Taşerona Kadro Geldi mi? – Halil Çelik

 

“Taşerona Kadro Geldi”, artık kimsenin inkar etmediği “gerçek” bir cümle. Ancak bu cümlenin önü arkası o kadar dolu ki… Hangi taşeron işçisine kadro geldi, hangisine gelmedi? Kadro derken ne denmek isteniyor? Bunlar, cevapları net olmayan sorular olarak işçilerin gündeminde yer alıyor.

Öncelikle, sohbet fırsatı bulabildiğimiz işçilerin bu duruma yaklaşımları farklılık gösteriyor. “Kadrolu oluyoruz” diye sevinen işçiler olduğu gibi ne olduğunu bir türlü anlayamadığını söyleyen işçiler de var. Evet, belediyelerde ve devlet dairelerinde çalışan işçilerin bir kısmı kadrolu oluyor, bu doğru. Ama bu doğrunun sakladığı çok sayıda yalan, çok sayıda yanlış bilgi var.

Aralık ayının sonunda yayımlanan 695 ve 696 sayılı OHAL KHK’ları ile beraber gündemimize giren ve uygulanmaya başlanan taşerona kadro konusu KHK’larda da belirtildiği üzere kamu idareleri, belediyeler ve il özel idarelerinde çalışan 720 bin işçiyi kapsıyor. Ancak sadece merkezi yönetim kapsamındaki genel bütçeli idareler, üniversiteler ve hastanelerde geçerli olacak taşeron işçi sayısının 450 bine yakın olduğu yerel yönetimlerde geçerli olmayacak. Yerel yönetimlerde ise Ticaret Kanunu’na tabi olarak faaliyet gösteren şirketler, bütçe ve personel açısından hükümet denetimine alınacak. Oysa buralardaki taşeron işçilerinin kadrolu sayılabilmesi için bu şirketlerin de kamu şirketi statüsüne alınması gerekirdi. İkinci önemli vurgulanması gereken konu ise taşeron işçilerinin memur kadrosuna değil, “özel sözleşmeli personel” statüsüne alınacağıdır. Yani arada taşeron şirketin olmadığı ancak yine de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ve diğer kanunların hükümlerine tabi olmayacaklar. Yine de taşeron işçisi ile sözleşme imzalanması için memur şartları aranacak. Ekstradan güvenlik soruşturmaları ile özel sınavlara tabi tutulacaklar.

Taşeron işçilerin kadroya girebilmesi için 1 Kasım 2015’ten önce işe girmiş ve halen çalışıyor olmaları gerekecek. 1 Kasım 2015’ten sonra işe giren taşeron işçileri kadrodan yararlanamayacak. En önemli konulardan biri de taşeron işçileri kadroya geçince maaşı değişmeyecek. Mevcut ücreti üzerinden maaş almaya devam edecek. Ayrıca işçiler çalıştıkları kurumda aynı işi yapmaya da devam edecekler. Bu uygulamanın bir diğer sonucu da eleme, sınav ve özel şartların aranmasıyla işçiler arasında yeni bir rekabet ve ayrımcılık yaratmasının kaçınılmaz olacağıdır.

Taşeron sisteminin coğrafyamıza girişini gazetemizin 1. sayısında “Taşeronlaşma Nasıl Hız Kazandı?” adlı yazıda belirtilmiş olsak da, bir şeye dikkat çekmek gerekiyor. 2000’li yılların başında 300 bin taşeron işçisinden söz ederken bugün bu sayının 2 milyona ulaştığı kayıtlarda yer alıyor. Bu hızlı artışın olduğu dönemin, AKP hükümetinin devlet iktidarına yerleşme dönemi olduğu göz önünde bulundurulursa bugün geldiğimiz aşamada taşeronluğun bitirilmesi gibi bir gündem yaratılmasını sağlayanların, hükümet veya KHK çıkarıcıları olmadığı açıktır. Her ne kadar bu uygulama tam anlamıyla taşeron işçilerini kadrolu yapmayacaksa da, devletin bu konuda bir geri adımı olarak değerlendirilebilir.

Taşeron sisteminin artık sürdürülemeyeceği gerçeğinin yanı sıra on yıllardır sendika, dernek ve işçi örgütlerinin taşerona karşı verdiği kavganın getirisi olarak değerlendirilmelidir bu geri adım. Ancak devletin bu geri adımıyla taşeron sistemine karşı verilen kavganın kesinlikle durmasının duraksamasının değil, tam aksine bu kavganın büyütülmesinin elzem olduğunu bilmeliyiz. Yani geri adımı bir çatlak olarak görüp derinleştirmenin önemini görmeliyiz.

Halil Çelik

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır.