“Polisle Karşı Karşıyayken: Gözaltı”- Cengizhan Karaşin

Terör, günümüzde ana akım medya tarafından sık sık kullanılan kelimelerden biridir. Örgüt terörü, trafik terörü, maganda terörü diyerek saya saya bitiremeyen ana akım medyanın gazeteleri ve televizyonları terörden geçilmez hale gelmiştir. Hal öyle bir boyuta gelir ki bazen medyanın örgüt terörü diyerek adlandırdığı eylemleri yorumlayış ve sunuş şeklinden dolayı yaratılan korku, orman yangınları veya herhangi bir yerde herhangi bir sebepten dolayı meydana gelmiş bir patlamayı bile hemen terör kelimesinin etkisiyle yorumlamamıza, yoksa bu da mı terör dememize sebep olmaktadır.

Yolda yürürken ayağı takılsa terör diye irkilen ana akım medya, konu sayılabilecek bütün terörlerden daha tehlikeli olan polis terörüne yani gözaltı terörüne geldi mi aniden üç maymunu oynamakta, mevcut hukuksuzları saklamaktadır. Aslında bir gün gözaltı terörüne maruz kaldığımızda medyanın yanımızda olmasını beklemek pek yerinde gözükmemektedir. Bu sebepten dolayı, olası bir gözaltı durumunda ne yapmamız gerektiğini bilmek hayati önem taşımaktadır. Kanunlarca belirtilen bazı hakları (ki bu haklar devlet tarafından lütfedilmiş değil mücadeleler sonucu elde edilmiştir) bilmemiz ve bu hakları kullanmamız faydalı olacaktır.

Gözaltına alındığında:

Öncelikle gözaltına almak isteyen kolluk kuvvetlerinin gözaltı için hukuki bir sebep belirtmeleri zorunludur. Yani polis, yürüttüğünü iddia edeceği soruşturma için gözaltı işlemi uyguluyor olmalıdır. Bunun için de suçun gerçekleştiğine dair kuvvetli emareler(ipucu) bulunmalıdır. Burada önemli olan polislerin sık sık başvurdukları fiili gözaltılardır. Kağıt üstünde gözaltına uğramamanıza rağmen kolluk kuvvetleri karakolda “misafir olmak’’ gibi bir durum uydurur. Bunun sebebi de kolluk kuvvetlerinin ileride “başlarının ağrımasını” istememeleridir. Resmi gözaltı halinde savcılığa dertlerini anlatmaları gerekeceğinden, keyfi uygulamalarının ortaya çıkmaması adına sadece fiilen “misafir etmek“ gibi bir yöntem seçebilirler. Böyle durumlarda gözaltı işlemi uygulayan kolluk kuvvetlerine sebep belirtmeleri gerektiği, eğer karakola gidiliyorsa Türk Ceza Kanunu ve Ceza muhakemesi Kanunu uyarınca işlem yapmaları gerektiği aksi halde karakola gidilmeyeceği belirtilmelidir. Sonuç olarak gözaltı işlemi uygulanmış ise polislerin iddia ettikleri suçu kişiye açıklamaları, anlatmaları gerekmektedir. Bunun yanı sıra kişinin kanundan gelen haklarının kişiye açıklanması zorunludur.

 Gözaltı süresi:

Bir diğer önemli husus da gözaltı süresidir. Kanunen bu süre 24 saati geçemez. Bu 24 saat içinde, varsa avukatınız veya aileniz yetkili Sulh Mahkemesi’ne giderek gözaltının kaldırılması için başvuruda bulunabilir. Sulh Mahkemesi gözaltının sona erdirilmesi yönünde karar verebilir. 24 saatlik gözaltı süresi ancak Cumhuriyet Savcısı’nın kararı ile 24 saat daha uzatılabilir. Bu uzatmalar da 3 günü geçemez. Ayrıca gözaltı süresinin uzatılması kanunen keyfi olmamalı, uzatmayı gerektiren bir durum olmalıdır. Örneğin delillerin çokluğu, toplanmasının uzun süreceği bir sebep olarak gösterilebilmektedir. Bu süre dolduğunda gözaltı hali devam ettirilemez ve gözaltına alınan kişi tekrar aynı suçtan dolayı sadece Cumhuriyet Savcısı’nın kararı ile gözaltına alınabilir. Yani polislerin tekrar aynı suçtan dolayı gözaltı yapabilmeleri için bu sefer ellerinde yazılı karar olmalıdır.

Yakınlarını arama hakkı:

Gözaltına alınır alınmaz sahip olunan haklardan birisi de yakınlarını arama hakkıdır. Kişi gözaltı işlemi başladığı an bir yakınını arama hakkına sahiptir. Bunu kendi cep telefonundan da yapabilir. Eğer telefonu yoksa karakolda polislerin temin edeceği bir telefonda yapabilir. Bu konuda polislerin telefon sağlamaları kanunen öngörülmüştür. Böyle bir durumda karakol polisleri ifade alma işleminden hemen önce veya ifade sonrasında bu hakkınızı kullandırtmaya çalışabilirler. Ancak telefon kullanma hakkının geç kullanılması telafisi olmayan sonuçlara sebep olabilir. Telefon hakkınızı erken kullanmanız halinde yakınınız avukatınıza ulaşabilir veya avukat bulabilir. Bu yüzden yakınlara hemen haber edilmesi önemlidir. Burada bahsedilen yakın sadece aile üyeleri olarak algılanmamalı arkadaş yani tanıdıklarımızı da kapsamalıdır.

Sağlık kontrolü:

Gözaltına alınma halinde önemli olan hususlardan bir diğeri ise sağlık kontrolüdür. Gözaltı işlemi yapıldıktan sonra kişinin adli tıpta veya resmi sağlık kuruluşunda sağlık kontrolünden geçirilmesi zorunludur. Aynı durum gözaltı işlemi bittikten sonra da uygulanır. Burada önemli olan gözaltı işlemi yapan polislerin sağlık raporu için kişiye eşlik etmelerinin kanun tarafından yasaklanmasıdır. Kişiye başka polislerin eşlik etmesi zorunludur. Hastaneye gelindiği zaman kişinin doktorla yalnız görüşmesi esastır. Bu durumda polisler sizinle birlikte doktorun karşısına çıkmak isteyeceklerdir, ancak bu durum da kanunen yasaklanmıştır. Eğer gözaltı sırasında herhangi bir darp veya şiddete maruz kalınmış ise bu durum doktora belgeletilmelidir, ileride açılabilecek herhangi bir haksız gözaltı veya tazminat davasında bu belge işe yarayacaktır. Eğer doktor polislerin sizinle birlikte içerde bulunmalarını söyler ve bu duruma izin verirse doktorun ismi alınıp Türk Tabipler Birliği’ne şikayet edilebilir. Son olarak hastaneye götürülme esnasında kelepçe takılmaması gerekmektedir.

İfade tutanağı:

Gözaltı işlemi esnasında en dikkat edilmesi gereken konu ise ifade alma işlemidir. İşlemediğimiz bir suçtan dolayı hüküm giymemek ve polise karşı kendimizi koruyabilmemiz için mutlaka dikkat edilmesi gereken bir konudur. Pratikte polislerin uyguladığı ve herhangi bir hukuksal dayanağı olmayan yöntemlerden biri şifai tutanak denilen ancak ileriki süreçte karşımıza çıkabilecek olan bir yöntemdir. Şifai tutanakta polisler kişiyle ifade alma işleminden önce sohbetler gerçekleştirmekte ve bu sohbetleri tutanakla belgelemektedir. Gözaltı anının stresi ve polislerin yönlendirmesiyle bir nevi avukat olmadan yapılan ifade alma işlemi söz konusudur. Burada yapılması gereken avukatınız gelmedikçe susma hakkınızı kullanmaktır. Herhangi bir sohbete veya konuşmaya katılmanıza gerek olmadığı gibi sorulan sorulara cevap vermek zorunluluğu da söz konusu değildir. Eğer avukatınız yoksa ve tutacak paranız da yok ise barodan avukat istediğinizi polislere bildirmeniz veya telefon hakkınız ile ailenizi arayarak avukat bulmalarını söylemeniz önemlidir. En kötü ihtimalde avukatsız ifade verirseniz de mahkeme esnasında ifadenizi kabul etmeme hakkınız mevcuttur. İfade alma sırasında sadece kimlik bilgilerinizi vermeniz yeterlidir, başka türlü kişisel sorulara cevap vermek zorunluluğu yoktur. Eğer Terörle Mücadele polisleri tarafından terör suçundan dolayı gözaltına alındıysanız avukat seçiminiz de önemlidir. TEM polislerinin kadrolu avukatları olduğu devamlı insan hakları dernekleri tarafından deşifre edilen bir durumdur. Bu yüzden polislerin önerdiği avukatları seçmemeye dikkat etmek gerekmektedir. Gözaltında kayıpların, işkencenin, kaba dayağın ve psikolojik baskının her türlüsünün rahat rahat uygulanabildiği bir ülkede gözaltı işlemine maruz kalmak her an başımıza gelebilecek bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Gözaltı terörüne karşın dikkatli olmak ve haklarımızı bilmek, bu hakları sonuna kadar kullanmak hayati önem taşımaktadır.

Cengizhan Karaşin

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 3. sayısında yayımlanmıştır.