“Elektrik Şirketleri Kaybı Kazanca Dönüştürüyor” – Oğul Akdoğan

Elektrik dağıtım şirketlerinin faturalara yansıttığı kayıp-kaçak bedeline itirazlar yoğun tartışma konusu. Tabii ki bu konuda tek bir mağdur var, “abone”. Verilere göre yaklaşık 16.8 milyon konut olduğu düşünülürse, bir aboneden ortalama 5 lira kayıp-kaçak elektrik ücreti alınsa, bu 80 milyon lirayı aşkın bir rakama tekabül ediyor. Peki, elektriği kim kaybetti, kim kaçırdı? Tabii ki burada önemli olan soru bu, ancak yasal olarak da bu bedel abonenin değil, elektrik işletme kurumunun ödemekle yükümlü olduğu bir bedel. Diğer yandan mis gibi sıcak para akışı. Yani anlayacağınız bu işte bir elektriği satan, iki elektriği dağıtan kârlı.

Faturalara yansıyan dolandırıcılıklar bununla bitmiyor. Bu itirazlardan biri de sayaç okuyan çoğu taşeron işçilerin maaşlarının da abonelerin faturasına yansıması. Yani işçilerin maaşı bile şirketten değil, aboneden çıkıyor. Sayaç okuma bedeli şeklinde faturada gözüken bu bedel, milyonlarca abone olduğunu düşünürsek, trilyonları buluyor, ancak bu trilyonlar işçilerden çok patronların cebine giriyor.
Ödenemeyen faturanın ise herhangi bir ibraza gerek duyulmadan en geç üç gün içerisinde çat diyerekten kesilmesi, hatta son ödeme tarihi geçmediği halde aynı gün açma -kapama işlem bedelinin faturaya yansıtılmasıyla, şirketler dolandırıcılıklarına her geçen gün bir yenisini daha ekliyorlar.

Ödenemeyen faturanın ise herhangi bir ibraza gerek duyulmadan en geç üç gün içerisinde çat diyerekten kesilmesi, hatta son ödeme tarihi geçmediği halde aynı gün açma -kapama işlem bedelinin faturaya yansıtılmasıyla, şirketler dolandırıcılıklarına her geçen gün bir yenisini daha ekliyorlar.

“Peki, elektriği kim kaybetti, kim kaçırdı?” sorusuna geri dönelim. Elektrik şehir hayatı için zorunlu bir gereksinim. Yani olmayınca olmuyor. Peki, elektriğin ne kadarını kim kullanıyor? TEDAŞ istatistiklerine göre net elektrik tüketiminin %16’sını teşkil eden ticaret sektörü diliminin ilk sıralarında AVM’ler var.

Yani şehir hayatının ışıltılı mabetleri. İstanbul’da, kurulu gücü 5MW (MegaWatt) olan bir AVM’nin 1 saatlik ortalama elektrik tüketimi 4MWh (MegaWatt saat) civarında. Basit bir karşılaştırma yapabilmek adına; 4 kişinin yaşadığı bir hanenin 1 saatlik elektrik tüketimi, 0,3kWh civarında. Yani bir AVM, 13.000’den fazla hanenin tükettiği elektrikten fazlasını tüketmekte. Bu belki makul görünebilir. Ancak, AVM’yi bir üretim santrali ile karşılaştırmak, daha ilginç bir durum açığa çıkaracak.

Örneğin Konya’da bulunan Bozkır Hidro Elektrik Santralinin(HES) 1 saatte üretebileceği maksimum elektrik kapasitesi, 0,08MWh’tir. Yani bahsi geçen AVM’nin tükettiği elektriği karşılayabilmek için en az 50 Bozkır HES daha gerekmekte.

Üretilen elektriğin %15’inin iletim hatlarının bakımsızlığı nedeniyle kaybedildiği, bir AVM’nin yemyeşil vadilerden daha kıymetli kılınarak canlı yaşamından daha çok önemsendiği koşullarda “elektrik kimin ihtiyacı?” sorusu ne kadar da can alıcı bir soru değil mi?

Elektriği kimin ne kadar tükettiği başlı başına bir konu. Ancak elektriğin, dağıtılmasında ve tüketilmesinde, vadilerin gasp edilmesinde, santrallerin inşaatlarında, devletin ve şirketlerin çok işine yaradığı kesin!

Oğul Akdoğan 

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 20. sayısında yayımlanmıştır.