NOSEBO: KÖTÜ DÜŞÜNÜRSEN KÖTÜ OLUR! – Mercan Doğan

Plasebo Etkisi: İyi Düşün İyi Olsun!

Binlerce yıldır üfürükçüler, sağaltıcılar, şamanlar hatta doktorlar tarafından kullanılan plasebo, bireyin vücuduna aldığı bir maddenin kendisine iyi geleceğine inandığı zaman yaşadığı etkidir.

Bilinen ve sevilen bir alternatif rock grubu olan Placebo’yu bir kenara bırakırsak bugün çoğunlukla tıbbi bir terim olarak kullanılan plasebo (Latince: Sizi hoşnut edeceğim), 18. yüzyılın sonlarına dek din ile ilişkili bir kelimeydi. İngiliz dilinin yazılı ilk eserlerinden Geoffrey Chaucer’ın Canterbury Hikâyeleri’nde de anlatıldığı üzere, 14. yüzyılda ölülerin ardından para ile ağlayan kişiler tutulurdu ve bu kişiler ağlamaya “Placebo Domino in regione vivorum: Yaşayanlar aleminde Tanrı’yı hoşnut edeceğim.” diyerek başlardı. Ölünün arkasından ağlaması gereken aile üyelerinin yerini tutarak ağlayan, tanrıyı ve ölen kişinin ruhunu “hoşnut tutma” görevini üstlenmiş bu kişilere zamanla “Placebo” denilmeye başlandı.

1628’de Oxford Üniversitesi’nde akademisyen olan Robert Burton, plasebo’nun özellikle rönesans döneminde hekimlerin sıkça kullandığı bir yöntem olduğunu yazmıştı. 1772 yılında çiçek hastalığı ve tifo binlerce insana acı çektirirken İskoç hekim William Cullen, hastaya gösterilen yakınlık ve ilginin hastalığı tedavi edebileceğini, naneli su gibi ilaç etkisi olmayan maddelerin ağrıyı dindirebileceğini söylüyor ve hastalarında uyguluyordu. Aktif olmayan maddelerin, beynin kendini tedavi etmesi için gerçekten de kuvvetli bir yönteme dönüşebileceğini kanıtlayan bu isimlerin ardından plasebo, 1811’de Quincy Tıp Sözlüğü’ne “hastayı iyileştirmekten çok memnun etmeye yarayan tedavi yöntemi” açıklamasıyla girdi.

Popülerliğini ise 2. Dünya Savaşı’nda cephede cerrahlık yapan Henry Beecher’in çalışmalarıyla kazandı. Beecher, ilaç yokluğu nedeniyle askerlere ağır yaralandıklarında morfin yerine tuzlu su, ameliyatlarda anestezi ilacı yerine ise su enjekte etmiş; yaptıklarının olumlu etkilerini gözlemlemiş ve yazmıştı.

Plasebo’yu Kazanca Çevirenler: İlaç Şirketleri

Plasebo’nun tıpta resmi olarak tanınmasının ardından ilaç niyetine verilen şeker hapları, beyne bağlanan yalancı elektrotlar, cerrahi müdahale yapılmadan hastaya yapıldı denilmesi vb. yöntemlerle tıp sektörü içinde yeni bir kazanç kaynağı oluşturulmuştu.

Günümüzde de ilaç şirketleri -elbette daha fazla kazanç sağlayabilmek için- ilaçların görünümünün plasebo etkisini tetikleyebildiğini göz önünde bulundurarak üretim yapıyor.

Örneğin her hapın rengi özenle seçiliyor. Kırmızı, sarı veya turuncu haplar genellikle zihinsel veya fiziksel fonksiyonların iyileşmesini uyaranlar oluyor. Genelde uyku haplarında tercih edilen mavi veya yeşil renklerin anksiyeteyi yatıştırdığı düşünülüyor. Ciddi bir hastalık söz konusu olduğunda insanların hafif renkleri tercih edeceği öngörüsüyle kalp ilaçları pembemsi renklerde üretiliyor. Yapılan birçok araştırmaya göre insanların en etkili yöntem olarak enjeksiyonu gördükleri bilindiği için, başlangıçta kapsül olarak üretilen bir çok ilaç enjeksiyon halinde de üretilmeye başlıyor. Yüksek fiyatlı ve fazla reklamlı ilaçlar, diğerlerinden daha iyiymiş gibi göründüğü için, daha çok pazarlanmak istenen ilaçlar yüksek fiyatlarla piyasaya sokuluyor.

Nosebo Tepkisi: Kötü Düşünürsen Kötü Olur!

Plasebo’nun kötücül ikiz kardeşi olduğu söylenen nosebo ise tıp terimi olarak ilk kez -Beecher’ın plasebo etkisine dair yazdıklarının yayınlanmasından birkaç yıl sonra- 1961 yılında Walter Kennedy tarafından kullanıldı. Ancak plasebo etkisinden ayrılarak tüm tıp çevreleri tarafından tanınması 90’larda gerçekleşti. Bu tarihe kadar olumlu olumsuz tüm etkilere plasebo deniliyordu.

Özellikle psikosomatik (psikolojik sebeplerle ortaya çıkan ve bedensel hastalıklarla kendini gösteren) hastalıklarda kişilerin kendilerine iyi geleceğini düşündükleri ancak içerik olarak hiçbir iyileştirici etkisi olmayan ilaçlardan olumlu sonuç aldıkları söyleniyor. Nosebo (Latince nocere: zarar vermek, nocebo: Size zarar vereceğim.) tepkisinde ise bunun tersine kişiler, hiçbir olumsuz etkisi olmasa da, eğer vücutlarına aldıkları maddenin sağlıklarını kötü etkileyeceğine inanırlarsa çeşitli hastalık semptomları gösterebiliyor.

Kişinin kendisine zarar verebileceğini düşündüğü bir şeyin etkisinde kaldığında olumsuz tepki göstermesi durumuna, kendisini hoşnut edeceğini düşündüğü bir şeyin etkisinde kaldığında olumlu etkilenmesi durumundan çok daha sık rastlandığı söyleniyor; yani nosebo tepkisinin plasebo etkisinden çok daha yaygın olduğu… Örneğin kullanılan ilacın sebep olabileceği yan etkilerin kişinin bu yan etkileri öğrenmesi sonucunda ortaya çıkması durumu, hepimizin deneyimlediği ya da şahit olduğu nosebo tepkilerindendir.

Beklentilerimiz, Ulaşılan Sonuçları Değiştirebilir mi?

Plasebo etkisi ya da nosebo tepkisinde yaşanan değişimin yalnızca psikolojik kökenli bir yanılsama olmadığı biliniyor. Çünkü gerçekten de kişilerin beklentilerinin, mevcut durumun değişmesine, hastaların iyileşmesine ya da ağırlaşmasına sebep olabildiği gözlemleniyor.

Beklenti, endişe hafifletme ve arttırma mekanizmaları, sosyal öğrenme, genetik ve kişilik özellikleri gibi farklı etkiler gerek beyindeki nörokimyasal mekanizmaları tetikleyerek gerek hastalarda algı değişikliğine neden olarak plasebo ve nosebo etkilerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Asıl soru şu: “Peki bu durum, sadece hastalıkların tedavisinde değil de yaşamdaki tüm beklentilerimizde geçerli olabilir mi?” Her şeyin kötülükle dolu olduğu bir zamanda ve yerde inatla iyiyi istemenin ve iyiye inanmanın, hiç kimsenin beklemediği bir anda ve yerde iyiliği getirdiğini tarihte ve gündelik hayatımızda defalarca deneyimlemişizdir. Madem öyle, neden tüm beklentilerimizde geçerli olmasın ki?

Mercan Doğan

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.