Suriye Ordusu Deraa’da: Sonraki Hedef Ne?

Suriye Savaşı’nda, gündemde eskisi kadar yer teşkil etmemekle birlikte önemli gelişmeler yaşanıyor. Öyle ki, bu gelişmelerin, savaşın sahadaki ve masadaki seyriyle birlikte Suriye haritasında değişiklilere yol açabileceği söylenebilir. Suriye’de ordu birlikleri ve ona destek veren milis güçleriyle, müttefiki Rusya’nın hava operasyonları desteğinde ülkenin güneyindeki Deraa’ya 18 Haziran’da başlattığı askeri harekat, bölgede kontrolü elinde bulunduran cihatçı çetelerin yenilgisiyle sonuçlandı. Ürdün sınırında bulunan Deraa, savaşın başladığı 2011 yılında cihatçıların kontrolüne geçmişti. Kenti 2013 yılında kısa bir süre Şam yönetimine bağlı güçler geri almış, ancak bir süre sonra cihatçı çeteler Deraa’da tekrar kontrolü sağlamıştı.

Deraa, Suriye’deki savaşa cihatçı vekilleri aracılığıyla müdahale eden ABD’nin, Ürdün’de oluşturduğu ortak operasyon odası projelerinden ilkini hayata geçirdiği bölgeydi. Suriye’nin kuzeyinde Antakya ve Antep’te de oluşturulduğu yönünde bilgiler olan söz konusu proje ilerleyen yıllarda “eğit-donat” gibi isimlerle de anılmıştı.

Deraa’ya, aynı zamanda savaşın başlangıcı sayılan 2011’in, 6 Mart’ında duvarlara  “Halk Rejim’in Yıkılmasını İstiyor” yazan, yaşları 9-14 arası değişen 13 çocuğun gözaltına alınmasıyla başlayan gösteriler sonrası, gelinen süreçte 7 yılını geride bırakan Suriye Savaşı’nda, bu açıdan sembolik bir önem de atfediliyor. Bu açıdan Deraa’nın Suriye ordu güçlerinin kontrolüne geçmesi, Şam yönetiminin savaştaki psikolojik üstünlüğünü domine etmesi nedeniyle de önemli. 2015’te Rusya’nın savaşa Suriye lehine müdahil olması sonrası Esad güçleri,  Şam’ın banliyösü Doğu Guta ve Halep’in doğusunun cihatçı çetelerden temizlenmesiyle savaştaki askeri ve psikolojik üstünlüğü geri kazanmaya başlamıştı.

Geçtiğimiz yıl ABD-Ürdün-Rusya arasında yapılan anlaşmayla “gerilimi azaltma bölgeleri” arasına dahil edilmesi konusunda uzlaşılan Deraa’daki bu gelişme, diğer taraftan devletler arasındaki bazı pazarlıkların da bir sonucu olarak da okunmalı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 11 Temmuz’da gerçekleştirdiği Moskova ziyareti sonrası “Şam yönetimiyle sorunumuz yok” açıklamasının, Suriye’deki İran yanlısı güçlerin Rusya garantörlüğünde deaktif görünüme geçirilmesi karşılığında yapılmış olma ihtimali yüksek. İsrail halen, Deraa’ya da stratejik bir yakınlıkta bulunan Golan Tepeleri’ni BM’nin aksi yöndeki kararına rağmen işgal altında bulunduruyor, bu bölgeden cihatçı çetelere askeri ve lojistik destek sağlıyordu. Sahadaki askeri gelişmelerle birlikte, devletler arası pazarlıkların daha “geniş açılı” çekilmiş bir fotoğrafını ise 16 Temmuz’da gerçekleşecek Putin-Trump zirvesi sonrası görmek mümkün olabilir. Bu görüşmeye Donald Trump’ın, ABD Orta Doğu politikasının kırmızı çizgisi olan İsrail’in güvenliği için, İran’a karşı savaşa daha açıktan müdahil olmak ile ABD bütçesinin dengeleri açısından savaşın ekonomik maliyeti ikilemi arasında gitmesi ise muhtemel.

Deraa sonrası Suriye ordusu ve müttefiklerinin hedefinin neresi olacağı ise cevabı merakla beklenen bir başka soru. 2015 sonrası savaşta dengeleri lehine çevirmeye başlaması sonrası Halep’in doğusu, Hama, Humus ve Şam banliyölerinin cihatçı çetelerden kurtarılması şeklinde bir sıralama takip eden Suriye ordusunun sonraki hedefinin Türkiye sınırındaki İdlib  olması muhtemel. Ayrıca TC’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı adını verdiği, işgal alanlarına da sıranın geleceği düşünülmeli. Diğer taraftan ise, IŞİD karşıtı koalisyonda ABD ile müttefik olan, beri yandan da Şam ile müzakere kapısının karşılıklı olarak açık bırakıldığı SDG  hakimiyet alanlarının da varlığı düşünüldüğünde, Suriye’de önümüzdeki süreçte, sıcak çatışma olasılıklarının da var olduğu, diplomasi ve pazarlıkların eksik olmadığı bir dönem ufukta görünüyor. Bu  olasılıklar içinde TC’nin nasıl var olacağı ise yanıt arayan bir başka soru. SDG’nin Suriye’de elinde bulundurduğu alanlar nedeniyle Şam yönetimiyle “Kürtleri ezmek üzere” işbirliği teklifi yapması muhtemel olan Ankara’ya, 24 Haziran öncesi vaatlerinden birisinin “Suriye’yi özgürleştirmek” olduğu hatırlatılarak, Şam’dan olumsuz yanıt verileceği açık. Diğer taraftan da, Deraa sonrası hedef olarak dillendirilen İdlib’teki askeri ve siyasi varlığı, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı işgal bölgelerinin halen varlığını koruması, Astana Mutabakatı başta olmak üzere TC’ye, kurduğu ya da uzak durduğu ilişkileri tekrar gözden geçirmeyi dayatacağa benziyor.