Kitap: “Erdemin Simya Formülü Korsanlık” – Mine Yılmazoğlu

Meydan Gazetesi- Kitap Erdemin

Kitap, müzik, film… Korsana hayır! Korsan alma, suça ortak olma!

Devletin yasasında korsan satmak da almak da suç sayılmasına rağmen, yüksek fiyatlarla satılan bir kitabı edinmek için korsan yöntemi sıkça kullanılıyor. Kitabın yazarla okuyucu arasındaki yolunu kesen basım ve dağıtım şirketleri, kitap için emek harcayan yazardan baskıcısına, ciltçisine, hamalından tezgâhtarına kimsenin emeğini önemsemezler. Bu şirketler fiyatları yüksek tutarak, daha fazla kazanmak için yol kesen haramidirler adeta. Korsan ise aradaki bu kazancın seviyesini oldukça “makul” bir seviyeye indiren üretenle, satanın ve alanın arasında özel bir ilişkinin kurulduğu sihirbazlıktır.

Yazar, kitabının hakkını şirketlere verdiğinde -ki vermek zorunda- şirketler kitabın fiyatını kitapla hiçbir alakası olmayan formüllerle belirlerler. Bu nedenle korsan kitap, kitabın hak sahibi olan şirketin daha fazla kazanmasını engeller. Bu, şirketler için büyük bir sorundur. Çünkü kapitalist sistemin bir parçası olan şirket, daha fazla ve daha fazla kazanma refleksiyle oluşmuştur. Günümüzde, bir şirket için kitap korsanlığının anlamı, 1500’lerdeki sömürgeci devletlerin -şirketlerin- sömürge dolu gemilerini, kara bayraklı korsanlara kaptırmalarıyla aynıdır.

Peki, bu nasıl bir sihirbazlık ki eski bir fotokopi makinasında ya da köhne bir matbaada basitçe çoğaltılan bir kitabın okuyucusu, devlet ve şirketler için nasıl bir korsana dönüşür? “Korsan kitap alma, aldırma” kampanyaları korsan kitap alanların açıkça korsan ilan edilmesi değil mi?

Çoğaltılması ve satılması kadar basit bir eylem olan korsan kitabı almak, bizi de sistemin algısında korsan yapıyor. Yazarın kitap başına aldığı %20’yi, kitabın basılmasından raflara dizilmesine kadar çalışan tüm işçilerin aldığı %5’i ve falanı filanı, yani tüm sömürüyü çıkardığımızda, şirketlere kalan %70’i ödemeyi istememek bir suç mu? Bu suç korsanlıksa, bizler de en azından dolaylı korsanlar olmalıyız.

Bütün bu basım ve dağıtım sömürüsüne karşı bizlerin dolaylı korsanlığının yanı sıra doğrudan korsanlaşan bir yazar olursa nasıl olur?

Brazilya-Rio de Janeiro’da doğmuş ve doğduğu bu “sıradan ülkeye” rağmen dünyanın “elit ülkelerinde” bile bilinen bir yazara dönüşmüş Paulo Coelho, bu rant sistemine doğrudan karşı koyan bir korsan yazardır. Bizim gibi “sıradan coğrafyalarda” bile bilinen en ünlü kitabı Simyacı’dır.

Paulo Coelho bu kitapta demiri altına çevirmek için simyacıyı arayan Santiago’nun yolculuğunu anlatır. Santiago’nun yolculuğu boyunca yolunu birçok “harami” keser. Her şeye rağmen simyacıyı arayan genç adam, günün birinde simyacıyı bulur. Simyacı, Santiago’nun beklediği gibi çıkmazken; onun söyledikleri de beklediği gibi çıkmaz. Simyacı ona, demiri altına çevirmenin önemsiz olduğunu; önemli olanın istediği gibi yaşaması yani düşlediklerini eyleyebilmesi olduğunu anlatır. Santiago’ya erdemden bahsederken; simyacı, paylaşma ve dayanışmanın, özgürlüğün önemini anlatır. Bizlerin de korsan tezgâhlardan bildiği bu kitap, belki de dünya üzerinde korsanı en çok basılan kitaptır. Paulo Coelho da Hindistan’da turistlere simyacının İngilizcesini satan korsan bir genç için şunu demiştir: “Bu genç ile onur duyuyorum. Bu çok onurlu bir iş.” Hindistan’daki bu genç belki de kitaplarını on senedir internetten indirilebilir formatta yayınlayan bu yazarın kendisi için düşündüklerini bilmiyordur. Hatta kitapları indirdiği Pirate Coelho internet sitesini de korsan bir site sanıyordur. Genç korsanın, Paulo Coelho’nun bizzat kendine ait olan bu siteyi korsan sanması ise bir sanının ötesinde, kapitalizm için korsanlıktır zaten.

İspanyol Endülüslü Santiago, simyacı kitabının sonunda zengin olmak isteyen İngilizle beraber çıktığı yoldan yine fakir bir çoban olarak döner. Fatıma’nın yanına döndüğünde demiri altın yapan formülleri öğrenememiş olsa da, simyacının ona anlattığı erdemin simya formülleriyle dönmüştür. Düşünmek ve düşlediğini eylemeyi öğrenen Santiago, özgür bir insan olmuştur. Paulo Coelho 1988’de yazdığı kitaptan kendi de etkilenmiş olacak ki zenginliğin kazanmak, daha fazla kazanmak olduğu kapitalizmin simya formüllerinden az biraz da olsa uzaklaşmıştır.

Şimdi Delhi’de ya da Rio de Janeiro’da ya da İstanbul’da bir korsan tezgâhtan alacağınız -ki artık yoktur- Simyacı kitabının korsanları arasında şirketlerle anlaşmayan yazar, polisten saklanan matbaacı, zabıtadan kaçan tezgâhçı ve siz varsınız. Ve belki de bu erdemli korsanlığın simyacısı bir Santiago.

 Mine Yılmazoğlu

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.