Anarşist Yayınlar Dizisi (4) : Çin’de Anarşist Yayınlar – Zeynel Çuhadar

 

ÇİN’DE ANARŞiST YAYINLAR

 

Meydan Gazetesi - Anarşist Yayınlar Dizisi (4) Çin'de Anarşist Yayınlar - Zeynel Çuhadar

Anarşizmin, bir düşünce ve hareket olarak kendini var ettiği dünyanın bütün topraklarındaki yayıncılık faaliyetlerini bölge bölge incelediğimiz ve söz konusu topraklardaki mücadelenin tarihi paralelinde bir anarşist yayınlar külliyatı çıkardığımız yazı dizimizin dördüncü bölümüne geldik. Geçtiğimiz aylarda yayınladığımız diğer dosyalarda örgütlendikleri topraklardaki halkların özgürlük mücadelesinde edindikleri rolle görece diğer coğrafyalara göre daha belirgin gelenekleri incelemiştik. Bu sayıda ise iktidarların sansürlediği, görmezden geldiği, üzerini örttüğü ama uzun yıllar Çin’deki ezilenlerin sözü ve eylemi olan anarşizmin yayıncılık tarihini inceledik.


Dört yıl süren ve yüz binlerce insanın yaşamını yitirdiği birinci dünya savaşından sonra devrimle yıkılan Çarlık Rusyası İmparatorluğu’nun yerine yeni bir güç geçti. Bu yeni iktidarın adı Bolşevik Partiydi. Partinin ideolojisi olan Bolşevizm, dünya devrimci hareketinde ve özelde Çin devrimci hareketinde bir kırılma yarattı. İşçilerin özgürlük mücadelesinin söylemleriyle hareket eden bu iktidarı daha önce teorik düzlemden öte ayrılıklar yaşamamış anarşist hareket de ezilenlerin tiranlarını yıkmasının verdiği coşkuyla selamlamıştı. Ancak Çin devrimci hareketindeki kırılma yaşanmadan önce, kökeni Uzak Doğu uygarlıklarının doğuşuna varan kadim düşüncelere kadar uzanan ve yirminci yüzyılın başlarında örgütlü bir hareket olmuş anarşizmin etkisi büyük oranda hissediliyordu. Öyle ki Çin’de “toplumsal devrim” denilince akla anarşistler geliyordu.

Sonradan Çin Komünist Partisi’nin kurucusu olarak tanınacak Mao Zedong dahi anarşist Yeni Halkın Araştırmaları Derneği’nin çalışmalarına dahil olmuştu.

1920’li yıllara kadar anarşistler ve az sayıdaki marksist, sosyalist gruplar birbirlerinin aynı mücadeleyi veren fakat farklı araçlar kullanan devrimciler olarak aynı safta görüyorlardı.

Çin anarşizmine kaynaklık eden iki temel eğilim vardı. Bir grup anarşist Shūsui Kōtoku’nun Japonya’da verdiği anarşist devrim mücadelesinden etkilenerek onun anarşizm ile doğu halklarının kadim kültürleri arasında köprü kuran görüşlerini benimsiyorken diğer grup Paris’te geliştirdikleri düşünceleri doğrultusunda kurulan bu bağlantıya itiraz ediyor, bunun geleneğin üstesinden gelmesi gerektiğine inandıkları anarşizme katkı sağlamayacak bir düşünce olduğuna inanıyorlardı.

TAOİZMİN ETKİSİ

Dünyanın dört bir yanında devletler tarafından yeri geldiğinde yalan, hile, illüzyon gibi “ılımlı” yeri geldiğinde ise şimdilerde yaşadığımız topraklarda tekrardan deneyimlediğimiz gibi organize bir şiddet dalgasıyla baskılanan halkların özgür yaşam arzuları, farklı coğrafyalarda farklı isimler/akımlar çerçevesinde haykırıldı. Uzak doğu topraklarında ise doğayla uyum içerisindeki, devletsiz özgür bir dünya tasvirine ilk olarak Taoizm düşüncesinde rastlarız. Taoistler evreni sürekli bir akış olarak tasvir etmişler ve en erdemli yaşama şeklinin bu ilkeler doğrultusunda süren bir yaşam olduğuna inanmışlardı. Buna karşılık Konfüçyüsçüler ve Legalistler ise güçlü, merkezi bir devlet iktidarını ve bürokrasiyi savunmuşlardı.

İşte bu akımların ortaya çıkışının üzerinden yıllar geçtikten sonra yaşadıkları topraklarda verdikleri mücadelede kendi kültürlerinden izler bulan anarşistler, Tien-i Pao adlı gazete etrafında birleşmişlerdi. 1907 yılında yayın hayatına başlayan gazete, Japonya’da 12 anarşist yoldaşıyla birlikte devlet terörüyle katledilen Shūsui Kōtoku’dan etkilenmiş bir grup genç anarşist tarafından kurulmuştu. Tien-i Pao’da yayınlanan yazılar köylü isyanları geleneğine ve vaktiyle kurulan özyönetim topluluklarına göndermeler yapıyordu. Malatesta’nın “Anarşi” kitabını Çince’ye çeviren Chang Chi de bu grubun bir parçasıydı.

Buna karşılık kendilerine Paris grubu adını veren Hsin Shih-Chi (Yeni Yüzyıl) dergisi etrafında birleşen anarşistler, anarşizmi Çin’i modernleştirecek ve geleneğin üstesinden gelmesine yardımcı olacak bir düşünce olarak görüyorlardı. Yoğunluklu olarak Mihail Bakunin ile Pyotr Kropotkin’in düşüncelerinden etkilenmişlerdi. Li Shih-tseng, Chang Ching-Chiang, Wu Chin-hui isimli anarşistlerin yazar kadrosunda yer aldığı Hsin Shih-Chi de Tien-i Pao gibi 1907 yılında yayın hayatına başladı. Üç yıl boyunca aralıksız yayınlandı. Özellikle Paris grubundaki anarşistlerin yakın ilişkide olduğu Kropotkin ve onun merkeziyetçiliğe karşı, federalist düşünceleri Çin devrimci hareketinde derin izler bıraktı.

Çin’de anarşizmin erken dönem tartışmalarının etkisinde hareket gitgide büyümeye ve toplumsallaşmaya devam etti. 1900’lü yılların ilk çeyreğiyle birlikte Hsin Shih-Chi’yi okuyarak anarşist harekete katılan Liu Szufu (Shin-fu), Hui-Ming Lu(Halkın Sesi) isimli gazeteyi yayınlamaya başladı. 1919 yılında Emma Goldman’ın bir makalesinden derinden etkilenerek anarşizmi benimsediğini açıklayan ünlü edebiyatçı Ba Jin’in (Pa Chin) yazıları, Halkın Çanı isimli dergide anarşist teori ve pratik hakkında yazıları yayınlandı. Yine bunların yanında hararetli tartışmaların ve kurulmaya başlanan Çince anarşist külliyatın devamı olarak farklı yayınlar raflarda yerini almaya başladı. 1930’lı yılların sonlarında yayınlanan ve Çin radikal siyasetindeki kırılmadan önceki son büyük anarşist yayın organı olma özelliğindeki Jingzhe ve Fukien’deki öğrenciler tarafından çıkarılan Tzu Chin’den de burada bahsetme gerekliliği hissetmekteyiz.

Uzun yıllar sosyalist iktidarlar tarafından baskılanan devlet karşıtı düşünceler irili ufaklı bir çok yayın organıyla ve deneyimlenen yaşam pratikleriyle hala yaşamaya devam ediyor.

Zeynel Çuhadar

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 29. sayısında yayımlanmıştır.