Direniş Haberleri – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 31 Mar 2021 10:55:59 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Patronu Korumak İçin Özel Yasak https://meydan1.org/2021/03/31/patronu-korumak-icin-ozel-yasak/ https://meydan1.org/2021/03/31/patronu-korumak-icin-ozel-yasak/#respond Wed, 31 Mar 2021 09:22:31 +0000 https://meydan1.org/?p=71096 Kod-29 ile işten çıkartılıp direnişe geçen Migros İşçileri direnişlerinin 86. gününde Tuncay Özilhan’ın villasının önüne dayanışma çağrısı yaptı. Direnişte ki Migros İşçileri pazartesi günü (29 Mart) Tuncay Özilhan’ın İstanbul Beykoz’daki villasının önünde eylemdeydi . Eylem yapan işçilere saldıran polis, 17 işçiyi gözaltına aldı. İşçiler aynı günün gecesinde serbest bırakılırken Beykoz Kaymakamlığı’nın, Özilhan’ın villasının bulunduğu Çubuklu Mahallesi’nde […]

The post Patronu Korumak İçin Özel Yasak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kod-29 ile işten çıkartılıp direnişe geçen Migros İşçileri direnişlerinin 86. gününde Tuncay Özilhan’ın villasının önüne dayanışma çağrısı yaptı.

Direnişte ki Migros İşçileri pazartesi günü (29 Mart) Tuncay Özilhan’ın İstanbul Beykoz’daki villasının önünde eylemdeydi . Eylem yapan işçilere saldıran polis, 17 işçiyi gözaltına aldı. İşçiler aynı günün gecesinde serbest bırakılırken Beykoz Kaymakamlığı’nın, Özilhan’ın villasının bulunduğu Çubuklu Mahallesi’nde gösteri, yürüyüş ve basın açıklaması yapılmasını 15 gün süreyle yasakladı.

Migros işçileri bugün de Tuncay Özilhan’ın villasının önüne eylem koydu. Eylem bugün saat 14:00’te Beykoz’da gerçekleşecek.

The post Patronu Korumak İçin Özel Yasak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/03/31/patronu-korumak-icin-ozel-yasak/feed/ 0
Ne Kanun Ne Hapishane Faşizm Sokakta Yenilir https://meydan1.org/2020/10/27/ne-kanun-ne-hapishane-fasizm-sokakta-yenilir/ https://meydan1.org/2020/10/27/ne-kanun-ne-hapishane-fasizm-sokakta-yenilir/#respond Tue, 27 Oct 2020 10:32:58 +0000 https://meydan.org/?p=65818 18 Eylül 2013’te Altın Şafak milis çetesinin Atina’da gerçekleştirdiği saldırılar, anti faşist rapçi Pavlos Fyssas’ın faşist G. Roupakias tarafından kalbinden bıçaklanarak katledilmesi ile sonuçlandı. Bu saldırı Altın Şafak’ın anarşistlere, sola, sendikalistlere, göçmenlere, kolektif mekanlara ve işgal evlerine yaptığı sayısız saldırıdan biriydi. Devletin politikalarını, medyanın propagandasını harfiyen takip eden ve sermayenin çıkarlarını gözeten faşistler ezilenlere ve […]

The post Ne Kanun Ne Hapishane Faşizm Sokakta Yenilir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

18 Eylül 2013’te Altın Şafak milis çetesinin Atina’da gerçekleştirdiği saldırılar, anti faşist rapçi Pavlos Fyssas’ın faşist G. Roupakias tarafından kalbinden bıçaklanarak katledilmesi ile sonuçlandı. Bu saldırı Altın Şafak’ın anarşistlere, sola, sendikalistlere, göçmenlere, kolektif mekanlara ve işgal evlerine yaptığı sayısız saldırıdan biriydi. Devletin politikalarını, medyanın propagandasını harfiyen takip eden ve sermayenin çıkarlarını gözeten faşistler ezilenlere ve devletin özellikle hedef gösterdiği devrimci hareketlere açık bir şekilde saldırıyor.
Fyssas’ın katledilmesinden 7 yıl sonra Altın Şafak Davası ancak 7 Ekim’de sonuçlandı, suçlanan faşistlerin çoğu yıllardır ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyor. Bu davanın ana konusu, toplumsal ve sınıfsal direnişi bastırmak için toplumda terör estiren, bu terörün baş planlayıcısı ve azmettiricisi olan faşist-paramiliter saldırılar gerçekleştiren nazi çetelerini ve devleti aklamaktır. Bu doğrultuda avukatın teklifi (A. Oikonomou) faşist saldırıları ayrı davalara çevirmeye yönelmek ve aynı zamanda bütün Altın Şafak organizasyonundan ayırmak. Doğruyu söylemek gerekirse avukat, kanlı eylemlere yol açan Altın Şafak’ın kriminal ve paramiliter doğasını anlamıyor ve Altın Şafak liderliğine hafif suçlamalarda bulunmaya hazırlanıyor.
7 yıl boyunca, devletin “demokratik normalin” tek garantörü olarak belirlediği ve nazi eylemlerini temizlemek için hem sokaktaki paramiliter neonazi eylemlerini hem de “kurumsal antifaşizmi” içeren iki radikal uç teorisini kurmaya çalışması; karşısında cesur, kararlı ve kalıcı anti faşist eylemleri buldu. Sayısız kitlesel anti faşist eylemlilik, faşistlerin yükselmesine, saldırılarına karşı gerçek bir bariyer oluşturdu ve kamusal alanda geri çekilmelerini sağladı. Bu eylemlilikler içerisinde şunları sayabiliriz: P. Fyssas ve S. Luqman’ın ölümünün ardından gerçekleşen anmalar ve anti faşist eylemler, Altın Şafak davası boyunca süren hareketli gösteriler, antifaşist eylemliliklerin çevresinde gerçekleşen günlük mücadeleler; milliyetçiliğe, tahammülsüzlüğe ve savaşa karşı enternasyonalist dayanışma barikatları…
Fyssas’ın ölümünden 7 yıl sonra, Covid-19 pandemisinin ortaya çıkışının yanında hala devletin ve sermayenin topluma karşı yoğunlaştırılmış saldırılarıyla yüzleşiyoruz. Toplumsal varlıkların yağmalanmasının bir sonraki adımları şunlardır: Emeğin değerinin düşmesi, toplumsal güvencenin ortadan kalkması, özelleştirmenin devamı, eğitim sisteminin yeniden yapılandırması ve sendikalist mücadelenin kriminalize edilmesi. Olağanüstü halin normalleştirilmesinden; toplumsal, sınıfsal hareketleri ve özellikle anarşist/anti otoriter, rejim karşıtlarının bastırılmasından; işgal evleri tahliyelerinden; alanların polisler tarafından işgal edilmesinden; mitinglerin yasaklanmasına ve mücadele eden insanlara karşı kullanılan toplumsal olaylara müdahale envanterinin geliştirilmesine varıncaya kadar türlü yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Göçmenlere karşı genişleyen savaştan, onların şeytanlaştırılmaya çalışılmasından ve kamusal alandan dışlanmalarından toplama kamplarına hapsedilmelerine; doğanın yağmalanmasına; dağların, nehirlerin, göllerin, denizlerin ve ormanların kâr adına talanına ve kapitalist makinelerin insan ve doğa üzerindeki tahakkümüne varıncaya kadar farklı yöntemlerle gerçekleştirildi.
Devletin baskısı onun bugünkü politikasının temel bileşenidir. Bu savaş ilanı, mücadele eden bütün insanlara karşıdır ve Yunanistan Devleti’nin on yıllardır devam eden teslimiyet dayatmasının, toplumsal ve sınıfsal direnişin zaptedilmesinin sistematik girişiminin bir parçasıdır. Ve bu girişim geçen yıllar boyunca kitlesel eylemlilikler, isyanlar, mücadeleler tarafından engellenmiştir.
Devlete ve kapitalist gaddarlığa, gücümüz olan dayanışmayla karşılık verelim. Toplumsal ve sınıfsal dayanışmayı yeniden canlandıralım. Devlet ve sermaye tarafından ortaya çıkarılan ve beslenilen savaşa, milliyetçiliğe ve faşizme karşı verilecek tek gerçek cevap toplumsal ve sınıfsal örgütlülüktür. Gelin, sistemin sömürüye ve baskıya karşı bir iyileştirme sunacağı hayaline kapılmayarak ve herhangi bir hükümetin faşizme karşı gerçek bir engel inşa edeceği fikrine inanmayarak enternasyonalizm ve dayanışmayla, ezilenlerle beraber mücadele edelim. Eşit, adaletli, dayanışma içinde olan bir toplum yaratmak için yerel güçler ve göçmenler, işçiler ve öğrenciler; gelin, beraber mücadele verelim.
Pavlos Fyssas’ın 18 Eylül 2013’te Atina Keratsini’deki katledilişini unutmuyoruz.
S. Luqman’ın Al Grigoropoulos’un, Zak Kostopoulos’un ve P. Zifle’nin katledildiğini unutmuyoruz.
Göçmenlere, işgal evcilere karşı, kolektif alanlara, anarşistlere ve anti faşistlere karşı yapılan sayısız kanlı saldırıları unutmuyoruz.


Anarşist Politik Örgütlenme/ Kolektifler Federasyonu

Çeviri: Rıdvan Gezegen

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 54. sayısında yayımlanmıştır.

The post Ne Kanun Ne Hapishane Faşizm Sokakta Yenilir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/10/27/ne-kanun-ne-hapishane-fasizm-sokakta-yenilir/feed/ 0
Kanal İstanbul’a Karşı İnsan Zinciri https://meydan1.org/2020/01/12/kanal-istanbula-karsi-insan-zinciri/ https://meydan1.org/2020/01/12/kanal-istanbula-karsi-insan-zinciri/#respond Sun, 12 Jan 2020 17:28:19 +0000 https://meydan.org/?p=53274 Kanal İstanbul’u protesto eden halk “ya Kanal ya İstanbul” diyerek Küçükçekmece-Avcılar arasında insan zinciri oluşturdu.

The post Kanal İstanbul’a Karşı İnsan Zinciri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kanal İstanbul’u protesto eden halk “ya Kanal ya İstanbul” diyerek Küçükçekmece-Avcılar arasında insan zinciri oluşturdu.

The post Kanal İstanbul’a Karşı İnsan Zinciri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/01/12/kanal-istanbula-karsi-insan-zinciri/feed/ 0
Lübnan’da Halk Düzenin Değişmesini İstiyor – Lea Khalil https://meydan1.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/ https://meydan1.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/#respond Sat, 09 Nov 2019 06:24:23 +0000 https://test.meydan.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/ Lübnan’da yüz binlerce insanın rejimin yıkılması için çağrıda bulunduğu 17 Ekim’de başlayan eylemler devam ediyor. LiHaqqi adlı siyasi oluşumun çağrısıyla sokağa çıkanlar, Bakanlar Kurulu tarafından yapılan Whatsapp vergileri dahil olmak üzere, benzin ve tütün fiyatlarına eklenen ve artan KDV gibi vergilere karşı sokak eylemleri yapmaya başladılar. Hükümetin Whatsapp’a uyguladığı vergiyi geri çekmesine rağmen süren eylemler, […]

The post Lübnan’da Halk Düzenin Değişmesini İstiyor – Lea Khalil appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Lübnan’da yüz binlerce insanın rejimin yıkılması için çağrıda bulunduğu 17 Ekim’de başlayan eylemler devam ediyor.

LiHaqqi adlı siyasi oluşumun çağrısıyla sokağa çıkanlar, Bakanlar Kurulu tarafından yapılan Whatsapp vergileri dahil olmak üzere, benzin ve tütün fiyatlarına eklenen ve artan KDV gibi vergilere karşı sokak eylemleri yapmaya başladılar.

Hükümetin Whatsapp’a uyguladığı vergiyi geri çekmesine rağmen süren eylemler, yıllardır kronikleşen ekonomik krize karşı, daha iyi yaşam koşulları ve yolsuzlukların sona ermesi talebiyle her yere yayıldı.

Eylemlerde halen yakın coğrafyalar da dahil olmak üzere, dünyanın farklı bölgelerinde süren direnişlere dayanışma gösteren pankartlar da açıldı. Benzer şekilde, Suriye, Filistin ve Mısır’da da Lübnan’daki direnişçilere selam gönderen eylemler yapıldı.

Dört gün içinde direnişçilerin sayısı tüm Lübnan’da iki milyonu aştı. Böylesi büyük katılımlı bir eylem Lübnan’da ilk defa oluyordu. Cumhurbaşkanı, meclis başkanı, parlamento üyelikleri ve başbakanlık makamlarının, dini ve mezhepsel dengeler gözetilerek dağılımının yapıldığı Lübnan’da uzunca bir süre hükümet kurulamaması sonrası geçtiğimiz Şubat ayında iktidara gelen Saad Hariri’nin ulusal birlik hükümetine karşı en ciddi meydan okuma bu oldu.

Eylemlerde ana yolların çoğu yanan lastiklerle kapatıldı. 21 Ekim’de yapılan çağrıyla eylemlerin ve genel grevin sürdürülmesi kararı alındı. Genel grev çağrısı ise beklenenin aksine sendikalar tarafından değil, sokak eylemlerini yönlendiren direnişçilerce sosyal medya üzerinden yapıldı.

Geçtiğimiz birkaç yılda Lübnan’da halkın farklı kesimleri farklı bölgelerden alternatif medya kanalları yaratmaya çok fazla enerji harcadılar. Bu medya kanalları eylemlerin örgütlenmesinde önemli bir rol oynadı. Alternatif medya kanallarının kullanılması ana akım medya tarafından verilen haberlerin güvenirliliğinin sorgulanmasına ve bu haberlerin bazı partiler tarafından finanse edildiğinin anlaşılmasına ya da medyayı daha şeffaf olmaya zorluyor.

Üniversitelerde akademisyen ve öğrencilerden, greve katıldığı için tacize uğrayan ve işten atılan işçilerin savunmasını üstlenen avukatlara dek, eylemlere halkın desteği söz konusuydu. Bununla birlikte Hariri yanlılarının güçlü olduğu Sünni ve Hizbullah etkisindeki, Lübnan’ın güney bölgelerinde de eylemlere katılım dikkat çekiciydi.

Yanan lastikler nedeniyle kapatılan yollardan alternatif yollara geçemleri için insanlara ücretsiz motosiklet servisleri yapıldı, ana arterler kapalı olduğundan, direnişçiler havaalanından insanları motosikletleriyle aldılar. Tüm bunlar toplumda dayanışma duygusunun güçlenmesini sağladı.

Öte yandan Roumieh ve Zahle Hapishaneleri’nde sokak eylemlerini desteklemek için ayaklanmalar olduğu öğrenildi . Eylemlerin caydırıcı etkisiyle Başbakan Saad el Hariri kabinesine ekonomik krize çözüm bulmak için 72 saat verdiğini söyledi. 72 saat sonra yeni bir vergi içermeyen ve bakanların maaşının %50 oranında düşürüldüğünü, iletişim sektöründe 2020 yılında yeni bir zam içermeyen bir plan açıkladı.

Ancak eylemlerini sürdüren halk bu planı reddederek, sokakları terk etmeyeceğini duyurdu. Eylemcilere, devletin kolluk güçlerinin yan sıra Hizbullah milislerinin de saldırılarının olduğu biliniyor.

29 Ekim’de Hariri, halkın taleplerine cevap veremediği için istifa etti. Direnişçiler kutlamalar yaptı ama daha fazla taleple sokakta kalmaya devam ettiler. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah direnişçileri ülkeyi kaos ve ekonomik dengesizliğin eşiğine getirmekle suçladı. Hizbullah’la birlikte 8 Mart İttifakı’ndan olan Cumhurbaşkanı Michel Aun’un bu istifada karar verici olacağını söyleyen Nasrallah, eylemlerde sık sık atılan “Halk bu düzenin değişmesini istiyor” sloganına atıfta bulunarak bu düzenin sona ermeyeceğini söyledi ve ülkede 1975-1990 arası yaşanan savaşı işaret edip üstü kapalı bir tehdit konuşması yaptı.

18 Ekim gecesi ordu çevik kuvvet polisini eylemleri bastırmak için görevlendirip sahaya indirdi. Resmi rakamlara göre 70 kişi gözaltına alındı ama eylemciler bu rakamın 300 civarında olduğunu söylüyor. Bazı direnişçiler bir gece gözaltında tutulduktan sonra Beyrut’taki Helou Polis Karakolu’ndan serbest bırakıldı. Gözaltına alınanların darp edildiği görüldü.

Parlamento sözcüsü Nabih Berri’nin Şii AMAL ( Afwaj Al-Muqawama Al-Lubnaniyya-Lübnan Direniş Tugayı) Hareketi’ne bağlı milisler Sour ve Nabatiyeh’de insanlara bıçak ve demir joplar ve bazen gerçek mermilerle saldırdı. Beyrut’ta bir kişinin bu milislerin saldırısında kalbinden vurularak öldürüldüğü rapor edildi. AMAL ve Hizbullah bayraklarını taşıyan milis çetelerinin konvoyları Beyrut’ta halkı terörize etmeyi denedi ama başaramadı. Eylemcilerin çadırlarını yakıp yıkmaya kapatılan yolları açmaya çalıştılar ama güçlü bir direnişle karşılaştılar.

Lübnan’da mücadele hala devam ediyor ve güçleniyor. Bankaların karına uygulanan vergiler, doğrudan olmayan vergilerin ve artan vergilerin azaltılması, politikacıları ve bakanları son 30 yıl boyunca hesap verebilir kılmak için bağımsız bir hukuk sistemi, kamusal alanların özelleştirilmesi problemi, kamusal paranın çalınmasının ve yolsuzluğun önlenmesi halen acil talepler arasında.

Lea Khalil

Çeviri: Ahmet Soykarcı

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 51. sayısında yayınlanmıştır.

The post Lübnan’da Halk Düzenin Değişmesini İstiyor – Lea Khalil appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/11/09/lubnanda-halk-duzenin-degismesini-istiyor-lea-khalil/feed/ 0
Filmlerimi, Yazılarımı ve Arşivimi Geri Almak İçin Eylemdeyim https://meydan1.org/2019/04/16/filmlerimi-yazilarimi-ve-arsivimi-geri-almak-icin-eylemdeyim/ https://meydan1.org/2019/04/16/filmlerimi-yazilarimi-ve-arsivimi-geri-almak-icin-eylemdeyim/#respond Tue, 16 Apr 2019 09:47:44 +0000 https://test.meydan.org/2019/04/16/filmlerimi-yazilarimi-ve-arsivimi-geri-almak-icin-eylemdeyim/ 6 ay önce polisin “sosyal medya paylaşımları ile terörü ve terör örgütünü övmek” suçlamasıyla evini basarak 20 yıllık arşivine el koyması ve o tarihten bu yana geri vermemesi üzerine İzmir Bayraklı Adliyesi önünde eylem yapan ve arşivini geri alıncaya kadar eylemini her salı sürdüreceğini açıklayan Seyri Sokak Video ve Belgesel Kolektifi‘nden Oktay İnce ile bir […]

The post Filmlerimi, Yazılarımı ve Arşivimi Geri Almak İçin Eylemdeyim appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

6 ay önce polisin “sosyal medya paylaşımları ile terörü ve terör örgütünü övmek” suçlamasıyla evini basarak 20 yıllık arşivine el koyması ve o tarihten bu yana geri vermemesi üzerine İzmir Bayraklı Adliyesi önünde eylem yapan ve arşivini geri alıncaya kadar eylemini her salı sürdüreceğini açıklayan Seyri Sokak Video ve Belgesel Kolektifi‘nden Oktay İnce ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Meydan Gazetesi: Merhaba, 16 Ekim 2018 tarihinde evinin basılmasıyla başlayan süreci kısaca özetler misin?

Oktay İnce: Kapıyı çaldılar, sabah 10 gibiydi. Ankara’da ya da İstanbul’da olsaydı bu gözaltılarla insanlara korku verilmek istendiği için gece yarısı 04:00’te gelirlerdi. Ama burası Kemalpaşa. Biri kadın 4 polis “elimizde mahkeme kararı var, arama yapmak için geldik” dediler. Kararı görmek istedim. Marmaris Sulh Hakimliği’nden çıkarılmış olan kararda “evdeki her türlü dijital malzemenin alınması” yazıyordu. Arama yaptılar, tutanak tutup malzemelere el koydular. Gözaltı işlemi yapılmadı.

Polis görsel arşivini geri vermeme nedenini nasıl açıkladı?

Yasal olarak kopyasını alıp aslını bırakmak zorundasınız dediysem de sanırım bu darbecilerle ilgili olarak getirilen bir düzenlemeyle tüm dijital malzemenin asıllarının alındığını söylediler. Kopyalama, il merkezinde yapılacakmış. Kopyalayacağız ve vereceğiz diyorlar ama kopyalamanın süresi belirsiz.

Görüntülerini geri almak için nasıl bir süreç işlettin?

Arama sırasında aslında kavga çıkarmak gerekiyor. Yani vermemek için direnmek gerekiyor. Avukatları çağırmak gerekiyor. Ne kadarını ellerinden alabilirsek, kurtarabilirsek o kadar iyi. Öncesinde saklamadıysan arama sürecinde tantana çıkarman gerekiyor. Bunu alamazsınız diyerek. Ama beni aradıklarında çocukla yalnız olduğum için böyle davranma şansım olmadı.

Sonrasında bu arama kararını çıkaran savcıya gittim. Belgeselci olduğumu söyledim. 20 yıldır çektiğim görüntüler, yaptığım filmler ve yazdığım yazılar bunun içinde dedim. Savcı da İzmir Siber Suçlar Dairesi’ne kopyalamanın bir an önce yapılarak orjinallerin geri iade edilmesini içeren bir yazı yazdı. Daha sonra ise bu “suç”un internet üzerinden işlenmesini ve belli bir adresinin olmamasını gerekçe göstererek yetkisizlik kararı verdi. Dosya bu kez de Ankara’ya gitti.

İzmir Siber Suçlar’a gidip harddiskleri kopyalayıp geri vermelerini istedim ama onlar da darbecilerle uğraştıklarını söyleyip işlerinin yoğunluğunu gerekçe gösterdiler. Böylece hukuki süreç bitmiş oldu benim için. Süreç tüketilince ben de sokakta açıklama yapmaya karar verdim. Kamusal bir baskıyla bu işin çabuklaştırılarak yapılmasını sağlamak için.

Aradan aylar geçip arşivin sana teslim edilmeyince adliye önünde eylem yaptın. Bu eyleme nasıl karar verdin?

Ben hukuki sürecin tükenmesini bekledim. Araya seçim girdi, seçim sürecinin bitmesinin ardından ilk eylemi İzmir Adliyesi önünde yaptım. Sonrakilerde yeri değişebilir. Eylem yeri olarak konu ile ilgili temsili binalar, onların adalet dağıttıklarını iddia ettikleri saraylar olabilir. Bu adaletsizliğin, bu el koymanın teşhirine yönelik, onun görünürlüğünü sağlamak için eylemin biçimleri de değişebilir.

Sokakta yapacağım eylemleri polis kameraları da kaydettiği için aslında onlara doğrudan bir mesaj da vermiş olacağım. Ayrıca basında da yer bulabilirse oluşacak kamusal baskının sonucunda görüntülerimi geri alabileceğimi düşündüğümden bu eylem sürecine başladım.

İlk eyleminde ne tür tepkiler aldın, polislerden herhangi bir açıklama ya da engelleme geldi mi?

Eylem yerine geldiğimde siviller oradaydı, foto-film merkezi oradaydı. “Nerede olacak, nasıl olacak?”gibi sorular sordular ve eğer oturma eylemi yaparsam bunun 2911’e aykırı bir “suç” olduğu uyarısında bulundular. Ben bu konuda hukukçuların görüşüne itibar ederim dedim ve adliye binasının ve tabelasının görünebileceği bir noktada ısrarcı oldum, eylemime başladım.

Genel olarak seyrettiler, görüntü aldılar, açıklamamı yaptım ve açtığım pankartı 1 saat boyunca tuttum. Birinci raund bu şekilde tamamlandı.

Sana yöneltilen suçlama ile alınan görüntülerin arasında ne gibi bir ilgi kurulmuş?

Seyri Sokak hesabından, Dersim’de vurulan 2 TİKKO militanı hakkında birisi retweet, birisi tweet 2 paylaşım yapılmış. Bu insanlar halk savaşçısı olarak nitelenmiş, terörist denmediği için terör propagandası sayıyorlar bu tweetleri.

Bu tweetlerin kim tarafından atıldığını bulmak için mobil telefonumu ya da IP adresimi araştırabilirler. Ama harddisklerden ya da görüntülerin içerisinden buna ilişkin bir şey çıkarmaları mümkün değil. Ama yapmak istedikleri Seyri Sokak’ı bir tür illegal yapıymış gibi göstermek.

Bunun dışında da arşivimdeki birçok eylem ve direniş görüntülerinden, o eylemlere katılanlara yönelik suçlama getirebilirler. Ama bundan daha çoğu polisin kendi arşivinde zaten var.

Özgür haber alma hakkının engellenmesi bağlamında değerlendirdiğinde polisin tutumunu hakkında ne düşünüyorsun?

Basın kartın yoksa burada niye görüntü çekiyorsun diye zorluyorlar. Herkesin haber yapmasını ya da hukuki kanıt oluşturmasını bu şekilde engelliyorlar. Zaten son çıkan düzenlemeyle bu kart Cumhurbaşkanlığı onayına girmiş durumda. Yani bu, Saray’ı eleştirenlerin basın kartını onaylamamak anlamına geliyor.

Sen sarı kart taşısan da görüntü kaydetmeni fiili olarak engelliyorlar. Kimisinin çektiği görüntülerini sildiriyorlar, kimisini 1 saat gözaltında tutup bırakıyorlar. Zaten bu bir saatlik sürede eylem bitmiş oluyor.

Görüntü kaydeden diğer bağımsız videocuların benzer bir tehditle karşılaşmaması için neler yapılmalı?

Polisler arşivimi aldıktan sonra bazı arkadaşlarımdan “Niye iyi saklamadın, niye kopyalamadın?” diyenler oldu. Belgeselciler arşivlerini farklı evlerde saklayabilirler, internet ortamında da saklayabilirler ama ben bunların açıktan savunulması gerektiğini düşünüyorum. Ben nerede, nasıl saklayacağım kaygısına düşmeden filmlerimi üretmek istiyorum.

Basit nedenlerle el koyamazsınız, depolarınıza atamazsınız, yıllarca oralarda tutup çürütemezsiniz! Ben bunu açıktan savunmak gerektiğini, bunun bir hak olduğunu düşünüyorum. Bunu anlatalım ki görüntülerimizi hem çekerken hem film hazırlarken hem de gösterirken içimiz rahat olsun. Bunu oluşturacağımız kamuoyuyla anlatalım ki bu mücadele devlete pahalıya mal olsun.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 49. sayısında yayınlanmıştır.

The post Filmlerimi, Yazılarımı ve Arşivimi Geri Almak İçin Eylemdeyim appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/04/16/filmlerimi-yazilarimi-ve-arsivimi-geri-almak-icin-eylemdeyim/feed/ 0
Flormar Değil Direniş Güzelleştirir https://meydan1.org/2019/03/03/flormar-degil-direnis-guzellestirir/ https://meydan1.org/2019/03/03/flormar-degil-direnis-guzellestirir/#respond Sun, 03 Mar 2019 09:39:44 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/03/flormar-degil-direnis-guzellestirir/   8 Mart yaklaşırken direnişin en güzelini ziyaret ettik. Sendikalı oldukları için işten çıkarılan ve 283 gündür patrona karşı direnen Flormar işçisi kadınlarla bir araya geldik; işten çıkarılma ve direniş sürecini konuştuk. “Güle güle dostlar, yine bekleriz” sloganıyla uğurlandığımız direniş alanındaki bütün işçilerin mücadelesini bir kez daha selamlıyor ve Flormar’ın değil direnişin güzelleştirdiği kadınlarla konuştuklarımızı […]

The post Flormar Değil Direniş Güzelleştirir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

8 Mart yaklaşırken direnişin en güzelini ziyaret ettik. Sendikalı oldukları için işten çıkarılan ve 283 gündür patrona karşı direnen Flormar işçisi kadınlarla bir araya geldik; işten çıkarılma ve direniş sürecini konuştuk. “Güle güle dostlar, yine bekleriz” sloganıyla uğurlandığımız direniş alanındaki bütün işçilerin mücadelesini bir kez daha selamlıyor ve Flormar’ın değil direnişin güzelleştirdiği kadınlarla konuştuklarımızı sizlerle paylaşıyoruz.

Meydan Gazetesi: İşten atılmalar nasıl başladı ve direniş süreci nasıl gelişti?

Hatice: İlk başta 12 arkadaşımızı sendikalı oldukları için işten çıkardılar, zannettiler ki onları işten çıkarınca hepimizin gözü korkar. Onların işten çıktığı hafta, onların işten çıkarılmasının da öfkesiyle, sendika üyesi olmayan arkadaşlarımıza hızlıca üyelik yaptık. O zaman daha bakanlıktan onay kağıdı gelmemişti, 1-2 gün içinde gelince hepimiz rahatladık. Sessiz geçen 2-3 haftanın ardından birkaç kişi daha işten çıkarıldık. Böyle olunca içerde kalanlar daha fazla soru sormaya başladı. Çünkü çıkarılanların işten çıkarıldığı yasa maddesi 25/2’ydi; örgüt propagandasından yüz kızartıcı suçlara kadar birçok şeyi kapsıyor bu madde.

Ayşe: Arkadaşların böyle bir maddeden dolayı işten çıkarılınca, hem şaşırıyor hem de rahatsız oluyorsun.Bu bizi kıran bir şey oldu. İçeride biz işten çıkarmalarının sebebini sürekli sorunca bu sefer toplu işten çıkarmalar başladı; 68 kişi tek seferde işten çıkarıldı. Zaten bir hafta geçmeden 132 kişi çıkarıldı.

Sizleri direnişe götüren koşullardan ve direniş sürecinden bahsettiniz. Elbette yaşanan pek çok sıkıntı tüm işçiler için ortak. Ancak işyerlerinde kadın işçiler erkeklerle kıyaslandığında farklı durumlara da maruz kalabiliyor. Flormar’da çalıştığınız süreç içerisinde bu farklılığı yaşadınız mı?

Ayşe: Tabi ki, zaten işe alınırken kadınlara evli/nişanlı mısın, evlenmeyi düşünüyor musun, hamile misin, çocuğun var mı gibi sorular soruyorlardı. Hamile kalmak iki yıl boyunca yasaktı. Sonradan öğrendik ki bu sorular erkek arkadaşlarımıza sorulmuyormuş. Ben 2007’de girdim işe, 2009’da ertesi gün hastaneye gitmek için şefimden izin alacaktım. Bana izin vermedi, sonra molaya çıktığımızda erkek arkadaşlarımızdan birisi elinde izin kağıdını sallaya sallaya geldi, ona üç gün kafa izni vermişler meğer.

Hatice: Özellikle molalarda çok sıkıntı yaşıyorduk. Biz kadınlar güdülen kısımdık. Bunu kendi ağızlarıyla söylediler. Amirlerimiz bize “Siz güdülmek istiyorsunuz” diyordu. Erkeklerin kapısı kilitlenmiyordu mesela, onlar zil çaldıktan beş dakika sonra çıkabiliyordu üretime. Ama biz daha zil çalar çalmaz gitmek zorundaydık. Bir zaman sonra molada telefonla konuşurken bile amir yanıma geldiğinde telefonu kapatma ihtiyacı hissediyordum. Biz güdülen kısımız yani, üretime götüreceksin, molaya çıkaracaksın… Erkeklere aynı muameleyi yapmıyorlar.

Ayşe: Şimdi dışarıda olduğumuzdan bunları rahatlıkla söyleyebiliyoruz ancak içerideyken böyle konuşmak imkansızdı. Ağzımızı açar açmaz “Benim sözümün üstüne söz söyleme!” denilerek kesiliyordu sözümüz. Erkek arkadaşlar telefonla arayıp işe gelmeyeceklerini söyleyebilirken biz izinlerimizi bile kullanamıyorduk.

Hatice: Evet, benim mesela hastane radevum vardı, bir hafta önceden karnım ağrımaya başladı, nasıl izin alacağımı düşünüyordum. Oysa gelmediğimiz gün zaten maaşımızdan kesiliyordu. Onlardan bir iyilik istemiyorduk, ama önce azarlanıyorduk, sonra izin veriyorlardı.

Peki hala içeride çalışan sendikalı arkadaşlarınız var mı? Onlarla bu süreçte iletişiminiz nasıl, sizi destekliyorlar mı?

Ayşe: 100 kişi var şu anda içeride. Ancak onlar sessiz bir şekilde bekliyorlar. Biz direnişe başladığımızdan beri maaşlarında, primlerinde yükselme oldu. Normalde bayramda almaları gereken parayı, şu anda patrona bağlılık payı adıyla veriyorlar işçilere. Direnişi kırmak, içeride kalan arkadaşlarımızla aramızı bozmak istiyorlar. Sürekli toplantılar alıp bizim hakkımızda sorular soruyor, bizi kötülüyorlarmış. Bunları duyuyor, öğreniyoruz. Ancak arkadaşlarımızı ses çıkarmaya ikna etmemiz çok zor. Flormar işçileri memnun ediyor ki direnişe katılmasınlar. İşçiler de memnun, çünkü şimdiye kadar yaşadıkları sıkıntıların çoğunu bu süreçte yaşamıyorlar. Onların düşüncesine göre sendika fabrikaya girerse hepimiz hakkımızı almış olacağız, tabi onlar da… Ama işe geri alınmazsak da mevcut işlerini korumak istiyorlar.

Biz de onlardan bu süreçte çok bir şey beklemiyoruz aslında. Sendikalı olduklarını belli etmesinler, bizi savunmasınlar gerekirse. Bizim için önemli olan sendika üyeliklerini çekmesinler. Üyeliğini çekmeye başlayanlar oldu.

Bu alanda nasıl zorluklar yaşıyorsunuz? Polisler ya da patron nasıl bir tutum içinde?

Hatice: Bu alan öncesinde bu şekilde değildi. Yeşil çitler yoktu, tel örgüler yoktu, patronları sigaraya çıktıklarında görebiliyorduk. Ana kapıyı da sonradan siyah paravanla kapadılar, aynı şekilde güvenlik kulübesini de. İçeriyle bağlantımızı tamamen kestiler. Direnişin soğuk günlerinde ısınmak için çadır kurmuş ve ateş yakmıştık. Polisler önce çadır kurmamızı yasakladı; sobamızı, ateşimizi söndürmek istediler. Kaymakamlık ve valilik kağıt göndermiş yasak diye. Aynı zamanda “Kaldırım patronundur” denildi, kaldırımda beklememiz de yasaklandı. Polisler her gün bizimle buraya geliyor ve biz ayrılıncaya kadar bekliyorlar.

Peki direnişinize gösterilen dayanışma ne boyutta? Burada bir gününüz nasıl geçiyor?

Hatice: Asla yalnız değiliz, hep misafirlerimiz var. Gün içinde mutlaka gelen oluyor; beraber halay çekiyor, sohbet ediyoruz. Gelenler genelde alanda böylesi bir neşeyle karşılaştıklarından hem şaşırıyor hem mutlu oluyor. 8 Mart’ta da bizleri yalnız bırakmayacağını söyleyen bir sürü kadınla şimdiden iletişim halindeyiz.

Önümüzdeki süreçte planladığınız ve yapmayı istediğiniz bir eylem var mı?

Hatice: Aslında biz en başından beri direnişimiz yalnızca fabrika önünde kalmasın istedik. Flormar mağazalarının önüne gitmek, müşterileri boykota çağırmak iyi olur diye düşünüyoruz. Ancak bir yandan da her birimizin davası sürdüğü için bu eylemler dava sürecini olumsuz etkileyebilir mi diye soru işaretleri var. Daha önce bu şekilde katıldığımız eylemler de oldu. Onun dışında röportaj yapmak için, etkinliklerde direnişi anlatmak için aramızdan farklı yerlere giden arkadaşlar oluyor. Hepsini önemsiyoruz ancak burayı da boş bırakmamak gerekiyor. O yüzden etkinliklere topluca katılmıyoruz. Burada her zaman bekleyen birileri oluyor.

8 Mart’a dair kadınlara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Biz 283 gündür direnen emekçi kadınlar olarak, emeğe ve direnişe saygı duyan bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

The post Flormar Değil Direniş Güzelleştirir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/03/flormar-degil-direnis-guzellestirir/feed/ 0
Yunanistan’daki Libertatia İşgal Evine Faşist Saldırı https://meydan1.org/2018/02/13/yunanistandaki-libertatia-isgal-evine-fasist-saldiri/ https://meydan1.org/2018/02/13/yunanistandaki-libertatia-isgal-evine-fasist-saldiri/#respond Mon, 12 Feb 2018 22:21:28 +0000 https://test.meydan.org/2018/02/13/yunanistandaki-libertatia-isgal-evine-fasist-saldiri/   364 Gün Makedonya tartışmasının yeniden doğuşunun en bağnaz, ırkçı, milliyetçi ve faşist söylemlerin Nazi «inovasyonu” ve askeri-dini destek ile birlikte ifadesi için bir fırsat sunması bekleniyordu. Öte yandan, «Beyaz Kule” toplantısının çekirdeğinin saldırgan eylemi, muhafazakâr Selanik kentinde bile Pazar tiyatrosunun toplam süresi olan 3 saatten fazla desteklenmedi. Bu, yalnızca tek bir siyasi grubun cesur […]

The post Yunanistan’daki Libertatia İşgal Evine Faşist Saldırı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 


26A Atölye’de, her ay gerçekleştirdiğimiz Anarşizm Üzerine başlıklı aktarımlarımızın Ocak ayı katılımcısı Yunanistan’dan gelen Anarşist Politik Organizasyon (APO)’dan yoldaşlarımızdı. 20 Ocak’ta Kadıköy 26A Atölye’de Yunanistan’da örgütlü anarşist bir mücadelenin durumu üzerine bir aktarım gerçekleştirildi. 21 Ocak’ta Taksim 26A Atölye’de Meydan Gazetesi olarak, APO’nun yayını Toprak ve Özgürlük gazetesiyle beraber anarşist yayın deneyimleri üzerine konuştuk. Bu deneyim paylaşımlarının gerçekleştirildiği sırada Selanik’te faşistlerin, yoldaşlarımızın işgal evlerinden birine saldırıda bulunduğu ve işgal evini yaktığı haberi geldi.

Anarşist mücadelede karşılaşılan zorlukların pratik bir örneğiydi bu saldırı. Toprak ve Özgürlük Gazetesi’nden yoldaşlarımız yaptıkları aktarımda bunun altını çizdiler. Farklı coğrafyalarda anarşizmin toplumsallaşması, toplumsal devrim düşüncesinin örgütlenmesi için mücadele edenler olarak, bu zorlukların mücadelemizin parçası olduğunun farkındayız. Bu zorluklara karşı geliştirilecek dayanışmanın gerekliliğinin farkında olduğumuz gibi. Anarşist devrim mücadelesini her koşulda veren yoldaşlarımızı selamlıyoruz.


364 Gün

Makedonya tartışmasının yeniden doğuşunun en bağnaz, ırkçı, milliyetçi ve faşist söylemlerin Nazi «inovasyonu” ve askeri-dini destek ile birlikte ifadesi için bir fırsat sunması bekleniyordu. Öte yandan, «Beyaz Kule” toplantısının çekirdeğinin saldırgan eylemi, muhafazakâr Selanik kentinde bile Pazar tiyatrosunun toplam süresi olan 3 saatten fazla desteklenmedi. Bu, yalnızca tek bir siyasi grubun cesur girişimi tarafından önlendi: anarşistler. Bir kez daha devletin, kapitalizmin, devlet destekli çetelerin ve Nazilerin gerçekten karşısında olanların kim olduğu belli oldu. Sol Kanat, ya sersemlik saldırıları sırasında Nazileri ilerleten polis güçlerini yönetiyordu, ya Beyaz Kule topluluğunun faşist kitlesiyle birlikte yaşama fikrine yönelen görkemli milliyetçi konuşmalar yapıyordu (LAE) ya da kışkırtmamak için ortadan kayboldu (KKE, ANTARSYA, NAR). 18 Ocak’taki anarşist eylem, faşist toplantıdan 24 saat önce 20 Ocak’taki motor gösterisi, bütün hafta boyunca Selanik sokaklarındaki antifaşist müdahaleler ve anarşist kolektiflerin devriyeleri, kentin anti-faşistler için güvenli kalmasını sağladı ve sokaktaki tek tip milliyetçi söylemi dağıtmayı başardı. Hiçbirimiz canavara teslim olmadık.

Beyaz Kule

Faşistler Pazar toplantısına katılımı istedikleri kadar kutlasınlar, gerçek şuydu; azdılar. Toplanan kitle az olduğu için değil; milliyetçilik ve faşizmin amacına ve Yunan devlet güçleri tarafından verilen ideolojik ve fiili desteğe rağmen, hala az sayıda oldukları için. Milliyetçiliğin olası «başarısı” bu basit sorunun arkasında gizlidir. “Devletin, her hükümetin, patronların ve güçlülerin sizinle alay edip sizi yüz üstü bıraktıkları ve fakir hale getirdiği bir durumda, birkaç saatliğine yalandan ve güçsüz bile olsa, hapsedilme-dövülme-şantaj-korku bedelini ödemek zorunda kalmadan, güçlülere karşı ayaklanmadan; sizden daha yoksul ve kötü durumda olan ve sınırların diğer tarafında yaşayanlara nefretle şantaj ve baskı yapabileceğinizi hissetmek ister misiniz?” Yunan toplumu yıllardır din tarafından nefretle beslendi. Yüzlerce yıldır devlet tarafından, güçlüleri, «ulus planlarını” ve milliyetçi çeteleri destekleyen ana akım medya tarafından, insanın onurunu hiçe sayan ataerki ve yaratılışından beri korkak birliklerinizi, faşistleri destekleyen polis tarafından itaat etmeye zorlandı. Siz yine de azdınız. Selanik, devlet destekli hareketinizi çok iyi biliyor; ölüler bile yavan toplantınızın yanında parlak kalırdı. Nazilerin yanında durmaya koşanlara gelince, basitçe faşist öncüye yardımcı oldular; tabii ki devletin, hükümetin ve polisin genel gözetimi ve desteği altında toplantıyı, cani eylemleri için bir üs olarak kullandılar. General Fragos, sahnesinden seyirciyi kariyerini inşa etmeye yarayan aptallar olarak kullandı; yerel piskopos Anthimos midesini daha da fazla doldurmak için oradaydı ve Naziler bu kitlede, yapacakları krematoryumların önünde hiçbir fikirleri olmadan itaat ederek rollerini oynayacak olan 3. Reich Alman vatandaşlarını gördüler. Golden Dawn Nazi canilerinin Beyaz Kule’nin önünde yürüdüğü ve «vatanseverler” tarafından alkışlandığı noktaya bu şekilde ulaşmış bulunuyoruz.

Öte yandan, daha önce de belirttiğimiz gibi, SYRIZA / ANEL hükümeti hareketleri şiddetli biçimde bastırmak, öncekiler gibi -hatta daha da kötüleşen- bir strateji izleyerek mümkün olan en uzun süre iktidarda kalmak için faşist kanadı kullanacak ve küçük siyasi amaçları için onu daha güçlü hale getirecek. Ve bu strateji, «Makedon” meselesinin kirli sularından geçiyor.

Kamara’daki Faşist Saldırılar ve Gösteri

«Bu toplantıda ne istediğini bilen tek taraf faşizmdir. Gençleri nefret çizgisinde örgütlemeyi, onların bağnaz ve ırkçı saçmalıklara saplanmalarını ve fakirlere, zayıf olanlara, mültecilere, göçmenlere, dövüşenlere, anti-faşistlere ve anarşistlere saldırmalarını istemektedir.”

21 Ocak Pazar günü Kamara’daki anti milliyetçi toplantıda bulunma kararı, hafta boyunca şehirdeki varlığımızın sebebiydi. Son yıllarda anarşist hareketin gerçekleştirdiği önemli buluşmalardan biriydi. Kamara’da anarşistlerin korkusuz tavrı, faşist canavara ve devletin terörüne karşı durduğu, bayraklarını indirmediği ve sokakları terk etmediği, halkın algıladığı bir gerçektir.

Bu eylemde yanımızda, faşizme karşı verilen mücadelede en ağır bedeli ödeyen Libertatia işgal evinden yoldaşlarımız vardı. Bu mücadele hiç sona ermedi ve yolu kan, katledilen masumlar, savaşlar, şiddet, toplama ve imha kampları, parçalanmış toplumlar ve sonsuz maddi zararlar ile döşendi. Bir zamanlar Libertatia işgal evinin bulunduğu bina da bu listeye eklendi.

Libertatia sorumsuzluk, eylemsizlik veya ilgisizlik nedeniyle yanmadı. Aksine yoldaşlarımız faşizme karşı mücadelede büyük bir sorumluluk gösterdiler: şehri terk etmemek! «Faşizmin önce benim için, daha sonra herkes için geldiği” gerçeğiyle politik pratiği ürettiler. Böylesi kararları alanlar kaybetmezler, bir binanın yakılmasıyla yenilmezler. Bu basit gerçeği kavrayamayanlar sessiz kalsalar iyi ederler, çünkü bugün ne olursa olsun en güçlü ve en inandırıcı cevabı vermek zorundayız.

Libertatia iki saldırının hedefi oldu. Bunlardan işgal evini ateşe vermeye teşebbüs eden birincisi, «Ideapolis” çevresinin düzenlediği toplanma ve onlara eşlik eden birkaç faşist grup (Ieros Lohos, AME, C18 vb.); ikincisi faşist PAOK taraftarlarının bir kısmıyla benzer kompozisyona sahip bir kalabalık tarafından düzenlendi. Kamara’ya doğru yola çıkmaya çalışanlar aynı 70 kişiydi.

Devlet – Devlet Tarafından Yönlendirilen Gruplar: Nihai Özdeşleşme

Biri Özgür Sosyal Mekan Scholeio’ya ve ikisi Libertatia’ya olmak üzere -polis gözetiminde- üç saldırı gerçekleşti. Libertatia’nın tamamen yakıldığı saldırıda, saldırganların hiçbiri tespit edilemedi. Birileri toy bir şekilde bunların tamamen devlet ve devlet tarafından yönlendirilen grupların koordineli bir planı olmadığına inanırsa, gerçeklik bu inancı çürütür.

Sonraki gün Libertatia’yla dayanışma için gerçekleştirilen eylemdeyse Yunan Polisi, Makedon Birliği’ni koruma bahanesiyle hazır kıta bekliyordu. Çevik kuvvet; eylemin, şehrin doğu tarafındaki ana yollara ilerlemesini engellemek için bu bahaneyi kullandı. Polis araçları ve çevik kuvvet birlikleriyle eyleme şiddetli bir şekilde saldırdılar, beş kişiyi gözaltına aldılar. Aynı gece polis, bölge savcısının sıkı iş birliğiyle iddianameyi hazırladı; ironik bir şekilde “kundaklama” suçlaması, işgal evinin yakılmasına karşı yapılan eylemde gözaltına alınanlara yöneltildi. Gözaltındaki yoldaşlarıyla dayanışmak için sonraki gün Selanik Mahkemesi önünde toplanan insanların binaya girmesine dahi izin verilmedi. Bu beş kişi Pazartesi gününden (22.01) tutuklandıkları Cuma gününe (26.01) kadar gözaltında tutuldu. Olayın gidişatı oldukça manidardı.

Devletin planı toplumsal hareketlere saldırmak, mücadele eden anarşistleri tamamen yalıtılmış bir durumuna sokmak ve sokak eylemlerini engellemek amacıyla halka terör saçmaktır. Çünkü faşistlerin yükselişi sonlanabilir, ama toplumsal devrim için mücadelemiz asla durdurulamaz. Bu mücadelede, müttefiklerimiz Pazartesi günü yanımızda duran 2500 kişi ve dayanışma çağrımıza sonraki günlerde yanıt veren herkesle, Libertatia’yla gerçek dayanışmamızı en iyi şekilde ortaya koyabiliriz. Hep birlikte milliyetçi galeyana, faşist tehdide ve devlet terörizmine karşı bir barikat inşa edebiliriz.

Faşizme Geçit Yok!

Devlet Otoriteryanizmi ve Şiddetine Karşı Koyulacak!

Toplumsal Anarşizm için Kolektif “Kara&Kızıl” – Anarşist Politik Organizasyon Üyesi – Kolektifler Federasyonu (Yunanistan)

*Gazetemizin bu sayısından itibaren, bu bölümde Yunanistan’da yayınlanan anarşist gazete Toprak ve Özgürlük’ten yazılara ve haberlere yer vereceğiz. Aynı şekilde Meydan Gazetesi’ndeki bazı yazı ve haberlere, Toprak ve Özgürlük gazetesinde yer verilecek. Anarşist yayınların dayanışmasının somutlaştığı bu çabanın çerçevesini yakın bir zamanda daha da genişleteceğiz.


Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır. 

 

The post Yunanistan’daki Libertatia İşgal Evine Faşist Saldırı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/13/yunanistandaki-libertatia-isgal-evine-fasist-saldiri/feed/ 0
Anarşist Tutsak Şevket Aslan Yalnız Değildir ! https://meydan1.org/2018/02/06/anarsist-tutsak-sevket-aslan-yalniz-degildir/ https://meydan1.org/2018/02/06/anarsist-tutsak-sevket-aslan-yalniz-degildir/#respond Tue, 06 Feb 2018 15:19:04 +0000 https://test.meydan.org/2018/02/06/anarsist-tutsak-sevket-aslan-yalniz-degildir/ “Şevket Aslan’ın sağlığından tamamen siz sorumlusunuz. Aylar önce de kabul etmiş olduğunuz talepler derhal yerine getirilmelidir. Açlık grevi eylemi tekrar kazanımla sonuçlanana kadar ne Şevket Aslan eylemini sürdürmekten vazgeçecektir ne de biz bu durumu her gün gündeme getirmekten vazgeçeceğiz”                           Hapishanede yaşanan baskı […]

The post Anarşist Tutsak Şevket Aslan Yalnız Değildir ! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Şevket Aslan’ın sağlığından tamamen siz sorumlusunuz. Aylar önce de kabul etmiş olduğunuz talepler derhal yerine getirilmelidir. Açlık grevi eylemi tekrar kazanımla sonuçlanana kadar ne Şevket Aslan eylemini sürdürmekten vazgeçecektir ne de biz bu durumu her gün gündeme getirmekten vazgeçeceğiz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hapishanede yaşanan baskı ve uygulanan yasaklara karşı 78 gündür açlık eyleminde olan Anarşist Tutsak Şevket Aslan için İstanbul İHD Şubesi’nde basın toplantısı gerçekleştirdik. Basın toplantısında 21 Kasım’da başladığı açlık eylemine başlayan Şevket’in sağlık durumu ve hapishane koşullarıyla ilgili bilgilendirilme yapıldı.

TDİ adına konuşma yapan Dönem Sözcüsü Ümran Yurdayol, “Devrimci tutuklularla bağımsız tutuklular yan yana konularak, devrimci tutuklular bağımsızlaştırılmaya çalışılıyor. Bunu başaramadıklarında da onların günlük yaşamlarını idame etmelerini engelleyici koşullar ortaya çıkarılıyor. Şevket Aslan da bağımsız bir tutukluyla aynı odayı paylaştığından devrimci tutukluların yanına geçmek için açlık grevine başladı. Tüm kamuoyunu Şevket Aslan’ın açlık grevini ve taleplerini sahiplenmeye çağırıyoruz” dedi.

Şevket Aslan’ın Avukatı Gökhan Soysal, “En son 2 hafta önce onu ziyaret ettim. Kendisinde kilo kaybı, baş ağrısı ve vücudunda da çeşitli ağrılar baş göstermeye başladı. Ama en önemlisi de unutkanlık sorunudur. Açlık eylemi devam ettikçe unutkanlığı arttı. Bunun hapishaneden tam olarak alamadığı ilaçlardan dolayı olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

Aslan’ın talebinin anarşist kimliğinin tanınması olduğunu ifade eden Soysal, “Hapishane  idaresi, Şevket’i, cezaevinde sorun çıkaran iki kişinin yanına verdi. Bir gün Şevket ve yanındaki tutsak arkadaşı cezaevi yönetimi tarafından görüşmeye çağırılıyor. Ancak odadan çıkarıldığında kameraların görmediği bir yere götürülüp darp edilerek süngerli odaya almaya çalışıyorlar. Diğer tutsak 3-4 saatte süngerli odadan çıkartılırken Şevket’i 24 saat bekletiyorlar. En hayati durumlarda bile hapishane yönetimi baskı yapmaktan çekinmiyor. OHAL’le iyice pervasızlaşan bir idare yönetimi söz konusudur” diye belirtti.

Soysal, Aslan’ın sağlık durumu hakkında İnfaz Hakimliği’ne, Adalet Bakanlığı’na ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne yazdıkları dilekçelerden herhangi bir dönüş alamadıklarını söyledi.

VAZGEÇMEYECEĞİZ

Gazetemiz yazarlarından Mercan Doğan, “Şevket Aslan’ın sağlığından tamamen siz sorumlusunuz. Aylar önce de kabul etmiş olduğunuz talepler derhal yerine getirilmelidir. Açlık grevi eylemi tekrar kazanımla sonuçlanana kadar ne Şevket Aslan eylemini sürdürmekten vazgeçecektir ne de biz bu durumu her gün gündeme getirmekten vazgeçeceğiz” dedi.

 

BASIN TOPLANTISINDA OKUNAN BASIN METNİ;

“Basına ve kamuoyuna

İzmir’in Aliağa ilçesinde bulunan ve Şakran Hapishanesi olarak da bilinen İzmir 3 Nolu Tipi Hapishanesi’nde tutulmakta olan anarşist tutsak Şevket Aslan, bugün açlık eyleminin 78. gününde.

Anarşist tutsak Şevket Aslan’ın açlık eylemine başlamasının temel amacı anarşist kimliğinin tanınması ve bir başka anarşist tutsakla birlikte tutulmak veyahut bir odada tek başına tutulmaktır.

Şevket Aslan, daha önce de 19 Temmuz’da yaşanan baskılara karşı aşağıda sayacağımız taleplerle “süresiz-dönüşümsüz” açlık eylemine başlamış ve eylemini 53. günde kazanımla sonuçlandırmıştı. Ancak bu kazanımı çeşitli bahanelerle engellenmiş durumdadır. Şevket Aslan, bu sorunları hapishane yöntemine ileterek düzeltilmesini istemiş ancak taleplerine kulak tıkanmak bir yana durumu iyiden iyiye içinden çıkılmaz hale getirmiştir.

Anarşist tutsak Şevket Aslan da bunun üzerine sağlık açısından sonuçlarını göz önüne alarak tekrar süresiz-dönüşümsüz açlık eylemine başlamıştır.

78. gün, hapishane koşullarında bir açlık eylemi için çok uzun bir gündür ve telafisi imkânsız zararlara yaklaşıldığı anlamına gelmektedir. Buradan hapishane yönetimine çağrı yapıyoruz: Şevket Aslan’ın sağlığından tamamen siz sorumlusunuz. Aylar önce de kabul etmiş olduğunuz talepler derhal yerine getirilmelidir. Açlık eylemi tekrar kazanımla sonuçlanana kadar ne Şevket Aslan eylemini sürdürmekten vazgeçecektir ne de biz bu durumu her gün gündeme getirmekten!”

Anarşist tutsak Şevket Aslan’ın talepleri şu şekilde:

  • Anarşist kimliğinin tanınarak hapishanedeki başka bir anarşist tutsakla beraber tutulmak veya bu olmayacaksa tekli odaya alınmak.
  • Kargodan gelen kitapların yasaklı değilse tarafına verilmesi
  • Resmi kurumlara hitaben verilen dilekçelerin kaybettirilmemesi ve istendiğinde çıkış numaralarınım verilmesi
  • Açık ziyaretler ve sağlık sebepleri dışında ayakkabı çıkartma dayatmasına son verilmesi
  • İdareyle görüşmelerinde insan onuruna yaraşır şekilde davranış görmek ve duvar dibinde ayakta bekletilme uygulamasına son verilmesi
  • Yağlı boya resim malzemelerinin kendisine verilmesi veya resim atölyesine ulaşımının sağlanması.

Devrimci Yürekler Yıkılacak Hücreler

Anarşist Tutsak Şevket Aslan Yalnız Değildir!

The post Anarşist Tutsak Şevket Aslan Yalnız Değildir ! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/06/anarsist-tutsak-sevket-aslan-yalniz-degildir/feed/ 0
Nuriye ve Semih Yalnız Değilsiniz – Pelin Derici https://meydan1.org/2017/07/21/nuriye-ve-semih-yalniz-degilsiniz-pelin-derici/ https://meydan1.org/2017/07/21/nuriye-ve-semih-yalniz-degilsiniz-pelin-derici/#respond Fri, 21 Jul 2017 11:18:05 +0000 https://test.meydan.org/2017/07/21/nuriye-ve-semih-yalniz-degilsiniz-pelin-derici/ Ankara’da Yüksel Caddesi’nde elinde dövizi, gözlerindeki kararlılığıyla direnişe başlarken tek başınaydı Nuriye Gülmen. Coğrafyayı kana bulamış iktidarın ilan ettiği OHAL’in ardından yayınlanan KHK’lardan biri ile işine son verilmişti. Nuriye’nin kararlılığı ve hazırladığı “açığa alındım, işimi geri istiyorum” yazılı dövizi binlerce insanın dahil olacağı dayanışmayla büyüyen bir direnişin başlatıcısı oldu. “FETÖ” iddiasıyla açılan soruşturma gerekçe gösterilerek […]

The post Nuriye ve Semih Yalnız Değilsiniz – Pelin Derici appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Ankara’da Yüksel Caddesi’nde elinde dövizi, gözlerindeki kararlılığıyla direnişe başlarken tek başınaydı Nuriye Gülmen. Coğrafyayı kana bulamış iktidarın ilan ettiği OHAL’in ardından yayınlanan KHK’lardan biri ile işine son verilmişti. Nuriye’nin kararlılığı ve hazırladığı “açığa alındım, işimi geri istiyorum” yazılı dövizi binlerce insanın dahil olacağı dayanışmayla büyüyen bir direnişin başlatıcısı oldu.

“FETÖ” iddiasıyla açılan soruşturma gerekçe gösterilerek açığa alındığı sırada Konya Selçuk Üniversitesi’nde bir akademisyendi Nuriye Gülmen; işine geri dönmek istedi ve gerçekleştireceği eylemin daha fazla ses getirmesi için Ankara’ya geldi. O andan sonra artık Yüksel Caddesi yeni adresi, çantası da -kendi deyimiyle- eviydi.

9 Kasım’da İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirdiği ilk oturma eyleminde polisler Nuriye daha açıklamasını bitirmeden gelmiş, onu gözaltına almıştı. “Ben açığa alınmış bir akademisyenim…” sözleriyle başlattığı direniş de o günden sonra büyüdü. Her gün yılmadan usanmadan, kar, soğuk, yağmur, çamur dinlemeden Yüksel Caddesi’ne gelerek gerçekleştirdiği oturma eylemlerinin ilk başlarında her gün gözaltına alınıyor, ertesi gün tekrar orada oluyordu Nuriye; kararlıydı. Gerek caddedeki esnaflar gerek caddeden geçenler onunla dayanışmaya başladı. Desteğe gelenlerin sayısı gün geçtikçe arttı. Yeni direnişçiler de eklendi Nuriye’nin başlattığı Yüksel Caddesi Direnişi’ne: Semih Özakça, Acun Karadağ, Veli Saçılık, Esra Özakça ve Mehmet Dersulu. Teker teker her birinin kararlılığı büyüttü her birinin inancını.

Dayanışmaya destekler ve direnişin kazanımına yönelik inançlar büyürken Nuriye ve Semih, Mart ayında direniş 100 günü aşmışken gerek devlet gerekse medyası tarafından görmezden gelinmelere karşı açlık eylemlerine başlayarak direnişleri için daha hareketli bir dönemin başlangıç adımını atmış oldular. Bu günden sonra görmeyeni duymayanı kalmadı direnişin. Açlık eylemleri sürdükçe dayanışmacılar arttığı gibi devletin dikkati de üzerlerine çevrildi.

Ezilenlerin dayanışmasından ve birlikteliğinden korkan devlet de Mayıs’ın son haftasında açlık eylemlerinin 75. gününde evlerine düzenlenen operasyon sonucu Nuriye ve Semih’i gözaltına aldı. Açlık grevi eylemleri sebebiyle ciddi sağlık problemleri yaşamaya başladıkları bir dönemde Nuriye ve Semih’e yapılan gözaltı ve iki gün sonra verilen tutuklama kararları devletin Nuriye ve Semih’in direnişlerini kırma amaçlarıyla gerçekleştirdiği saldırılardı.

Devlet, Yüksel Caddesi Direnişi’nin simgesi olan ve açlık grevine başlayan Nuriye ve Semih’i tutukladığı gibi caddede İnsan Hakları Anıtı önünde eylemlerine devam eden direnişçilere yönelik saldırılarını da arttırdı. Sayısız gözaltı ve şiddet uygulayan polis çareyi çaresizce anıtın etrafını kapamakta aradı.

Devletin polisi Yüksel Caddesi’nde copuyla, kalkanıyla saldırdı, gözaltına aldı. Bu saldırılara karşı da özgürlük ve adalet isteyen herkes dayanışma açıklamaları ve eylemleri gerçekleştirmeye başladı. Direniş Yüksel Caddesi’nden taşarak, İstanbul’da İstiklal Caddesi’ne ve Kadıköy’e, İzmir’de Alsancak’a ve pek çok şehirde pek çok alana yayıldı. Nuriye ve Semih’in başlattığı direniş şimdi her yerde.

Devletin direnişe, dayanışmaya karşı saldırıları kolluk kuvvetleriyle bitmedi. Devrimcilere ve kürtlere yönelik nefreti ve düşmanlığıyla bilinen içişleri bakanı Süleyman Soylu karalayıcı söylemlerle; devletin medyası ise yine karalayıcı söylem ve çirkin ithamlarla Nuriye ve Semih’e saldırdı. Bakanı, medyası, yandaşı emeği ve özgürlüğü için direnenleri teröristlikle suçlasa da asıl terörist; özgürlük mücadelesi veren halkları katledenler; daha çok güç ve daha çok kazanç için işçileri sömürenler yani Nuriye ve Semih’e terörist diyenlerin ta kendisi değil miydi?

Devlet tarafından Nuriye ve Semih’in yemek yedikleri yalanları da uyduruldu bu süreçte. Devlete göre 120 günü aşkın açlık eyleminde olan Nuriye ve Semih aç değildiler. Peki aç olan kimdi? Açıkça söylemek gerekirse asıl aç olanlar, bedenleri aç kalan Nuriye ve Semih değil; gözü aç olanlar, daha fazla güce, servete, iktidara aç olan ezenler, asıl aç olan, ezilenlerin ekmek, adalet ve özgürlük mücadelelerine karşı rahatsız olanlar, onlara saldıranlardır.

Şimdi dışarıda, gerçekten aç olanlara, teröristlere karşı Nuriye ve Semih’in mücadelesini sürdürenler olarak hep birlikte sesleniyoruz: “Nuriye ve Semih Yalnız Değilsiniz!”


Pelin Derici

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 39. sayısında yayınlanmıştır. 

 

The post Nuriye ve Semih Yalnız Değilsiniz – Pelin Derici appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/21/nuriye-ve-semih-yalniz-degilsiniz-pelin-derici/feed/ 0
G20’de Hamburg OHAL’i https://meydan1.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/ https://meydan1.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/#respond Sat, 15 Jul 2017 09:49:38 +0000 https://test.meydan.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/       Dünya ekonomisini şekillendiren 19 ülke ve Avrupa Birliği Komisyonu’nu tarif etmek için kullanılan Group of 20 (20 grubu)’nun kısaltması olan G20 zirvelerinin bu yıl 12. toplantısı Almanya’nın Hamburg kentinde düzenleniyor. Bu yıl yapılan buluşmada uluslararası ticaret, ekonomik büyüme, terörizm ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması başlıklarını konuşmak için bir araya gelen devletler, toplantının […]

The post G20’de Hamburg OHAL’i appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

 

 

Dünya ekonomisini şekillendiren 19 ülke ve Avrupa Birliği Komisyonu’nu tarif etmek için kullanılan Group of 20 (20 grubu)’nun kısaltması olan G20 zirvelerinin bu yıl 12. toplantısı Almanya’nın Hamburg kentinde düzenleniyor. Bu yıl yapılan buluşmada uluslararası ticaret, ekonomik büyüme, terörizm ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması başlıklarını konuşmak için bir araya gelen devletler, toplantının ardından bir sonuç bildirgesi yayınladı.

Küresel kapitalist şirket ve devlet yöneticilerini bir araya
getiren G20 zirveleri, ilk kez düzenlenmeye başlandığı yıldan beri kapitalizme ve devletlere karşı mücadele eden örgütlenmeler tarafından geniş katılımlı eylemliliklerle protesto ediliyor.

Hamburg’da düzenlenen toplantılara karşı eylemler 4 Temmuz gecesinde başladı. “G-20’ye Karşı Sınırsız Dayanışma” sloganıyla örülen kampanya sonucunda binlerce insan St.Pauli Meydanı’nda toplandı, pek çok park işgal edildi. Yapılan konuşmaların ardından eylemciler polisle çatıştı. Polis saldırısına karşı St. Pauli Futbol Kulübü, stadyumunu eylemcilere açtı. Akşam saatlerinde Schanzenviertel bölgesinde çatışmalar devam etti. İkinci gün katılımcı ülke temsilcilerinin kaldığı otellerin önüne gelen eylemciler burada uzun bir süre kalarak görüşmelerin planlanan saatinde yapılmasını engelledi. Holstenstrasse bölgesinde çatışmalar gece boyunca devam etti.  Pek çok yaratıcı gösteri de eylemler sırasında sokaklarda sergilendi. 6 Temmuz günü, 1000 GESTALTEN Kolektifi “Zombi İstilası” temalı bir gösteri sergiledi. Eylemler sonucunda iki yüzden fazla eylemci gözaltına alındı.

The post G20’de Hamburg OHAL’i appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/feed/ 0
İşçiler KHK’lara Karşı Direniyor https://meydan1.org/2017/04/14/isciler-khklara-karsi-direniyor/ https://meydan1.org/2017/04/14/isciler-khklara-karsi-direniyor/#respond Fri, 14 Apr 2017 12:27:08 +0000 https://test.meydan.org/2017/04/14/isciler-khklara-karsi-direniyor/ Günlerdir işlerini geri almak için oturma eylemi yaparak direnen KESK’li işçiler ile işten atılma süreçlerini ve direnişlerini konuştuk. Günlerdir birçok yerde eş zamanlı oturma eylemi gerçekleştiriyorsunuz. Öncelikli olarak eyleminizin, direnişinizin amacı nedir? Sema Uçar: Bizler 7 Şubat gecesi çıkan KHK ile ihraç edilen KESK’li kamu emekçileriyiz. İşimizden haksız bir şekilde ihraç edildiğimizi düşünüyoruz ve bunun […]

The post İşçiler KHK’lara Karşı Direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Günlerdir işlerini geri almak için oturma eylemi yaparak direnen KESK’li işçiler ile işten atılma süreçlerini ve direnişlerini konuştuk.

Günlerdir birçok yerde eş zamanlı oturma eylemi gerçekleştiriyorsunuz. Öncelikli olarak eyleminizin, direnişinizin amacı nedir?

Sema Uçar: Bizler 7 Şubat gecesi çıkan KHK ile ihraç edilen KESK’li kamu emekçileriyiz. İşimizden haksız bir şekilde ihraç edildiğimizi düşünüyoruz ve bunun için bir direniş başlattık. 20 Şubat’tan beri Kadıköy Boğa’da oturma eylemindeyiz. Bugün 6. haftamız. Pazartesi ve Çarşamba günleri gerçekleştiriyoruz eylemimizi. Eş zamanlı olarak arkadaşlarımız Bakırköy’de de direnişteler. Cuma günleri de Kartal’da direnişteyiz. Cumartesi günleri KESK’in genel çağrısıyla tüm coğrafyada eş zamanlı alanlardayız.

Mehmet Sarı: İstanbul’da, Aydın’da direnişler var. 140 gündür Ankara’da direnen Nuriye ve Semih arkadaşlarımız bugün süresiz açlık grevinin 19. günündeler. Malatya’da 60 günün üzerinde, Aydın’da 40 güne yakın bir direniş var.

Kaç işçi işten atıldı?

Mehmet Sarı: Şu anda genel anlamıyla 102 bin civarında kamu çalışanı ihraç edilmiş durumda. Eğitim-Sen ve KESK’lilerden toplam 3100 ihraç var. 1500’e yakını Eğitim-Sen üyesi.

Direnişiniz ne kadar sürecek?

Ali Orak: KHK’lar ezilenlerin kafasında dönen bir kılıçtır. KHK’lar ile her şeyi yapabilirsin. Bir insanın işine, aşına, ekmeğine son verebilirsin. Aslında adaletsizliğin başlangıcıdır KHK’lar. Biz bu adaletin siyasi kararlarla yeniden sağlanacağını düşünüyoruz. Bu siyasi kararları verdirtmek için buradayız ve direniyoruz. Bu kararlardan geri dönene kadar şu anki kararlılığımızla devam edeceğiz. Örgütlü gücümüzden aldığımız güçle bu direnişi büyütmeyi hedefliyoruz ve sonuna kadar da gideceğiz.

İşten atılan işçilere herhangi bir gerekçe gösterildi mi? İşten atılmalar sonucunda iş yerlerinde eylemler oldu mu?

Ali Haydar Arıkışı: Bir dava olmadan, soruşturma olmadan, sadece 686’nın 1. maddesine istinaden kamu görevinden ihraç edildiğimize dair yazılı bilgi verdiler. Bahsettiğimiz bu madde herkese, her duruma ayarlanabilir, her kılıfa sokulabilir bir madde.

Biz daha çok merkezi eylemler yaptık diyebiliriz. Öğretmen arkadaşlara yapılan uğurlamalar, öğrenci ve velilerle beraber okuma eylemleri, iş yerleri önünde basın açıklamaları yaptık. Geçen hafta bir okulun önünde toplu bildiri dağıtımı yaptık.

Mehmet Sarı: Kartal’da cuma günleri sokak okulu açıyoruz ve müzik, resim, drama gibi atölyeler yapıyoruz.

Eylemlere yönelik herhangi bir polis saldırısı geçekleşti mi?

Mehmet Sarı: Eylemimizin ilk gününde polis tehdidiyle karşılaştık. Gözaltına almakla tehdit ettiler fakat biz kararlı duruşumuzu bozmadık. Kararlılığımızı gördüklerinden olacak, sonrasında böyle tehditler yaşamadık. Sonrasında Milli Eğitim Müdürlüğü önünde oturma eylemi yaptırmayacağız dediler ve büyük bir ablukayla karşılaştık. Oradaki abluka da aynı kararlılıkla kaldırıldı. Filli bir müdahaleyle karılaşmadık ama psikolojik anlamda bir baskı ve korkutma sürecini zaman zaman yaşıyoruz.

Cengiz Sağlam: Zulüm varsa direniş haktır diyoruz…

Halk direnişinize karşı nasıl bir yaklaşım gösteriyor?

Sema Uçar: Birçok yerde çoğunlukla destekliyorlar. Bir imza kampanyamız da var. Eylemimizi görenler halaylarımıza katılıyorlar, esnaflar bizlerle dayanışma gösteriyor.

Talepleriniz kaşılanmazsa ne olacak, direnişinizi sürdürecek misiniz?

Cengiz Sağlam: Bütün kamu emekçileri KESK’in kurultayında bir araya gelecek ve eylem takvimimiz bundan sonra gerçekleşecek.

Ali Haydar: Emek mücadelesinde, özgürlük mücadelesinde yüreği çarpan tüm dostları, kurumları, yanımıza davet ediyoruz. Çünkü faşizm ayrım göz etmeksizin vuruyor. Doğrudur, zordur işimiz, bunu da biliyoruz. Ama kararlıyız.

Meydan Gazetesi olarak direnişinizi selamlıyoruz…

 

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 38. sayısında yayınlanmıştır.

The post İşçiler KHK’lara Karşı Direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/14/isciler-khklara-karsi-direniyor/feed/ 0
Tutsaklar Açlık Grevleriyle Direniyor – Abdülmelik Yalçın https://meydan1.org/2017/04/14/tutsaklar-aclik-grevleriyle-direniyor-abdulmelik-yalcin-2/ https://meydan1.org/2017/04/14/tutsaklar-aclik-grevleriyle-direniyor-abdulmelik-yalcin-2/#respond Fri, 14 Apr 2017 12:07:16 +0000 https://test.meydan.org/2017/04/14/tutsaklar-aclik-grevleriyle-direniyor-abdulmelik-yalcin-2/ ”Bir insan neden açlık grevine girer? Yetkililer bunu neden sorgulamıyor? Özgür gibiler ölmez. O insanlar yaşamak istiyor” diyor açlık grevindeki Özgür Güçlü’nün annesi Naciye Güçlü. “Halkı için mücadele eden tüm Kürt gençleri benim çocuklarımdır” diyerek herkesi, içerde devlet baskısına karşı mücadele edenlerle dayanışmaya çağırıyor. Tutsaklar talepler yerine getirilmezse, baskılar sona ermezse, süresiz dönüşümsüz açlık greviyle […]

The post Tutsaklar Açlık Grevleriyle Direniyor – Abdülmelik Yalçın appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

”Bir insan neden açlık grevine girer? Yetkililer bunu neden sorgulamıyor? Özgür gibiler ölmez. O insanlar yaşamak istiyor” diyor açlık grevindeki Özgür Güçlü’nün annesi Naciye Güçlü. “Halkı için mücadele eden tüm Kürt gençleri benim çocuklarımdır” diyerek herkesi, içerde devlet baskısına karşı mücadele edenlerle dayanışmaya çağırıyor.

Tutsaklar talepler yerine getirilmezse, baskılar sona ermezse, süresiz dönüşümsüz açlık greviyle içerdeki ve dışarıdaki devletin baskısına karşı direneceklerini duyurdular. Açlık grevi direnişleri günlerdir sürerken her yeni gün katılımlar artarak direniş büyüyor.

Şakran Hapishanesi’nde 33 tutsak hapishanelerdeki hak ihlallerinin, içerideki ve dışarıdaki baskıların sona ermesi için 15 Şubat 2017’de açlık grevine başladı. Şakran Hapishanesi’nde açlık grevinde olan tutsakların koğuşları 50’den fazla jandarma tarafından basıldı. Koğuşları basılan tutsaklar darp edilerek tehdit edildi. 24 Şubat’ta Sincan Hapishanesi’nde 7 kadın tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. 25 Şubat’ta Edirne F Tipi Hapishanesi’nde 16 tutsak açlık grevine başladı. 25 Şubat’ta Edirne F Tipi Kapalı Hapishane’de 16 tutsağın başlattığı açlık grevi 36. gününde sona erdi. 7 Mart 2017’de İzmir Menemen T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde 4 tutsak dönüşümlü açlık grevine başladı. Ayrıca Menemen R Tipi Hapishanesi’nde bulunan 3 ağır hasta tutsağın durumlarının her geçen gün kötüye gittiği belirtiliyor. 8 Mart 2017’de Wan T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan 8 tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. Açlık grevindeki 4 tutsak başka hapishanelere sürgün edildi. 27 Mart’ta Bolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’ndeki 10 tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. 1 Nisan’da Hatay T Tipi Hapishanesi’nde tutsaklar süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı.

OHAL süresince hapishanelerde yaşanan baskılar günden güne artmaktayken; 47 gündür açlık grevinin en yoğun yaşandığı yer olan Şakran Hapishanesi’ni, 14 kişilik odalarda 22 tutsağın kanlı yataklarda yatırılmaya zorlandırıldığını, çıplak aramaya maruz bırakıldığını; bu adaletsizliklerin son bulması adına 55 gün açlık greviyle direnen Devrimci Anarşist Umut Fırat Süvarioğulları’ndan biliyoruz.

9 Kasım 2016’da devletin adaletsizliklerine ve OHAL baskılarına karşı süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlayan Umut Fırat Süvarioğulları, 55 gün sürdürdüğü açlık grevi direnişini kazanımla sonuçlandırıp devlete geri adım attırmıştı. Açlık grevini kazanımla sonlandıran Umut Fırat ; “Hiç kimse gelmeyecek bizi kurtarmaya, bizim adımıza direnmeyecek hiç kimse, çare biziz. Çare mücadeleyi, dayanışmayı örgütlemekte. Geleceğe ertelenecek bir an yok! İktidarın zamanına teslim olamayız, olmayacağız.“ sözleri ile iktidara karşı şimdi eylemenin vakti, şimdi dayanışmanın vakti, yapmak gereken bu direnişi büyütmek olduğunu vurguluyor.

Tutsaklar açlık grevindeyken onların aileleri “Ses çıkaramazsak hapishanelerden çocuklarımız tabutlarıyla çıkacak“ diyerek seslerine ses olmaya, dayanışmayı büyütmeye çağırıyor. Bize düşen ise adaletsizliği haykırmak, tutsaklarla dayanışmayı büyütmektir.

Abdülmelik Yalçın

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 38. sayısında yayınlanmıştır.

 

 

The post Tutsaklar Açlık Grevleriyle Direniyor – Abdülmelik Yalçın appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/14/tutsaklar-aclik-grevleriyle-direniyor-abdulmelik-yalcin-2/feed/ 0