“Eğitim Kapitalizme Köle Yetiştirir” – Onur Özkaya

Daha önceki tüm sınav sistemlerini unut. Artık sınav diye bir şey yok. Ya da aslında sınavlar daha da çoğalıyor. Ortalıkta dolaşan bir duyuma göre sınavlar bu sene kalkıyormuş. Tıpkı dershaneler gibi. Dershanelere muhtaç edilmeden, eğitileceğimiz yeni bir sistem geliyormuş yani. Bu yüzden büyük sınavları kaldırıyorlarmış. Bakalım bu sınavsız sınav nasıl olacak?

LGS, LYS, SBS, OKS…

Dünyaya geldiğimden beri bir sürü sınavın içine düştüm kaldım. İlköğretimde deneme sınavları yapılırdı. Bizi gireceğimiz sınavlara hazırlamak için, sürekli sınavlara sokarlardı. O zamanlar LGS (Liselere Giriş Sınavı) vardı. LGS’nin adı değişti, OKS (Ortaöğretim Kurumları Sınavı) geldi. Ben liseye geçerken de, üç aşamalı SBS (Seviye Belirleme Sınavı) geldi. Her sene sınavlara girdik, durduk. Liseye geçtim, SBS tek aşamalı oldu. Lisede okurken üniversiteye geçmek için girilen ÖSS (Öğrenci Seçme Sınavı) kalktı. Yerine iki aşamalı YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı), LYS (Lisans Yerleştirme Sınavı) geldi. Yeni gelecek sisteme göre de sınavlar kalkıyormuş.

Bu yeni sistem her gün okullarda gördüğümüz derslerin sınavlarını merkezileştirip, büyük sınavlara girmeden her gün üniversite sınavlarına gireceğimiz, bir sınavsız sınav sistemiymiş. Önce liseye geçişteki SBS’yi kaldırmakla başlayacaklarmış. Sonra üniversiteye geçişteki YGS ve LYS’yi kaldıracaklarmış. Sınavsız diyorlar, çünkü o büyük sınavlardan yok. Ama aslında, o büyük sınavlar şimdi çoğaldı. Bu büyük sınavlar bizi rekabetçileştirirken, biz bu rekabet algısını birden fazla sınavla daha da normal karşılayacağız. Yaşamımızın her anına sızmış olan bu sınavlar bizim için o kadar normalleşecek ki sınavsız bir yaşamı dahi düşleyemeyeceğiz.

Artık kopya vermek arkadaşını senin önüne geçireceği için, onu ispiyonlaman gerekecek. Arkadaşını gammazlayıp onu ele vermen, normal olacak. Çünkü sen de “hayatını kazanmaya” çalışıyorsun. Eğer arkadaşını ele vermezsen, seni vasat bir insan olmakla korkuturlar. Sen kapitalizme daha kolay entegre ol diye var bunca sınav, bunca eğitim ve sürekli değişiyor.

TC Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bu yeni sistem için diyor ki: “YGS, milli eğitim sisteminin başarısını ölçen ve değerlendiren bir sınav değil. Öyleyse biz 12 yıl boyunca eğittikten sonra, o çocuğa hem dünyaya uyum, hem de topluma uyum açısından gerekli olan kabiliyetleri kazanıp kazanmadığına bakmamız lazım… Onun için sınavı yapacağız ama yapacağımız sınav, çocuğun dershaneye gitmeden kendi okulunda aldığı derslerden bizim öngördüğümüz kazanımları alıp almadığını ölçmek için olacak.”

Ömer Dinçer dünyaya uyumu, topluma uyumu değil, kapitalizme uyumu anlatıyor. Yani bu okullarda olacağımız sınavlarla entegrasyonu içselletirip, içselleştirmediğimiz daha iyi anlaşılacak. Onca girdiğimiz sınavlar iyi ölçememiş sanki ne kadar entegre olabildiğimizi. Şimdi dönem içinde olacağımız merkezi sınavlar ölçecekmiş.

İktidar Değişir, Kölelik Baki Kalır

Bugün hangi iktidar gelirse gelsin, okullarda kendi rejimini dayatacaktır. Önceden Kemalist şimdi dindar deniliyor, ne fark eder. Okul tıpkı bir fabrika gibi iktidarın belirlediği, farklı görünen tek düşünceye sahip, kapitalizme uyumlu kişiler yetiştiriyor. İktidar olan her anlayış insanları yine mezun oldukları okullardan köle olarak çıkaracaktır. İktidarlar ve anlayışları değişse de insanların kapitalizme uyumlu bireyler haline getirildikleri eğitim değişmeyecektir.

Eğitim Kapitalizme Köle Yetiştirir

Bugünkü iktidar da kapitalizm içerisindeki boş alanlara göre insan yetiştiriyor. Meslek liselerine daha kolay girilebilmesinin, ilk tercihler arasında yer almasının sebebi kapitalizmin işçi ve özellikle hizmet sektöründe çalışacak işçilere ihtiyaç duymasıdır. Gerçi hangi üniversiteyi bitirirsen bitir. Bitirdiğin bölüme talep yoksa mecburen sen de Mcdonald’s’da çalışacak bir garson olacaksın. İstediğin kadar sınavlara gir dur. Üstelik yeterli kontenjan sağlanmazsa, işsizler ordusunda yerini alacaksın.

Dershanelerin kapatılması ve yeni bir rant kapısı olan özel okulların artmasıyla, eğitim şirketler tarafından kullanılmaya başlanacak. Her şirket kendi işçisini, kendi okullarında yetiştirecek. Kapitalizme farklı şekilde entegre olacak ama sömürü sistemi devamlılığını sağlayacaktır. Bu entegrasyon, çarkın hangi dişlisi olacağımızdan ziyade bu çarkta bir şekilde yer almamızdır. Yani sorun sadece bulunduğumuz mevki ya da statü değil, sorun entegrasyon sorunudur. İster plaza ofisinde, ister ev işinde, ister torna tezgahında çalışalım, kapitalist ilişki biçimleri içerisinde, kapitalist sömürüye maruz kaldığımız sürece eğitim asıl işlevini gerçekleştirmiş olacaktır.

Eğitimi geliştirmek daha gelişmiş köleleri yetiştirir.

Eğitimi geliştirerek iyileştiremezsiniz. Çünkü gelişmiş eğitimle ancak daha itaatkar, daha kalifiyeli işçiler, memurlar ya da patronlar yetiştirebilirsiniz. Kısaca onlar da kapitalizme bir şekilde entegre olurlar. Eğitim, ister eşit, ister bilimsel, ister parasız, ister anadilde, ister dayaksız, serbest kıyafetli ya da akıllı tahtalı olsun, ister özel derslerle verilsin ister sınavlı, ister sınavsız, dershanesiz olsun eğitim içeriği bakımından içinde otoriteyi, hiyerarşiyi, militarizmi, düşünce kontrolünü, tektipleştirmeyi barındırmasıyla asla iyileştirilemez. Her değişen iktidarla yeniden düzenlenmiş, düşünce mantığını müfredatlara yerleştirmiş ve okulla düşüncelerini empoze ettiği insanları oluşturmuştur. Eğitim ne kadar geliştirilse geliştirilsin, her daim köle imal edecektir.

Laf’ın özü; sınavsız sınav sistemi gelsin, görelim. Biz yine iktidarlara ve kapitalizme eğilmeyenler olarak kopya çekmeye, haylazlık yapmaya, uslanmamaya, otoritelerle uzlaşmamaya, itaat etmemeye bir yandan da eğitiminiz, okulunuz, müfredatınız ve zırt pırt değişen sınav sisteminizle çatışmaya devam edeceğiz.