Sosyalizmin Maduro Dilemması – Hüseyin Civan

İşçi yönetimine geçen fabrikaların devlet bürokratlarının kararlarına bağlanması; devlet içinde bürokratik bir kastın oluşması, bu kastın karıştığı yolsuzluklar, kayırmacılık; komünal konseylerin devlet iktidarıyla karşı karşıya gelmesi; kapitalist üretim-dağıtım mekanizmalarının isim değişikliği dışında başka bir değişikliğe uğramamaları; emperyalizm ve dış kaynaklı dış düşmanlar söylemiyle yaratılan ve sürekli kılınan seferberlik hali… Yok, yanlış anlaşılmasın, 1917-1921 arası Bolşevik Parti icraatlarından bahsetmiyoruz! 1998’de Chavez’in iktidara gelişiyle başlayan, ölümü sonrası 2013’te Maduro’nun devraldığı “21. Yüzyıl Sosyalizmi” iddiası adı altında Venezüela’da yaşananlardan bahsediyoruz.

Sosyalist arkadaşların aklına bu kadarı gelir miydi bilinmez; Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, son birkaç yıldır ara ara ama son aylarda sıkça, yaşadığımız coğrafya gündeminde yerini alıyor. Tayyip Erdoğan’ın esip gürlediği başkanlar arasında değil ama… Sosyalist Maduro’yu eleştirinin bir konusu yapmak bir kenara, medya hem de ana akım medya, övgüler eşliğinde Maduro ve Venezuela sempatisini yükseltiyor.

Nasıl yükseltmesin ki? Başkanlık rejimini resmi anlamda ilk kutlayan, Tayyip Erdoğan’ın politikalarını ABD emperyalizmine karşı girişilmiş bir mücadele olarak kutsayan, kilometrelerce uzak bir coğrafyanın sosyalist lideri Maduro.

Dış destekli iç tehditlere karşı “milli irade”nin sembolü. Suikast ve darbe girişimlerinde bulunulmuş, “faiz lobileri protestoları”nın hedefi… Üstelik bir Diriliş Ertuğrul hayranı… Erdoğan’la ne çok ortak noktası var!

Eleştirmek ve Savunmak Arasında Kararsız Kalmak

Yanlış anlaşılmasın, eleştirenler yok değil. Örneğin, yeni başkanlık rejimi kutlaması için geldiğinde, Venezuela dostu sosyalistlerden açık mektuplar dolaştı medyada. Ne tutumunun ne dış politikalarının anti-emperyalizmle ilişkisi olmadığı vurgulandı. Ya da halk hiperenflasyonla boğuşurken, küresel kapitalizmin genç ve popüler girişimcilerinden “milli gurur” Nusret’in lokantasında yakın zamanda yemek yemesini esefle kınayıp “zaten Venezuela sosyalist değildi ki” ilan eden de oldu.

Israrla savunan sosyalistler de yok değil. Bolivarcı/Chavist devrime yönelik karşı devrimci saldırıların, ABD’nin finanse ettiği muhalefetin, “ekonomi, medya ve şiddet” üzerinden şekillenen komploların hedefinde olmasından dolayı Maduro’nun devrimci bir savaş verdiğini söylüyorlar. %41 katılımlı son seçim galibiyeti üzerinden demokratik bir zafer yalanına kendini inandıranlar, Maduro’nun NEP vari 6 yıllık kalkınma programıyla her sorunu çözeceğine de inanıyor.

Anti-Emperyalizm Pelerininin Sakladıkları

Anti-emperyalizm adı altında ne örtülmeye çalışılıyor? Enerji ve madencilik sektörünün önemli isimlerinin (Chevron, Schlumberger, Halliburton, Barrick Gold) Venezuela’da 40 yıllık ihale aldığı gerçeği; yeni ekonomi planlarının ve yasaların tasarımının bu gerçeğe göre kurgulanacak olması, Maduro’nun önceleri arkadaş ve yoldaş dediği Trump’ın eleştirilmesini engellemek ve ılımlı bir ABD politikası için medyaya verdiği talimatları, devlet şirketi Citgo aracılığıyla bu ABD politikası için yarım milyon dolarlık yatırımı… Sonrasında, milliyetçi petrol takıntısı, politik kayırmacılık ve kurtarıcı önder sevicilikle oluşturulmuş politik bir kültür…

Temel ihtiyaç maddelerinin kıtlığı, enflasyon, 2014’ten beri devam eden protestolar… Nicolas Maduro isyanı bastırmaya yönelik otoriter ve şiddet yanlısı yöntemler izliyor. Bir yandan da, öz-örgütlü halk terörist, suçlu ya da aşırı sağcı gibi ifadelerle itibarsızlaştırılıyor. Bir yerlerden tanıdık geliyor mu?

Şimdi bu durumun kafa karışıklığını yaşayan sosyalist arkadaşlar için başa dönelim. Maduro yönetimindeki Venezuela ya da tarihin farklı zamanlarında farklı yerlerdeki sosyalist uygulamalar arasındaki benzerlik bize ne ifade ediyor? Örneklerden aynı sonuç alınıyorsa, yöntemde ve bu yöntemi oluşturan ideolojinin kendisinde sıkıntı var demektir. Siyasal hegemonyası dışındakilerin düşman ilan edilmesi, muhalif seslerin bastırılması, yok edilmesi tipik bir iktidar davranışıdır. Siyaseten iktidara ilişkin kaygının ortadan kalktığı bir durumda, uygulanan her politika, her program iktidarı elde tutmaya odaklı bir hale dönüşür. Dahası, yanlış yöntemlerin doğru olduğu iddia edilerek başka otoriter uygulamalar, tekçi yapılar meşrulaştırılır. Maduro’ya ilişkin sosyalistlerin yaşadığı kafa karışıklığı bununla ilişkilidir. Ve anarşizmin iktidar eleştirisi, iktidara karşı mücadelesi ve iktidar dışı yapılar oluşturma çabasının nedeni işte tam da burada yatar.

Hüseyin Civan

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.