Suriye’de Sarin Gazı Katliamı

Ortadoğu’yla ilgili gündemin Mısır’da yaşananlar üzerinden yoğunlaştığı bir zamanda, video paylaşım sitelerine Şam’ın yakınlarındaki Huta bölgesine yapılan kimyasal saldırıyla ilgili görüntüler düştü. Görüntüler tüm uluslararası haber ajanslarına son dakika haberi olarak postalandı. Videodaki görüntüler, kimyasal saldırıdan etkilenen çoğunluğu çocuk birçok insanın can çekişme görüntüleriydi. Suriye’den savaş sırasında gelen şiddet içerikli görüntülerin en şiddetlisi bu son yaşananlara ilişkindi.

Bir hastanede, saldırıdan etkilenen insanların görüntülerinin yer aldığı bu video sonrasında açıklama yapan Suriyeli muhalifler, benzer saldırıların daha önce de olduğu ancak yaşanan son saldırının bu saldırıların arasından en büyüğü olduğunu belirtti. 1988 yılında, Halepçe’de Saddam Hüseyin’in Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği kimyasal saldırıyı anımsatan bu saldırıda, binin üzerinde kişinin öldüğü ve bir o kadarının da saldırıdan etkilendiği ulaşılan bilgiler arasında.

Haberin Doğruluğu

Saldırının hemen ardından konuşulan önemli bir mesele, haberin doğruluğuyla ilişkili. Suriye’de muhalifler de, Esad yanlısı güçler de savaş sırasında birbirlerinin kimyasal silah kullandıklarını iddia etmişlerdi. Suriye resmi haber ajansları, haberin asılsız olduğunu, cesetlerde kurşun ya da patlayıcı izi görülmediğini, görüntülerin eski ya da sahte olduğu iddiasında bulundu.

Böyle bir saldırının, Birleşmiş Milletler silah denetçilerinin, Suriye’de başka bir bölgede kimyasal silahla ilgili bir denetleme yapmak için geldiği bir zamanda gerçekleşiyor olması, sadece Esad hükümeti destekçilerinin değil, farklı birçok devlet yetkilisinin de dikkatini çekmiş durumda. Suriye yetkililerinin, muhaliflerin hedef şaşırtmak için gerçekleştirdiği bir kurmaca diye adlandırdığı durumu, BM bünyesindeki bazı devletler de soru işaretleri ile karşılasa da, denetçilerin hemen bu bölgeye gitmesi konusunda herkes hem fikir.

Muhaliflerin bu kadar çok kimyasal silaha sahip olamayacağını, görüntülerin sahte olmasının nereyse imkansız olduğunu vurgulayan bazı BM yetkilileri, durumun gerçekliği kanıtlandığı takdirde hemen gerekenin yapılacağından bahsediyor. Gerekenin ne olduğu noktasında, şu ana kadar en açık ifadede Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius bulundu; Suriye’ye müdahale.

Rusya Dışişleri Bakanı Alexander Lukashevic’in açıklamaları, haberin doğru olup olmadığını araştırmak için profesyonel bir ekibin kurulması ile ilgiliydi. Sürecin başından bu yana, Esad’a destek noktasında çekinmeyen Rusya, BM denetçilerinin ziyaretinin hesaplandığı “önceden hazırlanmış bir provokasyon” olabileceğine vurgu yaptı.

Kimyasal Saldırının Faili

Sadece Ortadoğu’da değil, tüm dünyada devletlerin iç meseleleri-dış meseleleri ayrımının ortadan kalktığı bir ortamda, Suriye’deki kimyasal saldırının failinin kim olduğu sorusunun yanıtlanamayışı bu belirsizliğin bir sonucu. Esad hükümetinin, daha önce kullandığı gibi kimyasal silah kullanabileceği durum da, muhaliflerin provokasyon amaçlı bir durum yaratmak için kimyasal silah kullanabileceği durum da, masum insanların, küçük çocukların öldüğü bu insafsız tablonun sorumlusunun kim olduğunu anlamamızda yanıltıcı ve eksik olacaktır. Suriye’de yaşanmakta olan süreçten, bu süreci kendi çıkarları için kullanmak isteyen tüm devletler, tüm küresel kapitalist iktidarlar sorumludur.

1936’dan beri hangi devletin gözetiminde geliştiriliyorsa kimyasal gazlar, 1940’larda Yahudileri bu gazlarla kim öldürdüyse, 1970’lerde Vietnamlılara kimyasal bombalarla kim saldırdıysa, 1980’de Kürtleri kimyasalla kim katlettiyse, odur sorumlusu bu katliamın da. Sözde yaşanan katliamları önlemek için yola çıkan BM Silah Denetçileri, İnsan Hakları Komisyonları nasıl Afganistan’da, Sırbistan’da katilleri sakladıysa, örtbas ettiyse, Suriye’de de aynısını yapacaktır.