“Her Şey Değişebilir Ama Hiçbir Şey Yitirilemez” – Mercan Doğan

 


Ursula K. Le Guin’in ardından…

Yerdeniz Serisi’ndeki yaşlı ve bilge ejderha Kalessin’in, insanlar tarafından ölüme terk edilmiş yarı insan, yarı ejderha kızı Tehanu’ya benzer biraz Ursula K. Le Guin. Tehanu, büyücülük okulu Roke’un ilk kadın büyücüsüyse Ursula da bilim kurgu-fantastik yazının ilk kadın büyücüsü gibiydi, o dönem edebiyattan bile sayılmayan kitaplarıyla. Kitaplarında yarattığı gezegenlere bakılırsa beğenmiyordu buraları pek; daha adaletlisini, daha özgürünü hayal ediyordu. 22 Ocak günü bedeni dünyadan göçtü. Yarattığı gezegenlerden hangisine gitti, bilinmez. Ama yıllar önce, Yerdeniz Serisi’ndeki Öteki Rüzgar kitabında Tehanu’nun dilinden yazmıştı veda mektubunu:

“Bence” dedi Tehanu yumuşak, garip sesiyle, “öldüğüm zaman ben, beni var eden nefesi geri teneffüs edeceğim. Yapamadığım şeyleri dünyaya iade edebileceğim. Olmuş olabileceğim ve olamadığım şeyleri. Yapamadığım tüm seçimleri. Kaybettiğim, harcadığım, savurduğum her şeyi. Tüm bunları dünyaya geri verebileceğim. Henüz yaşamamış olan yaşamlara. Bu bana yaşadığım hayatı, sevdiğim sevgiyi, aldığım nefesi veren dünyaya armağanım olacak.”

9 yaşındayken ilk öyküsünü yazan Ursula, 88 yıllık yaşamında dünyaya nefesiyle birlikte 30’dan fazla roman, 100’den fazla öykü, deneme, makale, şiir armağan etti.

Mülksüzler’de, Anarres’le Urras ikileminde anarşist bir dünya kurgulamıştı. Kitaptaki “Bir hırsız yaratmak istiyorsanız sahip yaratın. Suç yaratmak istiyorsanız yasalar koyun.” sözleri, Mülksüzler’i klasik bir bilim kurgu kitabından ayıran, mülkiyetten adalet sistemine bir çok meseleyi sorgulatan sözlerden sadece biriydi. William Godwin, Pyotr Kropotkin, Gustav Landauer başta olmak üzere pek çok anarşistten etkilenen Ursula’nın derdi, her anarşist gibi, bütün toplumsal adaletsizliklerleydi.

“Toplumsal cinsel etkileşim kalıplarımızın hiçbiri yok burada. Onlar bu oyunu oynamazlar. Onlar birbirlerini kadın ya da erkek olarak görmezler. Bizler için tahayyül edilemez bir şey bu. Yeni doğmuş bir bebek hakkında ilk sorduğumuz nedir?” sözlerini barındıran kitabı Karanlığın Sol Eli’nde androjen bir toplumu ele alıyordu. En çok yoğunlaştığı mesele olan toplumsal cinsiyet rollerinin ve ataerkinin olmadığı bir dünyayı özlemle keşfederken kitabın sayfalarında, başka şeyler batıyordu gözümüze. Ekonomik ve siyasi iktidarlar olduğu gibi duruyor; toplumu sömürmeyi sürdürüyordu. İktidar topyekun ortadan kaldırılmadan özgürlüğün olamayacağı gerçeği çarpıyordu yüzümüze.

Hep Yuvaya Dönmek’te bambaşka bir toplumsal örgütlenmeye ve yine anarşist değerlere dayanan bir yaşamı tanımanın, bu hayali toplumun özgürleştirici havasını solumanın tadını alıyordu okuyan; içinde boğulduğu yaşam biçimini sorgulamak zorunda hissediyordu.

Bir bilim kurgu romanında ilk kez küresel iklim değişikliğini ele almıştı; Rüyanın Öte Yakası’nda. Dümeni Yaratıcılığa Kırmak’ta daha önce genç hikaye anlatıcılarıyla gerçekleştirdiği atölyeleri kitaplaştırmış, hikaye denizine yelken açmak isteyenlere kılavuz olmuştu.

Diğer kitapları da ezilenlerle, marifetlerinin bedelini ödeyenlerle, kendi başlarına olmayı becerebilen yaban kadınlarla, güçlerini kötüye kullanıp ölümle yaşam (ejderhalarla insanlar) arasına duvar örerek çürümüş bir dünya yaratan büyücülerle, bu karanlık tarafa karşı mücadele eden ve dünyayı bütünleştirmek için duvarı yıkan devrimcilerle doluydu.

Ancak Ursula’nın mücadelesi sadece adaletsizlikle değildi, kendisiyleydi de. Yarattığı dünyalardaki Ged ya da Shevek karakterleri de en büyük savaşlarını kendilerine karşı vermemişler miydi? En zoru kendini dönüştürmek değil miydi? Shevek diyordu ya; “…Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız, devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir.” Hiç bir karakteri sonuca kolay ulaşmamıştı. Gerçi sonuca ulaştılar mı, bilinmez. Karar hep okuyandaydı.

Ursula, dünyaya armağanı olan son nefesin ardından, yarattığı dünyalardaki Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar’ın arasından bizlere göz kırpmayı sürdürüyor.

 

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır.