” Bedenimizi Tanıyalım ” – Dr. Mine Bilgili – Mine Yılmazoğlu


kadinhastaliklari

Kadın cinsel organı vajina, vücudun diğer bölgelerine göre mikroorganizmayı barındırmaya en müsait bölgedir. Özelikle vajinanın dış ortamdan yalıtılmış ve kıvrımlı yapısı mikroorganizmaların vajinayı konak olarak kullanmalarını neden olmaktadır. Ayrıca vajina, pek çok mikroorganizmanın üreyebileceği sıcak ve nemli bir ortamdır. Bu sebeple vajinada cinsel yollarla bulaşan mikroorganizmaların çoğalıp üremesi çok kolaydır.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar bakteri, virüs ve parazitin ortaya çıkarttığı hastalıklardır. Genital bölgedeki uçuklar (herpes tipleri), sifiliz (frengi), siğiller, toxoplasma, hepatit B, AIDS enfeksiyonları cinsel yolla ve cinsel temasla da bulaşabilmektedir. Bunun ötesinde kişisel temizliğe önem verilmemesi, bu hastalıkların oluşabilmesi için ortam hazırlar. Diğer taraftan kişisel temizliğe özen gösterilmesine ve cinsel ilişkide koruyucu yöntemler kullanılmasına karşın bu hastalıklar oluşabilir.

Korunma Yöntemleri

Cinsel hastalıklardan korunma genellikle bireylerce bilinmeyen, bilinse de ihmal edilen uygulamalardır. Enfeksiyonlardan korunmanın en etkili yolu kişisel temizliğe özen göstermenin yanı sıra cinsel ilişki esnasında kondom kullanmaktır. Ancak gebelikten korunmada etkili olan spiral, hap, iğne gibi yöntemlerin hiçbiri bu hastalıklardan korunmada etkili değildir. Ne yazık ki; cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma, sıklıkla gebelikten korunmakla karıştırılmaktadır. Bu durumun en büyük sorumlusu toplum mühendisliğine soyunan Sağlık Bakanlığı’dır. Grip vakalarında can siper mücadele ediyor görüntüsü veren, sigara ve alkole karşı kamu spotlarıyla sözde “sağlıklı toplum yaratma mücadelesi (!)” veren Sağlık Bakanlığı cinsel yolla bulaşan hastalıkların önlenmesi noktasında olabildiğince duyarsız kalmaktadır. Hatta bu davranışını “Bizim toplumumuz tek eşli olduğundan böyle bir sorun yok” diyerek yanlış bilgilendirme yaparak milyonlarca kadını zan altında bırakarak toplumsal yaşantıda kadını ötekileştirmektedir.

Erken Tanı ve Teşhis

Hastanelerin jinekoloji kliniklerinde düzenli olarak yapılan muayeneler ve kan ya da pap-smear gibi testler ile bu hastalıklar başlangıç sürecinde tespit edilebilir. Öte yandan radyografi, ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri de hastalıklara neden olan durumların anlaşılmasında faydalı olmaktadır.

Ancak kadın hastalıklarını fark etmek ve önlemekte de hastaneye başvurmak tek çözüm değil. Kaldı ki onca işin gücün arasında (Sağlık Bakanlığı’nın randevu sistemi uygulamasına göre) gecenin 12’sinde 14 gün sonraki randevuları kovalamak ve uzun randevu kuyruklarında beklemek de kolay değil.

Kadın hastalıklarından pek çoğunu vajinal kanamaların olağan dışı durumlarıyla fark edebiliriz. Regl dönemindeki aşırı ya da az kanamalar, uzun süren kanamalar ya da dönemi dışında gerçekleşen kanamalar kadın hastalıklarının belirtisi olabilir. Ayrıca vajinal akıntıların rengi, kokusu ve kıvamı da mantar ve parazit enfeksiyonları başta olmak üzere pek çok enfeksiyonun belirtisi olabilir. Vajina çevresindeki uzun süren kaşıntı ve kızarıklık gibi anormallikler de dikkatlice takip edilmelidir.

Kadın hastalıkları arasında bulaşıcı enfeksiyonların yaygınlığı kadar genetik yatkınlık da etkilidir. Özellikle ailesinde meme ve rahim kanserleri görülen bireylerde risk faktörü oldukça yüksektir. Meme kanserinin başlangıç sürecinde tespit edilmesinin en iyi yolu sık yapılan muayenelerdir. Meme muayenesi kendi kendine yapılabilecek oldukça basit bir uygulamadır.

Kadın Cinsel Hastalıklarına Toplumun Bakışı

Ne yazık ki toplum, kadını bedenine yabancılaştırmakta ve kendi bedeninden utanır hale getirmektedir. Biz kadınlar herhangi bir cinsel hastalığa yakalandığımızda hatta ölümcül olanlarında dahi bu hastalığımızı hem kendimize karşı hem de dışarıya karşı gizlemeyi tercih ediyoruz.

Toplumun kadın cinselliğine bakış açısının yarattığı etkiyle sağlık kuruluşlarında kadınlar bu hastalıklar hakkında bilgilendirilmeden tam tersine doktorlar tarafından hastalığından utanması gereken bir durummuş gibi karşılanıyor. Bunun da ötesinde birçok kadın, erkek doktorların davranışlarından çekindiği için de rahatsızlıklarını gizliyor. Cinsel ilişki deneyimlemiş kadınların evli olup olmadıkları, eşcinsel ilişki yaşayıp yaşamadıkları gibi tedavi amacından uzak, bireyi yargılayan ve ahlak sorgusuna dönüşen sorular, toplumun ötekileştirdiği kadınları sağlıktan uzaklaştıran, devletin kurumsal dayatmalarıdır.

Dolayısıyla cinsel yolla bulaşan bu hastalıkların tedavisinde kadınların kendi önleyici tedbirlerini oluşturmaları gerekiyor. Bu önleyici tedbirlerin en başında da kadının kendi bedenini iyi tanıması geliyor. Bu ne eğitim kurumlarında, ne sağlık kurumlarında öğretilebilir bir şey değildir. Bu her kadının kendi bulacağı yöntemlerle geliştirebileceği bir süreçtir. Tabi ki kendi kendimizi tedavi edemeyiz ancak şu da bir gerçektir ki; tedavi edilmesi gereken bir diğer sorun da toplumun hastalıklı zihniyetidir.


Meme muayenesi
Meme muayenesi için ilk basamak; iyi aydınlatılmış bir odada, ayna karşısında, ellerimizi belimize koyarak memelerimizi incelemektir. Memelerin simetrik olmasına, renk değişimine ve herhangi bir çöküntü olup olmasına dikkat etmeliyiz. Bu işlemi kollarımızı yukarı kaldırılarak tekrarlamalıyız. Daha sonra sırt üstü yatarak, önce sağ mememizi kontrol etmek suretiyle; sağ kolumuzu başımızın altına alıp, sol elimizi sağ mememize batırarak ele gelen herhangi bir kitle olup olmadığını kontrol etmeliyiz. Meme muayenesi sonrası koltuk altlarına bakıp, aynı işlemi koltuk altımızda tekrarlamalıyız. Meme kontrolünü 20 yaşından itibaren ayda 1 kez uygulanmalıdır.

Dr. Mine Bilgili – Mine Yılmazoğlu

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.