“Budist Tapınaklarından Bugüne Direnişin Sporu Wing Tsun” – Deniz Benol

Çin kökenli dövüş tekniği/sanatı/felsefesi Kung Fu’nun özel bir kolu olan Wing Tsun, hem tarihi, hem de teknikleriyle, Kung Fu’nun diğer kollarından ayrılır. Modern dünyada tanınması ve yayılması Yip Man ve Bruce Lee sayesinde olmuştur. Kung Fu’nun diğer stilleri güce karşı daha fazla güç kullanma ilkesiyle rakibi alt etmeye çalışıyken Wing Tsun stili, güce karşı gelmek yerine gücü yönlendirirken hızlı bir karşı atak prensibi üzerine kuruludur. Bu şekilde saldırıya uğrayan kişi, fiziken daha zayıf bile olsa, saldırganı etkisiz hale getirebilir, hatta pataklayabilir. Wing Tsun bu özelliği ile kadınların daha çok uyguladığı bir dövüş stili olmuştur. Zaten bu tekniği de Budist Rahibe Ng Mui’nin yarattığı söylenir.

Şaolin Manastırı, 1600’ler

17. yüzyılda Çin, Mançuryalı Qing Hanedanlığı’nın hâkimiyetindeydi. Çin halkını saldırgan bir otorite ile kontrol altına almaya çalışan hanedanlık, isyanları kanlı bir şekilde bastırmaktaydı. Budizm’in halk arasındaki saygınlığı yüzünden hanedanlığın dokunmadığı Şaolin Tapınağı, direnişçilerin gizlenmesi için uygun bir yerdi. Orada rahip olarak gizlenen direnişçiler sadece vücutlarını, ruhlarını ve zihinlerini güçlendirmiyor, bir yandan da örgütleniyorlardı. Hanedanlık, halkın silah kullanmasını ve dövüş çalışmasını yasaklamıştı. Bölgede çıkan isyanlar artmıştı. Bu manastırı kendileri için bir tehlike olarak gören Qing hanedanlığı içeri gönderdiği ajanlarla dövüş tekniklerinin bir kısmını öğrendi ve sonrasında Manastırı kundakladı.

Ng Mui Efsanesi ve Wing Tsun’un Doğuşu

Yangından birkaç öğrenci ile birlikte sadece dört rahip( Jee Shim, Pak Mei, Fung To-Tak ve Miu Hin) ve bir rahibe(Ng Mui) kurtulabildi. Budist Rahibe Ng Mui, beş ustadan en yaşlısı ve manastırdaki tek kadındı. Ülkenin dört bir yanında dolaştıktan sonra Yunnan ve Szecvan eyaletleri yakınındaki Tai Leung Dağı’ndaki Beyaz Turna Tapınağı’na yerleşti. Ng Mui bu tapınaktaki Zen Budistleri ile yaşarken aynı zamanda dövüş teknikleri çalışıyordu. Bununla birlikte ciddi bir endişe daha taşıyordu, bu endişesi Şaolin Manastırı’nda devletle işbirliği yapan yetenekli dövüşçülere karşı nasıl korunacağıydı. O an itibariyle işbirlikçilerden daha iyi teknikler biliyordu. Fakat zaman içinde kendisinden daha kuvvetli olan bu işbirlikçilerden zayıf duruma düşebilirdi. Bu durumda yapılabilecek tek şey, mevcut Şaolin tekniklerine karşı etkili yeni bir dövüş sitemi ortaya çıkarmaktı.

Bir tilki ile vahşi büyük bir turnanın yaptıkları dövüşe tanık olan Ng Mui, yeni dövüş sisteminin ilham kaynağını bulmuş oldu. Tilki turnanın etrafında ölümcül bir atak yapılabilmek umuduyla dairesel şeklinde dönerken turna dairenin ortasında kalıp daima tilkiye karşı dönüyordu. Turna, tilkinin pençesiyle yaptığı her saldırıyı kanatlarının birisiyle karşılarken aynı anda gagası ile karşı atak yapıyordu. Böylece turna kendisini kanatları ile korurken gagası ile saldırabiliyordu. Ng Mui bu kavgayı bitene kadar, uzunca bir zaman gözledi ve sonradan Wing Tsun adıyla anılacak olan dövüş stilinin temellerini attı.

Yim Wing Tsun

Wing Tsun Kung Fu sisteminin kurucusu, Yim Wing Tsun, Çin’in Kwangtung kantonunda yaşayan bir yerliydi. Fukienli bir tuz taciri olan Leung Bok Chau ile nişanlanmasından kısa bir zaman sonra annesini kaybetti. Babası Yim Yee, haksız bir şekilde bir cinayetle suçlanmıştı ve hapse girme riski yüzünden oradan kaçmak zorunda kalmışlardı. En sonunda Yunnan ve Szechuan eyaletleri arasındaki sınıra yakın bir dağ olan Tai Leung Dağı eteklerine yerleştiler. Orada taze lor satan bir dükkân işleterek hayatlarını kazandılar.

Düello

Ng Mui Beyaz Turna Kuşu Tapınağı’ndan haftada bir ihtiyaçlarını karşılamak için şehre giderdi. Bir gün pazardan eve dönüş yolu üzerinde, sık sık taze lor aldığı Yim Yee ve kızı Wing Tsun ile karşılaştı. On beş yaşında, saçları o günlerin adetlerine göre, evlilik yaşına geldiğini gösterecek şekilde toplanmış Wing Tsun’ un güzelliği, o yörenin kabadayısının dikkatini çekmişti. Kendisiyle evlenmesi için Wing Tsun’u zorlamaya başladı ve onun bitip tükenmeyen tehditleri hem Wing Tsun hem de babası için bir üzüntü kaynağı olmaya başladı. Ng Mui bu durumu öğrendiğinde Wing Tsun için üzüldü ve kendini savunabilmesi için dövüş tekniklerini öğretmeye karar verdi. Wing Tsun, Ng Mui’yi dağlara doğru giderken takip etti ve Kung Fu öğrenmeye başladı. Teknikler üzerinde uzmanlaşana kadar gece gündüz çalıştı.

Daha sonra kabadayıya meydan okuyan Wing Tsun, dövüş için onu düelloya davet etti ve yendi. Ng Mui, Beyaz Turna Kuşu Tapınağı’ndan ayrıldı, fakat gitmeden önce, Wing Tsun’a, Kung Fu geleneklerini tam anlamıyla onurlandırmasını, Kung Fu’sunu evliliğinden sonra da geliştirmesi gerektiğini söyledi.

Ng Mui’nin Kimliği Hakkında Farklı Hikâyeler

Ng Mui’nin gerçek kimliği, 200 yıldan fazladır Çin dövüş sanatları çevrelerinde tartışma konusudur. Kimi kaynaklar bir Ming generalinin kızı Lui Sei-Leung olduğunu söyler. Lui Sei-Leung ileri dövüş tekniklerini kullanarak Qing hanedanına suikast düzenlemiştir.

Bazı araştırmacılar ise Ng Mui’nin, Weng Tsun bölgesindeki Beyaz Turna Yumruğu geleneğinde dördüncü ya da beşinci nesil bir dövüş ustası olduğunu söylerler. 1850 öncesinde, eski San Sik geleneğini devam ettirmiş ve daha sonra onu İçsel Yılan Boks yöntemiyle birleştirip Wing Tsun sistemini yaratmıştır. Ng Mui, Beş Erik Çiçeği anlamına gelir ve bu kavram Beyaz Turna Yumruğunda yer alır.

Efsanenin Ardında Gizlenen Gerçek

Wing Tsun 400 yüz yıl önce, toplumsal hareketliliğin yüksek olduğu bir dönemde gelişmiştir. 1644’ten 1911’e kadar süren baskıcı Qing hanedanlığında direniş hareketi Budist tapınaklarda gizlenmiş ve örgütlenmiştir. Wing Tsun Müzesi’nin son dönemde yaptığı araştırmalar, Budist rahiplerin direnişçilere destek olduğu, hatta kimilerinin direnişe katıldığını ortaya koymaktadır. O dönemde devrimcilerin birbirlerini tanımak için kullandıkları şifreli el işareti, daha sonra Wing Tsun geleneğinde selamlama hareketi olarak günümüze kadar kalmıştır.

1600’lerin sonlarında Siu Lam Tapınakları’ndaki isyan hareketine ve sürekli gelişen dövüş tekniklerine karşı ajanlar gönderen hanedan liderleri teknikleri çalmak istediler. Direnişçiler bunu fark ederek yeni bir sistem geliştirmeye başladılar. Bu sistemin iki amacı vardı: İlkin hızlıca ve etkin olarak öğrenilmesi gerekiyordu. İkinci olarak mevcut tekniklere karşı daha etkili olmalıydı. Böylece Wing Tsun doğmuş oldu.

Ajanları deşifre olan hanedan direnişi bastırabilmek için bütün Siu Lam rahiplerini yok etmeye çalıştı. Bu yüzden Güney Siu Lam Tapınağı (Şaolin) yakılıp yok edildi. Bu tapınaktan kaçan direnişçilerden Cheung Ng (Tao Sao Ng olarak da bilinir) Güzel Çiçek Toplumu Birliği’ni kurmuştur. Daha sonra Kırmızı Opera adlı tiyatro topluluğuna dönüşecek olan örgüt, direnişçilerin gizlenmesi ve Wing Tsun’un yayılmasında etkili olmuştur.

O dönemde direnişçilere verilen ceza ölümdü. Üstelik bütün akrabaları da araştırılıp öldürülüyordu. Bu yüzden, hanedanın ajanlarını yanıltmak yaşamsal öneme sahipti. Dördüncü nesilden sonra yaratılan Ng Mui ve Yim Wing Tsun Efsanesi, bir sis perdesi yaratarak örgüt üyelerinin izlerini kaybettirmiştir.

Hanedanın katliamından kaçabilenler sadece efsanevi beş rahip değildi. Örgütün gizli iletişimi sayesinde birçok direnişçi rahip kaçarak geleneği devam ettirdi. Bu rahiplerden, Kuzey Şaolin tapınağından Yat Chum Dai Si ve Güney Tapınak’tan Cheung Ng, ünlü Hung Suen (Kırmızı Kayık) gezici tiyatro topluluğunu kurmuştur. Kırmızı Kayık’taki çalışmaların jimnastik çalışmalarına benzemesi, takma sahne isimleri ve yüzlerin boyanması iyi bir gizlilik sağlamıştır. Bu gruba katılan ve stili öğrenen direnişçiler, daha sonra kendi bölgelerinde örgütlenmek ve stili yaymak için ayrılırlar.

Paylaşıldıkça Gelişen Öğreti

Wing Tsun stili, Şaolin tapınağında öğretilen diğer Kung-Fu stillerden farklı olarak, bir okul sisteminde değil, kendilerini savunmak zorunda olan insanların, daha önceden edindikleri birikimleri yeni koşullarla değerlendirerek ve her öğrencinin sonunda stile yeni bir teknik eklemesiyle oluşmuştur. Yip Man’a kadar bu şekilde olgunlaşan Wing Tsun, hanedanın devrilmesinden sonra, gizli kalmasına gerek kalmadığı için daha hızlı yayılabilmiştir.

Beş Yapraklı Vahşi Erik Çiçeği

Wing Tsun’un ana simgesi olan beş yapraklı vahşi erik çiçeği, bahar geldiğinde diğer bütün çiçeklerden önce açar. Çoğu zaman karlar erimeden ortaya çıkan bu çiçekler Çin kültüründe, zayıf ve yeni doğmuş olanın (Yan) güçlünün (Yin) üstesinden gelmesini sembolize eder. Beş yaprak, geleneksel Çin kültüründen farklı olarak, dövüş sırasında gözetilmesi gereken güçleri temsil ederler. Ateş, toprak, metal, su ve tahta olarak isimlendirilen bu güçler üzerine kurulan Wing Tsun’in temel özellikleri sadelik, farkındalık ve hızlı harekettir. Wing Tsun’un sloganı “gözleri kamaştırmayan parlaklıktır”.

Wing Tsun Prensipleri

Yol Açıksa İlerle

Rakip size dokunabilecek kadar yaklaştığında, ileriye doğru düz bir çizgi üzerinde doğrudan tekme ve yumruklarla hamleler yapılmalıdır. Mıknatısın metali çekmesi gibi güç rakibe dikey bir eksende uygulamalıdır (ileriye akıcı enerji).

Yapışık Kal

Temas kurulduktan sonra kolları hiç geri çekmeden rakibin güç merkezi hattına sürekli hamleler uygulanır. Geleneksel olarak birçok sistemde yumruk atılıp bloke edilmesi durumunda yumruğun geri çekilerek diğer yumruğun atılması düşünülürken, Wing Tsun sisteminde kullanılan zincir yumruk sayesinde hamlelerin sürekli sağlanır ve bu sayede zaman kayıpları engellenerek rakibin karşı atak şansı yok edilir.

Gücü Yönlendir

Rakibinizin sizden güçlü olması durumunda, güce karşı güçle karşılık vermek yerine, gücü serbest bırakmak-yön vermek ve eş zamanlı olarak karşı atak geliştirmek suretiyle rakibimizin saldırısını kendi lehimize çevirebiliriz. Wing Tsun dersleri içerisindeki öğretilerle geliştirilen ve doğal reflekslerden farklı olan refleksler sayesinde bu prensibi hayata geçirebilir ve rakibin gücünü kendisine karşı kullanabiliriz.

Takip Et

Rakip ile ilk temasın kurulması ardından, rakibin orta hattı boyunca ileriye sürekli baskı uygulanması ve bu sayede oluşan boşlukların otomatik olarak fark edilerek akıcı olarak hamleler gerçekleştirilmesi prensibini ihtiva eder.

Odaklanma

Boş ve akıcı olan bir zihin çevreden gelen her türlü tehlikeyi algılama ve tepki verme yeteneğine sahipken, şartlanmış ve dolu bir zihin ise algılama, tepki verme ve reflekslerde azalma sonucunu doğurmaktadır. Savunma yaparken, zihnimizi karşıdaki kişinin yapacağı hamleyi düşünmek ile meşgul etmemiz durumunda, zihnimiz akıcılığını kaybedecek ve bu durumda rakibe karşı doğru tepki doğru zamanlama ile verilemeyecektir.

Zamanlama-Hız

Rakibin saldırısı karşısında zaman kaybetmeden anlık olarak uygulanacak teknik kendimizi korumamıza imkân verecektir. Yani saldırı oluşmadan veya oluşma esnasında hareket geçmek hayati önem teşkil etmektedir. Hamlemiz ne erken ne de geç kalmış olmalıdır.

Mesafe

Tehlike alanımıza girmeyen saldırı ve hamlelere karşı gereksiz karşılama ve bloklardan kaçınılmalıdır. Burada tehlike sınırı olarak düşünülen bölge, bacağımızın öne uzandığı mesafenin yarıçap olarak alınarak çizildiği bir çemberdir. Saldırının bize ulaşamayacağı bu çemberin dışında kalan saldırılara basitçe yana veya geri çekilerek sakınma yapabilir ve hemen ardından karşı atağa geçebiliriz.

Refleksler

Yukarıda bahsedilen “doğru zamanlama-hız ve mesafe” unsurları kullanılarak savunma gerçekleştirildiğinde rakip ile ilk temas kurulur. Bütün bu unsurlar bir bütün olarak doğru uygulanırsa ideal şartlarda rakibinizin hamlesi size ulaşmadan, siz ona yumruk ve tekmeleriniz ile ulaşmış olur ve etkili bir savunma gerçekleştirirsiniz. Bu durumda muhtemelen herhangi bir refleks kullanmanıza da ihtiyaç kalmayacaktır. Ancak rakibin atağı ile sizin ona karşı atağınızın eş zamanlı olarak karşılaşması durumunda refleksler devreye girecektir. Wing Tsun sisteminde refleks dediğimizde; doğuştan var olan refleksler değil, yapılan antrenman ve egzersizler ile kazanılan öğretilmiş refleksler anlaşılmalıdır. Söz konusu refleksler, Chi Sao (yapışık kollar) egzersizleri içerisinde yer alan: “Bong Sao, Taan Sao, Chum Sao ve Cao Sao” tekniklerin çalışılması ile kişiye kazandırılır. Chi Sao egzersizleri bu teknikler kullanılarak rakipten gelen etki sonucu, düşünmeksizin tepki olarak karşılık verilmesini sağlar.   

 

Deniz Benol

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.