“Ben Hastamı Avucundan Tanırım” – Mercan Doğan

2012 yılının Temmuz ayında Konya’da başlatılan pilot uygulamanın ardından 20 ilde 4 aydır denenmekte olan “Avuç İçi Kimlik Doğrulama Sistemi”, Nisan ayından itibaren tüm özel ve üniversite hastanelerinde uygulanmaya başlandı. Uygulamayla beraber bu yaza damgasını vurması beklenen sözleri devlete, müziği Fujitsu adlı şirkete ait olan türküyü hatırlayalım;

Ben hastamı avucundan tanırım dı-rı-rım-rım
Sağlığı parayla alıp satarım dı-rı-rım-rım
Eğer bir sosyal güvencen yoğ ise dı-rı-rım-rım
Ölünü bile rehin tutarım amaney

Diğerleri gibi, bu türkünün de elbet bir hikayesi var:

Çocukluğumuzda, eve çocuklu misafir gelecekse oyuncaklarımızı saklamamız ve paylaşmamamız gerektiğine dair bir kural vardı. 6 yaşındayken, kuralları pek bilmez iken, ben bu kuralı iyi bilirdim. Bir gün, annemi, küçük defter gibi bir şeyi üst komşumuz Münevver Teyze’ye verirken yakaladım. Önce anlamadım, ama yüzlerindeki ifade çok tanıdıktı. Benim bile oynamamam gereken porselen bebeğimin sarı saçları, kuzenimin parmaklarının arasında yakalanmıştı. Hem kara kuruyduk, hem bizim saçımız deyip yırtamadık. Babam “Polise vercem sizi!” demişti, yarabbim bizdeki ne tedirginlik! Annemle Münevver Teyze’nin yüzünde ki ifadeyi bu deneyimimden tanımıştım, kesin yasak bir şey yapıyorlardı. Neyse onları polise falan vermedim. Annem, Münevver Teyze’nin sağlık karnesine -küçük defter gibi şeye- ihtiyacı olduğunu, iyi bir şey yaptığını, ama babama söylememem gerektiğini anlattı, ikna oldum.

Aradan yıllar geçti. Önce sağlık karneleri kaldırıldı, usulsüzlüğün önüne geçmek için. Hastanelerde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sisteminden kimlik numarasıyla onay alınmaya başlandı. Anladım ki; efendilerin ceplerini doldurmasına değil, annemle Münevver Teyze’nin yaptığına deniyormuş usulsüzlük. Usulsüzlük bu uygulamayla da durdurulamayınca, “Avuç İçi Kimlik Doğrulama Sistemi”ne geçilmesi kararlaştırıldı.

Özet olarak hastaları avucundan tanıyan bu sistem nasıl mı işleyecek? Nisan ayı itibariyle hastaneye ilk gidişimizde “nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı veya pasaporttan” biriyle kimliğimiz tespit edilecek. Ardından avuç içi damar okuma cihazıyla elde edilen biyometrik veri, hastane tarafından SGK veri tabanına kaydedilecek ve bizden taahhüt belgesi alınacak. Sonraki gidişlerimizde, kaydedilen avuç içi damar görüntümüzden tanınacağız. Sistem, avuç içinden kimliği sorgulanan hastaya onay vermezse, tedavi masraflarını SGK karşılamayacak. Kendi adına başkasının sağlık hizmeti almasını sağlayan kişiden, tedavi ücretinin iki katı, kanuni faiziyle tahsil edilecek. Bu kişiler hakkında SGK’yı zarara uğratmaktan suç duyurusunda bulunulacak.

“Yapamazlar” diyenlere, Fujitsu Türkiye ve Balkanlar Genel Müdürü Halit Zaim cevap veriyor: “Sistem yaklaşık 4 aydır 20 ilde kesintisiz çalışıyor. 1 Nisan itibariyle 81 ildeki 3 bin kadar hastane aynı teknolojiyi kullanmaya başlayacağız. Yaklaşık 15 milyon dolara mal olacak projeyle ilgili çalışmamızı tamamlamak üzereyiz.”

Belli ki yapacaklarını yapmışlar, mesele bizim ne yapacağımız. Küçükken akşamlarımı Hizbullah’ın domuz bağlarıyla, kol-bacak kesmeli infazlarıyla dolu televizyonun karşısında geçirip tedavi edilemez psikolojik yaralar almış olsam da, aman diyeyim! Avuç içi için kol kesmeyelim. Biraz çocuk aklımızı ve yaratıcılığımızı kullanalım, düşman teknolojisini geliştiriyorsa, biz de usulsüzlüklerimizi geliştirelim.

Mercan Doğan
[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 9. sayısında yayımlanmıştır.