Hükümetin, Kendini Kurtarma Politikasındaki Yeni Hamlesi İnfaz Kanunu: “Emrah Serbes, Artık Serbest” – Av. Gökhan Soysal

Aylardan beri halk arasında “af kanunu” olarak söylentileri dolanan kanun değişiklikleri nihayetinde gerçekleştirildi. Ancak kanun değişikliklerine bakıldığında bu değişikliklerin afla uzaktan yakından alakasının olduğunu söyleyemeyiz. İktidar, yıllardan beri hapishanelerdeki doluluk oranını yeni inşa ettiği hapishanelere rağmen azaltamadığı için kendisi için tehlikesiz gördüğü tutsakları tahliye etmeye karar verdi. Son açıklanan verilere göre hapishanelerde toplam 286 bin kişi tutulmakta. Kadın tutsak sayısı yaklaşık 11 bin iken 18 yaşından küçük yaklaşık 2 bin 500 kişi hapishanelerde tutsak.

Belirtmek gerekir ki bugün mecliste kabul edilen değişikliklerin yürürlüğe girmesi için cumhurbaşkanının onayından geçip resmi gazetede yayımlanması gerekiyor. Bunun gerçekleşeceği kesine yakınken ufak sürprizlerin gerçekleştirebileceğini akılda tutmakta fayda var.

AKP ve MHP ortaklığını birlikte gerçekleştirmiş olduğu değişikliklere af denilmesinin temel olarak nedeni, 30.03.2020 tarihinden önce işlendiği belirtilen suçlar açısından koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik düzenlemelerinde yapılan değişiklikler. Kısaca belirtmek gerekirse koşullu salıverilme yani daha meşhur tabiriyle şartlı tahliye, hapis cezasının bir kısmını hapishanede “iyi halli” geçiren bir tutsağın kendisine verilen cezanın kalan kısmını hapishane dışında tamamlamasına olanak sağlayan durumdur. Eğer tutsak yeni bir suç işlemez ve varsa kendisine yüklenen yükümlülüklere uyarsa kendisine verilen ceza tamamlanmış yani infaz edilmiş sayılmaktadır. Denetimli serbestlik ise tutsağın kendisine verilen cezanın koşullu salıverilmesine belli bir süre kalınca tahliye edilerek “sosyal hayata alışması için” denetim altında tutulması anlamına gelmektedir.

Yapılan değişikliklerde tutsakları en çok ilgilendiren koşullu salıverilmeyle ilgili değişiklikte koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için hapishanede kalma süresi 2/3’den 1/2’ye düşürüldü. 15 yıl hapis cezası alan bir tutsak belirtilen suçlarda koşullu salıverilmeden yaralanabilmek için 10 yıl hapiste tutuluyorken son düzenlemeye göre 7,5 yıl hapiste tutulması düzenlemeden yararlanması için yetecek. Denetimli serbestlikten yararlanma süresi ise 1 yıldan 3 yıla çıkacak. Bir süre önce “6 yıl ceza alan birisini hiç hapse girmeyecek” denilmesinin nedeni budur, buna göre 6 yıl ceza alan birisinin koşullu salıverilmeden yararlanabilmesi için 3 yıl hapiste tutulması yetecekti. Ancak denetimli serbestlikten yararlanma süresi de 3 yıla çıkarıldığı için 6 yıl ceza alan birisi hapse hiç girmemiş olacak. Ayrıca belirtmek gerekir ki koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla düzenlenen suçlarda koşullu salıverilme süresine dair herhangi bir düzenleme bulunmamakta.

Örneğin sebep olduğu trafik kazasında bir aileden 3 kişinin yok olmasına neden olan Emrah Serbes, kasten öldürmeden değil taksirle insan öldürme suçundan dolayı toplamda 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu düzenlemelerden yararlanacak olan Emrah Serbes bir önceki düzenlemede koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hükümleri uygulandığında 7 yıl 10 ay 23 gün tutulduktan sonra bırakılacaktı. Son düzenlemelere göre Serbes, 3 yıl 8 ay tutulduktan sonra tahliye olacak. 28 Eylül 2017’de tutuklanan Emrah Serbes -açık hapishanelerdeki düzenlemeleri de düşündüğümüzde- bu değişiklerle birlikte serbest kalacak.

Koşullu salıverilmede uygulamasından kasten öldürme, neticesi itibarıyla ağırlaşmış yaralama suçu, işkence, cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz suçlarından süreli hapse mahkum olanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan hapis cezasına mahkum olan çocuklar, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olan çocuklar, devlet istihbarat hizmetleri ve Milli İstihbarat Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlarından süreli hapis cezası verilenler kapsam dışı bırakıldı. Ancak tehlike henüz geçmedi.

AKP ve MHP ortaklığı, sosyal medyada #ÇocukİstismarınınAffıOlamaz olarak gündem olan kanun teklifiyle cinsel saldırıya maruz kalmış çocukların, kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirilmelerinin yasal imkanını sağlanma tehlikesinin hiç geçmeyeceğinin sinyalini verdi. Sosyal medyada ayrıca paylaşılan teklifin neredeyse aynısı daha önce de meclise sunulmuş ancak özellikle kadınların direnişi sonucu geri çekilmişti. Bu içerikte meclise sunulan teklif yok henüz yok ancak sosyal medyaya bu teklifin tepki ölçmek için servis edildiği açık.

Ayrıca açık hapishanelerdeki tutsaklar da 31 Mayıs 2020’ye kadar izinli sayılacak. Korona krizinin devam etmesi halinde bu süre 2 aylık sürelerle 3 kez uzatılabilecek.

Bu düzenlemeler, başta da belirttiğim gibi iktidarın uzun zamandan beri hapishanelerin doluluk oranını azaltmak için gerçekleştirmek istediği düzenlemeler. Yoksa iktidarların zaman zaman kendilerine dönük olan toplumsal baskıları azaltmak için “toplumsal barış” adı altında gerçekleştirdikleri afla ilgili bir düzenleme söz konusu değil. Gündemde olan korona krizi yönünde de düzenleme olacağı beklentisi oluşmuşsa da açık hapishaneler dışında buna ilişkin bir düzenleme de yok.

Özellikle iktidarın kendisine tehlike olarak görüp tutuklattığı insanlarla ilgili hiçbir düzenleme yok. Yıllardan beri tutukluluğun azaltılması gerektiğine yönelik açıklamalar gerçekleştirseler de bu düzenlemede buna ilişkin elle tutulur bir değişikliğin olduğundan bahsedemeyiz. Hapishane koşullarında hayatını yalnız sürdüremeyen insanlarla gebe olan veya doğum yaptığı tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınların, tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebileceği de yeni düzenlemelerin içinde yer alıyor. Ancak bu durum için zaten yasal bir değişikliğe gerek olmadığı açık.

İktidar, hapishanelerdeki kapasitenin üstündeki doluluğu azaltmayı amaçlıyor evet ama bunu kendisini iyiden iyiye sağlama alarak gerçekleştiriyor. Yani iktidar hem günü hem kendini kurtarmanın peşinde. Gerçekleştirilen diğer düzenlemeler özellikle hapis cezalarının infazına ilişkin olanlar yani tutsaklar üzerinde uygulanacak yeni baskılar bunun en açık kanıtı.

Hapishanelerde haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası gerektiren eylemler arasına “Kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşmek” de eklendi örneğin. Tutsaklar haftada 1 veya 2 haftada bir gerçekleştirdikleri görüşmelerde bildirdikleri isim dışında başka bir isimle görüşürlerse tutsaklara telefonla görüşme yasağı getirilecek.

Basın İlan Kurumu’ndan ilan ve reklam alma hakkını kaybeden gazeteler hapishanelere alınmayacak. Geçici süreyle ilan kesme cezası verilen gazeteler bu kapsamın dışında. Yayınlarla ilgili bu yeni bahanenin, Basın İlan Kurumu’nun bir sansür mekanizması olduğu gerçeğini tekrar gözler önüne seriyor. Devrimci tutsaklara hukuka aykırı bir biçimde verilmeyen gazetelerin, verilmemesinin hukuki kılıfa sokulmasının amaçlandığı açık. Ayrıca “kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran” yayınların da alınmayacağına yönelik düzenleme yapılsa da halihazırda bu durum zaten yaşanmakta. Yani ek bir baskıdan çok var olan baskının yasallaştırılma çabası var.

“Af Kanunu” olarak haberleştirilen düzenlemelerde ayrıca bazı suçların cezalarının arttırıldığına da şahit oluyoruz. Bu kapsamda kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurduğu veya yönettiği iddia edilenlere verilecek cezalar arttırılıyor. Aynı durum suç işlemek amacıyla kurulduğu belirtilen örgütlere üye olmanın da cezası arttırılıyor.

Göz boyamak için de değişikliklere çeşitli düzenlemeler serpiştirilmiş. Açık ve kapalı hapishanedeki tutsaklara, ağır hastalık veya doğal afet hallerine ilaveten salgın hastalık halinde de ceza infaz kurumlarında bulunan kuruma ait telefon ve faks cihazından derhal yararlandırılma imkanı sağlanacağı kabul edilmiş. Ancak uygulamada tutsakların telefon haklarının oldukça rahat biçimde gasp edildiğini akılda tuttuğumuzda bu değişikliğe de temkinli yaklaşmakta fayda var. Çünkü hemen arkasından yapılan değişiklikle savcılıkların yanı sıra istihbarat birimlerinin, tutsakları hapishaneden alarak 15 güne kadar sorgulayabileceği düzenlenmiş. İnsanlar arasında af kanunu olarak bilinen bu kanunun diğer torba kanunlarından pek bir farkı yok. Bedelli askerliğe ilişkin düzenlemelerde bedelli askerlikten yararlananların haklarında açılmış olan soruşturma ve kovuşturmaların düşürülmesi dahi af kanunu olarak değerlendirilebilirken son değişiklikler hakkında böyle bir ifade kullanmak daha zor.

Sözün özü bu değişikliklerin bir af kanunu anlamına geldiğinden bahsedemeyiz. Toplumsal krizler yaratan iktidarın kendi yarattığı krizlere çözüm üretemeyip yeni hapishane inşa etmelerine rağmen hapishanelerin kapasitesi üstünde tutsaklarla dolması sonucu yapmak zorunda oldukları değişiklikler bunlar. İnsanlar sırf sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar nedeniyle tutuklanıyor. Cumhurbaşkanına hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, terör örgütü propagandası yapmak, terör örgütüne üye olmak bahaneleriyle iktidar tutsak edebildiği kadar insanı tutsak ediyor. Hukuki olmaktan oldukça uzak gerekçelerle baskıyı artırabildiği kadar arttırıyor. İnsanlarla artık açıktan açığa dalga geçiyor çünkü gerçekleştirilen uygulamaları ne anlayabilmenin ne de anlatabilmenin yolunu bulamıyoruz. Bir tutsağı bırakan mahkemenin hakimleri 1 hafta sonra aynı kişiyi tekrar tutukluyor. Çünkü iktidar böyle istiyor.

İktidar, günü ve kendini kurtarmanın peşinde. Ancak gücün sarhoşluğu içinde unuttuğu şey insanları hapse atarken, ezilenleri yoksulluğa mahkum edip çevresini zenginliğe boğarken hiçbir kanun değişikliğinin kendisini kurtaramayacağı.