”Anarşist Kadınlar Atina’da”

bfest

Yunanistan’ın dört bir yanından anti-otoriterlerin ve anarşistlerin çıkardığı Babylonia Dergisi tarafından bu yıl 5’incisi organize edilen kültürel ve politik festival B-Fest, “Ütopyanın Temellerini Atmak” şiarıyla 27-28-29 Mayıs’ta Atina’da gerçekleştirildi.

Atina Üniversitesi kampüsünde yapılan ve Anarşist Kadınlar’ın “Savaş, Şiddet ve Ortadoğu’da Kadının Devrimci Rolü” başlıklı oturumda konuşmacı olduğu festivalde; göçmen sorunundan Avrupa’da sağın yükselişine ve büyüyen ekonomik krize, özyönetimden doğrudan demokrasiye, 21. yüzyılda “Otonomi Projesi”nden günümüzün toplumsal hareketlerine ve özgürlük mücadelelerine kadar birçok konuda paneller gerçekleştirildi. Dövüş sanatları, toplumsal cinsiyet ve özsavunma, bağımsız tiyatro ve devrimler tarihi atölyeleri yapıldı. 3 ayrı açık hava sahnesinde rock, hiphop ve etnik müzik türlerinde olmak üzere birçok konser verildi, film gösterimleri yapıldı. Anarşist yayınevlerinden dergi ve fanzinlere, işgal evlerinden özyönetimle işleyen fabrikalara ve sendikalara kadar onlarca katılımcı stand açtı.

Birinci Gün:

Festivalin ilk paneli, 27 Mayıs’ta, “Avrupa’da Büyüyen Ekonomik Kriz ve Özyönetim Pratikleri” başlığıyla; Roar Mag editörlerinden Jerome Roos, felsefeci George Economou ve Selanik’teki Vio.Me. fabrikasını yaklaşık 4 yıl önce işgal eden ve özyönetimle üretime başlayan işçilerden Costas Haritakis’in sunumlarıyla gerçekleşti. Avrupa ekonomisinin tarihsel süreci ve kendisi kriz olan kapitalizmin çatlaklarında yeşertilebilecek ekonomik modeller değerlendirildi. Patronsuz ve hiyerarşisiz, özörgütlülükle işleyen fabrika Vio.Me.’den Costas Haritakis, 4 yıllık deneyimleri ve pratiğiyle, teorik tartışmayı besledi.

“21. Yüzyılda Otonomi Projesi” ve “Kamusal Alan Tartışmaları ve Günümüzün Sosyal Hareketleri” başlıklarıyla iki panel daha gerçekleşti.

İkinci Gün:

“Göçmen Sorunuyla Köşeye Sıkışan Avrupa ve Aşırı Sağ’ın Yükselişi” panelinde farklı topraklardan göçmenler ve göçmenlerle dayanışma inisiyatiflerinden gönüllüler yer aldı. Fransa Calais’teki göçmen ve mülteci kamplarından, Almanya Ums Ganze! ve Beyond Europe’tan, İtalya Milan’dan, Bulgaristan Anti Faşist Hareket’ten ve Atina’daki Notara 26 isimli göçmen işgal evinden konuşmacılarla gerçekleşen oturumda, göçmenlerin yaşamlarının devletler tarafından “pazarlık malzemesi” olarak kullanılması, diğer yandan maruz kaldıkları faşist baskı ana sorunsaldı. Pratiğin değerlendirildiği panele damgasını vuran söylem ise “Dayanışma Bizim Silahımızdır!”dı. “Göçmenler: İnsan Akışı ve Geçmişteki ve Günümüzdeki Kimliği” başlıklı ikinci panelde, göçmenliğin tarihsel sürecinin değerlendirildi.

“Wikileaks, TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) & Dijital Haklar” oturumunda ise NewInternationalist Dergisi ve teleSUR English’ten Chris Spannos, Babylonia Dergisi ve Antiotoriter Hareket’ten avukat Antonis Broumas ve Wikileaks’in kurucusu Julian Assange yer aldı. Chris Spannos internetin günümüzde hem tüketim kültürünün bir aracı, hem de dünyanın dört bir yanından haberdar olabilmenin tek yolu olduğundan bahsetti. Yürütülen mücadelelerde birleştirici bir işlevde kullanılabiliyor olsa da, kapitalizm ve devletlerden bağımsız işletilemediği için, devletlerin bu ağı bilgi toplama ve algı operasyonlarında kullanabildiğini hatırlatarak internetin -iki taraf için de- hem karlı, hem zararlı bir araç olduğunu vurguladı.

19 Haziran 2012’den bu yana Ekvador’un Londra Büyükelçiliği’nde mahsur kalan Assange, Skype bağlantısıyla katılabildiği panelde, Wikileaks’ten Panama’ya devlet yetkililerinin gizli işlerinin ortaya dökülmesinin önemini ve aynı zamanda tehlikelerini vurguladı. Avukat Antonis Broumas ise meseleyi hukuki boyuttan ele aldı.

Üçüncü Gün:

“Devletsiz Demokrasi: Rojava Deneyimi” başlıklı panelde Kürt Kadın Hareketi’nden Dilar Dirik, Rojava’yla Dayanışma İnisiyatifi’nden Spyros Kourouklis ve Babylonia Dergisi’nden Nikos Katsiaounis’in anlatımları yer aldı. 19 Temmuz 2012’den bu yana yanı başımızda yanan ve günden güne büyüyen devrim ateşinin tarihsel süreci ele alındı. Bu süreçte karşılaşılan zorluklardan yapılması gerekenlere, devrimin ancak dayanışmayla süreceğine ve büyüyeceğine kadar birçok meseleye değinildi. Dinleyiciler, IŞİD’e karşı yürütülen destansı direnişten ABD-Rusya ilişkilerine, gündelik işleyişin detaylarından toplumsal yaşamın örgütlenmesine, kadın erkek ilişkilerine kadar sorularıyla tartışmayı derinleştirdiler.

“Savaş, Şiddet ve Ortadoğu’da Kadının Devrimci Rolü” başlıklı oturumda ise Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde şiddetsizlik üzerine araştırmalarıyla bilinen Nicolas Kosmatopoulos, Babylonia Dergisi’nden Sosyolog Eliana Kanaveli ve Anarşist Kadınlar’dan Mercan Doğan’ın konuşmaları yer aldı.

Eliana Kanaveli konuşmasına, geçtiğimiz yıllardaki direnişlerle (Tunus, Mısır, Bahreyn, Yemen ve elbette Rojava) Ortadoğu’daki kadın algısının nasıl değişmeye başladığını hatırlatarak başladı. Yunanistan’daki kadınların -Ortadoğu’dakiler gibi- bir savaş durumunda yaşamıyor olsalar da “sadece kadın olmaları üzerinden” yaşadıkları sorunlara kısaca değindi. Kadın için özgürlük mücadelesi uzun ve zorlu olsa da; oradaki, buradaki her yerdeki kadınların omuz omuza verip dayanışma ilişkileri geliştirerek bu yolu kat edebileceklerini vurguladı. Nicolas Kosmatopoulos, Hannah Arendt’tan bu yana şiddetsizlik araştırmalarının ardından bizzat kendi kız kardeşinin Lübnan’daki iç savaş döneminde maruz kaldığı şiddeti ve ardından katledilmesini anlattı.

Anarşist Kadınlar’dan Mercan Doğan ise, yaşadığımız topraklarda sürmekte olan savaşın muharebe meydanlarından biri haline getirilen kadınların maruz kaldıklarını anlattı. “Devletin kimi zaman cephede vuran erkek askerle, karakolda tecavüz eden erkek polisle, hapishaneye kapatan erkek yasayla, kadın cinayetlerini aklayan erkek yargıyla; kimi zaman evde döven erkek babayla, iş yerinde sürekli psikolojik ve fiziksel mobing uygulayan erkek patronla, sokakta bıçaklayan erkek sevgiliyle, minibüste taciz eden herhangi bir erkekle sürdürdüğü bu savaş, kadına yönelik topyekûn bir savaştır” dedi.

Mercan Doğan, yaşayabilmek ve yaşamı özgürleştirmek için tek seçeneğimiz olduğunu hatırlattı. Kimi zaman toplumun algılarını dönüştürebilmek için örülen kampanyalarla; kimi zaman Bakur’daki gibi doğrudan devletin askerine, Rojava’da IŞİD çetelerine karşı; kimi zaman İstanbul’da, Ankara’da, Karadeniz’de ve şimdi Atina’da devletin polisine karşı el ele vermek, omuz omuza direnmek, kadın dayanışmasına sarılıp savaşa karşı topyekûn mücadeleyi yükseltmek olduğunu söyledi. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar Anarşist Kadınlar’ın verdiği mücadeleden gündelik yaşamdaki kadın erkek ilişkilerine, yaşanan katliamlara ve özsavunmaya kadar pek çok sorunun ardından konuşmasını Yunanistan’daki Rojava’yla Dayanışma İnisiyatifi’nden yoldaşların sözleriyle bitirdi:

“Haydi imkansızın hayalini kurmaya cüret edelim. İmkansızı gerçeğe dönüştürmekten asla vazgeçmeyelim.” Çünkü biliyoruz; bizlere “imkansız”mış gibi gösterilen, aslında olması gereken!

Anarşist Babylonia Dergisi tarafından beşincisi düzenlenen B-Fest’te “Savaş, Şiddet ve Ortadoğu’da Kadının Devrimci Rolü” başlıklı oturumda Anarşist Kadınlar da bir sunum gerçekleştirdi.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.