elibelinde – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org KADINLAR SOKAKTA Thu, 05 Nov 2020 15:48:55 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.2 https://kadinlarsokakta.org/wp-content/uploads/2019/03/cropped-ethel-32x32.jpg elibelinde – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org 32 32 Benlerden Biz Olmak İçin Elibelinde https://kadinlarsokakta.org/2014/04/29/benlerden-biz-olmak-icin-elibelinde/ Tue, 29 Apr 2014 15:59:48 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1920 kolaj Anarşist Kadınlar’la 8 Mart çalışması üzerine yapılan bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 17. sayısında yayımlanmıştır.

“Anarşist Kadınlar, bu yıl 8 Mart sürecinde Elibelinde kadınlarla doldurdular sokakları, meydanları. Erkek egemenliğine, devlete, iktidara, kapitalizme karşı kadın mücadelesini daha da yükselttiler, kadın dayanışmasını büyüttüler. Anarşist Kadınlarla, Elibelinde’yi ve bu sürece nasıl hazırlandıklarını konuştuk.”

Anarşist Kadınlar, geçtiğimiz 8 Mart’ta “Elibelinde” diyerek seslendi kadınlara. Nedir Elibelinde?

Elibelinde kilimlere, çanağa, çömleğe, heykellere işlenen Anadolu ve Mezopotamya’nın geleneksel bir kadın motifi aslında. Pek çoğumuzun yaşam alanında olan, ancak dikkatinden kaçan dokumalar, işlemeler. Belki bilen, bilmeyene anlatan aşina bu motife. Biz Elibelinde’yle farklı şekilde tanıştık. Bizim için sadece bir motif değil Elibelinde, bir ifade, anlayış, yaşam tarzı, mücadele.

İlk çağlardan bu yana ana tanrıça kadını ifade eden Elibelindeler, kimi zaman hastalıkları iyileştiren, doğanın bereketini ifade eden Kibele, kimi zaman Fırat ve Dicle kıyılarında kurnaz tanrı Enki’ye isyan eden Ninhursag olarak çıktı karşımıza. Ancak belirttiğimiz gibi yaşamlarda olup da dikkatten kaçan Elibelinde, günümüzdeki kadını anlatıyor aslında. Yani bir bakıma ana tanrıçalardan, kadın kahramanlardan çok Anadolu ve Mezopotamya’nın kilimlerini bezeyen, ismi bilinmeyen, görmezden gelinen kadınların hikayesi. Yıllar sonraysa cadı denilerek yok edilmek istenen, ateşe verilen, acıyla kavrulan yeryüzünün lanetlenmişleri olmuş Elibelinde.

Şimdi tüm bunları bilerek elini beline koyan, kavgaya hazır, koca bir söz dinlemez, başına buyruk kadınların geçmişten geleceğe, sembolden yaşama taşıdıkları anlamdır Elibelinde.

Peki, Anarşist Kadınlar için elini beline koymak ne demek?

Anarşist Kadınlar olarak iktidarın sorgulandığı bir fikrin yaşamlarımızda sonsuza dek gömülmesi için çabalayan bir mücadele anlayışıyla yol alıyoruz. Bu yol özellikle kadın olunca engellerle dolu, biz kadınlara çelme takan, her defasında düşürmeye çalışan erkek egemen bir sistemin potansiyel sakatları olarak yolumuz oldukça zor. Yaralının kendini iyileştirmesi için bazen ona yol gösteren bir bilgeye ihtiyacı vardır. Elibelinde, bize yol gösteren bir bilge olmuştur aslında.

Biz Elibelinde’yle şimdi tanışmadık, içimizde saklı olanı bulduk sadece. Anarşizm her ne kadar başına buyrukların fikri gibi görünse de, en çok da saklı olanı çıkarır içinden. Bizim için Elibelinde her kadında saklı olandır aslında. Sonrasında görünmeyen, bilinmeyen çilemize bir itiraz, bize çektirenlere tavır, sineye çekmeyi bırakıp cevval bir “bana bak” çekmektir yaşama. Aslında en çok kendini bulmaktır Elibelinde olmak.

Kadın cinayetlerinin, tecavüzün, tacizin azalmadan sürdüğü bir dünyada Elibelinde olmak neleri değiştirir?

Her gün beş kadından birinin erkekler tarafından hunharca katledildiği, tecavüz edilerek sokaklara atıldığı, yaşamın her alanında tacizin olağanlaşarak kendini hissettirdiği, her türlü şiddetin hükümsüzce sürdüğü bir dünyada buna seyirci kalmak ve de yaşamak istemeyen kadınların elbet değiştirecekleri çok şey vardır. Biz buna çemberin en ortasından kendimizden başlamalıyız.

Değiştirebileceğimize inanmadığımız bir dünyada eriyip giden sadece yaşamlarımızdır. Kariyer uğruna itibarsızlaştırılan, yani bu sistemde kazanmak için yaşamını kaybetmeyi göze alan herkes, kaderim razıyım deyip yaşamayı kabullenen herkes, güç uğruna erkekleşerek iktidarla uzlaşan herkes, tahakküme boyun eğen, eğdiren herkes, yaşamını sorgulamadan sadece entegre olan buğday sapı gibi rüzgâr nereden eserse o yana savrulan herkes, kendi yaşamını değiştirmeden bir başkası adına vaatler yağdıran herkes, zaten bu sistem içinde kazanmış, değiştirmeyi değil sürdürmeyi görev edinmiş demektir.

Bizim bahsettiğimiz, kaybedenler için mücadele etmenin gerekliliği aslında. Üzerimize doğru gelen bu sistemin üzerine gitmek, önce ben sonra da benlerden biz olmak demek. Bu yüzden elini beline koymak gerekir. Bir motif gibi işlenerek yaşama dokunmak gerekir.

Bu sistemde kazandığını düşünerek yol alanlar gün gelip de “erkekliğime hakaret ettin” sopasında, yoksulluğu dört duvar arasında hayalet gibi gezen emeklerinin görünmezliğinde, oğlunu savaşa gönderen gururlu annenin eline bomba verip çocuğunu patlatan komutana öfkesinde “vatan sağ olmasın” deyişinde, her akşam kendi yatağında ızdırap çeken bedendeki karanlığın bitmeyeşinde, baba sevgisinin koca sevgisine satıldığı çocuğun korkuyla boşalan gözyaşlarında, salyalı ağızların, fırıldak bakışların, kadın üzerinden yükselen aşağılayıcı sözlerin karşısında sıkılan yumruğun her saklanışında anlayacaklar, anlayacaklar elbet. Çünkü erkek egemen dünyanın kadınlara sunduğu yaşam bu. Şimdi soruyoruz? Değiştirmeli miyiz?

Evet dediğimizde bu istek bize özgür bir yaşamı bu günden yaşamayı mümkün kılar. Benlerden biz olursak yaşam herkes için daha güzel bir hal alabilir. Bu yüzden kazananların dünyasını yıkalım ve kaybedenlerin kazanacakları özgür dünyayı yaratalım, bunun için elimizi belimize koyup, çemberi oluşturmamız ve büyütmemiz gerekir.

8 Mart’la birlikte dillendirdiğiniz bu motto özellikle sosyal medyada oldukça ilgi uyandırdı. Beklediğiniz neydi? Yoksa kadınlar zaten hâlihazırda elini beline koymak için mi bekliyorlardı?

Evet. 8 Mart’la birlikte kara mora boyadığımız Elibelinde bir anda daha çok duyulur, bilinir oldu. Anarşist Kadınlar olarak İstanbul’daki 8 Mart hazırlıklarımıza başlamıştık. Bilirsiniz “her gün 8 Mart” desek de yine de bugünün telaşı bir başka olur. İşte yine böylesine bir telaş sarmıştı her birimizi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da gece yürüyüşümüz ve büyük kadın mitingimiz için toplantılar yapıyor, yoğunca bir koşturmaca yaşıyor, diğer yandan Elibelinde’yi olgunlaştırmaya çalışıyorduk.

Afişler yaptık; tarihte iz bırakan kadınların Elibelinde afişlerini. Emma Goldman, Louise Michel, Frida Kahlo, Ulrike Meinhof bunlardan bazılarıydı. Yüz ifadelerini özenle seçtik; cevval bir “bana bak” bakışı yakalamak için. Bunun dışında Elibelinde kadınının özelliklerini sıralayan başka afişler de tasarladık. Paylaşmacı ve dayanışmacı, doğanın bir parçası, devlete, iktidara, kapitalizme karşı, örgütlü Elibelindeler. Diğer yandan hazırladığımız şablonlarla sokaklara duvar yazılamaları, afişlemeler…

Bizim için sokak en güzel üretim alanıdır. Sokağa inerek farklı semtlerdeki kadınlara “sen de koy elini beline” dediğimiz bir video hazırladık. Kimisi şiddete, kimisi ev işlerine, kimisi esnek çalışma saatlerine, kimisi de tacize karşı elini beline koydu. Video için düşündüğümüz kurguda ayrıca filmin arka planında fısıldanan bir şarkı üzerine de çalışmıştık.

Akordeon, keman ve vurmalı çalgılar eşliğinde bir Elibelinde şarkısı yazdık, hep birlikte söyledik ve kayda aldık. Olmadı bir daha, bir daha, bir daha derken en içimize sinen eklendi videoya.

Sosyal medya bizim için her yerden kadınlara ulaşabileceğimiz bir alandı. “Koy elini beline” çağrısıyla internet üzerinden kadınları bu sürece katmak istedik. Beklentimizin çok daha üzerinde bir ilgi gördü. Her yerden kadınlar, 3 dakikada bir elini beline koymuş haldeki fotoğraflarını sayfamıza gönderdi. 7’sinden, 70’ine Diyarbakır’dan, Adana’ya, Çanakkale’den, Trabzon’a çağrımız duyulmuştu. Diğer yandan ardı sıra mesajlar geliyordu. Yani kadınlarda saklı olan ortaya çıktı adeta. Soruda belirttiğiniz gibi, kadınlar ellerini beline koymak için halihazırda bekliyorlardı. Biz sadece dokunduk.

8 Mart hazırlıkları hızla sürüyordu, Elibelindelerden yakalıklar, şablonlar, pwordpressrtlar hazırlanıyordu. En büyük avantajımız ise gece gündüz kullanabileceğimiz mora boyalı bir mekânımızın olmasıydı. En kalabalık sofralar, yan yana kurulu döşekler, sobada demlenen çayımız, şehir dışından gelen misafirlerimizle aynı yerde kara mora boyanarak iplere dizilen, çizilen, yazılan kuruması beklenen onlarca Elibelinde. Taksim Gece yürüyüşünün şiddetli yağmuruna, yasağına, TOMA’sına, polisine, kavgasına, Kadıköy’deki büyük kadın mitinginin ayazına, rüzgârına rağmen Elibelindeler Anarşist Kadınlar’ın elinden tuttu ve bizi bu yıl da büyük bir coşkuyla meydanlara savurmuş oldu.

Elibelinde kadınların kadın mücadelesi noktasında bundan sonraki istek ve hedefleri nelerdir?

“Sende bir el uzat bize gel yanımıza büyüsün bu dayanışma, üzgün değil öfkeli ol sen kader deyip geçme yaşama” sözleri, hazırladığımız videonun arka planında fısıldanan şarkının sözleri. En büyük isteğimiz, dayanışmayı büyütmek. Çünkü dayanışmayı büyütmenin erkek egemen sisteme karşı en güçlü direniş olduğuna inanıyoruz.

Kolektif bir yaşamın bugünden yapılandırılması ve bu sisteme rağmen yaratılması çok önemli. Anarşist Kadınlar olarak uzun yıllardır deneyimlemeye çalışıyoruz, birlikte üreterek ekonomik ve sosyal yaşamı, sistemin dayattığı alternatifler dışında dönüştürerek yeni bir yaşamın mümkün olabileceği fikrini ısrarla savunarak. Hedeflerimize gelince, doğa ve kadın ilişkisi bizim için oldukça önemli. Yaşamı savunmanın doğayı savunmak, beraberinde de kendi doğamızı savunmak olduğunu düşünüyoruz. Kırdan kente uzanan kooperatiflerle hem tüketim ihtiyaçlarımızı sağlama hem de birlikte üreterek sistemden yettiğince bağımsız bir yaşamı bugünden yapılandırmayı hedefliyoruz. Bu deneyimlerimizi aktarabileceğimiz yazılı ve sözlü bilgi paylaşımlarını oluşturmak da beraberinde düşündüğümüz hedeflerimizden. Elibelinde kadını, bizim isteklerimiz ve hedeflerimizle örtüşüyor. Çünkü tüm bunları gerçekleştirebilmek önce elini beline koyup “yetti be” demekten geçer.

Röportaj için çok teşekkür ediyoruz. Umuyoruz ki, Elibelinde kadınlar giderek daha da çoğalır; erkek egemenliğine, devlete, kapitalizme ve iktidarın her türlüsüne karşı mücadeleyi daha da büyütür.

]]>
Elibelinde Kadınlar Sokakta https://kadinlarsokakta.org/2014/03/09/elibelinde-kadinlar-sokakta/ Sun, 09 Mar 2014 19:40:40 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1914 elibelindea1

İstanbul’da 8-9 Mart, isyan dolu geçti. 8 Mart günü Taksim de düzenlenen Feminist gece yürüyüşünde kadınların isyan sesleri, çığlıklara dönüştü. Binlerce kadın, iktidara, erkek şiddetine, cinsiyetçiliğe, kapitalizme ve militarizme karşı seslerini bir kez daha yükseltti. Taksim yasağına rağmen her yıl olduğu gibi bu yılda Taksim den yürümek isteyen kadınların önü tomalar ve polisler tarafından kesildi. Halkın, Taksim Gezi Direnişiyle artarak süren her tepkisi gaz, su ve copla karşılık bulurken bu kez devlet şiddetinin kadınlara yönelmesi kaçınılmazdı. Ancak kadınlar şunu çok iyi biliyorlar; her yıl binlerce kadının sloganlarıyla işgal ettiği bir caddeyi, meydanı yasaklayan zihniyetle, kadını yok eden zihniyet aynı.

Kadınlar 9 mart günü bu kez Kadıköy de buluştu. Erkek şiddetine, militarizme, savaşa, yolsuzluklara, yaşam alanlarının talanından, iktidarın kadın politikalarına karşı seslerini yükselten kadınlar İstanbul 8 mart Platformunun çağrısıyla bir miting gerçekleştirdi. Haydarpaşa Numune Hastanesi önünden başlayan yürüyüşün ardından kadınlar iskele meydanında miting alanında bir araya geldi. Kürsüden okunan açıklama da; Gezi isyanında sokakları doldurmuş, barikatların önünde direnmiş, kentine, yaşamına, kimliğine, bedenine sahip çıkmış, iktidar karşıtı bir öfkeyi büyütmüş, meydanlarda bu direnişi örgütlemiş kadınlar vurgusu yapıldı. Sabahat Tuncel ve Mücella Yapıcının konuşmaları, kürsüden okunan direniş mesajları ardından miting halaylar ve horonlarla sonlandırıldı.

Bizler bu yıl Anarşist Kadınlar olarak elimiz belimizde dedik, elibelindelerin elinden tuttuk, kara mora çalarak taşıdık sokaklara, caddelere ve meydanlara.

Peki nedir Elibelinde?

Elibelinde; adını Anadolu ve Mezopotamya’nın geleneksel kadın motifi elibelindelerden alır. İlkçağlardan bu yana işlemelerden heykellere, dokumalardan işlemeli eşyalara kadar ana tanrıça kadını ifade eden elibelindeler, kimi zaman hastalıkları iyileştiren, doğanın bereketini ifade eden ana tanrıça Kibele, kimi zaman Fırat ve Dicle kıyılarında kurnaz tanrı Enki’ye isyan eden Ninhursag, Karadeniz’de bir Amazon, kimi zaman doğurgan bir kadın, kimi zaman ise toprak ana olarak çıkmıştır karşımıza..

Aslında tüm bu kadınların ortak özelliği, farklı karakterlerinden de öte, burada yaşamış, bizimle birlikte ve içinde yaşadığımız kültürün bir parçası olarak yansımasıdır kilimlere, bezemelere, çanak ve çömleğe.. Yani bir bakıma, ana tanrıçalardan ve kadın kahramanlardan çok Anadolu ve Mezopotamya’nın kilimlerini bezeyen, ismi bilinmeyen ve görmezden gelinen kadınların hikayesidir Elibelinde…

Yıllar sonra batı tercümesiyle cadıya çevrilse de kullanımı, bizim buralarda kimi zaman eli belinde kavgaya hazır bir kadın, kimi zaman koca bir söz dinlemez, başına buyruk bir kadın olmuştur Elibelinde..

İşte böylesi farklı rengin ve karakterin içinden birikerek bu günlere taşınan bir kültürün parçası olan bizler, iyisiyle kötüsüyle elibelindelerin elinden tuttuk, kendi rengimize, kara mora çalarak yaşam verdik Elibelinde’ye ve koyduk elimizi belimize.

Neden mi?

Kimileri alışkın değildir kadınları elibelinde görmeye. Çünkü ellerimizde hep toz bezlerini görürler, bize temizlik ipuçları veriyorlar, ütü, mandal görürler; ellerinden tuttuğumuz çocukları, ellerimizden tutan erkekleri görürler… Bunları yakıştırırlar bizlere. Ama bizi biz yapan bunlar değil, kendi hayatlarımızda hayal ettiğimizi eyleyebilmektir. Bu yüzden bugünden başlayarak elimize tutuşturulan, üstümüze yapıştırılan ne varsa atıyoruz bir kenara ve elimizi belimize koyuyoruz.

Bencillik ve rekabetin tek geçer akçe haline getirildiği bir dünyaya, artık yeter dedik. Kavgaya mı hazırlanıyorsunuz derseniz, elbette. Kavgacıdır Elibelinde; kavgadan kaçmayız. Ama bizim kavgamız birbirimizle değil, kendimizle. Çünkü bize bencil olmamız öğretilirken, biz dayanışmayı seçtik. Bu yüzden çemberin en ortasından, kendimizden başlıyoruz dövüşmeye. Paylaşmayla ve dayanışmayla kadın kadına, birlikte, bugünden dönüştürmekten bahsediyoruz.

Bizler için hayat seyirlik bir oyun değil, kendi gerçekliğimizdir. Öyle bir gerçekliktir ki on ikimizde evlendirir, on üçümüzde çocuk doğurmamızı bekler. Dayak atar, susmamızı bekler. Tecavüz eder tecavüzcümüzle evlendirir.. Bizleri rollerimizi gerçekleştirdiğimiz kadar kabullenir bu sistem. Bu yüzden elibelinde kadını kabul etmez dayatılan hayatı.

Kendi mahallemizin, köyümüzün, şehrin, dünyanın öteki ucunda belki de hiç görmeyeceğimiz kadınlar için, onlarla birlikte yaşam için bir şeyler yapmaktır. Kadınların görünmeyen, bilinmeyen çilesine bir itiraz, bize çektirenlere karşı tavır, sineye çekmeyi bırakıp cevval bir ‘bana bak’ çekmektir hayata.. Kendini gerçekleştirebilmektir, yetti be demektir elibelinde.

Bizleri Prokrustes’in yatağına uydurmaya çalıştığı gibi, her ne olursa olsun kalıplarına uydurmaya çalışan, bizi bambaşka nesnelere dönüştüren sisteme karşı elimizi belimize koyuyoruz. Çünkü bizim hayatlarımız kalıplara sığmaz.

Bilginin, deneyimin ve aslında tüm bir yaşamın özgürce paylaşıldığı, dayanışmanın yeniden öğrenildiği bir sorgulama ve sorumluluğa tekabül eder elibelinde. Aslında yalnızca bir mekan, yer, zaman ya da durumda bulunmakla elibelinde olmaz kadınlar. Büyük kalabalığın çok uzağında bazen yapayalnız kalmışken, bazen de koca kalabalığın tam ortasında elini beline koyan her kadının cüretkar tavrıdır elibelinde.

Peki şimdi.. Kimin elibelinde? yanıtını birlikte vermek için tüm kadınları benlerden biz olmaya, örgütlenmeye, sokaklara çağırıyoruz.

]]>