Yalınayak : Hasta Tutsaklar Yaşam İçin Direniyor

Cezaevlerinde bulunan hasta tutsakların tedavileri yapılmayıp tahliyeleri gerçekleştirilmezken, tutsakların durumu gün be gün daha da kötüleşiyor. İktidarlarca tutsak alınarak hapsedilen ve iradesi çalınmak istenen birçok hasta tutsaksa hem hapsedildikleri duvarlara hem de hastalığa direniyor.

Kırıklar F Tipi Hapishanesi’nde tutsak bulunan Umut Fırat Süvarioğulları gazetemize yolladığı mektupta, aynı cezaevinde bulunmakta olan hasta tutsakların durumunu ve tutsakların başka cezaevlerine sevk edilmek istemelerine karşın maruz kaldıkları durumları anlattı.

“Ozan Çıra adlı bir arkadaş, geçen ay mahkemesinden tahliye oldu. Kendisi ağır tüberküloz hastası ve kan kusuyor. Kendisiyle ilgilenen kimse yok. Rapor almak için uğraşıyor, doktoru dışarıda tedavi olması gerektiğini söylüyor. Davasından tahliye olmasına karşın, daha önce açlık grevinden kaynaklı iki ve intihar etmeye kalkışmaktan aldığı bir disiplin cezası nedeniyle bırakılmıyor. Yaşadığı stresten dolayı psikolojisi de bozuluyor ve sürekli kan kusuyor. Bu esnada gelen ambulanslar hastaneye götürmeyi kabul etmiyor ve “ringle götürün” diyor. Hepsini görüyoruz, duyuyoruz, biliyoruz. Hasta tutsaklar problemi sıklıkla gündeme taşınmasına rağmen insanlar gün gün eriyerek ölüme gidiyor. Arkası sağlam olmayan zengin ve nüfus sahibi olmayan (bu arada daha önceki yazımda belirttiğim yeniden yargılama mevzusunda Aziz Yıldırım hakkındaki karar, ibretlik örnek oldu. “Sorumlu Cemaat” deyince, temize çıkarmak için yeniden yargılama ve infazın durdurulması istendi!) özellikle adli tutuklular, rezil muameleye maruz kalıyor. Oysa disiplin cezasının kaldırılması kurum müdürünün yetkisinde, ama yapılmıyor.

Diğer konu; Mehmet Ali Kapar isimli siyasi ama ayrı kalan bir arkadaş daha var. Kendisi Mardinli, 20 yıldır hapiste. Kendisi iradesi dışında, Mardin’den Batı illerine sevk ediliyor. Babası ve annesi çok yaşlı, felç düzeyinde ağır hasta olduğundan uzun zamandır sevkinin Mardin’e yapılmasını istiyor. Bu amaçla girdiği açlık grevinden kendisine söz verilerek bıraktırılıp ringe bindirilmiş, Mardin yerine yine buraya getirilmiş. 20 gün önce, talebi yıllardır reddedildiği için yine açlık grevine girdi, 15. gününde ölüm orucuna çevirdi. İdrarından pekmez kıvamında kan gelmeye başlayınca hastaneye götürüldü. Buradan birkaç arkadaş, açlık greviyle destek oldu. Ben de hastalığım sebebiyle açlık grevine giremesem de, konuya ilişkin bir dilekçe yazdım. Yaklaşık 10 günlük ölüm orucu sonrasında idare tekrar ısrarla söz verince, arkadaş bırakmayı kabul etti.

Son 10 yıldır, sistematik olarak, Adalet Bakanlığı’nın özellikle siyasi tutsakları, büyük gruplar halinde, ailelerinden uzak hapishanelere sevk etmesiyle binlerce kişi mağdur oluyor. ( Ben de beş yıl boyunca Bolu F Tipi’ne sevk olmuştum 60 kişiyle birlikte, geçen yıl ancak dönebildim.) Özellikle uzun yıllar zindanda oluştan kaynaklı ailelerin yıpranmasıyla, ziyaretlere uzak yerlere gidemeyişiyle mağduriyet büyüyor. Bu makul taleplere, bakanlık ısrarla olumsuz cevap verince, mahkûmlar açısından, bedenin yıpranması pahasına açlık grevinden başka seçenek bırakılmıyor. Tabi açlık grevinden de kesin sonuç alındığı söylenemez. Verilen sözlerin tutulacağının, ring aracının adresine ulaşacağının garantisi yok…”

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.