Seçimlerden Sonra Başkanların İlk Hizmeti: İşçi Kıyımı

Seçimlerden Sonra Başkanların İlk Hizmeti: İşçi Kıyımı

Her yerel seçim öncesinde belediye başkan adayları işçilere değer verdikleri yalanını uydurur ve işçilerin taleplerini yerine getireceklerini söylerler. Bu talepler bazen toplu sözleşme, bazen ücretlere zam, bazen yüksek miktarda işçi istihdamıdır. Ve çoğu zaman başkanlar seçildikten sonra işçilere verdikleri sözleri unutur. Geçtiğimiz yerel seçimin ardından da belediyeler ve başkanları bizi yanıltmamıştı. Bu durum değişmedi; İstanbul’un üç ilçesinde Ataşehir, Maltepe ve Üsküdar Belediyesi’nde işten çıkarmalar gerçekleşti.

Ataşehir Belediyesi’ndeki işçiler sendikal faaliyette bulundukları, Maltepe Belediyesi’ndeki işçiler de sendikal faaliyette bulunup ayrıca işten çıkarılan arkadaşlarıyla dayanışma eylemlerine katıldıkları için işten çıkartılırken Üsküdar Belediyesi işçileri ise keyfi bir biçimde çeşitli bahaneler üretilerek işten çıkartıldılar. İşçiler, işlerine dönebilmek ve taleplerini kazanabilmek için direnişe başladılar. Belediye yönetimlerinin iftiralarına, tehdit ve baskılarına maruz kalan işçiler tüm saldırılara karşı direnmeye devam ediyor. Biz de Meydan Gazetesi olarak, seçildikten sonra ilk “hizmeti” işçi kıyımı olan başkanların yaptığı adaletsizlikleri ve bu adaletsizliklere karşı işçilerin direnişini duyurmak için Ataşehir, Maltepe ve Üsküdar Belediyesi işçileriyle röportajlar gerçekleştirdik.

Ataşehir Belediyesi İşçileri Direniyor

Sendikal faaliyet yürüttükleri sebebiyle Ataşehir Belediyesi tarafından işten atılan iki işçi, Alişan İpşiroğlu ve Melike Şahin yaklaşık 1 aydır Ataşehir Belediyesi önünde direnişte. 

Merhabalar. Sendikalı olduğunuz için işten çıkarıldınız. Direnişiniz nasıl başladı? Bu sürece dair bize bilgi verebilir misiniz?

Melike Şahin: Biz 2018’de kadroya geçiş sürecinde güvenlik soruşturmasına takılıp 109 kişi işten çıkarılmıştık. Burada bir direniş örgütledik ve geri döndük işlerimize. O süreçten sonra problemler yaşamaya başladık. Ataşehir Belediyesi şartnameye, ihaleye uygun şekilde işçi çalıştırmıyor. Örneğin temizlik işçisi olarak aldığı işçiyi torpili var diye büroda çalıştırıyor. Yani bu değişiklikleri yapabilmek için 42 arkadaşımızın görev yeri değiştiriliyor.  KHK, “mevcut görev şekli neyse işçiyi o görevde çalıştırmak zorundasın” diyor. Biz de bunları ilettik ama yine ciddiye almadılar. “Bunlar bizim belediyeye olan tasarrufumuz. Belediyeyi yöneten biziz” dediler. Bizse Ataşehir Belediyesi’ne karşı “yaptıklarınız haksız ve hukuksuzdur” dedik. O gün bildiriler dağıttık belediye binası içerisinde. Belediyenin 2. katına geldiğimizde, belediye başkanı ve korumaları kim dağıtıyor bu bildirileri diyerek önümüzü kestiler. Bizlere küfür ettiler, silah çekmeye yeltendiler. Sonrasında sendika genel merkezi belediye ile görüştü ve bir toplu iş sözleşmesi imzalandı. Ben görev yeri değişikliği ile ilgili hukuki sürecimi başlattım, dava açtım. Toplu iş sözleşmesinden sonra da sıkıntılar devam etti. Çünkü toplu iş sözleşmelerini imzalamak değil uygulatmak mesele. 

Belediye yönetimi ülkedeki ekonomik krizden belediyenin de etkilendiğini, belediyenin kasasının boşaldığını açıklamaya başlamıştı. Biz de bunu kabul etmedik, ortada bir kriz varsa bunun bedelini biz işçilerin ödemeyeceğini söyledik. “Bedel ödeyecek kişiler belediyeyi, ülkeyi yönetenlerdir” dedik. Belediyede 2 saatlik bir iş bırakma eylemi düzenledik. Biz kendi haklarımızı ve işçi arkadaşlarımızın haklarını savunduğumuz için işten çıkartıldık. Bizim işten atılmamızla ilgili belediye ile yapılan görüşmelerde kararın başkanın tasarrufu olduğu söylendi. Bizim işimiz, ekmeğimiz, aşımız tek bir kişinin dudakları arasında olamaz, olmamalı. Bu mesele sadece Melike ve Alişan meselesi değil. Türkiye’nin pek çok yerinde yerel seçimlerden sonra belediyelerde ciddi anlamda işten çıkartılmalar yaşanıyor. Üsküdar, Aliağa, Aydın, Maltepe vs işçi direnişleri devam ediyor. Hak arama mücadelesi işçiler üzerinden büyüyor. İşçiler bir araya geliyor çünkü sınıfsal konumu, ekmek, aş mücadelesi onları bir araya getiriyor.

Alişan İpşiroğlu: Benim işten çıkartılma sürecim 2018’in Ocak ayında Genel-İş Sendikası’na örgütlenmemle başladı aslında. Güvenlik görevlilerinin temsilcisiyim. Örgütlenme sürecinde bazı engellemelerle karşılaştık. Güvenlik-Sen’in 2020 Haziran ayına kadar yetkisi olmadığı için bireysel olarak sürdürmek zorunda kaldım görevi. Haklı taleplerimiz vardı burada. Mesai ücretlerimiz eksik ödeniyordu. Bütün bunların açıklamasını yapan ve isteklerimizi açıkça belirten taleplerde bulunduk. Bu talepler ışığında sadece fazla mesai ücretlerimiz 90 liradan 200 liraya çıktı. Diğer talepleri de ısrarlıca isteyince göze battık, sivri dilli olduk. Erken çıktığım gerekçe edilerek hakkımda tutanak tutuldu. Bu da şöyle oldu: Biz güvenlik işçileri olarak mesai süremiz bittiğinde anons yapıyoruz, çıkış yaptığımızı bildiriyoruz ve çıkışımız onay aldıktan sonra çıkıyoruz. Ben bu uygulamanın dışında davranmadım. Disiplinsiz olduğum ve insanları kışkırttığım, örgütlediğim iddiasıyla çıkartıldım. Aynı vardiya amiri ile yıllardır çalışıyordum ama böylesi bir tavrı şimdi gösterdiler. 

Direnişiniz esnasında yaşadığınız tehdit ve baskılar nelerdir?

A.İ.: Her gün belediyenin önünde oturduğumuz alanın etrafının zabıta araçlarıyla kapatıldığını görüyorsunuz. Bu araçlar kullanılmıyor, belediye bu araçlara boş boş kira ödüyor. Bizi fiziken böylece engellemek istiyorlar. Zabıtanın tacizleri var ama muhattap olmuyoruz. Şu an bize şahsen bir tehdit yok ama çalışan işçi arkadaşlarımıza büyük bir baskı var. Arkadaşlar telefonla aranarak işten çıkarılmakla tehdit ediliyor. Sanki yüz kızartıcı bir suçumuz varmış gibi davranılıyor. Lavabo ihtiyacımızı gidermemize engel oluyorlar. 

Son olarak okurlarımıza iletmek istediğiniz bir sözünüz var mı?

A.İ.: Halktan, işçi derneklerinden, devrimci örgütlerden destekler var. Bunlar giderek artacak. Buna inanıyorum. Ayrıca bu ülkede ekonomik ve sosyal devrimin işçiler, ezilenler tarafından yapılacağını düşünüyorum. Sizlere de teşekkür ediyorum.

Maltepe Belediyesi İşçileri Direniyor

7 Ağustos’ta sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarıldıktan sonra 7 Ekim’den bugüne direnişi sürdüren Alkan Okuducu, Alkan Okuducu ile desteğe geldikleri için işlerinden atılan işçiler ve toplu iş sözleşmelerinin uygulanmasını isteyen temizlik işçilerinin iş bırakma eylemi sürüyor. 

Merhaba. Direnişiniz nasıl başladı? Bu sürece dair bize bilgi verebilir misin?

Alkan Okuducu: Aslında benim işten çıkartılmamın temel sebebi işverenin toplu iş sözleşmesini tanımamasıdır. İşverenin belirli maddeleri keyfi bir şekilde uygulaması sebebiyle 19 Temmuz’da yaptığımız eylemden intikam almak için toplu iş sözleşmesini komple yok saydılar. Hakkımda geriye dönük tutanak tuttular ve toplu iş sözleşmesinin 10. maddesi gereği ücretli izinli sayılmama rağmen işe gelmiyor muamelesi yaparak 7 Ağustos’ta iş akdimi feshettiler. Daha sonra yapılan görüşmelerde işe iade edeceklerine dair taahhütte bulunmalarına rağmen sözlerini tutmadılar. Biz de 7 Ekim’den 25 Ekim’e kadar belediye önünde oturma eylemi yaptık. 

Ali Sönmez: İşten atılma durumumuz aslında toplu sözleşmenin uygulanmamasıyla ilişkili. Bir yıllık toplu sözleşmemiz uygulanmıyor. Uygulanmadığı için bununla ilgili defalarca çeşitli etkinlikler yaptık. İş yavaşlattık, basın açıklamaları yaptık, iş durdurduk ama belediye bunlara rağmen toplu iş sözleşmesini uygulamamakta ısrar ediyor. En son Alkan arkadaşımızın işten atılmasından sonra biz bunun sadece bir kişinin işten atılması durumu olmadığını, toplu iş sözleşmesine karşı bir saldırı olduğunu belirttik. Temizlik işçileri olarak arkadaşımızın mücadelesini her gün destek ziyaretleriyle sahiplendik. Belediye yönetimi böylesi şartlar varken direnişi kırmak adına bizi yemeğe davet etmişti. Biz de bu daveti reddederek direnişteki Alkan arkadaşımızı ziyarete gitmiştik. Yaklaşık 200 temizlik işçisi olarak. O gün aslında işten atılmamızın nedeni oldu. 25 Ekim cuma günü saat 3’te işten çıkarıldığımıza dair bize tebligat geldi. Biz de işçilere çağrı yaparak fiili mücadelemizi başlattık. O günden bugüne mücadelemizi sürdürüyoruz.

Direnişe başladığınız günden bugüne çeşitli baskı, saldırı ve tehditlere maruz kaldınız. Bu saldırılar nelerdir, sebebi nedir?

A.O.: Biz oturma eylemi yapmaya başladığımız günden sonra bize zabıtalarla saldırdılar, polisler yoluyla tacizler uyguladılar ve gözaltına aldırdılar ama hiçbiri tutmadı. Biz olumlu bir adım beklerken onlar başka arkadaşlarımızı da işten attılar.  

A.S.: Direnişin ilk günü polis saldırısına maruz kaldık. Burası bizim iş yerimiz. Burada duran araçlar da üzerimize zimmetli. Biz fiili eylem başlattığımızda araçların kamu malı olduğunu belirterek araçları çıkarmak istediler. Bizse araçların bize zimmetli olduğunu belirttik. Yasal olan bizim haklarımızı savunmamızdır. Biz demokratik hakkımızı savunduğumuz için polis bize saldırdı ve böylece araçlar çıkartıldı. 

Geçtiğimiz günlerde belediye yönetimi ve işçilerin görüşmesinden sonra işçilerin verdiği kararı ve bu süreci anlatır mısınız?

A.O.: Geçtiğimiz gün belediye ile bir görüşme sağlandı. Teklifleri toplu sözleşmenin hiçbir maddesine dokunmadan yalnızca 40 saat ve asgari ücrete ilişkin maddelerde değişiklik yapmaktı. Asgari ücrete 270 tl ek yapmayı ve 40 saati de 1 Mayıs itibariyle uygulamayı teklif ettiler.  Biz de bu kararı hep birlikte almamız gerektiğini söyledik ve bir referandum yapıldı. Referandum sonucunda ise hep birlikte direnişe devam iradesini ortaya koymuş olduk. Şimdi belediye yöneticileri işçi arkadaşlarımızın taleplerini kabul edene kadar mücadeleye devam edeceğiz.

A.S.: Direnişimiz için belediye yönetimi tarafından kriz masası oluşturuldu. Bunun içinde CHP’nin genel merkez yönetimi, DİSK genel merkez yönetimi, İstanbul İl ve şube yönetimi ve temsilci arkadaşlar vardı. Ama işveren hala aynı tavır içerisinde. 270 lira asgari ücret farkının 2020 yılının 5. ayında devreye girmesine ve diğer maddelerin aynı kalmasına dair bir teklifte bulundu. İşçi arkadaşlarımız bu teklife karşı kendi arasında referandum yaptı ve sözleşmenin tümünün uygulanması gerektiğini istedi.

Belediyenin işten çıkarılan işçileri geri almak ve toplu sözleşmeyi uygulamak yerine çöpleri toplaması için işçi tutup çalıştırdığını gördük. Belediyenin direnişi kırmak için yaptıklarını anlatabilir misiniz?

A.S.: İş bırakan arkadaşlarımız tehdit ediliyor, işten çıkarılmayanlar işiyle tehdit ediliyor, çöplerin toplanabilmesi için parti örgütlerine çağrı yapılıyor. CHP gençlik örgütüne semt pazarının çöpü toplatılmaya çalışılıyor, günlük işçi tutuluyor. Kartal, Kadıköy ve Ataşehir belediyelerinde çalışan temizlik işçilerine çöpleri toplatmak için çağrı yapılıyor. Ama onlar sağolsun, çağrının tam tersine direnişçi işçi arkadaşlarının yanında olacaklarını belirtti. 

Son olarak okurlarımıza iletmek istediğiniz bir sözünüz var mı?

A.O.: Şunu söylemek gerekir ki işverenler, patronlar birbirleriyle işbirliği yapıyorlar. İşçilerin yapması gereken de birlik olmaktır. Direniş bayrağını kaldıranlara destek olmaktır. Biz burada bunun örneğini yaşıyoruz. Birçok direnişçi arkadaşımız bize desteğe geldi. Ataşehir Belediyesi işçileri,  Valfsan işçileri, Üsküdar Belediyesi işçileri… Bugün pek çok yerden işçiler bize mesaj yolluyorlar. Olması gereken işçi sınıfının birbirine destek ve örnek olmasıdır, direniş bayrağını göklere yükseltmektir; başka da bir çare yoktur.

A.S.: İşçi sınıfının kazanımları yaşayarak öğrenmesidir. Bazılarımızın ilk deneyimi, yaşayarak öğreniyoruz. Direniş bugün bitse de bitmese de ileride herhangi bir haksızlık olması durumunda bu deneyimleri düşünerek işçilerin daha büyük hamleler yapacaklarına inanıyorum. İşverenin de işçiye karşı bir adım atarken daha fazla temkinli olacağını düşünüyorum. Bu mücadelenin bize çok fazla şey öğrettiğini görmüş olduk.

Üsküdar Belediyesi İşçileri Direniyor

Yaklaşık 3 ay önce Üsküdar Belediyesi tarafından keyfi bir biçimde hiçbir sebep göstermeksizin işten atılan işçiler Üsküdar Belediyesi önünde her salı eylemler gerçekleştiriyor. 

Merhaba. Hiçbir sebep gösterilmeksizin keyfi bir biçimde işten çıkarıldınız. Direnişiniz nasıl başladı? Bu sürece dair bize bilgi verebilir misiniz?

Ercan Yılmaz: 23 Ağustos günü belediyeden aradıklarını söyleyerek iş akdimin feshedildiğini belirttiler. Pazartesi günü Kent A.Ş.’ye gelin görüşmeler var dediler. Pazartesi gittik. Kent A.Ş.’nin insan kaynakları müdürü ve avukatı sizinle çalışmayacağız, iş akdinizi feshettik, avanslarınızı ve tazminatlarınızı alın gidin dedi. Biz gerekçesini sorduğumuzda bize hiçbir gerekçe sunamadılar. Sonra belediyeden randevu istedik, vermediler. Başkanla görüşme için de randevu verilmedi. Ardından AKP’nin ilçe başkanı ile görüştük, o “siz işe alınmayacaksınız” dedi. Sanki hastalıklıymışız gibi davrandı. İnsanın gururunu acıtan da bu. Sendikamız bizi oyalayınca kendimiz basın açıklamaları yapmaya başladık. Cumhurbaşkanı’na, CHP Genel Başkanı’na, diğer partilere, eski belediye başkanına seslendik ama kimse sesimizi duymadı. Demek ki biz bu ülkenin vatandaşı değilmişiz. 

Eyüp Menteş: Biz KHK ile belediye bünyesine geçen işçileriz. Daha önce bizim kadrolu olduğumuzu, artık kolay bir biçimde işten çıkartılamayacağımızı söylemişti Hilmi Türkmen. Bize yalan mı söylendi? Eğer kadroya geçmişsek bu kararname nasıl delinebiliyor da Hilmi Türkmen bizi işten çıkartıyor? Kadrolu işçi tutanaksız nasıl işten çıkartılır? Şu an 43 kişiye ulaştık ama bu sayının 220 olduğunu biliyoruz. Kimlerin işten çıkartıldığını da söylemiyorlar. Arkamızda duracak bir sendikamız da yok. Hak-İş de bizi oyaladı. İşe dönüş davası açamayalım diye adeta. “Sizi işten çıkaramazlar, biz sizi işe geri aldıracağız, sakın bir şeyler yapmayın, bir şeye imza atmayın” dediler. 1 ayın sonunda sendikadan dediler ki “Arkadaşlar yapacak bir şey yok. Üsküdar Belediyesi sizi işe geri almayacak”. Peki bir sendika böyle mi çalışır? Niye sendikamız bizim için bir grev hazırlamadı? Niye bizimle beraber hakkımızı aramadı? Anladık ki Hak-İş Sendikası Üsküdar Belediyesi’nin yandaşı bir sendika. Şu anda eylemlerimizi sadece kendi kendimiz sürdürmeye çalışıyoruz. Yöneticiler bunu kabul edene kadar biz eylemlerimize devam edeceğiz. 

Mustafa Kasap: Ben 12 Temmuz’da belediyeden arandım. İş akdimizin feshedildiği, pazartesi belediye gelmemiz söylendi. Belediyede Kent A.Ş.’ye geldik. İş akdimizin neden feshedildiğini sorduk. Cevap vermediler. Yetkilimize gittik. Müdüre hanım bizimle görüşmedi. Başkan yardımcısı ile görüşmek istedik ama o bizi 5 saat bekletti ve tersledi. Biz de hakkımızı aramak için mücadeleye başladık. Başkanın da türlü türlü demeçleri oldu bu süreçte: “işe geç geliyorlar, içki içiyorlar, sarhoş olup işe geliyorlar, kavga çıkarıyorlar gibi gibi.” Bu sebeplerle işten çıkarılmışız. Ama ellerinde bu suçlamalara dair hiçbir tutanakları yok. Buraya emek veren biziz, buranın eziyetini çeken. Üsküdar’da ayak basmadığımız, çalışmadığımız yer kalmadı. Emeğimizin geçmediği yer yok. Onlar bugün varlar yarın yoklar, o koltuklarda kalıcı değiller. Evet, bizlerin seçtiği o insanlar bizi kapının önüne koydu, kıyım yapıyorlar. Bizler işimizi istiyoruz. Haksız yere işimizden çıkartıldık. İşimize geri dönmek istiyoruz. Ayrıca söyleyeyim biz sadaka istemiyoruz, hakkımız olanı istiyoruz. 

Sizce işten atılmanızın gerçek sebebi nedir?

M.K.: Niçin işten atıldığımıza dair hiçbir tutanak yok. Referansımız çok düşük, asıl sebep bu. Bizim arkamızda milletvekili, bakan, belediye başkanı yok. Olmadığı için atıldık. Ayrıca Şalpazarlı olmadığımız için de atıldık. Belediye Başkanı Hilmi Bey çünkü Şalpazarlı. Eğer Şalpazarlı olsaydık atılmazdık. Yanlış anlaşılmasın onlar işe girmesin de demiyorum. Onlar bu ülkenin vatandaşı da biz değil miyiz? Haksızlığa hukuksuzluğa tahammülümüz yok. Seçimden önce niye atmadılar bizi? Çünkü kazanmayı bekledi. Sonra da yaptı yapacağını. Bu mudur adalet?

Direnişiniz esnasında yaşadığınız tehdit ve baskılar nelerdir?

M.K.: 220 kişi var işten atılan ama biz 43 kişiye ulaşabildik. Bu ulaşamadığımız kişilere baskı, tehdit var ki gelemiyorlar buraya. 

Son olarak okurlarımıza iletmek istediğiniz bir sözünüz var mı?

M.K.: Eylemlerimiz önce çok az kişiyle başladı. Ama zamanla desteğe gelenler oldu. Çok sağ olsunlar. Hakkımızı alana kadar mücadelemiz devam edecek. Hukuki süreci de başlatacağız. Hakkımızı böyle de arayacağız. Tekrar belirteyim, bize destek olurlarsa hep birlikte kazanırız. Çok teşekkür ederiz size de.

(Not: Gazetemiz matbaada baskıya girdikten sonra Maltepe işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlanmıştır.)

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 51.sayısında yayınlanmıştır.