Bir İmar Planı Olarak Savaş – Özgür Erdoğan

savaş

Devletlerin başını çektiği bütün savaşlar, ya bir imar planın başlangıç hamlesidir ya da dolaylı olarak bir “imar planının” parçası olarak vuku bulur. Bakınız, tarihteki bütün büyük savaşlar, bir dönüm noktasının kıyısında gerçekleşir: “Bir devrin sonu, yeni devrin başlangıcı…” nidalarıyla anılır. Savaş yıkımla başlar, önce eskinin izleri süpürülür. Sonra yenisi için uygun koşulların hazırlanması için temel “temizlenir”. Galip olanın hırsları ve planları doğrultusunda yeniden üretilir her şey.

TC’nin kuruluşu da böyle olmuştur örneğin. Üretilen türklük anlayışı üzerinden bina edilir her şey. Rumlar mübadele ile, Ermeniler soykırımla, Kürt Alevileri bombalarla “temizlenirler”. Yeni ideoloji, atılmış bu temellerin üzerinde şekillenir.

Bu senaryonun hemen hemen aynısı, günümüzde yaşadığımız topraklarda tekrar vuku bulmakta. Devletin yeni sahiplerinin kurmak istediği yeni ideolojinin önüne taş koyan ne varsa, yok edilmektedir!

Pekala bu savaş, sadece top ve tanklarla mı yürütülüyor? Sadece Kürdistan’ı mı hedef alıyor? Yalnızca insanları mı öldürüyor? Tabi ki hayır. Bu savaşın farklı bir cephesinde, tankların yerini iş makineleri alıyor; sadece Kürdistan değil, tüm coğrafya hedefleniyor. Salt insanlar değil; ormanlar, hayvanlar kısacası bütün bir ekosistem öldürülüyor.

“Temiz enerji” olduğu iddia edilen RES’ler için, Urla’da 1300 ağaç kesiliyor. Nükleer anlaşmaların biri gidiyor, öteki geliyor. Aynı şehre 4 termik santral birden yapılıyor. Yaşadığımız toprakların neredeyse her karışında bir taş ocağı peydah oluyor. Karadeniz ve Kürdistan’da fellik fellik “kaya gazı” aranıyor. Madenler, coğrafyanın bir ucundan girip öte ucundan çıkıyor. HES’lerden bahsetmemize gerek bile yok; akan her damla su, rant uğruna tutsak alınıyor.

Kentler, kapitalizmin istekleri doğrultusunda dönüştürülüyor. Parklar, bahçeler, mahalleler temizleniyor. Şehirlerde yaşam adına kalan son parçalar da, daha fazla kar uğruna “soylulaştırılarak” yok ediliyor. Soylulaştırılan şehirlerin soyluluğuna leke süren sokak hayvanları, toplama kamplarına gönderiliyor.

Şurası açık ki, savaş tek bir yerde cereyan etmiyor; tek bir savaş, farklı cepheler üzerinden yürütülüyor!

Devlet hiçbir savaşı tek bir cephe üzerinde yürütmez. Bir yerde bir etnik temizlik varsa; bilin ki, başka bir yerlerde “iktisadi” amaçlarla doğa talan ediliyordur. Bir yerlerde doğa talan ediliyorsa; bilin ki, orada birileri başka birileri üzerinden daha da zenginlişiyordur!

Fakat devlet sinsidir. Yaşama karşı yürüttüğü bu bütünlüklü savaşı, birbirleriyle bağlantısı yokmuş gibi göstermek konusunda hünerlidir. Birinin köyüne bomba atarken ötekininkine santral kondurur. Fakat birini kalkınma, ötekini de milliyetçilikle kör ettiği için; aynı şiddete maruz kalanlar, diğerlerinin yaşadıklarına karşı dilsizleşir.

Evet bir savaş var! Devlet ile “biz” arasında bir savaş: Bu savaş mahallelerle, güvenlikli siteleri yapanlar arasında, bu savaş ormanlarla toprakları delik deşik edenler arasında sürüyor. Bu savaş katillerle onlara direnenler arasında sürüyor! Bu savaş yaşam ile ölüm arasında sürüyor!

Özgür Erdoğan
[email protected]

Bu Yazı Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.