Sütü Bozukların Suyu da Bozuk Çıktı

 Daha birkaç ay öncesinde, tüketilen kutu sütlerinden dolayı birçok zehirlenme vakası yaşanmıştı. Bu zehirlenme vakaları, devletin dağıtım yaptığı ilköğretim okullarında görüldü. Zehirlenme vakaları yaşandıktan sonra süt şirketlerinin ve devletin yaptığı açıklamalarla daha da güvensiz bir durum ortaya çıkmıştı. Kutu sütü şirketleri kendi ürünlerini satışlarda düşüş yaşanmaması için korurken; devlet yetkilileri de yaptıkları sözde incelemelerle kendilerini aklamaya çalışmışlardı. Tüm bu süt tartışmaları büyük süt şirketlerine yaramıştı.

Bu sefer de Temmuz ayı boyunca tartışmalara konu olan damacana suların sağlıksız sular olduğunun ve suların içerisinde zararlı bakterilerin bulunduğunın ortaya çıkmasından sonra Sağlık Bakanlığı konuya dair yazılı açıklama yapmak zorunda kaldı.

Bakanlık tartışmaların damacana su tüketimini etkilediğini fark ederek “sağlıksız şirketler olarak” iki farklı açıklamada toplamda yirmi su şirketinin adını açıkladı. Açıklamada bakanlık damacana suların rutin kontrolü dışında Temmuz ayında 81 ilde ilave denetimler yapıldığını, bu denetimler neticesinde İstanbul genelinde faaliyette olan Buzada, Erpınar, Alps, Kervansaray gibi halk arasında adı bile pek duyulmamış şirketlerin “sağlığı tehdit eden” damacana suları sattığını belirtti.

Damacana suyunun sağlıksız olduğu tartışmaları devam ederken; belediyeler en temiz suyun çeşme suyu olduğunu iddia edip, halkı çeşme suyu içmeye teşvik etti. Buna karşı, Ambalajlı Su Üreticileri çeşme sularının sağlıksızlığı noktasında halkı uyarırken; zirai ve tarım ilaçları kalıntıları barındıran, ağır metaller içeren, parazit, mikrop, virüs taşımaya daha fazla meyilli olan çeşme suyunun çok tüketilmesi halinde; bu zararlı maddelerden kurtulmak için kullanılan dezenfektanların uzun sürede insan sağlığına kalıcı hasar vereceğinin altını çizdi. Ayrıca SUDER (Ambalajlı Su Üreticileri Derneği) tarafından yapılan yazılı açıklamada İSKİ’nin yaptığı araştırma neticesinde İstanbul’daki su depolarının %98’inin halk sağlığını tehdit ettiği vurgulandı.

Bu iki mercii de kendi sularının daha sağlıklı olduğunu iddia edip bu suları pazarlamaya çalışırken; markalı sulara artan talep ve bu tartışmaların büyük su şirketlerine yaradığı gerçeği bu su şirketlerin tarafından da teyit ediliyor. Belediyeler ve su şirketleri halkın sağlığıyla oynarken, yarattıkları bu güvensiz durumu bir kâr aracı haline de dönüştürmeye çalışıyorlar.