Abdülmelik Yalçın ile Röportaj: Paylaşma Masaları ve Kantin Boykotu Üzerine..

Liselerde bencil kantin kültürüne karşı Paylaşma Masaları kuran liselilerle okul idaresi arasındaki kavga sürüyor. İsmail Erez Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Abdülmelik Yalçın bu kavganın tüm kamuoyunda tartışılmasını sağladı.

Merhaba Melik. İsmail Erez Lisesinde ki kantin boykotuyla ülke gündemine düşen bu olayın öznesi olarak bize kantin boykotunun ve paylaşma masasının öyküsünü anlatır mısın?

Merhaba. İki seneden beri okuduğum okulda okul saatleri içerisinde okula giriş çıkışlar çok özel bir durum olmadığı sürece serbestti. Bizler de bu serbestlikten faydalanarak kantinde satılan pahalı yiyecek ve içecekleri dışarıdan ayarlıyorduk.

Okul dışından aldıklarınız kantinde satılanlara göre daha mı ucuzdu?

Okul dışındaki büfeler kantine göre daha ucuzdu, ancak zaten ben ve arkadaşlarım okul dışındaki büfelerden almaktansa yarım ekmek kaşar, salam falan yaptırıp öyle yiyorduk. Bu daha da ucuz oluyor.

Kantin boykotunun sebebi kantinde satılanların sadece pahalı ya da ucuz olması mı?

Tek sebep pahalı olması değil aynı zamanda yediğimizden bir şey anlamıyorduk. Yani bir şey yiyorsun ne yediğin belli değil, doymuyorsun yani doyurucu da değil.

Anladığımıza göre her şey okula giriş çıkışların yasaklanmasıyla başlamış…

Hayır. Esasında sonradan önemini anladığım başka bir yasakla başladı her şey. O da okul bahçesinde top oynamamızın yasaklanmasıydı. Biz İsmail Erez öğrencileri olarak top oynama yasağını pek önemsememiştik. Biz yasağı takmıyor, top oynuyorduk ama git gide de top oynayanların sayısı azalıyordu. Şimdi anlıyorum ki bu top oynama yasağı esasında sonradan arkasından gelecek diğer yasakların bir öncesi gibiydi.

 

Bu söylediğin oldukça ilgi çekici daha önce hiç anlatmamıştın… Yani önce oyun yasaklandı, sonra okula giriş çıkışlar mı?
Evet. aynen öyle oldu. Okula giriş çıkışların yasaklandığı ilk günlerde gerçeği söylemek gerekirse bu yasak bu kadar dikkatimizi çekmemişti. Ama bu yasak yüzünden hep kantinden yemeye başlayınca aynen aç kalmaya başladık.

Aç kalmak derken, biraz daha açar mısın ciddi ciddi aç mı kaldınız?
Gerçekten aç kaldık. Çünkü bizim okulda okul saatleri çok uzun bazı günler 9 saat okuldayız. Ben dahil çoğu arkadaşım en fazla bir kez kantinden yiyebiliyorduk. Bütün gün uyduruk bir sandviçle insan idare edemiyor. Yani aç kalıyorsun. Kantinden yediklerimiz doyurmayınca bizde evden getirmeye başladık. Ama nöbetçiler, öğretmenler ve nöbetçi öğretmenler dışarıdan getirdiğimiz yiyecekleri yasak diyerek alıp atmaya başladılar. İşte sonradan farkına vardığım dediğim şey buydu. Yasaklar art arda başlamıştı.

Sen ve arkadaşlarının tepkisinin genelleşmesi sanırız bu süreçte başladı.
Evet. tamda böyle söylenebilir. Olay bu boyuta gelince tepkilerde okulda artmaya başladı. Bir baktım ki okulda çoğu arkadaş şikayetçi. Çeşitli bölümlerdeki arkadaşlarımla da bu konuyu konuştuğumda okulun genelinde bir rahatsızlık olduğunu anladım. Geçen senelerden çok ilgimi çeken benzer bir olayla ilgili internete bir bakındım. Sarıyer’de Behçet Kemal Çağlar Lisesinden arkadaşlarında benzer yasaklardan dolayı sıkıntılar yaşadıklarını ve okul genelinde bir boykot örgütlediklerini okudum. Boykotla ilgili daha fazla bilgi edinmek için Behçet Kemal Çağlar Lisesinden arkadaşlarla mesajlaştım.

Peki, Behçet Kemal Çağlar Lisesinde olaylar nasıl gelişmişti?

Behçet Kemal Çağlar Lisesindeki olaylar bizim lisemizdeki olaylardan çok daha gündem olması gereken olaylar. Zaten oda televizyonda haberlerde ve gazetelerde oldukça gündeme gelmiş bir olaydı. Behçet Kemal Çağlar Lisesinde boykot kararı alındıktan sonra kurulacak paylaşma masası için dışarıdan sokulan simitlere müdürlerin, öğretmenlerin müdahalesi sert olunca, olaylar okul dışına kadar yansımış. Okul dışında ise arkadaşlara polis saldırısı bile olmuş. Fakat Behçet Kemal Çağlar Lisesindeki öğrenciler hem bu saldırıya karşılık tepkilerini çok sert bir biçimde koymuşlar hem de kantin boykotunu ve paylaşma masalarını sürdürmüşler.

Sen bu bilgileri öğrenince herhangi bir çekimserlik oluştu mu?
Yok. Herhangi bir korku yaşamadım ama ben bizim okulda böyle olayların olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Boykota ne zaman ve nasıl karar verdiniz?Ben Behçet Kemal Çağlar Lisesindeki boykottan oldukça etkilenmiştim. Özellikle oradaki arkadaşların paylaşma ve dayanışmayı sahiplenmesi ve bu fikri her yere yani yaşama yayma gayretindeki inançları çok güzel. Bir benzerinin bizim okulda yapılması gerektiğini düşündüm. Hiç bir yanlış bilgi olmaksızın Behçet Kemal Çağlar Lisesindeki, hem de Kadıköy’de ki Kemal Atatürk Lisesindeki boykot olaylarını kendi arkadaşlarıma anlattım. Okulun genelinde yani herkesin çok ilgisini çekti. Heyecanlandık. Benzer bir boykotu konuştuk. Hiç tanımadığım öğrenci arkadaşlar bile benimle gelip bu konuyu konuştular. Gerçeği söylemek gerekirse ben böyle bir etki yaratacağını düşünmemiştim. Hatta Behçet Kemal Çağlar Lisesinde olanlardan dolayı çekineceklerini düşünmüştüm. Hatta Okulun genelinde büyük ilgi çekti. Ben önce kendi sınıfımla ve sınıfıma yakın olan arkadaşlarla birlikte boykotu nasıl oluşturacağımızı konuştum. Bu konuşmalarımıza diğer liselerde boykot yapmış arkadaşlarımızda katıldı. Onların da kendi okullarında yaptıkları boykotları konuştuk. Diğer liselerdeki arkadaşlarla birlikte “Şimdi Boykot Zamanı” diye bir bildiri yazdık. Bildiriyi okulda ayrı ayrı zamanlarda birçok arkadaşımla dağıtmakla ilgili karar aldık. Ben ilk bildiriyi dağıtacak insanlar arasındaydım.

Bildirileri ayrı ayrı dağıtmakla ilgili nasıl bir durumdan bahsediyorsun?

Okuduğum okul endüstri meslek lisesi olduğu için birçok bölümlerin farklı saatleri ayrı ayrı çıkışları var. Düz lisedeki gibi herkesin aynı anda girdiği aynı anda çıktığı derslerden oluşmuyor. Bundan dolayı bizde zamanı birbirlerine uyacakları arkadaşların dağıtacağı bildiri zamanları ayarladık. İşte ben ilk bildiri dağıtanlardandım. Zaten biz ilk 5 kişi bildiriyi dağıtmamızla beraber idarenin çok sert tepkisi ile karşılaşınca bildiğiniz olaylar başladı. İdarenin baskıyı başlatmasıyla, bazı bölümlerdeki dağıtımlar başlatılamadı. İtfaiye bölümündeki arkadaşlar ellerinde bildiri olmasına rağmen bildirileri dağıtamadılar.

İlk bildiriyi okulda ne zaman dağıttınız ve okuldaki arkadaşların tarafından nasıl bir tepki aldın?İlk bildiriyi pazartesi dağıttık. Elektrik ve bilişim bölümünde 350’ye yakın bildiri dağıtabildik. Girdiğimiz her sınıfta çok olumlu tepkiler oldu. Önce şaşırdılar ama onlarda bu durumdan yani kantindeki yiyeceklerden ve okul idaresinin dayatmasından rahatsız olduklarını söylediler. Çarşamba ilk teneffüste boykotu başlatacağımızı ilan ettik. Biz sınıflarda bildiri dağıttıktan sonra ki teneffüste, arkadaşlarımızın sınıflarına çıktığımızda herkes şimdi boykot zamanı deyip alkışlıyorlardı. Tanımadığım herkes gelip boykotu Çarşamba kesin yapıyoruz demi diyorlardı. Aldığımız bu tepkiler çok güzeldi. Her sınıftan arkadaş çarşambaya bizde bir şeyler getiririz dediler. Ne getireceklerini sordular bizde ekmek, peynir ne varsa toplayın gelin dedik.

Okul idaresi durumu fark etti mi?
Pazartesi günü bildirileri dağıttıktan sonra müdür bizim sınıfa geldi. Beni ayağa kaldırdı, hakaretler etti, “sen benim okulumda teröristlik mi yapıyorsun” dedi. Beni arkadaşlarımın önünde aşağılayıp küçük düşürmeye çalıştı. Ben de yaptığım şeyin teröristlik olmadığını, parası olmayanın aç kaldığı bencil kantin kültürüne karşı paylaşma masası kurmanın suç olmadığını söyledim. Kantinden almak zorunda olmadığımı ve bütün arkadaşlarımın zaten bu durumdan rahatsız olduğunu belirttim. Evden getireceğimiz ekmeği paylaşmak suçsa suçluyum dedim. Çok öfkelendi. Beni ve arkadaşlarımı ailelerimizi aramakla tehdit etti. Sonra bizim sınıfın hepsini aşağıya indirdi. Bizim sınıf 17 kişi. Hepimizin ayrı ayrı savunmasını aldılar. Ama ilk bildirileri dağıtan arkadaşlarımı ve beni diğerlerinden ayrıca tutup savunmamızı aldılar. Salı günü 5 arkadaşımızı ve beni ayrı ayrı toplam 6 saat kadar sorguladılar.

Arkadaşlarına ve sana 6 saat boyunca neler soruldu?
Önce neden böyle bir şey yaptığımızı sormuşlar. Zaten hepimize aynı soruları sormuşlar. Dağıttığımız bildiriyi nerde bastırdığımızı, kimin bastırdığını, okul çevresindeki duvarlarda yazan şimdi zamanı yazılarının bizimle alakalı olup olmadığını, LAF hakkında ne bilip bilmediğimizi sordular. Hemen hemen aynı cevapları vermişiz; Bizler boykotu İsmail Erez Lisesi öğrencileri olarak yaptık ve siyasi düşüncelerimiz sizi ilgilendirmez demişiz. Zaten dağıttığımız bildirilerin altına da İsmail Erez Lisesi öğrencileri yazmıştık.

Yaşanan tüm bu gelişmeleri sen ve arkadaşlarınız nasıl değerlendirdiniz?
Biz müdürün bu tepkisini önce anlayamadık. Yazdığımız bildiri de suç olacak bir şey yoktu. Bildiride paylaşmaktan ve dayanışmaktan bahsediyorduk. Bu yüzden ben de arkadaşlarım da bu tepkiye bir anlam veremedik. Ama biz bu tepkiye rağmen Çarşamba günü paylaşma masamızı kuracaktık. Çünkü kimse suç işlediğini düşünmüyordu. Korkmuyorduk. Hatta müdürün bu anlam veremediğimiz tepkisi bizi daha da cesaretlendirdi. Salı gününden Çarşambanın planını yaptık. Evlerden neler getireceğimizi, masamızı nereye kuracağımızı, diğer sınıflardan arkadaşlarımıza nasıl haber vereceğimizi konuştuk.

Çarşamba günü paylaşma masasını nasıl kurdunuz?
Sabah erkenden okula yakın bir yerde buluştuk. Evden getirdiklerimizi çantalarımızın dip köşelerine zulaladık. Çünkü olaydan haberdar olduklarından arama yapacaklarını düşünüyorduk. Ancak okula girişte bir sorun olmadı. Tüm malzemeleri içeri soktuk. İlk ders inkılap tarihiydi. Öğretmen derste çok gergindi. Yani aslında herkes olayın tedirginliğindeydi.

Ders bittikten sonra neler oldu?
Sınıfın arka kısmına masaları yan yana birleştirdik. Arkadaşlarım ve ben evden getirdiğimiz yiyecekleri masaya yerleştirdik. Herkes cidden evden getirmişti. Yani hepimiz. Tam paylaşma masamıza kurulup, yemeklerimizi yemeye başlayacaktık ki, müdür, müdür yardımcıları, öğretmenler ve daha sonra 3 sivil polis olduklarını öğrendiğim 15 kişi sınıfın içine girdiler. Müdür sesini yükselterek bu masaları hemen kaldırın dedi. Yaptığınız yanlış ben okulumda böyle şeyler yaptırmam dedi. Ben de ayağa kalktım hatta arkadaşlarımın da desteğiyle paylaşma masamızı kaldırmayacağımızı söyledim. Müdür eğer sen masaları kaldırmayacaksan polis kaldırır dedi. Bana polis olduklarını söyleyen normal kıyafetli 3 kişiyi gösterdi. Sonra ben bu insanların polis olduğunu anlayınca susmak olmaz dedim. Sesimi yükselterek liseye polis sokulur mu, bu işin polisle ne ilgisi var dedim.

Peki, sivil polisler paylaşma masanızı kaldırdı mı?
Ben sesimi yükseltmeye devam ettim. Ortalık epey gergindi. Sivil polislerden bir tanesi kolumdan tuttu, sınıftan çıkarmaya çalıştı. Diğer sivil polisler de paylaşma masamızdaki yiyeceklere el koyuyordu. Masaya koyduğumuz peyniri, zeytini topluyorlardı. Müdür ve öğretmenler de arkadaşlarımı sınıftan çıkardılar. Polisler beni okul idaresinin bulunduğu kata indirdiler. Bir baktım ki 8 tane daha sivil polis orada bekliyordu. Sonra bütün polisler beni ayaküstü sorguya çekti. Neden yapıyorsun, amacın ne? Gibisinden sorular sordular. Müdür aşağıya indikten sonra 8 tane sivil polis, müdürle beraber müdürün odasına girdiler. Sonra öğrendim ki o sırada ailemi aramışlar ve olayı farklı bir şekilde anlatmışlar. Ailem apar topar okula çağrıldı. O gün beni izinli olarak gösterip ailemle eve gönderdiler.

Ailen durumu öğrendikten sonra nasıl tepki verdi?
Ailem önce durumun ne olduğunu anlayamadı. Tabi ki korktular. Çünkü olayı aileme öyle bir anlatmışlar ki kim olsa korkar. Okula polisler geliyor, sorgulamalar, suçlu muamelesi yapmalar, özellikle müdürün tepkisi falan zaten yeterince korkutucu. Sonra ben aileme gerçek olanı anlattım. Okulda yazıp, dağıttığımız bildiriyi onlara da gösterdim. Polislerin, müdürün ve öğretmenlerin bizlere nasıl davrandığından bahsettim. Ben aileme hiç yalan söylemedim, onlar bana güvenirler. Babam bir de yaşananları benden dinleyince,” paylaşmak suç değil, sende suçlu değilsin oğlum” dedi. Annem üzüldü ama destekledi. Özellikle ablam hep yanımda oldu. Yani ailem beni anladı.
Abdülmelik olay bir anda inanılmaz büyüdü. Basın seni nasıl buldu, nereden haber aldılar?
Behçet Kemal Çağlar Lisesinden arkadaşlarımla zaten sürekli iletişim halindeydik. Sorgulamalar sırasında onlarda herkese haber etmişler. Daha önce kendilerinin boykot sürecinde onlara ulaşmış muhabirlere anlatmışlar durumu. Birkaç gazetenin de mail adreslerine olanları yazıp göndermişler. Sonrasında Çarşamba günü ATV kanalı okula benimle röportaj yapmaya geldi. Bu röportajdan sonra birkaç televizyon ve gazeteden aradılar. CNN Türk’te ki 5N1K programına çağırdılar. En son Agos gazetesinde röportajım yayınlandı.

Medyada paylaşma ve dayanışmadan bahsettin. Ben bir Anarşistim dedin. Bu sözlerin sence nasıl karşılandı?

Olumlu tepkiler aldım. Başka şehirlerde yaşayan liseli arkadaşlardan dayanışma mesajları aldım. Telefonumu bulup, arayanlar oldu. Kendi okullarında dayanışma masaları kuran arkadaşlar oldu. İnsanlar e-mail adresime binlerce mesaj attı. Ama benim için en önemlisi Anarşizmin paylaşma ve dayanışmayla bahsedilir olmasıydı. Çünkü Anarşizmin yaşam olduğunu öğrendim. Düşlediğini eyleyebilmekti Anarşizm. İçinde yaşadığımız dünya adaletsizliklerle dolu. Bencil, yalnız ve sürekli rekabet halindeki insanlarla dolu. Her yerde otorite, hiyerarşi ve sömürü var. Vicdani retçi Muhammed Serdar Delice, yaşadığım mahalleden tanıdığım bir abim. Kendisi ölmeyi ve öldürmeyi reddettiği için vicdani ret açıkladığında işkence gördü ve çok sıkıntılar yaşadı. Bu süreci yakından biliyordum. Ben ilk kez Anarşistlerle bu abim için yapılan dayanışma eyleminde birlikteydim. LAF’ın “Ne okula, Ne kışlaya” diyerek bu insanlarla da dayanışma içinde olduğunu gördüm. Liselilerin vicdani ret açıklamalarını okudum. LAF’ın sitesinde bir çağrı gördüm. İşte o çağrı beni çok etkiledi. Vicdani reddimi açıklamaya karar verdim. Sonra iletişimimi sürdürdüm ve Hrant Dink için düzenlenen anma yürüyüşüne katıldım. Pankartı tuttum, slogan attım. Aileme eylemlerde çekilen bu fotoğrafları okuldan atılma nedeni olarak bile gösterdiler.

Tüm bu yaşananlardan sonra okul idaresi neler yaptı, seni ve arkadaşlarını nasıl cezalandırdı?

Benim için en uğraştırıcı evre bunlar oldu. Ailemi defalarca arayıp “okuldan alın yoksa atarız” konuşmaları yaptılar. Özellikle basında boykot çok gündem olunca Müdür ve öğretmenler daha da gerildiler. Bir yandan korktular. Çünkü okulun bu yaklaşımı, polisle paylaşma masamıza yaptıkları müdahalenin sertliği eleştirildi. Ama asıl hedef ben oldum. Çünkü basına röportaj vererek çok fazla göründüm. Okul idaresi kendince olayın yatışması için biraz bekledi. Bir hafta sonra aileme postayla tasdikname kâğıdını gönderdiler.

Tasdikname kağıdını alınca okuldan atılmış mı oldun? Ne yaptın?

Ben ilk başta okuldan atıldığımı sandım. Sonra vicdani retçi abimin avukatı Davut Erkan’a danıştım. Danıştığım iyi de oldu. Okuldan bu şekilde atılamayacağımı öğrendim. Davut Erkan bana her gün yaptığım gibi aynı şekilde okula gidebileceğimi ve aileme gönderilen tasdiknameye beş gün içerisinde itiraz edebileceğimi söyledi. Eve gönderdikleri tasdiknameye itiraz etmek için ablamla birlikte okula gittik. İtiraz dilekçemi imzalamak istemediler. Başka bir okula göndermek için ablama “okuldan alın, en hayırlısı bu olur” dediler. Sonra avukatı aradık ve müdürün itirazı imzalamayacağını söyledik. Avukat müdürü bizzat arayınca itirazı imzalamak zorunda kaldı. Tasdiknameye itiraz ettikten sonra okula gitmeye devam ettim. Ama itirazdan sonra okula gittiğim ilk gün müdür kürsüden konuşma yaparak; “bu okulun öğrencisi olmayanlar çıksınlar, onu içeri alanlarda disiplin cezası alacaklar” dedi. Ben de kürsüye yönelerek “ben bu okulun öğrencisiyim, okuldan atılma kararı yok, bana bu kararı göster de gideyim” dedim. Ama zaten böyle bir karar ortalıkta yoktu. Beni yıldırmak istiyorlardı.

Şimdi okulda müdürün ve öğretmenlerin sana yaklaşımı nasıl? Hala üzerinde bir baskı var mı?
Müdür beni görünce yolunu değiştiriyor. Öğretmenler tüm yaşadıklarımdan sonra beni destekliyorlar. Gerçi en başından beri destekleyen öğretmenlerim de oldu. Ama şimdi hepsi destekliyor. Arkadaşlarımla kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sınıflarımızda paylaşma masalarımızı kuruyoruz. Basında yer almasından dolayı kantini işleten şirket eldiven, bone takmaya başladı. Fiyatlar düşmedi ama ekmek arası malzemeyi biraz bol koyuyorlar. Özellikle her şeye şahit olan sınıf arkadaşlarım ve başka sınıflardan birçok arkadaşla yine de kantinden almıyoruz. Zaten bizim amacımız sadece kantin değildi, paylaşmayı ve dayanışmayı örmekti. Biz bunu başardık.

Çok teşekkürler Abdülmelik. Seni eylemin bereketiyle selamlıyoruz.