat, 07 Mar 2015 12:18:36 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1960 kavgaçağrı

Geçtiğimiz yıl, yine erkek iktidarlar tarafından gasp edildi kadınların yaşamı. Evde erkek şiddetiyle, iş yerinde patron baskısıyla, sokakta taciz ve tecavüzle yaşamın her alanında talan edildi kadının bedeni. Kadınlar sistematikçe katledildi ancak yine de bitmedi erkek iktidarların saldırısı…

Çünkü kadın olmaktı tek suçumuz.

Ama kadınlar saldırılara karşı hep direndi; özgürlükleri için mücadele etti. Emeğini sömüren patrondan hesap sordu. Erkeğin tacizine, tecavüzüne karşı direndi; şiddetin hesabını sordu. Ayşe’nin, Güldünya’nın, Özgecan’ın, katledilen her bir kadının ardından sokaklara çıktı; katliamların hesabını sordu. Kadınların üzüntüsü öfke oldu; sokakları doldurdu. Kadınlar erkek devletin ve erkek adaletin karşısında durdu, adaletsizliğin hesabını sordu.

Hesap sordu çünkü her kadın kavgamız oldu,

Kadının kavgası devletle, patronla, iktidarla, yasalarla ve şiddetle. Kadının kavgası erkeğin egemenliğiyle. Kadının kavgası yaşamak için. Kadının kavgası özgürlüğü için.

Şimdi, 8 Mart’ta, Dünya Kadınlar Günü’nde büyütelim kavgamızı. Her gün olduğu gibi bugün de sokaklara çıkıp hesap soralım, gösterelim herkese dayanışmayla el ele veren kadınların gücünü. Gösterelim yalnız olmadığımızı.

Çünkü örgütlüysek güçlüyüz.

Anarşist Kadınlar olarak kara mor bayraklarımızla bütün kadınları 8 Mart Pazar günü, Kadıköy’de düzenlenecek olan yürüyüşte el ele vermeye, kavgayı büyütmeye çağırıyoruz.

Toplanma Yeri: Haydarpaşa Numune Hastanesi önü
Saat: 12:00
İletişim için: 0534 680 51 09

]]>
Elibelinde Kadınlar Sokakta https://kadinlarsokakta.org/2014/03/09/elibelinde-kadinlar-sokakta/ Sun, 09 Mar 2014 19:40:40 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1914 elibelindea1

İstanbul’da 8-9 Mart, isyan dolu geçti. 8 Mart günü Taksim de düzenlenen Feminist gece yürüyüşünde kadınların isyan sesleri, çığlıklara dönüştü. Binlerce kadın, iktidara, erkek şiddetine, cinsiyetçiliğe, kapitalizme ve militarizme karşı seslerini bir kez daha yükseltti. Taksim yasağına rağmen her yıl olduğu gibi bu yılda Taksim den yürümek isteyen kadınların önü tomalar ve polisler tarafından kesildi. Halkın, Taksim Gezi Direnişiyle artarak süren her tepkisi gaz, su ve copla karşılık bulurken bu kez devlet şiddetinin kadınlara yönelmesi kaçınılmazdı. Ancak kadınlar şunu çok iyi biliyorlar; her yıl binlerce kadının sloganlarıyla işgal ettiği bir caddeyi, meydanı yasaklayan zihniyetle, kadını yok eden zihniyet aynı.

Kadınlar 9 mart günü bu kez Kadıköy de buluştu. Erkek şiddetine, militarizme, savaşa, yolsuzluklara, yaşam alanlarının talanından, iktidarın kadın politikalarına karşı seslerini yükselten kadınlar İstanbul 8 mart Platformunun çağrısıyla bir miting gerçekleştirdi. Haydarpaşa Numune Hastanesi önünden başlayan yürüyüşün ardından kadınlar iskele meydanında miting alanında bir araya geldi. Kürsüden okunan açıklama da; Gezi isyanında sokakları doldurmuş, barikatların önünde direnmiş, kentine, yaşamına, kimliğine, bedenine sahip çıkmış, iktidar karşıtı bir öfkeyi büyütmüş, meydanlarda bu direnişi örgütlemiş kadınlar vurgusu yapıldı. Sabahat Tuncel ve Mücella Yapıcının konuşmaları, kürsüden okunan direniş mesajları ardından miting halaylar ve horonlarla sonlandırıldı.

Bizler bu yıl Anarşist Kadınlar olarak elimiz belimizde dedik, elibelindelerin elinden tuttuk, kara mora çalarak taşıdık sokaklara, caddelere ve meydanlara.

Peki nedir Elibelinde?

Elibelinde; adını Anadolu ve Mezopotamya’nın geleneksel kadın motifi elibelindelerden alır. İlkçağlardan bu yana işlemelerden heykellere, dokumalardan işlemeli eşyalara kadar ana tanrıça kadını ifade eden elibelindeler, kimi zaman hastalıkları iyileştiren, doğanın bereketini ifade eden ana tanrıça Kibele, kimi zaman Fırat ve Dicle kıyılarında kurnaz tanrı Enki’ye isyan eden Ninhursag, Karadeniz’de bir Amazon, kimi zaman doğurgan bir kadın, kimi zaman ise toprak ana olarak çıkmıştır karşımıza..

Aslında tüm bu kadınların ortak özelliği, farklı karakterlerinden de öte, burada yaşamış, bizimle birlikte ve içinde yaşadığımız kültürün bir parçası olarak yansımasıdır kilimlere, bezemelere, çanak ve çömleğe.. Yani bir bakıma, ana tanrıçalardan ve kadın kahramanlardan çok Anadolu ve Mezopotamya’nın kilimlerini bezeyen, ismi bilinmeyen ve görmezden gelinen kadınların hikayesidir Elibelinde…

Yıllar sonra batı tercümesiyle cadıya çevrilse de kullanımı, bizim buralarda kimi zaman eli belinde kavgaya hazır bir kadın, kimi zaman koca bir söz dinlemez, başına buyruk bir kadın olmuştur Elibelinde..

İşte böylesi farklı rengin ve karakterin içinden birikerek bu günlere taşınan bir kültürün parçası olan bizler, iyisiyle kötüsüyle elibelindelerin elinden tuttuk, kendi rengimize, kara mora çalarak yaşam verdik Elibelinde’ye ve koyduk elimizi belimize.

Neden mi?

Kimileri alışkın değildir kadınları elibelinde görmeye. Çünkü ellerimizde hep toz bezlerini görürler, bize temizlik ipuçları veriyorlar, ütü, mandal görürler; ellerinden tuttuğumuz çocukları, ellerimizden tutan erkekleri görürler… Bunları yakıştırırlar bizlere. Ama bizi biz yapan bunlar değil, kendi hayatlarımızda hayal ettiğimizi eyleyebilmektir. Bu yüzden bugünden başlayarak elimize tutuşturulan, üstümüze yapıştırılan ne varsa atıyoruz bir kenara ve elimizi belimize koyuyoruz.

Bencillik ve rekabetin tek geçer akçe haline getirildiği bir dünyaya, artık yeter dedik. Kavgaya mı hazırlanıyorsunuz derseniz, elbette. Kavgacıdır Elibelinde; kavgadan kaçmayız. Ama bizim kavgamız birbirimizle değil, kendimizle. Çünkü bize bencil olmamız öğretilirken, biz dayanışmayı seçtik. Bu yüzden çemberin en ortasından, kendimizden başlıyoruz dövüşmeye. Paylaşmayla ve dayanışmayla kadın kadına, birlikte, bugünden dönüştürmekten bahsediyoruz.

Bizler için hayat seyirlik bir oyun değil, kendi gerçekliğimizdir. Öyle bir gerçekliktir ki on ikimizde evlendirir, on üçümüzde çocuk doğurmamızı bekler. Dayak atar, susmamızı bekler. Tecavüz eder tecavüzcümüzle evlendirir.. Bizleri rollerimizi gerçekleştirdiğimiz kadar kabullenir bu sistem. Bu yüzden elibelinde kadını kabul etmez dayatılan hayatı.

Kendi mahallemizin, köyümüzün, şehrin, dünyanın öteki ucunda belki de hiç görmeyeceğimiz kadınlar için, onlarla birlikte yaşam için bir şeyler yapmaktır. Kadınların görünmeyen, bilinmeyen çilesine bir itiraz, bize çektirenlere karşı tavır, sineye çekmeyi bırakıp cevval bir ‘bana bak’ çekmektir hayata.. Kendini gerçekleştirebilmektir, yetti be demektir elibelinde.

Bizleri Prokrustes’in yatağına uydurmaya çalıştığı gibi, her ne olursa olsun kalıplarına uydurmaya çalışan, bizi bambaşka nesnelere dönüştüren sisteme karşı elimizi belimize koyuyoruz. Çünkü bizim hayatlarımız kalıplara sığmaz.

Bilginin, deneyimin ve aslında tüm bir yaşamın özgürce paylaşıldığı, dayanışmanın yeniden öğrenildiği bir sorgulama ve sorumluluğa tekabül eder elibelinde. Aslında yalnızca bir mekan, yer, zaman ya da durumda bulunmakla elibelinde olmaz kadınlar. Büyük kalabalığın çok uzağında bazen yapayalnız kalmışken, bazen de koca kalabalığın tam ortasında elini beline koyan her kadının cüretkar tavrıdır elibelinde.

Peki şimdi.. Kimin elibelinde? yanıtını birlikte vermek için tüm kadınları benlerden biz olmaya, örgütlenmeye, sokaklara çağırıyoruz.

]]>
Karakolda Tacize, Tecavüze Karşı Kadınlar Sokakta https://kadinlarsokakta.org/2013/09/28/karakolda-tacize-tecavuze-karsi-kadinlar-sokakta/ Sat, 28 Sep 2013 16:32:01 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1863 k6Bundan bir yıl önce Kağıthane Asayiş Büro Amirliği’nde 3 polisin tecavüzüne uğrayan ve geçtiğimiz Temmuz ayında yine aynı polislerden birinin tecavüzü sonrasında hamile kalan Reyhan Topal için; Taksim Gezi Direnişi sonrasında tutuklanarak Şakran Cezaevi’ne kapatılan ve gardiyanların tacizine maruz kalan Elif Kaya için; gözaltına alındıktan sonra polisin tacizine uğrayan Eylem Karadağ, Ezgi Özmen ve birçok kadın arkadaşımız için… Biz kadınlar bugün (28 Eylül Cumartesi günü) karakollarda tacize, tecavüze, işkenceye karşı bir araya geldik ve hep birlikte yeniden haykırdık: “Tecavüzcü Polis Hesap Verecek!”

Kadıköy Boğa Heykeli’nden, Kadıköy İskele Karakolu önüne bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yol boyunca “Kadınlar Sokağa, Hesap Sormaya”, “Yaşasın Kadın Dayanışması”, “Kadınlar sokakta, öfkeyle isyanda”, “Direnen kadınlar özgürleşiyor”, “Nerede: Karakolda, Ne var: Tecavüz, Faili kim: Polis!” sloganlarıyla yürüyerek karakol önüne geldiğimizde, polis barikatları ile karşılaştık. Polis, gözaltına aldığı kadın arkadaşlarımızı taciz ettiği karakolunu “korumak için” barikatıyla, TOMA’sıyla, kalkanıyla karakol ve çevresini tamamen kapatmıştı. Bizlerse tecavüzcü/tacizci polisin barikatları önünde yeniden haykırdık: “Karakolda tacize, tecavüze, işkenceye karşı yılmıyoruz, utanmıyoruz, susmuyoruz!”

Karakol önünde gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasının ardından, polisin tecavüzü sonrasında hamile kalan Reyhan Topal, “Ne tuhaf ki, o gün karakolun kameraları çalışmıyormuş. Ne tuhaf ki, Kağıthane doktoru beni görmeden ‘sağlam’ raporu vermiş” diyerek, tecavüz sonrasında yaşadıklarını anlattı. Topal, kürtaj olmak istediğinde “Sen doğur, devlet bakar” diyen, “N.Ç davasını hatırlıyor musunuz? Meslektaşlarım orada çok doğru karar verdiler. Kadınlar doğuştan cinsel isteklilerdir. Tecavüz deseler de ondan zevk alırlar. Senin de ne mal olduğun ortada” diyerek kendisini suçlayan savcıların konuşmalarını bir kez daha hatırlatarak, artık ne devletin polisine, ne savcısına ne de yargısına inandığını belirtti. Topal, karakolun önünde barikat kuran polislere dönerek, “Tecavüz ederken mideniz bulanmıyordu, korkmuyordunuz. Şimdi neden korkuyorsunuz? TOMA’ların, panzerlerin arkasına saklanıyorsunuz. Boyumuzdan büyük barikatlar kuruyorsunuz. Artık ölmekten korkmuyorum, sadece gururum ve canım kaldı”  diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Anarşist Kadınlar’ın çağrısını yaptığı eyleme Yeni Demokrat Kadın, Vicdani Retçi Kadınlar, HDK Kadın Meclisi, Emekçi Hareket Parti’li Kadınlar ve BDSP’li Kadınlar da destek verdi.

 

Eylemde okunan basın metni aşağıdadır:

Karakolda tacize, tecavüze, işkenceye karşı yılmıyoruz, utanmıyoruz, susmuyoruz!

Biz kadınlar doğduğumuz andan itibaren hep ensemizde hissettik erkek iktidarın baskısını, şiddetini. Bazen en yakınımızdan gördük “erkekliğin” ne olduğunu. Bazen hiç tanımadığımız birileri gösterdi bize “erkeklik”lerini; sokakta yürürken yaşadığımız taciz korkusunu, tecavüz korkusunu… Ama bizler yılmadık. İnanmadık bunun “bizim suçumuz” olduğuna, “tahrik”in haklılık payına, “erkeğin zaafına”. Ne erkek devletin yasalarının bizi korumasını bekledik, ne de polisine güvendik. Çünkü biz kadınlar gördük yan yanayken bir olabileceğimizi, birlik olabileceğimizi; devletin baskısına, erkeğin şiddetine omuz omuza direnebileceğimizi.

Bundan 1 yıl önce, devletin polisinin tecavüzüne uğradı Reyhan Topal. Kağıthane Asayiş Büro Amirliği’nde biri emekli üç polis ona tecavüz ederken,  kimse “görmedi” olanları, Reyhan’ın çığlıklarını “kimse duymadı”. Şikayetçi oldu, delil istedi; ama “kamera kayıtları yoktu”. Emekli polis tecavüzcü Mehmet Çakır “yaşadıklarını unutamayacaksın” diye tehdit etti Reyhan’ı; devletin doktoru tecavüzün ardından “sağlam” raporu verdi O’na. Geçtiğimiz Temmuz ayında, Reyhan bir kez daha aynı polisin, Mehmet Çakır’ın, tecavüzüne uğradı ve bu kez hamile kaldı. Kürtaj olmak istediğinde, devletin savcısı “Sen doğur, devlet bakar”  dedi. Ne devletin polisi korudu Reyhan’ı, ne savcısı, ne yargısı… Hangi kapıyı çalsa, kime derdini anlatmaya çalışsa, olmadı. Reyhan’ı kadınlığıyla suçladılar.

Haziran ayında sokaklar özgürlük tutkusuyla alev alev yanmaya başladığında, bizler de sokaklara çıktık, direndik. Devlet aramızdan alsa da bazı kardeşlerimizi, biz korkmadık. Katledilen kardeşlerimizin ardından daha da büyüyen öfkemizle, hep birlikte direndik.

Devlet bizleri susturmak için türlü yol denedi, gözaltına aldı, tutukladı, katletti ama olmadı; mücadele edenleri susturamadı. Taksim Gezi Direnişi’nin ardından gözaltına alınan birçok kadın arkadaşımız da oldu. Gözaltına alınan kadınlara yönelik polisin artan saldırısı taciz oldu, çıplak arama oldu, işkence oldu.

Direnişe katıldığı için, İzmir’de gözaltına alınan Elif Kaya tutuklanarak Şakran Kapalı Cezavi’ne kapatıldığında “ince arama” adı altında çıplak arama dayatmasına maruz kaldı. Elif çıplak aramaya direndi, “1 aylık görüş cezası”na çarptırıldı. Elif işkence gördü, ama direnmeye devam etti. Elif’i devletin gardiyanı taciz etti.

Ankara’da gözaltına alınan Eylem Karadağ, polisin tacizini şu sözlerle anlattı bizlere: “…İçlerinden biri göğsümü sıkıyor, biri de kalçamı okşuyordu. Bu bir süre sürdü ve beni de akrebin içine adeta fırlattılar. Tam bu sırada cinsel organımda bir el hissettim…” Eylem’i taciz eden, devletin polisiydi. Ama eylem susmadı, maruz kaldığı tacizi anlattı, direnmeye devam etti.

Ezgi Özen de, Eylem gibi Ankara’da gözaltına alınan arkadaşlarımızdandı. Ve O da, tıpkı Eylem gibi, işkenceci polisin tacizine maruz kaldı. Ezgi “Basından uzaklaşıp ‘gözaltı aracına götürüyoruz’ yalanıyla ekiplerin bekleme alanına götürüldüğümü fark ettiğimde biraz sonra neyle karşılaşacağımı anlatmak ister gibi polislerden biri elini bluzumun içine sokup sutyenimi çıkarmaya çalıştı. Müdahale etmeye çalıştığımda ise bacaklarıma vurarak yol boyu sürüklediler. Şantiye önüne vardığımda orada yaklaşık 200 polisin olduğunu gördüm. Polislerden biri saçımdan sürükleyerek içlerine doğru itti. Yaklaşık yarım saat boyunca şiddet, taciz ve küfürlerine maruz kaldım. Her biri sıra eşliğinde vücuduma dokundu. Bağırdığımda ve direnmeye çalıştığımda dayak yedim. Öyle ki ‘bizim işimiz bu’ diye aralarında gülüştüler bile.” diyerek anlattı yaşadıklarını. Ezgi, tacizci polisi bir kez daha teşhir etti, yaşadıklarının ardından yılmadı, direnmeye devam etti.

Polisin katlettiği Ahmet Atakan’ın ardından, Kadıköy sokaklarında direnen arkadaşlarımız da gözaltına alındıkları işte bu karakolda, Kadıköy İskele Karakolu’nda polisin tacizine uğradı, “ince arama” denilerek çıplak aramaya zorlandı.

Biz kadınlar bugün bu karakolun önünde, polisin gözaltında tacizine, tecavüzüne, işkencesine karşı tacizci polisi teşhir etmek, devletin tecavüzcü yüzünü anlatmak için bir araya geldik. Bizler, devletinin kendisinin de, polisinin de, savcısının da, yargısının da işkencelerini biliyoruz. Kadını her alanda sömüren, baskılayan, yok sayan, katleden erkek egemen politikaları yakından tanıyoruz. Ve biz kadınlar, yaşamlarımız için omuz omuza mücadele etmeye devam ediyoruz.

Bizleri ne devletin tacizci polisi, ne tecavüzcüyü koruyan yasaları susturabilir. Reyhan gibi, Eylem gibi, Ezgi gibi, Elif ve daha birçok kadın arkadaşımız gibi bizler polisin tacizinin, tecavüzünün, işkencesinin ardından korkmuyoruz, susmuyoruz, utanmıyoruz! Erkek egemen iktidara karşı yalnız değil, omuz omuza direniyoruz.

Tecavüzcü Polis Hesap Verecek!
Yaşasın Kadın Dayanışması!

]]>
Boşuna Uğraşma Ömer, Biz Bu Safsataları Yakından Biliyoruz https://kadinlarsokakta.org/2013/07/25/bosuna-ugrasma-omer-biz-bu-safsatalari-yakindan-biliyoruz/ Thu, 25 Jul 2013 15:30:50 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1749 hamile omer
“Hamile kadınların sokakta gezmesi terbiyesizliktir.” Bu sözleri, duyduğumuz ilk andan her birimizin aklı şaştı. Daha çocukken elimize tutuşturulan bebeklerle anneliği öğrenmemiz beklenmişti bizden. Anneliği kutsallaştırmalı, vatan için hayırlı evlatlar doğurmalı ve büyütmeliydik. Varoluşumuzun nedeni, kadınlığımızın birinci vazifesi buydu. Yıllardır bize biçilen bu kadınlık üzerinden sürekli görmezden gelinsek de, hapsedilsek de, sömürülsek de, katledilsek de bu “kutsal vazife”yi yerine getirmemiz beklendi bizlerden. Her şeye rağmen en az 3, yetmedi 5 çocuk doğurmalı, tecavüze uğrasak bile kürtaj yaptırmamalı, bizden beklenen o “kutsal vazife”yi yerine getirmeliydik. Yani anne olmalıydık. Bugün ise yeniden gördük ki hamile kalmak “yetmeyecekti”.
Yetmeyecekti çünkü mesele hamilelik değil, kadınlık meselesiydi. Ve Ömer Tuğrul İnançer buna ilişkin öyle bir konuşma yaptı ki; bugüne kadar tembihlenen annelik kavramını bir adım daha “ileriye götürürken” biraz ileri gitti. Kadının hamileyken sokakta dolaşmasını “terbiyesizlik”, kocasının arabası dışında sokağa çıkan kadını ahlaksız, sokaklarda “salına salına yürüyen” hamile kadını estetik dışı ilan etti. Kadını, tam da kadınlığının bir parçası olan hamileliğinden ötürü bir başka tutsaklığa mahkum etmeye kalkıştı. İktidarı besleyen toplumsal ahlak kuralları, toplumsal cinsiyet rolleri, bu kez de Ömer’de vücut buldu. Yaptığı konuşmada estetik kaygılarından toplumsal ahlak kurallarına, terbiye kültüründen ped reklamlarına, araba sevdasından “hamilelik fobisi”ne kadar birçok safsatayı birbiri ardına ekledi. Ancak biz bu safsataları çok iyi biliyoruz.
Biliyoruz çünkü Ömer ne ilk ne de münferit. Engin Ardıç, Ali Bulaç, Bülent Arınç, Ömer Tuğrul İnançer ve adını sayamadığımız niceleri… Onların ağzından çıkanlar bize hiç yabancı değil. Birçok toplu tecavüzün yaşandığı, tacizcilerin ödüllendirildiği, kadın cinayetlerine her gün yenisinin eklendiği bu topraklarda, Ömer’in söyledikleri, bize yıllardır anlatılan safsatalardan yalnızca biri. Bizi hiçleştiren, kimliksizleştiren, yok sayan, kapatan, hapseden ve katlimize ferman veren safsatalardan biri.
Onlar bizi ahlaklarıyla, namuslarıyla, “estetik değer”leriyle hapsetmek isteseler de bizler buradayız, sokaklardayız, yılmayacağız. Çünkü biliyoruz ki yalnız değiliz, birimizin acısı hepimizin öfkesini gün geçtikçe büyütüyor. Bizler, hamile kadınlar, bakire kadınlar, yaşlı kadınlar, genç kadınlar, işçi kadınlar, öğrenci kadınlar… Sokaklardan vazgeçmeyeceğiz.
Özgürlüğümüz için sokaklarda olmaya devam edeceğiz.
Sokaklar bizimdir!

]]>
Kadıköy’de Kadınlar Sokaktaydı: “Kadınlar Sokağa Özgürleşmeye” https://kadinlarsokakta.org/2013/07/02/kadikoyde-kadinlar-sokaktaydi-kadinlar-sokaga-ozgurlesmeye/ Tue, 02 Jul 2013 09:25:01 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1553 a
Dün (1 Temmuz Pazartesi) akşam saat 19:00’da, Kadıköy’de toplanan birçok kadın kurumu, devletin tecavüzcüleri korumaya yönelik politikalarını protesto etti. Bingöl, Mardin, Denizli, Antalya, Pozantı, Sincan ve İstanbul’da değişik dönemlerde yaşanan tecavüz saldırıları sonrasında devletin tecavüzcüleri korumasına karşı Kadıköy Boğa Heykeli’nde toplanan kadınlar, “Devlet tecavüzcüyü aklama, koruma, yargıla” pwordpressrtıyla basın açıklaması gerçekleştirdi. Aralarında Gökkuşağı Kadın Derneği, KESK’li Kadınlar, Sosyalist Kadın Meclisleri, İHD Kadın Komisyonu, TMMOB İKK Kadın Komisyonu, İMECE Kadın Sendikası, Yeni Demokrat Kadın, İşçi Mücadelesi’nden Kadınlar, EMEP’li, Halkevci, ÖDP’li, EHP’li, SDP’li, İKD’li Kadınların da yer aldığı eyleme, bizler de Anarşist Kadınlar olarak “Devlet Tecavüzdür”, “Kadınlar Sokakta”, “Adalet için İsyan” ve “Üzgün Değil Öfkeliyiz” yazılı dövizlerimizle katıldık.

Kürtçe ve Türkçe olarak gerçekleştirilen basın açıklamasında, E.A.’ya da olduğu gibi daha önce çocuk cezaevlerinde ve Kürt illerinde yaşanan sayısız tecavüzün savaş politikalarının, militarizmin ve tecavüzcüyü koruyan erkek egemen zihniyetin ürünü olduğu belirtildi. Yaşanan tecavüzlerin devlet eliyle sistematikleştirildiğinde dikkat çekildi. Yapılan basın açıklaması sonrası 3 Temmuz’da Denizli’de görülecek H.İ. davasına da çağrı yapılırken, H.İ.’nin avukatı davayla ilgili son gelişmeleri aktardı. Eylem’de H.İ.’nin duruşmasına dayanışma çağrısı yapıldıktan sonra, kadınlar Yoğurtçu Parkı’na doğru yürüyüşe geçti.

Yapılan yürüyüş boyunca “Kadınlar Sokağa, Özgürleşmeye”, “Tecavüzcü Devlet Hesap Verecek”, “Yaşasın Kadın Dayanışması”, “Jin Jiyan Azadi”, “Tecavüzcülerden Hesabı Kadınlar Soracak”, “Erkek Adalet Değil Gerçek Adalet”, “Tacize, Tecavüze Son” sloganları atıldı. Ayrıca kadınlar “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” ve “Diren Lice Kadınlar Seninle” sloganları da atarak, Taksim’de ve Lice’de yaşanan direnişle de dayanışma gösterdi. Yol boyunca çevredekilerin de alkışlarla eşlik ettiği yürüyüşün ardından, Yoğurtçu Parkı’nda bir kadın forumu gerçekleştirildi. Forumda taciz ve tecavüze karşı kadın mücadelesinin büyütülmesi, kadın dayanışmasının yükseltilmesi, medyanın saldırgan ve cinsiyetçi diline karşı bir mücadele örülmesi konuşuldu.

]]>
Çağlayan Adliyesi Önünde Eylem: “Adliyeler Saraydır, Saraylar Kan Kokar” https://kadinlarsokakta.org/2013/03/05/caglayan-adliyesi-onunde-eylem-adliye-saraylari-yikilacak-kadinlar-ozgurlesecek/ Tue, 05 Mar 2013 17:00:52 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1374

5 Mart Salı günü Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleştirdiğimiz eylemde, “Adalet Saraylarınız Yıkılacak Kadınlar Özgürleşecek” pwordpressrtıyla devlete ve onun adaletsizliğine öfkemizi haykırmak için Çağlayan Adliyesi’nin kapısına dayandık. “Devletin Adaleti Katliamdır, Devletin Adaleti Tecavüzdür, Devletin Adaleti Tacizdir, Devletin Adaleti İşkencedir, Devletin Adaleti “Erk”ektir, Devletin Adaleti Tecrittir” yazılı dövizlerimizle gerçekleştirdiğimiz eylemde yaptığımız basın açıklamasında, devletin adalet saraylarında kadınların ölüme mahkum edildiğini, erkek şiddetinin bireysel olmadığını ve bu şiddetin adalet saraylarında sürekli olarak üretildiğini belirttik. “Adliyeler Saraydır, Saraylar Kan Kokar”, “Kadınların İsyanı Sarayları Yıkacak”, “Kadınlar Sokağa, Sarayları Yıkmaya” sloganlarıyla, devletin kan kokan adaletinin dayatıldığı Çağlayan Adliyesi’ni kana buladık. Ellerimizdeki kırmızı boyalarla adliye önününü kana bulayarak, bu sarayların biz kadınların ölümüne sebep olduğunu ve ancak bu saraylar yıkıldığında biz kadınların özgürleşebileceğini söyleyerek bütün kadınları sarayları yıkmaya çağırdık.
Saraylar yıkılacak, kadınlar özgürleşecek!

Eylemde okunan basın metni aşağıdadır;

Basına ve Kamuoyuna;

Biz kadınlar, tüketim saraylarınızda deliriyor, patronların saraylarında sömürülüyor, adalet saraylarınızdan tabutla çıkıyoruz. Bugün de yaşamlarımızı gasp eden, devlet ve erkek şiddetinin yine devletin hukukuyla meşrulaştırıldığı, kan kokan bir adalet sarayının, Çağlayan Adliyesi’nin kapısına dayandık.

Devletten adalet talep etmiyoruz!
Özgürlüğü saraylarınızda aramıyoruz!

Doğumumuzdan ölümümüze dek devletin sözde adaletine maruz kalıyoruz. Doğumumuzda ciğerlerimize dolan ilk nefesle ağlıyoruz ya, ömür boyu ağlayalım diye veriyorlar pembe nüfus cüzdanımızı. Bir kağıt parçasıyla yazıyorlar senaryoyu, belirliyorlar toplumdaki rolümüzü. Kendimiz olmamalıyız; birilerinin kızı, annesi, eşi, namusu, yuvasını yapan dişi kuşu, malı-mülkü olmaktan. Erkek, “erk”ekliğini yapabilsin diye hep bir adım gerisinden takip etmeliyiz. Erk; iktidar, güç demektir. Bu gücü baskı aracına dönüştürerek diğerine dayatmak demektir. Bu dayatmayı yaşamımızın her alanında hissederiz, deneyimleriz. Dayak, hakaret, taciz, aşağılama, yok sayma, tecavüz, cinayet… Devlet, bunları adalet saraylarında hukukuyla ve “erk-ek” anlayışıyla güvence altına alır. İşte biz kadınlara biçilen rol, her koşulda bir iktidarın altında ezilmektir. Bu adalet değildir, özgürlük değildir.

Senaryoyu baştan yazıyoruz! Çünkü unutmadık; rollerine uymadıkları için adalet saraylarınızda ölümden beter yaşamlara mahkum ettiğiniz kadınları.

Rolümüze uymuyoruz! Çünkü unutmadık; kadınları katleden erkeklere yaptığınız tahrik indirimlerini, koruduğunuz tecavüzcüleri.

Kalıplara sığmıyoruz! Çünkü unutmadık; erkek şiddetinin bireysel olmadığını, sizin eseriniz olduğunu, saraylarınızdaki buram buram kan kokusunu.

Dokunun bedenimize, sarılın nefretinize, takın kelepçelerinizi, tıkın işkencehanelerinize. Hukuğunuzla meşrulaştırın bütün bunları, adaletsizliğinizi dayatın adalet saraylarınızdan. Korkumuz yok erkek şiddetinizden, devletinizden, ailenizden, polisinizden, hukuğunuzdan. Elinizden geleni ardınıza koymayın, biz de öyle yapacağız.

İsyan ediyoruz! Çünkü biliyoruz; devlet adaletsizliktir. Adaleti yaratacak değerler, iktidar ilişkilerinin olmadığı, bu iktidar ilişkilerinin devlet ve onun hukukuyla korunmadığı bir toplumda aranır ancak.

Bütün kadınları isyanımıza isyan katmaya çağırıyoruz. 8 Mart Cuma Dünya Kadınlar Günü’nde saat 12.00’de onları sömüren patronun sarayının kapısına dayanan ve yaşamları için direnen ISMACO işçisi kadınların yanında olmaya çağırıyoruz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz:

Saraylarınız Yıkılacak, Kadınlar Özgürleşecek!

Anarşist Kadınlar

]]>
Cevahir Alışveriş Merkezi Önünde Eylem: “Tüketim Sarayları Yıkılacak Kadınlar Özgürleşecek” https://kadinlarsokakta.org/2013/03/02/cevahir-alisveris-merkezi-onunde-eylem-tuketim-saraylari-yikilacak-kadinlar-ozgurlesecek/ Sat, 02 Mar 2013 20:05:47 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1359 2 Mart Cumartesi günü Cevahir Alışveriş Merkezi önünde gerçekleştirdiğimiz eylemde, “Saraylarınız Yıkılacak Kadınlar Özgürleşecek” pwordpressrtıyla kapitalizme ve onun tüketim merkezleri AVM’lere öfkemizi haykırmak için İstanbul’daki en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Cevahir Alışveriş Merkezi’nin kapısına dayandık. “AVM işçiye sömürü, AVM Gecekonduya Yıkım, AVM İşçiye Mezar, AVM Derelere HES, AVM Kadınlara Kölelik” dövizlerimizle gerçekleştirdiğimiz eylemde yaptığımız basın açıklamasında, daha yapım aşamasından başlayarak açılışıyla birlikte hiç durmadan devam eden sömürü sisteminin birer sömürü sarayına döndüğünün ve sistemin kadınlara yönelik en büyük propagandasının alışveriş merkezlerinde can bulduğunu belirterek, “Kadınız, Öfkeliyiz, Peşinizdeyiz” diyerek öfkemizi haykırdık. “Kadınların İsyanı Sarayları Yıkacak”, “Sonsuz Tüketim Tükenişi Getirir”, “Kadınlar Sokağa Sarayları Yıkmaya”, “AL, AL DAHA FAZLA AL; Aldıkça Aldıkça Tükeniyorsun” , “İsyan Devrim Anarşi” sloganları attığımız eylemi, bütün kadınları 5 Mart Salı günü Çağlayan Adliyesi’ne, 8 Mart Cuma günü onları sömüren patronlarının kapısına dayanan ISMACO işçileri ile dayanışmaya çağırmamızla sona erdirdik.

]]>
Devletin Adaleti Yine Tecavüzcüden Yana Oldu https://kadinlarsokakta.org/2012/04/28/devletin-adaleti-yine-tecavuzcuden-yana-oldu/ Sat, 28 Apr 2012 17:37:08 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1080 Fethiye davasının beraat’le sonuçlanmasına karşılık tepkilerini sokaklara taşıyan kadınlar bir kez daha isyan diyerek haykırdılar. İsyan çünkü; Devlet ve yargı her zaman olduğu gibi bir kez daha kadınları mahkum etti. Bir kez daha Kadınlar göz göre göre toplu tecavüze uğradılar.
Şimdi sormalıyız;
Sayın bakan ne sizin verdiğiniz yetkiler, ne adalet sisteminiz, ne de sosyal devletiniz kadınları yine koruyamadı. Fethiye’den beraat kararı çıktı! Yani siz yine bu pis işten beraat ettiniz. Asıl tecavüzcüler siz olmayasınız?

Kadınlar konuyla ilgili Taksimde bir basın açıklaması yaptılar.Basın metni aşağıda;
Basına ve Kamuoyuna
Fethiye de tecavüze beraat.
Yıllar önce 8 erkeğin tecavüzüne uğrayan kadın arkadaşımızın başvurusuna rağmen dava açmaya gerek görmeyen Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi kadınların mücadelesi ve dayanışması sonucu açılan davanın dün yapılan 8 duruşmasında tecavüz sanıklarını “delil yetersizliği” nedeniyle beraat ettirdi. Bu karar bu memleketin adalet anlayışında ve işleyişinde erkek egemenliğinin kadınlara yönelik şiddeti, tecavüzü ne kadar ısrarla savunduğunun çok açık bir örneğidir.

27.4. 2012 tarihinde “Delil yetersizliği nedeniyle” tecavüz sanıklarının beraatına karar verilen davada İstanbul Adli Tıp Kurumunun raporu, cep telefonlarını takibinde tecavüzcülerin olay yerinde bulunduğu raporu, jinekolog raporu, tecavüz sanıklarının birbirleriyle uyuşmayan çelişkili ifadeleri delil sayılmadı. Delillerin yanı sıra esas olarak tecavüze maruz bırakılan kadının beyanı varken beraat kararıyla bu ülkede devletin bir adalet kurumu eliyle tecavüzün yasal olduğu ilan edilmiş oldu.
Mahkeme tecavüzcü sanıkları suçsuz bulduğu için değil delil yetersizliğinden dolayı beraat ettirdi. . Sanıkların bilgisayarlarında teknik inceleme raporları verilmeyen avukatlar kararı temyiz edeceklerini, tecavüzde kadının beyanının esas olması gerektiğini, bu kararın tecavüzün mağduru olan binlerce kadın açısından da çok önemli olduğunu söylediler.
Dün Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava için Türkiye’nin çeşitli kentlerinden Fethiye ye gelen yüzlerce kadın adliye önünde bekledi. Beraat kararının açıklanmasının ardından tepkilerini ifade etmek için Fethiye Adliyesinden Fethiye merkeze yürüyüş yapmak isteyen kadınlar polisin engellemesi ve müdahalesiyle karşı karşıya kaldı.
Ege ve Marmara Baroları başkanları imzasıyla ise Muğla Baro Başkanı olması sıfatıyla tecavüzcülerin avukatı olmasını eleştirdiğimiz için kadın örgütlerini “komplo kurmakla” suçlayan Mustafa İlker Gürkan’ı karar duruşmasının bir gün öncesinde destekleyen bir metin yayınlandı.Tecavüze uğrayan arkadaşımızla dayanışma gösterdiğimiz için hakkımızda “cahil güruh” diyen baro başkanları, “savcıları göreve” çağırarak davayı takip eden kadınlar hakkında işlem yapılmasını istedi.
N.Ç davasının zaman aşımına uğratıldığı yer de bir adalet kurumudur. Mahkemelerde tecavüzcüler aklanıyor ve Türkiye kadınlar için güvenilir ülke olmaktan iyice çıkıyor.

Bu davanın da süreci ve beraatla sonuçlanmasının tecavüze uğrayan kadınların ve çocukların mahkemeye gitmelerine karşı caydırıcı etkisi ortadadır. Tecavüzcüleri aklamanın sorumluluğunu taşıyan kurum ve kişiler aynı zamanda tecavüzü de teşvik etmekteler. Duyuruyoruz. Fatma Şahin’i ve bütün sorumluları tecavüze karsı adaletin yerini bulması için göreve çağırıyoruz.
Tecavüzlere karşı susmayacağız.
Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi

]]>