Geçmişten Günümüze Liberter Kavramı – Furkan Çelik

CNT’nin 1910’da Barcelona’da gerçekleştirdiği kongre.

Liberter Kavramı Doğuyor

Henüz 27 yaşındayken Fransa’daki 1848 ayaklanmalarına katılan Joseph Dejacque, ilk hapishane deneyimini bu olay sonrasında yaşamış, bu süreçte tanıştığı anarşist düşünürlerle beraber anarşist fikirleri geliştirmeye başlamıştı.

Anarşist komünist bir anlayışı savunan ve dünya anarşizmine önemli katkılar sağlayan Dejacque, toplumsallaşmak için hareket eden anarşistlerin yanında yer almıştı.

Joseph Dejacque, “liberter” kavramını da ilk kez Proudhon’a eleştiri mahiyetinde yazdığı bir açık mektupta dillendirmişti. 1857 yılında yayınladığı “İnsan, Erkek ve Kadın Üzerine” adlı mektupta ayrıca Proudhon’u, aile içinde erkeğin kadın üzerinde kurduğu iktidarlı ilişkiyi görmediğini söyleyerek eleştirmişti: “Eğer konuşmak istiyorsan bizimle konuş, bilinen ve bilinmeyen hakkında, şeytan olan tanrı ve hırsızlık olan mülkiyet hakkında; ama erkek hakkında konuşurken onu despot bir ilah yapma, çünkü erkek şeytandır diye karşılayacağım seni. Ona azıcık bile zeka atfetme çünkü bu yalnızca işgal etme hakkıyla, aşkın ticarileşmesi ile ve tamamı kadından ve onun ruhundan gelen ürünlerin ve kapitalin kullanımıyla mümkün olmuştur. Ona sakın onun olmayan bir şey atfetme, ya da senin cümlelerinle söyleyeyim “mülkiyet hırsızlıktır” …sesini tersi için haykır, kadının erkek tarafından sömürülmesine karşı sesini çıkar!”

Joseph Dejacque, aynı zamanda devlet, din, mülkiyet, aile gibi yapıların birbirleriyle bağlantılı mekanizmalar olduğunu söyleyerek hepsinin ortadan kaldırılmasını savunmuştu. İşçinin çalıştığı kadarını aldığı kolektivist modelleri olumsuzlayarak komünist bir anlayışla herkesin yeteneği kadarını verip ihtiyacı kadarını alması gerektiğini düşünmüş ve Proudhon’un mülkiyet eleştirisinin komünist amaçlara doğru evriltilmesi gerektiğini belirtmişti.

Amerika’da Liberter Dergi

Joseph Dejacque, Fransa devleti tarafından sürgün edilmesinin ardından, 1852 yılında ilk önce Londra’ya oradan da 1956 yılında Amerika’ya gitmişti. 1858 yılında New York’ta “Journal du Mouvement Social La Libertaire” adlı bir anarşist gazete çıkartma girişimine girdi. La Libertaire gazetesi aynı zamanda “liberter” kavramının siyasi olarak kullanıldığı ilk yayındı.

Liberter Eşittir Anarşist

Bir sonraki “liberter” kavramı, “liberter komünizm” terimi ile 1880 yılında La Havre Fransa Bölgesel Anarşist Kongresi tarafından kullanılmıştı. Kongre tarafından bir sonraki yıl “Liberter veya Anarşist Komünizm” adlı bir manifesto yayımlanarak liberter komünizmin çerçevesi çizildi. Böylece liberter terimi yavaş yavaş anarşistlere alternatif olmaya başladı. Bu kullanımın yaygınlaşması da, özgürlükçülüğün bir dönem boyunca sadece anarşizmle anılmasından kaynaklı.

1895 yılında Sébastien Faure ve Louise Michel, Fransa’daki La Libertaire gazetesini yayınladı. Paris Komünü sonrası Fransa devletinin artan baskıları karşısında kendilerine “liberter” demek ve yayınlarında anarşizmden böyle bahsetmek, Fransa’daki anarşistler için stratejik bir tercihe dönüştü.

1900’lü yıllara gelindiğinde Kropotkin kendi ideallerini anlatırken “liberter-komünizm” ve daha sonra ise “anarşist-komünizm” kavramlarıyla makaleler yazdı. Vanzetti Amerika’da tutsak düştüğü yıllarda yazdığı bir mektupta şöyle dedi: “Sonuçta sosyal demokratlar, sosyalistler, komünistler ve IWW gibi hepimiz sosyalistiz. Bizimle diğer hepsi arasındaki temel fark, onlar otoriteryen, biz liberteriz; Onlar kendi devlet ya da hükümetlerine inanıyorlar; Biz hiçbir devlet ya da hükümetin olmamasına inanıyoruz.”

CNT ise 1919’da Zaragoza’da gerçekleştirdiği kongrede hedefini devrim ve liberter bir komünizm olarak vurguladı.

Sosyalist Liberterler

“Liberter” kavramı anarşistler dışında ilk kez, eski anarşist olan daha sonra kendisini “liberter sosyalist” olarak tanımlayan Francesco Saverio Merlino tarafından kullanılmıştır. Anarşist olduğu yıllarda avukatlık yapan Merlino, İtalya Kralı I. Umberto’yu suikast eylemi ile öldüren anarşist Gaetano Bresci’nin de avukatlığını yapmıştır. Ayrıca Errico Malatesta ile anarşizm fikirlerini geliştirme noktasında birçok kez beraber çalışmıştır. Daha sonrasında kendisini “liberter sosyalist” olarak adlandırmasının temel nedeni, kendisini parlamenter mücadele rüyasına kaptırmasıdır.

Yakın dönemde İngiltere’de 1960-1992 yılları arasında Solidarity grubu kendisini otoriter sosyalizme alternatif olarak görerek “liberter sosyalizmi” savunmuştur. Bolşevik Parti’nin Rus Devrimi’ni otoriter bir şekilde yönetmesiyle yaşanan olumsuz deneyimlere muhalefet eden bazı sosyalistler farklı yollar kullanmıştır. Örneğin “hiyerarşik olmayan bir işçi örgütlenmesi mümkün olur mu?” sorusuyla bu adımı atanlardan biri olarak Anton Pannekoek ve Paul Mattick gibi isimler sık sık “liberter sosyalist” olarak adlandırılmıştır. Fakat her ne kadar farklı arayışlara gidilse de marksizmin temelinde yatan otorite hiçbir zaman yıkılmamıştır. Bu arayışlar, “liberter sosyalizm” kavramı ile sadece bir umut olarak kalmıştır.

Böylece “liberter” kavramı anarşistlerden daha geniş kesimi niteleyen bir hale bürünmüştür. Sosyalizmin içindeki hiyerarşiye karşı birçok birey kendini böyle ifade etmeyi tercih etmiştir.

Kapitalistlerin “Liberteryen” Kavramı

Latince “liber” (özgür) kökünden türeyen liberal kavramı, siyasi ve ekonomik olarak liberter kavramından çok ayrı bir yerdedir. Kökü eski yunan sofistlerine dayandırılan kavram, modern anlamda ilk kez Adam Smith tarafından 1776 yılında yazılan “Milletlerin Zenginliği” kitabında “liberal ihracat ve ithalat sistemi” olarak kullanılmıştır.

1950’lerin Amerikasında ekonomist Murray Rothbard’ın manipülasyonları ve akademideki baskıları nedeniyle “liberteryanizm” kavramı, mülkiyet karşıtı anarşistlerin karşısında mülk savunuculuğu yapanların tanımı olmaya başlamıştır.

Murray Rothbard “Amerikan Sağının İhaneti” adlı kitabında bu durumu şöyle anlatmıştır: “1950’lerin sonunda biraz öne çıkmamızın memnuniyet verici bir yönü ise hatırladığım kadarıyla ilk defa, ‘bizim taraf’ düşman taraftan çok önemli bir kelimeyi ele geçirdi… ‘Liberter’ uzun zamandır sol-kanat anarşistin kibarcasıydı, yani özel mülkiyet karşıtı anarşistler, komünist ya da sendikalist cinsinden. Ama şimdi onu ele geçirdik. Üstelik daha düzgün bir biçimde, etimoloji bakış açısıyla; çünkü biz bireysel özgürlüğün ve dolayısıyla bireyin mülkiyet hakkının savunucularıyız.”

Tabi kavramın bu duruma düşmesi Joseph Dejacque’ın, Paris Komünarlarının, Louise Michel’in, Kropotkin’in, Vanzetti’nin, CNT Zaragoza kongresinde “Yaşasın liberter komünizm!” diye haykıran binlerce işçinin muhtemelen kemiklerini sızlatmıştır.

Liberter kavramının ortaya çıkışı, ilerleyişi ve geldiği son birbirlerinden çok farklıdır. Bu kavramı sahiplenmek, tarihteki liberter yoldaşlarımızı sahiplenmeye denk düşmektedir. 161 yıl önce özgürlüğü ön plana koyan bir kavram olarak ortaya çıkan, fakat iktidarlar ortaya çıktığından beri bir düşünce ve eylem olarak kendini var eden “liberterlik” yani özgürlükçülük; her ne kadar billboardlarda, reklamlarda, kapitalizmin tüketim çılgınlığını tanımlamakta kullanılsa da, gerçek anlamı ile birlikte yine anarşistler tarafından sürdürülen ilişki biçimlerinde var olmaya devam edecektir.

Furkan Çelik

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 47. sayısında yayınlanmıştır.