Küresel Kapitalistler’in Değişen “Suriye Gerçekliği”

Türkiye’ye Patriot Chevron’a ve Exxon’a Petrol

Suriye’nin izolasyonu sürerken Chevron ve Exxon gibi küresel enerji şirketleri de bu bölgedeki pazarlıklarını ve anlaşmalarını arttırdı. 

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Kasım ayından bu yana ilk kez halka sesleniş konuşması yaptı. Uzun bir süre sonra gerçekleşen bu konuşmayla Esad, yanlılarına birlik olma çağrısı yaparken muhalifleri unutmadı. Muhalifleri vatan haini teröristler olmakla suçlayıp “kuklalarla değil, efendileriyle masaya otururuz” dedi. Bu tarz bir suçlamayla Esad’ın kime mesaj vermek istediği aslında açık. Tüm süreç boyunca Özgür Suriye Ordusu ve Ulusal Koalisyona açık destek veren devletlere…

Esad konuşmasında, Suriye’de bir Arap Baharı’nın asla yaşanmayacağına vurgu yapıp bu durumun “patlayacak bir sabun köpüğü” olduğunu belirtti. Bu konuşmadan, Esad’ın yönetimi bırakacağını ilan edeceğini bekleyen kimse yoktu. Ancak yine de, yönetimsel bazı değişikliklerin yapılacağı beklentisi uluslararası medyanın gündemindeydi. Esad beş aşamalı bir plan açıkladı konuşmasında; yabancı ülkeler silahlı muhalefeti desteklemeyi bırakacak, sınırdan teröristlerin geçişi engellenecek sonrasında muhalefetle diyalog kurulacak, yeni hükümet kurulup af ilan edilecek.

Esad’ın planına ilk tepki, konunun muhataplarından geldi. Suriye Ulusal Konseyi Başkanı George Sabra, Esad’ın görevi bırakmadıkça hiçbir girişimin kabul edilemeyeceğini belirtti. TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu değerlendirmesini, 5. Büyükelçiler Konferansı’nda yaparak TC’nin tutumunu tüm dünyanın desteklediğini göstermek istedi. Esad’ın içi boş reform vaatlerinin çok geç ve yetersiz olduğunu vurguladı. Benzer değerlendirmeler AB ve ABD yetkilileri tarafından da yapıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı Esad’ın artık “gerçeklik”ten tamamen koptuğu açıklamasını yaptı.
Bu “gerçeklik” meselesi, ABD medyasında 2013 yılının ilk gündemlerinden biriydi. ABD’de, Ortadoğu ve özellikle Suriye politikasında hükümetin ve benzer bir şekilde diğer Batılı devletlerin ne kadar gerçekçi olduğu tartışıldı. Geçen iki yıl boyunca Esad’ın hala iktidarda olma durumu, bu devletleri ve Esad’ı sevmeyen Arap devletlerini de bu “uluslararası gerçek”likten koparmış görünüyor. Israrlı bir şekilde kendi plan programlarının Suriye’nin şekillendirilmesinde ana kaynak olmasını isteyenler, bu coğrafyadaki bazı açmazları görmezden geliyor. Bu görmezden gelişin altında ise nasıl bir korku yatıyor bilinmez.

Batılıların “uluslararası gerçeklik”ten kayışı, Esad’ın çok başarılı bir dış politika izlemesi, iç politikada desteğini pekiştirebilmesi ya da başarılı manevra kabiliyeti ile açıklanamaz. Bunun asıl nedeni, olası Esad sonrası bir dönemin geleceğinin de bu Batılı devletler için parlak olmama durumu .
Esad rejiminin, silahlı muhaliflerle çatışmaya başladığı ilk günden bu yana muzdaripliğini en sık dile getirdiği mesele El-Kaide ile ilintili gruplardı. Liva El-İslam, Katibat El-Ensar, Ehrar El-Şam ve bir sosyal paylaşım sitesinde yayınladıkları video ile geçtiğimiz aylarda gündeme oturan El-Nusra Cephesi çatışmaların başından beri silahlı muhalefetin en kararlı kesimleriydi. Yakın bir zamanda stratejik açıdan önemli bir hava sahasını El-Nusra Cephesi ele geçirmişti. Durumu Esad rejimi açısından vurgulamak adına, bu son örnek önem taşıyor. Bu radikal grupların en önemli özelliği, militanlarının Çin ve Endonezya gibi uzak ülkelerden de gelen insanlardan oluşuyor olmasıydı.
Batılı devletlerin, Esad sonrası bir Suriye’ye ilişkin en büyük çekincesi de bu yönde. Mevzu bahis gruplarla ilintili bir iktidarın, Esad rejiminde var olduğu söylenen kimyasal silahlara sahip olma durumu Batılı devletlerin en büyük korkularından biri. Bu açıdan bakıldığında, Batılıların Suriye’ye ilişkin stratejilerinin aynı kalması bu “uluslararası gerçeklik”in dışına düşme nedeni gibi görünüyor.

Şu ana kadar en somut öneri olarak Suriye’ye sunulan tek plan, BM ve Arap Birliği Özel Temsilcisi Lahdar İbrahimi’ye ait. İbrahimi de Esad’ın son konuşmasındaki beş aşamalı planı eleştirmişti. Ancak diğer yandan İbrahimi’nin planının başkanlık statüsüne ve güvenlik hizmetlerine ilişkin bir ibare barındırmaması, bu planın “gerçek”liğini de sorgulatıyor. Plan Suriye’de farklı iktidar odaklarının birbiriyle rahat bir şekilde savaşması için hazırlanmış adeta.

Yönetsel iktidar açısından zayıf bir Suriye, şimdilik küresel kapitalistler için en karlı plan olarak görünüyor. İsrail’in Golan’ın çevresine savunma hattı kurması, TC’nin Patriotları ile beraber değerlendirilmeli. Maraş’a gelen Alman askerleri, Halep’e 120 km mesafede iki adet Patriot füze kompleksi kuran Amerikan askerleri, Şubat başında tamamen bitmesi planlanan Patriot Hava Savunma Sistemleri… Suriye’yi özgürleştirmek isteyenler, şimdi Suriye’yi izole edip, yarattıkları karmaşa ortamının getireceği duruma göre planlarını belirlemek istiyorlar.
Bahsi geçen uluslararası “gerçeklikten kopuş”, bölge üzerinde hareket halinde bulunan küresel kapitalistler için çok geçerli gözükmüyor. Chevron ve Exxon gibi küresel enerji şirketleri, bu bölgedeki hareketliliklerini tarihlerinde olmadıkları kadar hızlandırmış durumda. Küresel kapitalizmin bu gerçeklik dayatmasından en çok bölge halklarının mağdur olacağı ise bu durumun en “gerçek” sonucu olacak.