Röportaj: Sofya’da Tutsaklar Örgütleniyor

Sofya hapishanesinde, geçtiğimiz aylarda yoğunlaşan, tutsaklara karşı uygulanan şiddet bu alanda mücadele eden tüm insan hakları örgütlerinin gündeminde. Hala sürmekte olan bu adaletsizlikler, kimi zaman doğrudan hapishane yönetimince kimi zaman yönetimin kolladığı çeteler eliyle gerçekleşiyor.

Gazetemizi hazırladığımız sırada, Sofya Hapishanesi’ndeki tutsakların başlattığı açlık eylemi, durumun ne noktaya ulaştığını görmek açısından önemli. Hapishanedeki süreci, yaşananları ve tutsakların buna karşı verdikleri örgütlü mücadeleyi anarşist tutsak Jock P. ile konuştuk.

Meydan Gazetesi: Devletin seni Sofya Hapishanesi’nde tutmasının nedeni nedir? Ne zamandan beri Sofya Hapishanesi’ndesin?

Jock P: Bir Neo-Nazi nefret suçunu engelledikten sonra tutuklandım. 15 Neo-Nazi bir Roman’ı döverken onları durdurdum ve kendimi korudum. Aslında bir insanı ve kendimi savunduğum için hapisteyim. Ocak 2018 itibariyle 10 yıldır hapishanedeyim ve yaklaşık 7 ya da 8 yılım kaldı.

Bulgaristan Tutsaklar Birliği (BPRA)’nin tutsakların yaşadıklarına ilişkin bildirisini okuduk. Yaşadığın şiddeti örneklerle yazar mısın? Ve bu şiddet süreci ve hapishane yönetimi arasındaki ilişki nedir?

Bulgaristan hapishanelerindeki kitlesel ve sistematik şiddet, hapishane müdürüne göre değişiyor. Ancak sorun şu ki, şimdiye kadar tek bir gardiyan veya hapishane müdürü, Bulgaristan hapishanelerinde tutsaklara işkence yapıldığı için görevden alınmadı veya mahkum edilmedi. Onlar dokunulmazlık altında işlerine devam ediyorlar. 2014’te Sofya Hapishane Müdürü Peter Krestev, Sofya Hapishanesi’ndeki bir sürü işkence vakası nedeniyle görevden alındı. 2 yıl sonra Nisan 2017’de devlet eski müdür Peter Krestev’i Sofya Hapishanesi’ne geri gönderdi ve kısa sürede hapishane eski haline döndü. Özellikle koruduğu eroin satıcısı çete, güçlerini kullanarak diğer tutsaklara kötü muamele yapılmaya başlandı. Müdür geri döndükten sadece 3 ay sonra hapishanenin spor salonunda, bu eroin çetesi boyun eğmeyi reddeden birine tecavüz etti. Tecavüzcülere hiçbir yaptırım uygulanmadı. Yani hapishane yönetiminin bize uyguladığı iki tür şiddet var, doğrudan gardiyanların şiddeti ve korudukları çetelerin şiddeti. Gardiyan Mitko Ivailov Spasov örneğinde olduğu gibi sadist bir zevk için ya da bilgi almak için tutsaklara işkenceler yapılıyor.

Hapishanedeki şiddet ile hapishane idaresi arasındaki bağlantı şöyle; özellikle Müdür Peter Krestev, hapishanelerinde kaos ve bir korku havası olmasını sever ve bunu sürdürmek için gardiyanları ve koruduğu mahkumları, genel hapishane nüfusuna karşı rastgele bile olsa şiddet uygulamaları yönünde cesaretlendirir. Hapishane yönetiminin yalnızca gardiyanların suçlarını örtbas ettiğini söylemek yeterli değildir, çünkü aktif olarak teşvik ederler. Bu sebeple de “İşkenceyi Önleme Komitesi” Sofya Hapishanesi’ni tutsaklara işkence yapmak için kullandıkları odalara kamera koymaya zorladı.

Tutsakların bu şiddete karşı tepkisi nedir?

BPRA’dan önce işkence gören tutsaklar tecritte ve yalnızdı. 10 vakanın 9’unda işkence gören tutsaklar tecrit ediliyordu çünkü hapishane, tutsağın şiddet uyguladığını iddia ediyor ve bu nedenle işkenceyi yasal güç kullanımı adıyla meşrulaştırmaya çalışıyordu. Tutsak tecrit edildiğinde, yardım alamaz, hatta yardım isteyemez haldeydi. BPRA ile birlikte şimdi, ne zaman bir tutsak işkence görse, bir avukatın işkence gören tutsakla görüşmesini ve ona basit bir soru sormasını örgütledik; “yardım istiyor musun?”. Tutsaklar bazen çok korkuyor ve hukuki yardımı reddediyorlar, diğer durumlarda avukatın temsilini kabul ediyorlar. Aslında, işkence gördükten veya dövüldükten sonra avukat tutmak her zaman en iyisidir, çünkü hapishane yetkililerini korkutarak size daha fazla taciz etmelerinin önüne geçer. Bir avukat tarafından korunmayan tutsakların, başta aynı gardiyanlar tarafından tekrar taciz edilmesi muhtemeldir.

Fakat birçok tutsak şimdi dayanışmanın gücünü görüyor ve bir tutsak dövüldüğünde ya da işkence gördüğünde hemen BPRA’ya bilgi veriyor ve bir avukat o tutsağı gidip görüyor. Bunun önemini, BPRA sonrasında hapishanedeki zihniyet ve pratiklerde büyük bir değişim yaşandığını görerek anladık. Eskiden tutsakların yardım alabilecekleri hiç kimse yoktu ve tutukluların % 90’ı bireysel davranışlar gösteriyordu. Şimdi dayanışma ile şiddetten korunmak için birbirimize yardımcı olabileceğimizi gördük.

Bulgaristan Hapishaneleri Birliği/BPRA ne zaman kuruldu? Birliğin amacı nedir? Anladığımız kadarıyla anarşist bir oluşum değil mi?

Bulgaristan Hapishaneleri Birliği, 2012 yılında devlet kaydı ile yasal olarak kurulmuştur ve çok fazla anarşist özelliğe sahip olduğu halde “anarşist” değildir. BPRA’nın bir tüzüğü vardır ve tüzüğünün kapsamı “devlet tarafından alıkonulanların” haklarını korumaktır. Bu bakımdan bu ilgi alanının dışında politikalarımız veya etkinliklerimiz yok. Ayrıca tüzüğümüzde, bizim için önemli kurumlardan biri olan Avrupa Önerilen Hapishane Kuralları’nın Bulgaristan’da uygulanması destekleniyor. Yine de anarşist özelliklerimiz, sadece tutsakların ve eski tutsakların BPRA üyesi olabilmesi, bu yüzden kendimiz için mücadele eden tutsak işçiler olmamız ve tutsak olmayanlar tarafından yönlendirilmememiz veya yönetilmememizdir. Bu bağlamda BPRA bir sendikalizm biçimidir ve hatta birçok tutsak BPRA’ya “Sendika” diyor. BPRA’nın tüzüğünde yer alan resmi hedefleri olmasına rağmen, BPRA’nın kurucu üyelerin biri olarak tüzüğe katkıda bulunanlardan biri olarak BPRA’nın hedeflerine paralel, her zaman inandığım kişisel hedeflerim var. Örneğin, Bulgaristan’daki tutsaklar içinde bir sınıf bilinci yaratmak, ortaklığımızı oluşturmak ve onu tanınabilir bir kimlik haline getirmek. Sonuçta son derece etkili olsak da hala toplumsal bir hareket değiliz ve gücümüzün çoğu STK’lara verilen yasal haklardan kaynaklanıyor.

Karşılaştığınız şiddetle ilgili Bulgaristan’daki platformların veya örgütlerin tepkisi nedir? Herhangi bir protesto veya hukuki destek var mı?

Örgütler ya da “platform”lar hiçbir şekilde Bulgaristan hapishanelerindeki şiddete tepki göstermedi. Bulgaristan Helsinki Komitesi adı verilen ve çok aktif olan ve tutsaklara yasal destek sağlayan bir liberal STK var, ancak onlar aynı zamanda genel bir insan hakları örgütü ve tutuklu haklarına gerekli dikkati veremiyorlar. Daha fazla hapishaneye ulaşabilmek için genişlemeliyiz. Fakat tutsakların haklarını savunmak isteyen avukatlar bulmak zor, çünkü çoğunlukla iş hukuku veya eşya hukuku çalışmak istiyorlar. İşin gerçeği Bulgaristan’da çoğu insan, diğerleri için özellikle de hapishanedeki işçiler için bir şey yapmak istemiyor.

En azından 10 yıllık hapishane hayatımda, dışarıdaki insanların veya örgütlerin Bulgaristan hapishanelerindeki işkence ve insanlık dışı muameleye herhangi bir eylem yaptığını görmedim ve böyle bir eylemi hatırlayan kimse yok. Ama bunun bu yıl değişeceğini umuyoruz, çünkü BPRA dayanışma ve eylem çağrısında bulundu ve “Otonom Fabrika” isimli bir kolektif, Sofya Hapishanesi Müdürü’ne karşı eylemler örgütlüyor ve görevden alınma talebimizi destekliyor. Hepimiz bunun, dışarıdaki insanların hapishanede neler olduğunu önemsemesi konusunda bir başlangıç olacağını umuyoruz. Elbette Bulgaristan’daki gerçek anarşistlerin hepsinin işkenceye ve tutsakların insanlık dışı muamelesine karşı dayanışma çağrımıza katılacağını biliyorum. Ancak şu ana kadar, buradaki anarşist bireylerin de örgütlerin de dayanışma noktasında açık bir eksikliği var.

BPRA ile uluslararası dayanışma eylemleri var mı?

Uluslararası destek hep oldu ve çok destek aldık. Bu alanda mücadele eden örgütlerin desteği olmaksızın BPRA, kağıt üzerinde bir isim olmaktan öte bir şey olmazdı. Şimdiye kadar ulusal hapishane yönetimine karşı hukuk savaşlarımız için maddi destek bulma ve gönderme konusunda çok etkili oldular. Bulgaristan devleti, hapishane müdürlerinin suçlarını unutturup, son derece olumsuz insan hakları sicilini irdelemeden Avrupa Birliği ile bütünleşmesi mümkünmüş gibi davranıyor. Bulgaristan şu anda Avrupa Birliği’nde kişi başına düşen en büyük insan hakları ihlalcisi ve BPRA bu gerçeğe dikkat çekmek ve özellikle de insan hakları ihlallerinin belgelenip kanıtlandığı Sofya Hapishanesi’ne dikkat çekmek istiyor. İnsanlardan dünyanın dört bir yanındaki Bulgaristan Büyükelçilikleri’nde ve mümkünse Avrupa Komisyonu ve Avrupa Delegasyonu ofislerinde protesto yapmalarını istiyoruz. Bu protesto gösterileri sırasında insanlar, büyükelçilikler vasıtasıyla Adalet Bakanlığı’na resmi şikâyetler sunarak, Sofya Hapishane Müdürü Peter Krestev’in insan haklarının kitlesel ihlallerinden dolayı derhal görevden alınasını talep edebilir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Özellikle de son 2 yıldır Türkiye’deki hapishanelerin durumunun son derece kötüye gittiğini ve hatta Bulgaristan hapishanelerinden daha kötü durumda olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan Türkiye’de hapishanede bulunan ya da onlara destek olan yoldaşların, Avrupa’daki en kötü hapishanelerde olduklarını söyleyebilirim. Türkiye’deki tutsak yoldaşlarımızdan daha iyi bir konuma sahip olduğumuzu biliyorum. Her ne kadar mücadelelerimiz farklı engellere sahip olsa da, (örneğin burada Bulgaristan tutsaklarının, geleneksel olarak halktan hiçbir desteği yok) kalbim oradaki hapishanelerde mücadele edenlerle birlikte. Bulgaristan devletine karşı düzenlenen uluslararası eylemlerin, son 2 yıldır şüphesiz açık ve resmi faşizm dönemine giren TC Devleti’ne karşı olacağından çok daha etkin olacağına inanıyorum. Türkiye’de tutsaklara yardım etmenin en iyi yolu devrimci hareketler aracılığıyla olacaktır.

Bulgaristan hapishanelerindeki tutsakların mücadelesini selamlıyoruz. Dayanışmayla.

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır.