“Halka Ziyan Çok Sarayda Ziyan Yok”- Mercan Doğan

Meydan Gazetesi- Halka Ziyan Çok Sarayda Ziyan Yok

Bir saray düşünün, projesinden inşaatına dekorasyonuna kadar savurganlık, lüks, hırsızlık haberleriyle aylarca gündemden düşmemiş. Saray erkanı, çaldıklarıyla o kadar gündemleşmiş ki; kendilerini aklatma ihtiyacı hissetmiş. Bu sarayda ne kadar “sade ve doğal bir hayat”ın sürdüğünü anlatmış geçtiğimiz günlerde sarayın tellalı diyebileceğimiz gazetelerden biri, First Lady Emine Erdoğan’ın örnekleriyle.

Bir saray düşünün; sofraları misafir olmadığı sürece sadece bir kase çorba veya bir çeşit yemek ve salatayla kuruluyormuş.

Aslında bu sarayda, sofraların hazırlandığı mutfağın maliyeti, 34 bin 210 asgari ücretle çalışan işçinin ve 136 bin 840 kişinin mutfak giderine denkmiş. Sıcak mutfak, soğuk mutfak, oda büyüklüğünde derin dondurucu, ızgara kebap mutfağı, soğuk depolar ve servis hizmetleri için ayrılan alanlarıyla bu mutfak 650 metrekareymiş.

Bir saray düşünün; bu sarayın First Lady’si “İnsan, tabiatın efendisi olmak yerine, onunla uyum içinde yaşamayı önceleyen bir ahlaka sahipti.” sözleriyle “doğal hayata dönüş” salıkları veriyormuş halka seslendiğinde. Emine Erdoğan’ın himayesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca, 81 ildeki vali eşleri öncülüğünde gerçekleştirilen “Bereket Ormanı” projesiyle, 81 ilde çocuklar ve aileleri ağaçlar dikiyormuş.

Aslında bu saray, 1. derece doğal sit alanı olan Atatürk Orman Çiftliği’ndeki 3 bin ağacın kesilmesiyle gerçekleştirilen doğa katliamı üzerinden inşa edilmiş.

Bir saray düşünün; giyimden gıdaya, temizlik ürünlerinden ilaca kadar her konuda doğal ürünler kullanılıyormuş ancak fazla tüketmemek, israf ve ziyan etmemek şartıyla…

Aslında bu sarayda, bir metrekaresi 300 avro olan ipekli duvar kağıtları kullanılmış tuvaletler dekore edilirken.

Bir saray düşünün; sarayın erkanı, güne her sabah “herkesin hazırlayabileceği” basit ama sağlıklı bir sıvıyla başlıyormuş. Özellikle limon suyu başı çekerken, zencefil ve taze nane yaprağı suyu onu takip ediyormuş. Sıklıkla da Rize’nin beyaz çayı tüketiliyormuş. First Lady, halkına da bunları öneriyormuş.

Aslında bu sarayda tüketilen, çoğumuzun adını bile duymadığı beyaz çayın kilosu 4 bin liraymış; halkı üretim süreci dışında bu çayın yanından bile geçemiyormuş.

Bir saray düşünün; “Günümüzde insanın doğal kaynakları tüketme hızı, tabiatın kendini yenileme hızını, yüzde 50 oranında aşmış bulunuyor.” sözleriyle First Lady’sinin üzüntü ve endişelerini dile getirdiği…

Aslında bu sarayın ortalama aylık soğutma gideri 600 bin lira, ısınma maliyeti 1.6 milyon lira, aylık elektrik faturası 1.2 milyon liraymış. AkSaray, Aksaray ilinden fazla tüketiyormuş neredeyse.

Bir saray düşünün; bu sarayın tutumlu First Lady’si, halkının kadınlarına ev ekonomisi dersi veriyormuş. Limon ve elma kabuklarını ziyan ettirmiyor, bunlardan temizlik ve gıdada kullanılmak üzere ev yapımı sirkeler kurdurtuyor; meyve ve sebzeleri kurutturarak mevsimi değilken de yiyebiliyor, zeytin ve hurma çekirdeklerinden soslar hazırlatıyormuş.

Aslında bu sarayın iç ve dış temizlik maliyeti aylık ortalama 8 milyon liraymış. Anlaşılan o ki, sirkeler maliyeti bir hayli düşürmüş(!)

Bir saray düşünün; doğal kokuların kullanıldığı. Uçucu yağlar ve kendiliğinden kokulu çiçeklerle sarayda ferah ve temiz bir atmosfer sağlanıyormuş.

Aslında bu saray erkanının taşeronluğunu yaptığı devletin çaldığı, yıktığı, katlettiklerinin kokusu bir türlü bastırılamıyor; ne doğal kokular, ne de Yeni Şafak gibi saray tellalları bu gerçekleri halktan gizleyemiyormuş.

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.