Chiapas’tan Hamburg’a Uzanan Dayanışmanın Kolektifi LİBERTAD

Güncel anarşist ekonomi deneyimlerinin taşıdığı iddia, kapitalizmi ikame edebilecek ekonomik yapıların şu anda deneyimlenebileceği ve bu deneyimlerle yaşamsal ihtiyaçların karşılanabileceğidir. Hamburg’daki Café Libertad Kollektiv de bunun en büyük örneklerinden biri. Kolektifin özellikle Zapatistlerle kurulan dayanışma ilişkisinde bulunduğu nokta düşünüldüğünde, anarşist ekonomik deneyimlerin toplumsal mücadeleyle ilişkisini görmek, anarşizmin politik ve yaşamsal arasında kurduğu ayrılmaz bağın önemini bir kez daha gösteriyor. Café Libertad Kollektiv’den Cemal Selbuz’la gerçekleştirdiğimiz röportajla hem kolektifin işleyişini, hem de anarşist ekonomik deneyimlerin etkisi üzerine konuştuk.

Meydan: Önce seninle başlayalım, bize biraz kendinden söz edebilir misin?

Cemal Selbuz: Bir anarşist olarak Hamburg’da yaşıyorum. Daha çok, Ermeni anarşistler ve Osmanlı’da anarşizmle ilgileniyorum. Cafe Libertad’a etkin olarak katıldıktan sonra liberter ekonominin de ilgimi çektiğini söyleyebilirim. Hamburg’da ve genel olarak Almanya genelinde anarkosendikalistlerle ilişkim var.

Café Libertad Kollektiv ile tanışman nasıl oldu?

1999’da anarkosendikalistler tarafında kurulan Cafe Libertad’la tanışmam, daha öncede tanıştığım kurucularının aracılığıyla oldu. Asıl olarak faaliyetlerini yakından tanımam, kolektifin kurulduğu yeri ziyaret ederek başladı. Faaliyetlerin nasıl yürütüldüğü, Meksika ve diğer ülkelerdeki köylü kooperatifleriyle nasıl bir ekonomik ve politik ilişki kurulduğunu merak ediyordum. Zamanla, ihtiyaç duyduklarında kahvenin getirilmesinde, depoda ve kolektife ilişkin düzenledikleri çeşitli politik ve sosyal etkinlerinde yardımcı olmaya çalıştım.

Sen ne zamandır kolektiftesin?

Sürekli ilişkide olduğum ve bazen de geçici çalıştığım Cafe Libertad’da, sekiz aydır tam üye olarak çalışmaktayım. Her üye gibi ben de 1000€ olan kooperatif payımı ödemeye çalışıyorum. Çalışanların hepsinin bütün karar süreçlerine demokratik ve eşit bir şekilde katıldıkları için onlardan, çalışanlardan daha çok üyeler ya da yoldaşlar olarak ifade etmenin daha doğru olacağını düşünüyorum.

İşleyişten biraz söz edebilir misin?

Sürekli çalışan üyelerin dışında, Cafe Libertad’da işlerin çok yoğun olduğu zamanlarda geçici olarak çalışanlar da olabiliyor. Geçici de olsa -3 veya 6ay çalıştıktan sonra- işsizlik parasından faydalanmaları için bir yılı tamamlayacak kadar çalışmalarını tavsiye ediyoruz. İster depoda olsun, ister büroda olsun bütün üyeler aynı ücreti almaktadır. Mümkün olduğunca iş alanları arasında dönüşümün oluşması için çaba sarf ediyoruz.

Büro kısmında kahvenin alınmasına ve gönderilmesine ilişkin bürokratik işlemler yapılmaktadır. Özellikle kahve ihracının olduğu dönemlerde iş yoğunluğu artıyor. Bu süre içerisinde bürodakilere yardımcı olacak geçici takviyeler yapılıyor. Her sene Meksika, Honduras ve Kostarika’daki kooperatiflerden toplam 120 ton kahve alıyoruz. Kavurma işletmesinde, kavrulup öğütülen ham kahvenin paketlenmesi ve vakumlu paketlerin etiketlenmesi de aynı yerde yapılmaktadır. Çekirdek şeklinde kavrulmuş ve paketlenmiş kahvenin etiketlenmesini de kolektifte yapıyoruz.

Çalışma koşullarından bahseder misin?

Kolektif olarak bağlı bulunduğumuz kooperatifler birliğinin tüzüğü, kendimizin oluşturduğu ve esas aldığımız kolektif tüzük olmak üzere, iki tüzüğümüz bulunmaktadır. Çalışma, disiplin ve kurallar yerine politik sorumluluk prensibi temelinde esnek bir şekilde yürütülmektedir. Herkesin katıldığı çalışmaya ve üretime ilişkin sorun ve ihtiyaçların görüşüldüğü çalışma toplantıları, her gün yapılmaktadır. Ayrıca haftada bir gün de genel görüşme oluyor, orada da daha çok kahve aldığımız ülkelerdeki kooperatiflere ve genele ilişkin sosyal ve politik sorunlar ve senelik kahve alım ve satımına ilişkin finans sorunlar görüşülmektedir.

Herkes saat ücreti olarak 18€ alıyor. 15 yıl içinde bir kez, 16€’dan 18€’ya çıkarılan saat ücretlerinin, asıl üreticilerin, Latin Amerika’daki kooperatiflerde çalışanların yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine öncelik verdiğimiz için artırılmamasını öneriyoruz. Bundan dolayı, şu ana kadar üyelerden bir arttırma talebi gelmedi. Haftalık çalışma süresini 30 saat olarak belirledik. Yani haftada 4 gün, günde 6 saat. Bazen iş yoğunluğu yüzünden 5 gün çalıştığımızda oluyor. Ya da ayrıca birinin paraya ihtiyacı olduğunda, geçici olarak, haftada 5 gün çalışabiliyor. Ama 5 gün çalışmaya ilke olarak karşıyız.

Kolektif olduğumuz için pek çok yerden çağrı alıyoruz. Sosyal, kültürel ve politik faaliyetlere çağrılıyoruz. Kendimizi orada temsil ettiğimiz gibi bir grup olarak da bu tür faaliyetlere katılmaktayız.

Café Libertad’ın kendi politik faaliyeti ya da eylemliliği var mı?

Yakın zamanda, St. Pauli kulübünün her sene periyodik olarak düzenlediği ırkçılığa karşı turnuva festivaline aktif bir şekilde katıldık. Dayanışma çadırımızda, bağış karşılığında kahve ikram ettik. St. Pauli Roar’dan, kilo başına gelen 2€’yu, ırkçılık karşıtı taraftar projelerine, politik mahalle çalışmalarına ve kentte yaşama hakkı gibi mücadeleleri desteklemek için kullanıyoruz.
Aynı şekilde, dayanışma kahvelerimiz Störtebeker ve Kiptik’le, yalnızca Chiapas’taki proje ve direnişlere değil Almanya ve diğer ülkelerdeki proje ve mücadelelere de destek oluyoruz. Örneğin Gezi sürecinde 670€ bağışta bulunmuştuk.

Anarşist ve radikal sol eylemlere direkt katıldığımız gibi, asıl dayanışmamız bu tür faaliyetlere maddi destek, kahve verme ve kahve makinelerimizi karşılıksız alıp kullanma şeklinde olmaktadır.

Bizzat bizim düzenlediğimiz politik ve dayanışma etkinliklerimiz olmaktadır.
Kahve işleyişinden biraz bahsedebilir misin?

Asıl kahve aldığımız yer Meksika, Chiapas. Kahveyi, aromasının daha iyi olması, yumuşak asitli ve daha iyi tat vermesi için ağaç gölgesinde ekmektedirler. Bu sayede, göçmen ve diğer kuşların yaşam alanları da korunmuş oluyor. Yine, ağaçlar, erozyonun önlenmesi ve çok zahmetli olan kahve toplama sırasında çalışanların rahat toplamasını da sağlamaktadır. Cafe Libertad, kuruluşundan bugüne kadar en az aracı kullanmaya özen göstermektedir. Bundan dolayı, bize kahve ısmarlayan herkesin, kahveyi aynı fiyattan almasını sağlamak için büyük marketlere, bio dükkânlarına indirimli satış yapmıyoruz. Café Libertad Kollektiv olarak amacımız, kahve kooperatifleri ile dayanışmak ve onların politik mücadelelerini desteklemek. Bunun için kahve gelirleri dışında, dayanışma paralarını da onlara gönderiyoruz. Sosyal ya da kültürel faaliyetlerinde bir ihtiyaç söz konusu olduğunda, dayanışma fonumuzdan para aktarabiliyoruz. En büyük kahve alımımız Chiapas’tan. Bunun gibi Honduras (kadınlar kooperatifi) ve Kosta Rika’dan da kahve almaktayız. Fiyatı, her sene, kahve kooperatifleriyle birlikte ortak bir şekilde belirliyoruz ve % 60 gibi bir ön ödeme yapıyoruz.

Bazen fiyatları çok yukarı çekmemek için, artışı bir sınırda tutup geri kalan kısmını fonlarla desteklemekteyiz.

Chiapasla ilişki nasıl kuruldu?

Zapatistlerin 1994’de başlayan onur ve adalet mücadelesinin, dünyada olduğu gibi Almanya’da da büyük etkisi oldu. Kısa sürede Chiapas’la Hamburg arasında yoğun bir politik hareketlilik başladı. Karşılıklı süren uzun ziyaretler ve görüşmeler sonucunda, küçük çaplı ilk girişimler 1999 yılında gerçekleşti.

Sen Chiapas’a gitme fırsatı bulabilmiş miydin?

Her üyenin, üyeliğini gerçekleştirdikten, bir yıl sonra – maddi imkânlar ölçüsünde- Meksika’yı ziyaret edebileceği tüzüğümüzde de yazılı. Bir tüketici olarak ziyaret etmeyi düşünmüyorum, ama kişisel olarak kahvenin toplanmasına katılmak isterim.

Libertad’ın göçmen meselesine bakışı nedir?

Bu soruya kişisel olarak cevap verebilirim; Cafe Libertad farklı sol ve anarşist çevrelerden gelen üyelerden oluşmaktadır. Politik faaliyetleri daha çok Cafe Libertad’ın dışında yoğunlaşmaktadır. Ama ister içeride isterse dışarıda olsun genel bir göçmen politikası yerine, ırkçılığa karşı mücadele anlamında bir politika daha çok tercih edilmektedir. Hiç şüphesiz, her iki kesimin de karşılıklı ilişkisi dışında otonom bir göçmen hareketi elzemdir. Ama bu karşılıklı ilişki burada hep bir sorun oluyor ve olmaya da devam edecek. Almanya’daki göçmenler dışındaki sol yelpaze, liberterler de dâhil olmak üzere, bu sorunu pek tanımlayamadığı için doğru bir politik söylem ve mücadele geliştirmeleri de mümkün olmuyor. Hiç şüphesiz coğrafik sınır(Avrupa), birçok şeyi sınırlıyor.

Peki, sen kedini nasıl tanımlıyorsun?

Ben, kendimi anarşist bir göçmen olarak tanımlıyorum. Benim dışımdaki diğer üyeler, radikal sol çevrelerden. Kolektif prensiplerin yürütülmesi bakımından, üyelerin politik duruşları dikkate alınmaktadır.

Bu tarz bir ekonomik işleyişin kapitalist bir işletmeyle farkı nedir?

Dediğim gibi kolektifin temel ilkesinin patronsuz kârsız ve üretici ve tüketiciler arasında politik bir dayanışma olması önemli bir farklılık oluşturuyor. Onun dışında mümkün olduğu kadar iş bölümünün olmaması, işletmeye ilişkin politik ve ekonomik duruma ilişkin herkesin karar alma sürecine katılabilmesi, kararların bir çoğunluk-azınlık şeklinde değil konsensüs şeklinde alınıyor olması, çok acil durumlarda en az yüzde 75’in desteğinin sağlanarak karar alınması, eşit ücretin olması, çalışma sürelerinin 30 saatten az olması, farklı mesleki deneyimlere olanak sağlanıyor olması da kapitalist işletmelere pek uymuyor.

Ayrıca kendisini iyi hissetmeyen bir üye, bir hafta ücretli mazeret izini de kullanabiliyor. Çalışma koşullarından kaynaklı bir üyemiz iş göremez duruma düşerse, onun hiçbir zaman dışlanmayacağı ve ona uygun olabilecek bir iş olanağı yaratılacak olması da diğer işletmelerden farklarımız olarak sıralanabilir.

Her üyemizin politik faaliyetlere katılmasını özellikle teşvik ediyoruz.

Dolayısıyla liberter ekonomik bir modeldir diyebilir miyiz? Yani bu ekonomik modeli örgütlemeye çalışıyor musunuz?

EZLN’nin mücadelesini desteklemek amacıyla kurulan Cafe Libertad, bu tür kolektiflerin yaygınlaşmasını destekliyor. Biz, çeşitli şehirlerde kahvemizi satmak isteyen kolektifleri hem parasal hem de politik olarak destekliyoruz. Dayanışma amaçlı kolektifler yalnızca kuruluş amaçlarıyla kalamazlar yeni ve dönüştürücü düşünce ve alanların açılması gerekiyor. Sürekli ikinci planda görülen tüketicilerin kolektifleşmesi ve üretim süreçlerine demokratik olarak katılmalarını sağlayacak imkânlar yaratılmalıdır. Farklı mesleki kolektifler arasında dayanışma ve rotasyon imkânları sağlanmalıdır. Yoksa kolektiflerin imtiyazlı kooperatiflere haline gelmeleri kaçınılmaz olur. Her şeyden evvel ekonomik ilişkiler her alanda politikleşmelidir.

Ben, kolektiflerin çok ideal yapılar olarak görülmesini doğru bulmuyorum. Sonuçta, bütün bu ekonomik ve politik ilişkiler, temel kapitalist bir araçla yürütülmektedir. Kafa ve kol emeği, yeni ve eski çalışan, bilenle bilmeyen arasındaki hükmedici ilişkiler gibi çalışma mefhumunu yeniden tanımlamak gerekiyor. Burada sorulması gereken, kapitalizme çok bulaşmadan liberter bir ekonomik yapılanma mümkün mü? Buna vereceğimiz cevap, diğer sorunların tanımlanmasını da kolaylaştıracaktır.
Café Libertad Kollektiv’in Dayanışmacı Ekonomisi

Libertad’ın dayanışmacı model diye isimlendirdiği ekonomi, dayanışma gösteren ve gösterilen arasında aynı seviyede bir ilişki biçimine dayanıyor. İlişkide maddi ilişkide bulunan tarafın daha fazla inisiyatif hakkı yok. Tabi ki, bu ilişki ortaya konarken baz alınan şey, yaşamın iyileştirilmesi… Chiapas’takilerle bu tarz bir ilişki, kolektifin ilk gününden bugüne sağlanmaya çalışıyor. Sadece Zapatistlerle değil, İtalya’dan, Yunanistan’dan, Honduras’tan kolektiflerle kurulan ilişki sayesinde Café Libertad Kollektiv, makarnadan yağa birçok farklı ürünü dayanışma ağına sokmuş durumda.

Ancak Chiapas, bu dayanışma ağının önemli bir ucu konumunda bulunuyor. Yajalon’da Ssit Lequil Lum; Altamirano’da Yochin Tayel K’inal; San Christobal’da Yachil Xojoba kahve kolektiflerinden senelik ortalama 60 ton kahve alınıyor. Kahve kilosu başına 85 Peso/ 5,5 Euro ödeniyor. Zapatista Dayanışma Kahveleri’nin fiyatları %9 nakliyat-konteynır, %2 indirim, %4 fonlar, %4,5 Paket-Kargo, %8 Lojistik-Depolama, %12 Kavurma-Paketleme, %18 Maaş, %20 Ham Kahve, %22 Vergi gibi kalemler hesap edilerek belirleniyor. Café Libertad Kollektiv, kurulusundan bugüne kadar Zapatistlerle ortalama 300.000 Euro dayanışma gösterdi. Fiyatlardaki oranlar 2000 yılından bu yana Zapatist köylülerin lehine olacak şekilde %70 oranında yükseltildi.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.