Mansplaining Bir Açüklama- Zeynep Tan

Çok yönlü bir yazar ve akademisyen olan Rebecca Solnit 2008 yılında bir davete katılır. Solnit’e katıldığı bu davette tanıştığı orta yaşlı bir erkek hangi alanda çalışma yaptığını sorar. Solnit şöyle bir düşündükten sonra henüz yeni tamamlamış olduğu son çalışmasından söz etmeye başlar. Ancak karşı taraf Solnit’in anlattıklarına çok kısa bir süre kulak verdikten sonra Solnit’in lafını keser ve o yıl bu konuda çıkan bir kitaptan söz etmeye başlar. Solnit aslında kendi yazmış olduğu kitaptan söz eden erkeği hayretler içinde dakikalarca dinler. O sırada konuşmaya şahit olan bir diğer kadın, erkeğe defalarca müdahale eder. Erkek, araya girmek isteyen kadını da duymaz.

Bu erkek her şeyin en iyisini bilen, bir kadına temelsiz karşı çıkma özgüvenini her zaman kendinde bulan, bir kadın konuşurken dinleme ihtiyacı hissetmeyen bir erkektir. Dakikalarca küçük dağları nasıl yarattığını anlatır gibi konuşmaya devam eden bu erkek, konuştuklarının yaratıcısı olan kadının araya girmesine, yorum yapmasına izin vermez ve hatta yazarının karşısında olduğunu bile fark etmez. Solnit o günden sonra biz kadınların sıkça yaşadığı bu olay üzerine çalışmaya başlar ve bir kavram yaratır. Man (erkek) ve explaining (açıklamak) kelimelerinin birleşiminden oluşan bu kavram mansplaining’dir.

Mansplaining: “Bir erkeğin, bir kadına, karşısındaki bir kadın olduğu için herhangi bir konuda ondan daha fazla bilgi sahibi olduğu ön kabulüyle, küçümseyici veya büyüklük taslayan biçimde bir şeyler anlatması”dır. Türkçe’ye “açüklama” olarak çevirenler mevcuttur.

Yaşamın her alanında egemen olan, yeryüzünde üretilen her şeyin ebedi yaratıcısı ve sahibi olan bu büyük erk, elbette ki bilgiye de kadından fazla sahip olur ön kabulü… Ne kadar tanıdık değil mi? Ne kadar çok karşılaşıyoruz bu bilgiçlerle günlük yaşantımızda? Aslında ne kadar çok müdahaleye maruz kalıyoruz?

Kendini her konuda tamamlayıcı, üstün gören erkek elbette söz konusu olan her ne durumsa hemen müdahil olmalı ve kadının konuşmaya başlamasıyla ortaya çıkan krizi müthiş bir dokunuşla ortadan kaldırmalıdır(!) Karşısındaki bir kadın olunca bir anda politika, tarih, kuantum, edebiyat, evrim, felsefe hepsinden anlar. Öyleyse bizi olduğumuz yere, yaptığımız şeye yabancılaştırmaya; öteki, eksik, yarım görüp tamamlamaya; özgüvenimizi kırıp kendimizi savunamayacak bir hale sokmaya çalışan erkeklere cevabımızdır:

Söz konusu biz kadınlar olunca her şeye müdahale eden bu çok bilmişlerin açüklamalarına da daha fazla tahammül etmeyeceğiz!

Biz kadınlar yaşamın her alanında var olmayı, yaratmış oldukları ve yaratmaya devam ettikleri egemenliklerini yıkmayı, sözümüzü esirgemeden her alanda söylemeyi sürdüreceğiz!

 

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında yayınlanmıştır.