İberya Devrimi’nde Stalinistler Tarafından Katledilen İtalyan Anarşist: Luigi Camillo Berneri

Bazen bir barikatta faşistlerle çarpışıp devrime omuz vererek, bazen yüzlerce yayında anarşizmi ve mücadeleyi anlatarak, bazen özgürlükçü görünüp özgürlüğe faşistler kadar uzak olanların maskelerini düşürerek… Farklı tarihlerde farklı coğrafyalarda ayak bastığı her alanda özgürlük mücadelesi veren ve anarşizmi örgütleyen Luigi Camillo Berneri 124 yıl önce bugün doğdu. Meydan Gazetesi olarak yayınlarımıza ilham veren yoldaşlarımızdan olan ancak Türkçe kaynaklarda hakkında pek bilgi bulunamayan Berneri’nin yaşamını sizlerle paylaşıyoruz.

Luigi Camillo Berneri, 20 Mayıs* 1897’de Kuzey İtalya’nın Lombardiya bölgesindeki Lodi’de doğdu. Babası kendini yetiştirmiş yerel bir memurdu; annesi Adalgisa Fochi ise ilkokul öğretmeniydi. Eğitim üzerine yazılar yazıp okuryazarlığın teşvikine yönelik konferans ve projelerde yer alırdı. Babası Garibaldi’nin kırmızı gömleklilerinden biriydi, büyükbabası ise ‘Carbonari’ gizli topluluğunun üyesi ve Mazzini takipçisiydi.

Camillo olaylı bir çocukluk geçirdi. Yetersiz beslenme ve açlık yüzünden henüz bir kaç aylıkken neredeyse ölüyordu. Ailesi annesinin bir eğitim dergisi için yazmaya başlayacağı Milan’a taşındı. 1904’te Sicilya’nın Palermo kentinde tifüs hastalığına yakalandı. 1905’te krallığın “en kızıl” ve en cumhuriyetçi bölgesi olan Romagna’nın Cesena ve Forli kasabalarında yaşadı. Varallo Sesia’dayken ise gastroenterit hastalığına yakalandı. Camillo Berneri’nin politik faaliyetlerine başlaması ise Reggio Emilia’ya taşındıktan sonra oldu.

1912’de, İtalya’da solcu bir yönetim tarafından yönetilen ilk yerlerden olan kasabasında bir kongre düzenlendiğinde hâlihazırda İtalyan Sosyalist Gençlik Federasyonu’nun (FGS) üyesiydi. Berneri, “kültürcü” eğilimin bir parçasıydı, yani partiyi haklarının farkında olmalarını sağlamak için insanlara kültürel aydınlanma getirmenin bir aracı olarak görüyordu. 1 Şubat 1914’te, hâlâ bir sosyalist olan genç Mussolini’nin tarzında, “l’Avanguardia” (“Eski Ahit’in Yalanları” başlıklı) için din adamlarına yönelik saldırılarla dolu bir yazı olan ilk makalesini yazdı. “L’Avanguardia”nın editörü Lido Caiani’nin  Mussolini’nin ardından “müdahaleci”(Avusturya-Macaristan’a karşı savaş ilan edilmesinin savunulması) bir tutum benimsemesi uzun sürmedi. Berneri ise (1921 Yılında İtalyan Komünist Partisi’nin kurucusu olacak olan) Amadeo Bordiga ile beraber Caiani’yi gazeteden uzaklaştırdı.

Berneri’nin Sosyalist Parti ile çatışması, eski sosyalist Cesare Battisti’nin düzenlediği miting sırasında Reggio Emilia’daki ayaklanmalar ile ayyuka çıktı. Partinin savaş konusundaki resmi pozisyonu belirsizdi, “ne destek ne de sabotaj” diyorlardı. Ancak Berneri kesinlikle savaşa karşıydı. Reggio Emilia Sosyalist Federasyonu Merkez Komitesinden ayrıldı ve yirmi yaşındaki anarşist bir ciltçi olan Torquato Gobbi ile arkadaş oldu. Berneri, on altı yaşındaki zeki ve çalışkan bir anarşist olan Giovanna Caleffi ile tanıştı ve yaşamlarını birleştirdiler. Giovanna “Harem, aşık olduğunuz bir kadına kıyasla çeşitlilikten yoksundur”u yazması için ona ilham verecekti. (Giovanna ve kızları Marie Louise’le Giliana Berneri de anarşizm mücadelesine büyük katkıları olmuş anarşistlerdir. Ayrıntılı bilgiye gazetemizde yayınladığımız “Tarihteki Anarşist Kadınlar” serisinden ulaşılabilir.) Artık bir anarşist olan Berneri, askere alındıktan sonra, Elba Adası yakınlarındaki Pianosa’da -hapse girmek pahasına- subaylar arasında bile antimilitarizm propagandası yapmaya başladı.

Savaş bittikten sonra, sürgünden yeni dönmüş olan Errico Malatesta’ya katıldı ve onunla beraber ‘Umanità Nova’ üzerinde çalıştı. Floransa’da (daha sonra Nazi karşıtı bir Eylem Partisi olan ve İtalyan demokratik anayasasının “babası”) Piero Calamandrei’yi ve Gaetano Salvemini’nin üniversite derslerine katıldığı Nello ve Carlo Rosselli’yi ziyaret etti. Faşist grupların saldırıları karşısında dirayet ve kararlılık politikası üzerinde anlaştılar. Berneri ayrıca Bonaventura’nın psikanaliz derslerine de gitti, bunun faydasını da Benito Mussolini’nin psikolojisi üzerine bir makale yazdığında görecekti.

Faşist baskı nedeniyle Floransa’yı terk etmek zorunda kaldı ve bir öğretmen okulunda çalışmak üzere Umbria’ya göçtü. Devam eden politik propaganda faaliyetleri sebebiyle eşi ve kızlarıyla birlikte Fransa’ya göçmek zorunda kaldı.

“Tehlikeli bir anarşist” olduğu gerekçesiyle Fransa’dan kovuldu ve ardından Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Almanya ve İspanya’dan kovuldu. Artık başka bir ülkeye gönderilemezdi, yasal olarak sadece Fransa’da kalabilirdi.

Paris’te 1930’ların en çok aranan İtalyan sürgünlerini ağırladığı, anti-faşist profesör Salvemini adına kütüphanelerde ve gazetelerde dosyalama çalışmaları yaptığı küçük bir dükkânda geçimini sağladı.

Anti-faşist bir katolik olan Guido Miglioli, onu Ermanno Menapace ile tanıştırdığında ve ona kefil olduğunda sorunlar başladı. Ancak Menapace, anti-faşist bir sürgün değil faşist rejimin gizli siyasi polisi olan OVRA’nın tehlikeli bir ajanıydı. Casus, Berneri ve Giuseppe Donati arasında ortaya çıkan bölünmeleri istismar etti ve Berneri’yi, rejimi Matteotti ve Argentalı papaz Giovanni Minzoni cinayetleri sebebiyle suçlayan Katolik anti-faşist Donati’ye karşı yazılar yayınlamaya teşvik etti. Donati’ye de bir OVRA casusu yanaştı, o da Berneri’ye karşı yazıları fonladı.

Carlo Rosselli ve Emilio Dolci italyan hapishanelerinden kaçıp Paris’e ulaşmayı başardığında durum daha da karmaşık bir hal aldı. Nice’de ve Cannes’da barlarda bombalar patladı. Sorumluluk, anarşistlerin suçlanmasını bekleyen ve Fransız hükümetini onları ülkelerine geri göndermeye zorlayan faşist rejime aitti. Bu arada Camillo Berneri Brüksel ziyareti sırasında, Rocco ortak ceza yasasının arkasındaki adam olan Alfredo Rocco hakkında bir ‘saldırı’ hazırlıyordu. Menapace, Berneri’nin elinde bir tabanca ve Adalet Bakanı Rocco’nun bazı fotoğraflarıyla Belçika’da tutuklanmasını sağlayacak şekilde bu kumpası kurdu. Böylece Berneri yakalandı ve Menapace Roma’ya döndü. 22 Şubat 1930’da mahkemede Berneri’nin arkadaşları beraat etti ancak kendisi altı ay hapis cezasına çarptırılırken Menapace, her şeyi ayarladığı kabul edildiği için ‘gıyaben’ iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Berneri, Fransa-Belçika sınırının diğer tarafına geçince aynı olaylar nedeniyle ikinci bir duruşmaya gitti ve bir yıl iki ay hapis cezasına çarptırıldı. 14 Temmuz 1931’de affedildi ve ülkeden ihraç edildi, ancak çevre ülkelerde zaten istenmeyen (‘persona non grata’) ilan edildiği için Berneri, yine Paris’te kaldı.

Paris’teki hayatı metinler hazırlamak ve İtalyan sürgünlerini anarşizme örgütlemeye çalışmakla devam etti. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın anarşist yayınlarındaki sayısız özgürlükçü makalesi, bir yazar olarak Berneri’nin ne kadar üretken olduğunu gösteriyor. İlk dikkat çeken eserlerinden ‘Duce’ Mussolini’nin psikolojisi üzerine bir çalışmaydı ve onu teatral bir aptal olarak değil insanları boyun eğdirmek için teatral hileleri nasıl kullanılacağını bilen kurnaz bir politikacı olarak yorumluyordu. Gramsci ise Mussolini’yi basit bir politikacı değil de basit bir diktatör olarak görüyordu. Bir diğer önemli konusu da anti-semitizmdi. Bunu sadece ‘El delirio racista’da (Irkçı Deliryum) ve’ Le Juif antisémite’de (Anti-Semitist Yahudi) metinlerinde değil, aynı zamanda arkadaşlarına yazdığı birçok mektupta da görebiliriz. Pek çok Marksist Yahudi tarafından ifade edilen “kendinden nefreti” analiz etti ve Yahudi sorunundaki utanç verici sessizliğinden dolayı Marx’a saldırdı. Holokost’u öngören Berneri, “Anti-semitizm, bir süre sonra insanlığın en büyük aptallık biçimlerinden biri olacak” diye yazdı. Yahudilere sempatisi, vatanı olmayanlara duyduğu hayranlıktan kaynaklanıyordu; “vatansızlar, büyük insan ailesinin temellerini oluşturmak için en uygun olanlardır” diye yazdı. Ancak bir yıl sonra 1938 İtalyan ırk yasalarına maruz kalacak olan- Torino’daki faşist Yahudiler, dergileri ‘La Nostra Bandiera’da’ “Anti-Semitist Yahudi” metnine saldırdılar.

Berneri’nin devlet kavramına teorik saldırısı, bürokrasiyi ister burjuva ister “Sovyet” olsun, merkeziyetçi devletin bir baskı aracı olarak tanımlamasıyla şekillendi. Bu, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, onunla Troçki arasında büyük tartışmalara yol açtı. Troçki, Sovyet bürokrasisi kavramını “tarihsel bir saçmalık” olarak gördü; Berneri için bu bir saçmalık değildi. Sovyet toplumunun “sınıfsız” olmasına çabalanması yerine, proleterlerle otokratik bürokratlar arasında bir bölünmeye yol açan devlet aygıtını sürdürmeye çalışmanın doğal bir sonucuydu.

12 Temmuz 1936’da İspanya’daki ‘darbe’ haberi Paris’e ulaştı. İtalyan anti-faşistler dudaklarında “Bugün İspanya, yarın İtalya!” sloganıyla yola çıkmaya hazırlandı. Berneri 25 Temmuz’da bir koli tüfek ve cephane ile Katalonya’ya geldi. Ona hemen Ekonomi Konseyi’nde bir pozisyon teklif edildi ancak bir hükümet bakanlığı ile muhatap olduğunu anladığı anda bunu reddetti.

Berneri bunun yerine Barselona’daki Plaza de los Toros’ta 100.000 kişinin önünde bir mitingi örgütledi, beraberinde İtalyan anarşistlerin selamlarını ve İberya devrimiyle dayanışmalarını getirdi.

Sonrasında Angeloni ve de Santillán (CNT-FAI’den) ile Pedralbes kışlasındaki Francisco Ascaso Taburu’nda (daha sonra Bakunin Taburu olarak yeniden adlandırıldı) İtalyan anarşistlerinden oluşan bir birlik kurdu. 19 Ağustos’ta Barselona’nın sevinçli kalabalıklarını Aragon cephesine gitmek için arkasında bıraktı. 21’inde Vicien’e vardılar ve Huesca ile Zaragoza arasındaki yola hâkim olan Galocha ovasını aldılar. 23 Ağustos’ta Angeloni, Perrone ve Centrone isimli anarşistlerin yaşamlarını yitirdiği ve Angeloni’nin Enternasyonel’i söylediği “çıplak dağ”daki sert çatışmalara katıldı. Saldıran faşist birlikler tamamen geri püskürtüldü. Görme ve işitme sorunlarından dolayı Berneri cepheden gerisine gönderildi, Barselona’ya döndü.

Barselona’da, Balear Adaları’na yaklaşan faşist çıkarmaların önemli sonuçları konusunda insanları uyarmaya çalıştı, propaganda çalışması yaptı, Katalan özerkliğine zarar veren uzlaşma siyaseti nedeniyle Madrid hükümetine saldırdı. Fransız ve İngiliz hükümetlerinin belirsiz davranışlarını eleştirdi, “Guerra di Classe” için yazdı ve sık sık Durruti’nin Dostları grubunu ziyaret etti.

Komünist Parti ile çatışmalar patlak verdiğinde, diğer anarşistlerle yaşadığı evi 4 Mayıs 1937’de saldırıya uğradı. Hepsi “karşı devrimci” olarak fişlendi, silahsızlandırıldı, kimliklerinden mahrum bırakıldı ve sokağa çıkmaları yasaklandı. 5 Mayıs 1937’de İtalya’dan Antonio Gramsci’nin faşist bir hapishanede öldüğüne dair haberler geldiğinde sokaklarda hâlâ ateş ediliyordu. Sonra Berneri, kızına son mektubunu, son duygusal vasiyetini yazdıktan sonra dışarı çıktı ve ‘Ordine Nuovo’da yazan Gramsci’nin ölümünü anmak için Barselona Radyosu’na doğru yürüdü: “Anarşistlerin düşmanı yapılmamıza asla izin vermemeliyiz; düşmanların birbirinden çok az farklılıkları olan değil birbiriyle çelişen fikirleri vardır.”

Berneri, Barselona Radyosu’ndan ayrılarak Plaça de la Generalitat’a doğru yöneldiğinde bazı Stalinistlerin arkasından seslendiğini duydu. Henüz arkasına dönüp bakamamışken makineli tüfeklerle ateş açılarak infaz edildi ve cansız bedenini sokakta bıraktılar.

Kaynak: Libcom.org

(*Doğum tarihi farklı kaynaklarda 20 Mayıs, 28 Mayıs, 20 Temmuz olarak değişkenlik gösteriyor. İtalyanca ve İspanyolca kaynaklarda daha sık geçen 20 Mayıs’ı esas aldık.)