tecavüz – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org KADINLAR SOKAKTA Fri, 03 Jul 2020 09:34:10 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.2 https://kadinlarsokakta.org/wp-content/uploads/2019/03/cropped-ethel-32x32.jpg tecavüz – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org 32 32 Katledilen Kadınlar İsyanımızdır https://kadinlarsokakta.org/2015/03/01/katledilen-kadinlar-isyanimizdir/ Sun, 01 Mar 2015 12:35:41 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1967 taksima-

14 Şubat günü Mersin’in Tarsus ilçesinde cansız bedeni bulundu Özgecan’ın. Son telefon görüşmesinde annesine onu merak etmemesini, okulundan evine dönmek üzere yola çıktığını söylemişti. Ancak Özgecan bir daha evine dönemedi. Bindiği minibüsün şoförü tarafından önce tecavüze uğradı, ardından bıçaklanarak katledildi.

Erkeklere karşı kendini savunmak için yanında taşıdığı biber gazı yetemedi onu korumaya. Bıçaklandı, kafasına defalarca levyeyle vuruldu. Özgecan’ın tecavüze direndiği sırada katilin yüzüne değen elleri, aynı katil tarafından “tırnaklarının arasında delil kalabilir” şüphesiyle kesildi. Ancak bitmedi, erkeğe tüm bunlar yetmedi. Yetmezdi de. Arkalarında hiçbir delil bırakmak istemeyen katiller Özgecan’ın bedenini benzin dökerek ateşe verdi.

Özgecan’ın nereden gelip nereye gittiğinin, ne giydiğinin, kaç yaşında olduğunun hiçbir önemi yok. Özgecan, sadece kadın olduğu için katledilmişti. Bundan yaklaşık olarak bir yıl önce, aynı erkek zihniyet İstanbul’da, 8 Mart’ın yaklaştığı günlerde İstanbul Üniversitesi’nde okuyan Özge’yi katletmişti. Katil bir minibüs şoförü değildi de eski sevgiliydi. Katilin adı değişiyordu belki ama sistem hep aynı şekilde işliyordu. Bazen eski sevgili, bazen eski eş, bazen erkek kardeş, bazen baba veyahut sokaktaki herhangi bir erkek.

Erkek hep aynı ERKEKti, katledilense biz kadınlar.

Şüphesiz ki Özgeler, bu coğrafyada katledilen ilk kadınlar değillerdi. Bu coğrafyada; mini etek giydiği için, erkekliğine laf ettiği(!) için, yıllardır yaşadığı şiddete dayanamayıp boşanmak istediği için, tuzluğu uzatmadığı için, izlediği porno filmdeki kadını karısına benzettiği için, namus için, töre için katletti erkek. Bunlar ve bunlara benzer olayları bahane bildiler her zaman ve ‘tahrik’ diye ‘cinnet’ diye kılıf uydurmaya çalıştılar.

“Erk”ek devletin adaleti ise hep korudu katilleri.

13 yaşındaki bir çocuk kendinden yaşça büyük 28 erkeğin tecavüzüne uğradıktan sonra erkek devlet ‘rızası var’ diyerek akladı tecavüzcüleri. Erkek eş tecavüz edip şiddet uyguladığı Ayşe Paşalı’yı sokak ortasında 11 yerinden bıçaklayarak katletti. Hanime Aslan’ı, sözde ‘devletin koruması’ varken, adliye önünde, kocasının azmettiriciliğinde, oğlu kurşunlayarak katletti. Güldünya Tören, akrabasının tecavüzüne uğramasının ardından, erkek kardeşleri tarafından adına “töre” denilerek sokak ortasında kurşunlandı; yetmedi hastanede başından vurularak katledildi. Yine aynı erkek baba, kendi evladının bakire olmamasını bahane edip boğazını keserek katletti. Başka bir kadını eve geç geldiği için 16 yerinden bıçaklayan erkek eşi oldu. Başka bir kadını… Başka bir… Başka…

Erkek egemen sistem kendi kılıfına uymayanları “öteki” olarak gördü bu toplumda.

Toplumun ahlakı, sapıklık, sapkınlık, hastalık diyerek yüzlerce LGBTİ bireyi katletti. Her ezilene yaptığı gibi tanımadı, yok saydı, yalnızlaştırdı. Trans kadınlardan Çingene Gül, erkek müşterisi tarafından evinde kesilerek katledildi; Çağla Joker erkek sevgilisi tarafından sokak ortasında kurşunlanarak katledildi. Erkek iktidar “ölümü hak ettiler” diyerek her baktığında, bir trans kadın daha katledildi. “Yapamıyorum çünkü yapmama izin vermediler. Hep bir şeyler yapmak istedim, hep engel oldular. Şu an 24 yaşındayım ve 24. yaşımda hayatıma son veriyorum.” Bunlar son sözleri oldu Eylül’ün. Erkek iktidar bu ve buna benzer katliamlardan paçasını kurtarmak için yaşanan her ölümü “intihar” diyerek yaftaladı.

Başka bir katliamın adıysa “iş kazası” oldu. İş kazası denilerek her geçen gün fabrikalarda, atölyelerde yüzlerce kadın katledildi. Bazen Rukiye Şimşek gibi evine ekmek götürmek için camını sildiği binanın dördüncü katından düşerek yitirdi yaşamını kadınlar, bazense patron daha fazla kar elde etsin diye işçilerin sıkışarak bindiği servis otobüsünün sel sularına kapılmasıyla boğularak. Jesca gibi yaşadıkları topraklardan açlık, yoksulluk ve yoksunluklar yüzünden ‘daha iyi bir yaşam’ umuduyla göç ettikleri topraklarda tecavüz edildikten sonra çıplak bir şekilde camdan atılarak katledildi. Meryem Kasap gibi, kapitalizmin algılarımıza kazıdığı temizlik takıntısı yüzünden tuz ruhu ve çamaşır suyu karışımının çıkardığı kokudan zehirlenerek yaşamını yitirdi. Kapitalizm yaşamın her alanında tüm gücüyle sarıldı kadınların boğazına. İşe giderken, işten dönerken, makinenin altında kalırken… Yitirilen yaşamlar bir gazetede on kelimelik bir haberle sınırlı kaldı çoğu zaman.

Her zaman olduğu gibi kadınların karşısında durdu erkek devlet.

Savaşlarında havan toplarıyla, mermileriyle katletti. Bir anneye, Ceylan’ının havan topundan paramparça olmuş bedenini eteklerinde toplattı. Yaşamı için, özgürlüğü için direnen kadınların karşısında sınır oldu, asker oldu, jandarma oldu. Mermi oldu Kobanê sınırında Kader’in üstüne yağdı devlet. Cezaevlerinde tecavüzle, işkenceyle; sokaklarda biber gazıyla, copuyla, TOMA’sıyla katletti. Sadeceisyan edeni değil, o isyan potansiyelini barındıran her kadını katletti. Ki her kadın, kadın olduğu için taşır isyan potansiyelini. Erkek tarafından, devlet tarafından, kapitalizm tarafından sürekli ezildiği, yok sayıldığı için taşır içinde isyanın tomurcuklarını.

Bizler, katledilen her kadının ardından öfkemizi isyana dönüştürüp çıkıyoruz sokaklara. İsyan Ayşe oluyor, Ceylan oluyor, Kader oluyor, Özgecan oluyor. İsyanımız tüm katledilen kadınlar oluyor. Erkek iktidar tacizi-tecavüzü-şiddeti meşrulaştırmaya çalışsa da, erkek devlet erkek polisiyle bastırmaya çalışsa da sesimizi, ataerkil egemenlik kadınları görünmez kılsa da; biz kadınlar sokaklardayız ve sokaklarda olmaya devam edeceğiz.

Öfkemizi dindirmeye çalışsalar da; gözaltılarla, baskılarla, yasaklarla yıldırmaya çalışsalar da, erkek devlet erkek adaletiyle katilleri korusa da bizler; isyanımızı haykırmaya hesap sormaya devam edeceğiz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

]]>
Karakolda Tacize, Tecavüze Karşı Kadınlar Sokakta https://kadinlarsokakta.org/2013/09/28/karakolda-tacize-tecavuze-karsi-kadinlar-sokakta/ Sat, 28 Sep 2013 16:32:01 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1863 k6Bundan bir yıl önce Kağıthane Asayiş Büro Amirliği’nde 3 polisin tecavüzüne uğrayan ve geçtiğimiz Temmuz ayında yine aynı polislerden birinin tecavüzü sonrasında hamile kalan Reyhan Topal için; Taksim Gezi Direnişi sonrasında tutuklanarak Şakran Cezaevi’ne kapatılan ve gardiyanların tacizine maruz kalan Elif Kaya için; gözaltına alındıktan sonra polisin tacizine uğrayan Eylem Karadağ, Ezgi Özmen ve birçok kadın arkadaşımız için… Biz kadınlar bugün (28 Eylül Cumartesi günü) karakollarda tacize, tecavüze, işkenceye karşı bir araya geldik ve hep birlikte yeniden haykırdık: “Tecavüzcü Polis Hesap Verecek!”

Kadıköy Boğa Heykeli’nden, Kadıköy İskele Karakolu önüne bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yol boyunca “Kadınlar Sokağa, Hesap Sormaya”, “Yaşasın Kadın Dayanışması”, “Kadınlar sokakta, öfkeyle isyanda”, “Direnen kadınlar özgürleşiyor”, “Nerede: Karakolda, Ne var: Tecavüz, Faili kim: Polis!” sloganlarıyla yürüyerek karakol önüne geldiğimizde, polis barikatları ile karşılaştık. Polis, gözaltına aldığı kadın arkadaşlarımızı taciz ettiği karakolunu “korumak için” barikatıyla, TOMA’sıyla, kalkanıyla karakol ve çevresini tamamen kapatmıştı. Bizlerse tecavüzcü/tacizci polisin barikatları önünde yeniden haykırdık: “Karakolda tacize, tecavüze, işkenceye karşı yılmıyoruz, utanmıyoruz, susmuyoruz!”

Karakol önünde gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasının ardından, polisin tecavüzü sonrasında hamile kalan Reyhan Topal, “Ne tuhaf ki, o gün karakolun kameraları çalışmıyormuş. Ne tuhaf ki, Kağıthane doktoru beni görmeden ‘sağlam’ raporu vermiş” diyerek, tecavüz sonrasında yaşadıklarını anlattı. Topal, kürtaj olmak istediğinde “Sen doğur, devlet bakar” diyen, “N.Ç davasını hatırlıyor musunuz? Meslektaşlarım orada çok doğru karar verdiler. Kadınlar doğuştan cinsel isteklilerdir. Tecavüz deseler de ondan zevk alırlar. Senin de ne mal olduğun ortada” diyerek kendisini suçlayan savcıların konuşmalarını bir kez daha hatırlatarak, artık ne devletin polisine, ne savcısına ne de yargısına inandığını belirtti. Topal, karakolun önünde barikat kuran polislere dönerek, “Tecavüz ederken mideniz bulanmıyordu, korkmuyordunuz. Şimdi neden korkuyorsunuz? TOMA’ların, panzerlerin arkasına saklanıyorsunuz. Boyumuzdan büyük barikatlar kuruyorsunuz. Artık ölmekten korkmuyorum, sadece gururum ve canım kaldı”  diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Anarşist Kadınlar’ın çağrısını yaptığı eyleme Yeni Demokrat Kadın, Vicdani Retçi Kadınlar, HDK Kadın Meclisi, Emekçi Hareket Parti’li Kadınlar ve BDSP’li Kadınlar da destek verdi.

 

Eylemde okunan basın metni aşağıdadır:

Karakolda tacize, tecavüze, işkenceye karşı yılmıyoruz, utanmıyoruz, susmuyoruz!

Biz kadınlar doğduğumuz andan itibaren hep ensemizde hissettik erkek iktidarın baskısını, şiddetini. Bazen en yakınımızdan gördük “erkekliğin” ne olduğunu. Bazen hiç tanımadığımız birileri gösterdi bize “erkeklik”lerini; sokakta yürürken yaşadığımız taciz korkusunu, tecavüz korkusunu… Ama bizler yılmadık. İnanmadık bunun “bizim suçumuz” olduğuna, “tahrik”in haklılık payına, “erkeğin zaafına”. Ne erkek devletin yasalarının bizi korumasını bekledik, ne de polisine güvendik. Çünkü biz kadınlar gördük yan yanayken bir olabileceğimizi, birlik olabileceğimizi; devletin baskısına, erkeğin şiddetine omuz omuza direnebileceğimizi.

Bundan 1 yıl önce, devletin polisinin tecavüzüne uğradı Reyhan Topal. Kağıthane Asayiş Büro Amirliği’nde biri emekli üç polis ona tecavüz ederken,  kimse “görmedi” olanları, Reyhan’ın çığlıklarını “kimse duymadı”. Şikayetçi oldu, delil istedi; ama “kamera kayıtları yoktu”. Emekli polis tecavüzcü Mehmet Çakır “yaşadıklarını unutamayacaksın” diye tehdit etti Reyhan’ı; devletin doktoru tecavüzün ardından “sağlam” raporu verdi O’na. Geçtiğimiz Temmuz ayında, Reyhan bir kez daha aynı polisin, Mehmet Çakır’ın, tecavüzüne uğradı ve bu kez hamile kaldı. Kürtaj olmak istediğinde, devletin savcısı “Sen doğur, devlet bakar”  dedi. Ne devletin polisi korudu Reyhan’ı, ne savcısı, ne yargısı… Hangi kapıyı çalsa, kime derdini anlatmaya çalışsa, olmadı. Reyhan’ı kadınlığıyla suçladılar.

Haziran ayında sokaklar özgürlük tutkusuyla alev alev yanmaya başladığında, bizler de sokaklara çıktık, direndik. Devlet aramızdan alsa da bazı kardeşlerimizi, biz korkmadık. Katledilen kardeşlerimizin ardından daha da büyüyen öfkemizle, hep birlikte direndik.

Devlet bizleri susturmak için türlü yol denedi, gözaltına aldı, tutukladı, katletti ama olmadı; mücadele edenleri susturamadı. Taksim Gezi Direnişi’nin ardından gözaltına alınan birçok kadın arkadaşımız da oldu. Gözaltına alınan kadınlara yönelik polisin artan saldırısı taciz oldu, çıplak arama oldu, işkence oldu.

Direnişe katıldığı için, İzmir’de gözaltına alınan Elif Kaya tutuklanarak Şakran Kapalı Cezavi’ne kapatıldığında “ince arama” adı altında çıplak arama dayatmasına maruz kaldı. Elif çıplak aramaya direndi, “1 aylık görüş cezası”na çarptırıldı. Elif işkence gördü, ama direnmeye devam etti. Elif’i devletin gardiyanı taciz etti.

Ankara’da gözaltına alınan Eylem Karadağ, polisin tacizini şu sözlerle anlattı bizlere: “…İçlerinden biri göğsümü sıkıyor, biri de kalçamı okşuyordu. Bu bir süre sürdü ve beni de akrebin içine adeta fırlattılar. Tam bu sırada cinsel organımda bir el hissettim…” Eylem’i taciz eden, devletin polisiydi. Ama eylem susmadı, maruz kaldığı tacizi anlattı, direnmeye devam etti.

Ezgi Özen de, Eylem gibi Ankara’da gözaltına alınan arkadaşlarımızdandı. Ve O da, tıpkı Eylem gibi, işkenceci polisin tacizine maruz kaldı. Ezgi “Basından uzaklaşıp ‘gözaltı aracına götürüyoruz’ yalanıyla ekiplerin bekleme alanına götürüldüğümü fark ettiğimde biraz sonra neyle karşılaşacağımı anlatmak ister gibi polislerden biri elini bluzumun içine sokup sutyenimi çıkarmaya çalıştı. Müdahale etmeye çalıştığımda ise bacaklarıma vurarak yol boyu sürüklediler. Şantiye önüne vardığımda orada yaklaşık 200 polisin olduğunu gördüm. Polislerden biri saçımdan sürükleyerek içlerine doğru itti. Yaklaşık yarım saat boyunca şiddet, taciz ve küfürlerine maruz kaldım. Her biri sıra eşliğinde vücuduma dokundu. Bağırdığımda ve direnmeye çalıştığımda dayak yedim. Öyle ki ‘bizim işimiz bu’ diye aralarında gülüştüler bile.” diyerek anlattı yaşadıklarını. Ezgi, tacizci polisi bir kez daha teşhir etti, yaşadıklarının ardından yılmadı, direnmeye devam etti.

Polisin katlettiği Ahmet Atakan’ın ardından, Kadıköy sokaklarında direnen arkadaşlarımız da gözaltına alındıkları işte bu karakolda, Kadıköy İskele Karakolu’nda polisin tacizine uğradı, “ince arama” denilerek çıplak aramaya zorlandı.

Biz kadınlar bugün bu karakolun önünde, polisin gözaltında tacizine, tecavüzüne, işkencesine karşı tacizci polisi teşhir etmek, devletin tecavüzcü yüzünü anlatmak için bir araya geldik. Bizler, devletinin kendisinin de, polisinin de, savcısının da, yargısının da işkencelerini biliyoruz. Kadını her alanda sömüren, baskılayan, yok sayan, katleden erkek egemen politikaları yakından tanıyoruz. Ve biz kadınlar, yaşamlarımız için omuz omuza mücadele etmeye devam ediyoruz.

Bizleri ne devletin tacizci polisi, ne tecavüzcüyü koruyan yasaları susturabilir. Reyhan gibi, Eylem gibi, Ezgi gibi, Elif ve daha birçok kadın arkadaşımız gibi bizler polisin tacizinin, tecavüzünün, işkencesinin ardından korkmuyoruz, susmuyoruz, utanmıyoruz! Erkek egemen iktidara karşı yalnız değil, omuz omuza direniyoruz.

Tecavüzcü Polis Hesap Verecek!
Yaşasın Kadın Dayanışması!

]]>
Devletin Adaleti Yine Tecavüzcüden Yana Oldu https://kadinlarsokakta.org/2012/04/28/devletin-adaleti-yine-tecavuzcuden-yana-oldu/ Sat, 28 Apr 2012 17:37:08 +0000 http://kadinlarsokakta.org/a/?p=1080 Fethiye davasının beraat’le sonuçlanmasına karşılık tepkilerini sokaklara taşıyan kadınlar bir kez daha isyan diyerek haykırdılar. İsyan çünkü; Devlet ve yargı her zaman olduğu gibi bir kez daha kadınları mahkum etti. Bir kez daha Kadınlar göz göre göre toplu tecavüze uğradılar.
Şimdi sormalıyız;
Sayın bakan ne sizin verdiğiniz yetkiler, ne adalet sisteminiz, ne de sosyal devletiniz kadınları yine koruyamadı. Fethiye’den beraat kararı çıktı! Yani siz yine bu pis işten beraat ettiniz. Asıl tecavüzcüler siz olmayasınız?

Kadınlar konuyla ilgili Taksimde bir basın açıklaması yaptılar.Basın metni aşağıda;
Basına ve Kamuoyuna
Fethiye de tecavüze beraat.
Yıllar önce 8 erkeğin tecavüzüne uğrayan kadın arkadaşımızın başvurusuna rağmen dava açmaya gerek görmeyen Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi kadınların mücadelesi ve dayanışması sonucu açılan davanın dün yapılan 8 duruşmasında tecavüz sanıklarını “delil yetersizliği” nedeniyle beraat ettirdi. Bu karar bu memleketin adalet anlayışında ve işleyişinde erkek egemenliğinin kadınlara yönelik şiddeti, tecavüzü ne kadar ısrarla savunduğunun çok açık bir örneğidir.

27.4. 2012 tarihinde “Delil yetersizliği nedeniyle” tecavüz sanıklarının beraatına karar verilen davada İstanbul Adli Tıp Kurumunun raporu, cep telefonlarını takibinde tecavüzcülerin olay yerinde bulunduğu raporu, jinekolog raporu, tecavüz sanıklarının birbirleriyle uyuşmayan çelişkili ifadeleri delil sayılmadı. Delillerin yanı sıra esas olarak tecavüze maruz bırakılan kadının beyanı varken beraat kararıyla bu ülkede devletin bir adalet kurumu eliyle tecavüzün yasal olduğu ilan edilmiş oldu.
Mahkeme tecavüzcü sanıkları suçsuz bulduğu için değil delil yetersizliğinden dolayı beraat ettirdi. . Sanıkların bilgisayarlarında teknik inceleme raporları verilmeyen avukatlar kararı temyiz edeceklerini, tecavüzde kadının beyanının esas olması gerektiğini, bu kararın tecavüzün mağduru olan binlerce kadın açısından da çok önemli olduğunu söylediler.
Dün Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava için Türkiye’nin çeşitli kentlerinden Fethiye ye gelen yüzlerce kadın adliye önünde bekledi. Beraat kararının açıklanmasının ardından tepkilerini ifade etmek için Fethiye Adliyesinden Fethiye merkeze yürüyüş yapmak isteyen kadınlar polisin engellemesi ve müdahalesiyle karşı karşıya kaldı.
Ege ve Marmara Baroları başkanları imzasıyla ise Muğla Baro Başkanı olması sıfatıyla tecavüzcülerin avukatı olmasını eleştirdiğimiz için kadın örgütlerini “komplo kurmakla” suçlayan Mustafa İlker Gürkan’ı karar duruşmasının bir gün öncesinde destekleyen bir metin yayınlandı.Tecavüze uğrayan arkadaşımızla dayanışma gösterdiğimiz için hakkımızda “cahil güruh” diyen baro başkanları, “savcıları göreve” çağırarak davayı takip eden kadınlar hakkında işlem yapılmasını istedi.
N.Ç davasının zaman aşımına uğratıldığı yer de bir adalet kurumudur. Mahkemelerde tecavüzcüler aklanıyor ve Türkiye kadınlar için güvenilir ülke olmaktan iyice çıkıyor.

Bu davanın da süreci ve beraatla sonuçlanmasının tecavüze uğrayan kadınların ve çocukların mahkemeye gitmelerine karşı caydırıcı etkisi ortadadır. Tecavüzcüleri aklamanın sorumluluğunu taşıyan kurum ve kişiler aynı zamanda tecavüzü de teşvik etmekteler. Duyuruyoruz. Fatma Şahin’i ve bütün sorumluları tecavüze karsı adaletin yerini bulması için göreve çağırıyoruz.
Tecavüzlere karşı susmayacağız.
Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi

]]>