“ALTERNATİF MEDYA” MÜMKÜN MÜDÜR?”

Bugünün küresel iletişim sistemleri içerisinde “alternatif medya”nın varlığı, gerçeğe ve bilgiye erişim konusunda birçok farklı olanağı beraberinde getiriyor. İktidarların tekelinde bulunan ana akımın karşısında alternatif medya, saklanmak istenen bilgiye, manipüle edilmek istenen gerçeğe erişimi mümkün kılıyor. Ancak söz konusu bu “alternatif”lik, kimi zaman şirketlerle ya da şirketleşmiş STK’larla olan bağlar da açığa çıktığında sorgulanabilir hale geliyor.

Dünyanın farklı coğrafyalarında dağıtımı yapılan, farklı coğrafyalardan yazarları olan ve farklı coğrafyalardaki toplumsal hareketlenmeleri yazan, anlatan, tartışmaya açan ROAR da, sıkıştırılmak istendiğimiz bu “ana akım” medya çağında bir alternatifi açığa çıkartıyor. ROAR Dergisi’nin editörü Joris Leverink ile gazetecilik, alternatif medya ve ROAR deneyimi üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajı siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Meydan: Gazeteciliğin tarafsızlığı bir yalan mı?

J. Leverink: Bir bakıma evet, ama ben ona bir mit demeyi tercih ediyorum. Tarafsızlık, gazeteciliğin temel değerlerinden biridir ve gazetecilerin siyasi, ideolojik ve dini etkilerden bağımsız olarak gerçeği temsil etme çabalarını göstermesi açısından önemli bir role sahiptir. Bu çabalamak için önemli bir hedeftir, ama bunun aynı zamanda neredeyse imkansız olduğunun farkına varmak çok önemli. “Gerçeğin” gazeteciler tarafından gösterimi, görüşülen kişilere, bu kişilerin konumlarına, kamu alanında olmayan bilgilere erişimlerine, vb. bağlı olarak, tanım gereği sınırlıdır.

Ana akım medyada, haber bültenlerine ayrılan sınırlı yer veya zaman hesaba katılırsa, her tür haber metni, zorunlu olarak gerçeğin bir versiyonudur; asla tümüyle temsil edilemeyecek olan daha büyük bir hikayenin küçük bir parçasıdır. İster gazeteci, ister siyasi veya dini lider, isterse de herhangi başka biri olsun, gerçeğin tek temsilcisi olduğunu iddia herkese karşı şüpheli olunmalıdır.

Davası olan gazetecilik nedir? Ve ana akım gazetecilikten nasıl ayrılır?

Benim de aralarında olduğum, davası olan gazeteciler, tarafsızlığa inanmaz. Davası olan gazeteciler olarak inandığımız şey, gazetecilerin gerçeği nesnel olarak temsil etmeye çabalaması gerektiği. Ama sözde tarafsızlığın ve nesnelliğin duman perdesi arkasına saklanmak yerine, nereden geldiğimiz ve nereye gitmek niyetinde olduğumuz konusunda açık olmamız, okuyuculara, izleyicilere ya da dinleyicilere karşı daha dürüst ve saygılı bir tutumu beraberinde getirir. Bu konuyu açıklığa kavuşturduktan sonra, dinleyiciniz neden belirli bir siyasi gündemi öne çıkarttığınızı, neden belli bir toplumsal mücadeleyi ele alıp desteklediğinizi ve onun neden önemli ve dikkate değer olduğunu anlayacaktır. Okuyucularınız sizinle aynı fikirde olmak zorunda değildir; ama onları durduğunuz yer konusunda haberdar ederek düşünmek ve tartışmak için bir zemin açarsınız ve onları sözde nesnellik örtüsüyle kaplı ana akımın yanlı haber bültenlerini pasif bir şekilde sünger gibi içlerine çekmek yerine, kendi fikirlerini oluşturmaya davet edersiniz.

Alternatif medya, STK’lar aracılığıyla onları fonlayan büyük şirketlerle bağlarını düşündüğümüzde, ne kadar alternatif olabilir?

Tıpkı ana akım medya gibi, hiçbir alternatif medya kanalı, sosyal ve politik bir boşlukta var olmaz. Ana akım medya kanallarını kontrol eden büyük şirketlerin bazıları gibi STK’ların da siyasi veya ekonomik bir gündemi olabilir.

Alternatif medyayı alternatif kılan şey bence diğer medyanın maruz kaldığı türden baskılara ve baştan çıkarmalara karşı bağışıklı olmaları değil; uygulama ve örgütlenme konusunda çevrelerindeki dünyada görmek istedikleri ile aynı etiği ve değerleri korumak için çalışmalarıdır. Çoğu alternatif medyanın amacı para kazanmak değil, halkı bilgilendirmek ve eyleme telkin etmek olduğundan; ana akım medyanın, onları destekleyen şirketlerin gündemine aykırı olduğu için uzak durmak zorunda kaldığı belirli rahatsız edici gerçekleri veya konuları ele almak konusunda genellikle daha özgürler.

Senin de içerisinde bulunduğun ROAR deneyiminden bahseder misin? ROAR ne amaçlıyor ve başarıyor?

ROAR kendini, “radikal hayal gücünün dergisi” olarak tanımlıyor ve amacımız gerçek demokrasi için verilen küresel mücadelenin ön saflarından, tabandan perspektifler sunmak. ROAR, “Bir Devrim Üzerine Düşünceler”’in kısaltılmışıdır. Mısır’dan ABD’ye, Brezilya’dan Türkiye’ye, Yunanistan, Suriye ve ötesine, dünyayı sarsan kitle ayaklanmalarının aynı mücadelenin parçası olduğuna inanıyoruz; bu yüzden devrimler yerine tek bir devrime atıfta bulunuyoruz. Genel olarak geçmiş birkaç yüzyıl boyunca ve özellikle son elli yılda küresel kapitalizm, finansal, politik ve sosyal krizlerin dünyamızı şekillendiren sistemde temel yırtılmalar yarattığı kritik bir aşamaya ulaştı.

ROAR, dünya çapında toplumsal mücadeleler, toplumsal protestolar, ekolojik sorunlar, ekonomik krizler ve siyasi gelişmeler hakkında yazarak, bir yandan bunların hepsinin bir şekilde birbirlerine ne kadar bağlı olduğunu okurlarına göstermeye çalışıyor; diğer yandan da toplumumuzu ve ekonomiyi düzenlemenin alternatif yolları hakkında bilgilendirerek, okuyucumuza eyleme geçmesi için esin vermeye çalışıyor.

Herhangi bir sabit siyasi görüşümüz yok; ama Rojava’dan Zapatistlere, “Siyah Yaşamlar Değerlidir”den “Wall Street’i İşgal Et”e, Arap Baharı ve Gezi protestolarına, geniş bir yelpazedeki toplumsal hareketlerden ve demokratik mücadelelerden ilham alıyoruz. Yayın çizgimize rehberlik eden belirli temel değerlerimizin olmasının büyük önem taşıdığına inanıyoruz, ama dar bir ideolojik çerçeveye uymayan bireyleri veya grupları dışlamanın amaca zarar verebileceğini görmemiz gerekir.

 

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 38. sayısında yayınlanmıştır.