Zorunlu Askerliğin Bedeli Neyin Bedeli? – Gökhan Soysal

Son bedelli askerlik uygulamasının üzerinden 1 yıl dahi geçmeden, o kanun kapsamında bedelliden yararlananların tamamı kanunda öngörülen temel askerlik hizmetini dahi yapmadan bedelli askerlik yeniden meclis önünde.

Yapılması planlanan söz konusu kanuni değişiklikler oldukça kapsamlı olup 1927 yılında yürürlüğe konulan askerlik kanununda ilk kez bu kadar büyük değişiklikler yapılacak. Bu nedenle bu kanuni değişikliklerin aceleye getirilmemesi, üzerinde tartışmalar yürütülmesi gerektiğini söyleyen “endişeli” muhalif seslerin yükseldiğini belirtelim. Bu sesler de endişelerinde haksız değil, çünkü bu kapsamdaki değişiklikler bayram öncesinde kanunlaştırılmaya çalışıldı.

Bayram öncesinde meclisten geçirilmeye çalışılan bu değişikliklerin bayram sonuna bırakılmasını isteyen partilerden CHP, düzenlemelerin tartışılmasını; İP, 130 bin askerin terhisi söz konusu olduğu için güvenlik zafiyetine yol açılmamasını; MHP ise 130 bin askerin olası terhisiyle bayramda zaten oluşacak trafiğin daha yoğun olacağı gerekçelerini öne sürdü. Bu itirazlar neticesinde kanunlaştırma işi bayram sonrasına bırakıldı. İptal edilen ve 23 Haziran’da gerçekleştirilecek olan İstanbul seçimlerinin gündemdeki yeri düşünüldüğünde, söz konusu değişikliklerin haziran ayında yapılıp yapılmayacağı merak konusu.

1111 Sayılı Askerlik Kanunu’nda çeşitli değişiklikler yapacak bu düzenlemenin en büyük eksikliği açık: Vicdani ret! Vicdani ret hakkı maalesef bu kapsamdaki bir düzenlemede de TC Devleti’nin tüm uluslararası insan hakları hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerine rağmen görmezden geliniyor. Yani zorunlu askerlik düzenlemesi ile vicdani, ahlaki görüşleri sebebiyle askerliğe temelden karşı olanların kanaatleri görmezden geliniyor ve bu kişiler zorunlu askerlikten muaf tutulmuyorlar. Üstelik olası değişiklikler arasında cumhurbaşkanına “cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler”i zorunlu askerlikten muaf tutabilme yetkisi verilmesi varken! Vicdani ret hakkının tanınmasını gündeme getiren tek partiyse HDP. Kendisine uygulanan en ufak bir uygulamada, havalimanında VIP salonuna alınmamasında bile, aklına insan hakları gelen CHP’nin vicdani ret hakkını reddettiğini ekleyelim. Diğer partilerin de söylemde dahi insan haklarını kullanmadığı açık.

Başlamışken buradan devam edelim. Yukarıda da belirttiğimiz gibi cumhurbaşkanına gerekli gördüğü takdirde yine gerekli gördüğü şartları sağlayanları zorunlu askerlikten muaf tutabilme yetkisi veriliyor. Yani cumhurbaşkanı isterse kendi silahlı güçlerini kurup bu silahlı güçleri askerlikten muaf tutabilme yetkisine sahip, muhalefette bulunan partiler de bu durumu vurguluyor. Bu durum, kanuni değişikliklerin ne kadar belirsiz olduğunu gösteren en iyi örnek.

Bedelli askerlik sistemini kalıcı hale getirmesiyle ön plana çıkan kanuni düzenlemelerin yapacağı en büyük değişikliklerden birisini de askerlik süresinin eğitim farkı gözetilmeksizin 6 aya indirilmesi oluşturuyor. Bedelli askerlik yapanlar 1 aylık temel askerlik hizmetinden sonra bedelli ücretini (en az 30 bin lira) peşin vererek terhis olabiliyor. Yani parası olan askerlik yapmamaya devam ediyor. Ayrıca geçici maddeyle şu an askerde olup 6 ayını dolduranlara da terhis imkânı getiren bu düzenleme, muhaliflerce orduyu zayıflatmak olarak kurgulanıyor.

Bundan çok değil 2-3 ay önce bedelli askerlik lafını ağza almanın bile şehitlere saygısızlık olduğunu söyleyebilen birisinin başkanı olduğu hükümet, bedelli askerlikle ilgili bu düzenlemeyi alelacele meclisten geçirmekte oldukça kararlı. Bundan önceki Genelkurmay Başkanı olan ve şu anda da Savunma Bakanı olan Hulusi Akar, “Hem bizim ihtiyaçlarımızın karşılanması hem gençlerimizin ihtiyaçlarına cevap verilebilmesi hem de ülkemizin ve milletimizin savunma ve güvenliğinin tehlikeye girmemesi için nasıl yapılabilir denildiğinde, en optimal rakam olarak 30 bin lira bulundu.” diyerek ülkenin güvenliğinin tehlikeye girmemesi için bedelli askerliğin en az 30 bin lira olacağını söyledi. Bu açıklamadan, ülkenin güvenliğinin ancak 30 bin liradan az bir miktarı verebilecek insanların ölmesi durumunda sağlanabileceği anlamı çıkıyor. 30 bin lira ve üstü bedelli ücretini verebilecek zenginlikte olanlar ölmediği takdirde güvenlik sağlanabilmiş olacak! Bu 30 bin liranın da net bir rakam olmadığını eklemek gerekir. Bedelli askerlik ücreti asteğmen maaşının 6 katı olacak seviyede belirlenmiş. Yani bedelli ücreti zaman içinde artacak. Ayrıca yoklama kaçağı ve bakayaların da bedelli askerlikten yararlandırılmaması gündemde.

Savunma Bakanı Akar, söz konusu değişikliklerin herhangi bir güvenlik zafiyeti yaratıp yaratmayacağı sorusuna verdiği cevapta ise silahlı kuvvetlerin yapısının meclisin yapısından daha demokratik olduğunu ağzından kaçırmış oldu. Akar verdiği cevapta “Bu konu çok ayrıntılı bir şekilde bütün komutan arkadaşlarımla beraber ilgili subay, astsubaylarla, kıtalardaki arkadaşlarımla beraber konuşulup, görüşülüp belli nitelikleri, esasları koruyacak bir şekilde yapıldı.” dedi. Yani alelacele komisyondan geçirilen, hemen ardından meclise sunularak bayram öncesinde kanunlaştırılmaya çalışılan bu değişikler öncesinde astsubaylar dâhil askerler tarafından birlikte tartışılarak hazırlanmış! Kanuni değişikliklerin -özellikle bu önemdeki kanuni değişikliklerin- kamuoyunda bir süre tartışılmasının ardından mecliste uzun tartışmaların ardından kanunlaşması, dillerden düşmemekteyken “milletin oyu”yla seçildiği söylenen kişilerden dahi kaçılarak yapılmak istenen bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Hiç kuşku yok ki bundan temel etkeni, cumhurbaşkanlığı sistemine askerlikle ilgili kanunları da uydurma çabaları oluşturmaktadır.

Bedelli askerlik düzenlemesi hala kanunileşme sürecinde. Yani kanun değişikliği tasarısında birçok değişikliğin olabileceğini belirmek gerekiyor. Ancak değişikliklerle ilgili şu sonuca ulaşmak zor değil: Vicdani ret hakkının görmezden gelinmeye devam edildiği bu değişikliklerle olağan hale sokulmaya çalışılan OHAL uygulamaları kendisine askerlik kanunlarında da yer buluyor.

Gökhan Soysal

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır.